'Tayfur çiçek olsun geri gelsin'
‘20'li yaşlarımızda yanımızdan her gün bir arkadaşımız eksiliyordu. Belki de o zaman ölümü kanıksamıştık. Bizler bu ülkede olan biteni hazmedemiyor, kabullenemiyoruz. Bu yüzden erken ölüyoruz!’
İZMİR - 1968 gençlik hareketinin önemli isimlerinden Tayfur Cinemre dün Bebek Camisi’nde düzenlenen törenin ardından son yolculuğuna uğurlandı.
68 kuşağının öne çıkan isimlerinden olan Tayfur Cinemre THKO’lu Oktay Kaynak’ın da yakın arkadaşıydı. Cinemre, 31 Mayıs 1971’de Tekirdağ'da yakalandıktan sonra Oktay Kaynak’la birlikte Maltepe Cezaevi’nde aynı koğuşta kaldılar. Yolları ilk kez işkence gördükleri Sansaryan Hanı'nda kesişen Tayfur Cinemre ve Oktay Kaynak kırk gün süren işkence ve sorgulardan sonra önce Selimiye Kışlasına sonra da Maltepe Askeri Cezaevine sevk edildiler.
O günleri ve Maltepe Askeri Cezaevi’nde birlikte kazdıkları tünelin hikayesini Oktay Kaynak’tan dinleyelim:
TÜNEL KAZILIP YOL ALINDIKÇA BİZE İNANANLAR ARTACAKTI
68 kuşağını yakından tanıdığınız zaman hepsinde ortak bir şey olduğunu görürsünüz Çünkü Türkiye'nin cevherleri bir araya gelmiş gibidir. Tayfur’da bu cevherlerden birisiydi...
Ben yakalandıktan sonra Sansaryan Hanı’na getirilmiştim. Sonra Tayfur ve Cihan’ı getirdiler. Tayfur’u ilk defa Sansaryan’ da gördüm. Aşağı yukarı 40 günü orada birlikte geçirdik. Sorguları, işkenceleri birlikte yaşadık. Bizi önce Selimiye'ye sonra Maltepe Cezaevi’ne götürdüler. Tayfur'la aynı koğuşta kaldık. Burası aynı zamanda firarın olduğu koğuştu. Tayfun Cinemre, Yavuz Yıldırımtürk ve Cihan Alptekin’le tünel meselesini birlikte planladık. Üzerinde günlerce tartıştık. Başarabilir miyiz? Başaramazsak ne olur? Bütün olasılıkları konuşarak hepsini değerlendirdik. Şöyle bir düşüncemiz vardı. ‘’Tünel kazılıp yol alındıkça hem inancımız hem de bize inananlar artacaktı.’’ Kaybedeceğimiz bir şey yoktu, gitmek gerekiyordu...
AKŞAMDAN BETONA TUZ RUHUNU DÖKÜYORDUK
Temizlik bahanesiyle istediğimiz tuz ruhu ile yerdeki betonu çürütüp, çekiç ile kazmaya başladık. İdare ilişkilendirmesin diye tuz ruhunu Aydın Engin üzerinden sipariş ettik. Çünkü biz tehlikeliler koğuşunda idamlık olan mahkumlardık. Onlar gazeteciler koğuşunda olduğu için askeriye onları tehlikeli mahkum saymıyordu. Yine bizimle ilişkilendirilmesin diye çekici de Osman Saffet Arolat'tan istedik. O yaşımızda bunu düşünmekle çok isabetli bir karar almışız. Çekiç ve tuz ruhunu bizimle ilişkilendirilmek hiç kimsenin aklına gelmedi. Akşamdan betona tuz ruhunu döküyorduk. Sabah kalktığımızda çimento sanki buharlaşıyor sadece harç kalıyordu. Gece gündüz kaçacağımız tüneli kazıyor, çıkan toprakları yastıklara dolduruyorduk. Yavaş yavaş tünelin sonuna gelmeye başlamıştık. Aramızda mesai yapar gibi vardiyalı çalışıyorduk. Çünkü tünel öyle ayakta durulacak bir alan değildi. Sürünerek gidebileceğimiz büyüklükte bir tünel kazmıştık, üşüyorduk.
Aylarca kazdıktan sonra “Biz bu tünelden Mahir’siz gidersek bu iş olmaz.” dedik. Mahir o sırada Selimiye’nin altında yatıyordu. Tünel bitmişti, ancak Mahir’in Selimiye Kışlası’ndan, Maltepe Cezaevi’ne getirilmesini bekledik. İrtibata geçtiğimiz arkadaşlar 6 kişi saklayamayız dedikleri için kendimizce bir değerlendirme yaptık. Ben kaldım, onlar gittiler. Çünkü diğer arkadaşlar idama daha yakındı. 29 Kasım 1971 akşamı Mahir ve Ulaş’la birlikte beş kişi cezaevinden kaçtı. Ben de 7 yıl sonra hapisten çıktım. Tayfur üniversiteye gitti, mühendis oldu.
ŞU ANDA BİLE ARKADAŞLARIMDAN İKİ MİSLİ FAZLA YAŞAMIŞIM
2006 yılında ODTÜ Mezunları Tayfur’un doğum gününü kutlamışlar. Onlara bir yazı yazmış: “Bu ülkede ortalama yaş 70 yıl düşünülürse demek ki ben bundan sonra 13 kere daha kar yağdığını, 13 kere daha kirazların çiçek açtığını göreceğim. Şu anda bile görüyorum ki; Okula beraber girdiğimiz arkadaşlarımızdan iki misli fazla yaşamışım. Onlar ki 20'li yaşlarda gittiler ama ölümsüzleştiler. Demek ki uzun yaşamak değil anlamlı ve onurlu yaşamak önemlidir.’’ Meğer Tayfur o zaman ölümünün tarihini vermiş.
Geçtiğimiz yıl bir belgesel çekiminde Tayfur’la yine yollarımız çakıştı. Birlikte oturduk tünelden kaçışı anlattık. Ölümünü duyduğumda çok garip bir duyguya kapıldım ve kendimle de tartıştım. Bu bana çok ağır geldi. Halbuki biz ne ölümler gördük. 20'li yaşlarımızda yanımızdan her gün bir arkadaşımız eksiliyordu. Belki de o zaman ölümü kanıksamıştık. Bizler bu ülkede olan biteni hazmedemiyor, kabullenemiyoruz. Bu yüzden erken ölüyoruz! Tayfur çiçek olsun geri gelsin!