Kayapınar Belediyesi’nin hak arayışı
Kayapınar Belediyesi’ne ait 20 taşınmaz, seçimden hemen önce, kayyım tarafından değişik kurumlara dağıtıldı. Belediye meclisi söz konusu 20 taşınmazın geri alınması kararı aldı. Ama belediye, kayyımlık görevinde bulunan kaymakam engeline takıldı. Antidemokratik bulunan uygulamalar ise “Belediyeler ile halkın karşı karşıya getirilmesi amaçlanıyor” şeklinde yorumlandı.
DİYARBAKIR - Geçtiğimiz hafta eskiden Kayapınar Belediyesi’ne ait olan çocuk kreşinin önünde önemli şahsiyetlerin de içinde yer aldığı ciddi bir hareketlilik vardı. Bu hareketliliğin nedenine geleceğim ama önce Diyarbakır belediyelerinin açtığı kreşlerle ilgili birkaç şey yazmak isterim.
Hem Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi hem de merkez ilçe belediyeleri, kayyımdan önce çocuk kreşleri açtılar. Çocuk kreşleri çalışanlar çiftler için bir çeşit cankurtaran vazifesi görüyor, malum. Belediyelerin açtığı kreşlerin bir diğer özelliği ise Kürtçe, Türkçe ve İngilizce eğitim vermesiydi.
Bu kreşlerde çocuklarına yer bulmak için insanların nasıl torpil aradığını hatırlıyorum. Eğitim kalitesi bir yana Kürtçe eğitimin veriliyor olması bu kreşleri cazip hale getiriyordu.
Sonra kayyım atandı belediyelere. Belediyelere ait her kuruma müdahale eden kayyımların hedefinde elbette kreşler de vardı. Birçok eğitmen işten çıkarıldı ve kreşlerin dili de müfredatı da değiştirildi ve örneğin çocuklara dini eğitimler de verilmeye başlandı. Bu gelişmelerin ardından birçok aile çocuklarını belediyelere ait bu kreşlerden almak zorunda kaldı.
31 Mart yerel seçimlerine kadar kreşler açık kaldı. Ancak seçimden sonra durum değişti. HDP’li belediye başkanları mazbatalarını aldıktan sonra kayyım dönemiyle ilgili inceleme yaptılar. Karşılarına çıkan devasa borçlar oldu ilk önce. Sonra belediyeye ait her şeyin kayyımlar tarafından seçimlerden hemen önce başka kurumlara devredildiğini gördüler.
Buna karşı ne yapacaktı yeni seçilmiş belediye başkanları? Başka kurumlara hibe edilen taşınmazları geri almaları mümkün müydü?
BELEDİYE BAŞKANI, KAYMAKAM, MÜFTÜ
Bu soruların cevabını, yukarıda sözünü ettiğim ciddi hareketlilik verdi aslında. Pek mümkün görünmüyor ya da en azından belediyelerin kendilerine ait olanı geri alabilmesi için uzun uğraşlar vermesi gerekiyor.
Geçen haftaki ciddi hareketliliğin içinde yer alan önemli şahsiyetler arasında Kayapınar Belediyesi’nin Eş Başkanı Keziban Yılmaz, eski kayyım ve Kayapınar Belediyesi Kaymakamı Ünal Koç, Kayapınar Müftüsü İsmail Fakırullahoğlu, Kayapınar Belediyesi meclis üyeleri, meclis üyelerini tartaklayan kaymakam korumaları yer alıyordu. Kreş çocukları ise içerideydi. Kiminin uyku, kiminin oyun saatiydi.
Bu önemli kişileri bir araya başka bir deyişle karşı karşıya getiren ise, söz konusu kreşin kayyım tarafından müftülüğe devredilmesi ve Kayapınar Belediyesi meclis üyelerinin kreşin geri alınması yönünde aldığı karardı.
Meclisin aldığı karara itiraz eden müftülük kreş binasına gelmiş, çalışanlardan binayı boşaltmaları istenmişti. Olaydan haberdar olan Kayapınar Belediyesi Eş Başkanı Keziban Yılmaz, ardından Müftü İsmail Fakırullahoğlu da olaya müdahil olmuşlardı. Yılmaz meclis kararını anlatıp savunurken, Kuran kursu açabileceği bir binaya sahip olmuş müftü, “İmamları sevin, devleti sevin” diyerek nasihatte bulundu.
Tartışmalar sürerken eski kayyım Kaymakam Ünal Koç da binanın önüne geldi ve tartışmalara kendi üslubunca son noktayı koydu. “Burayı işgal ediyorum” diyerek kayyımlık döneminde aldığı kararın arkasında durdu ve talimatı üzerine korumaları, kreş binasında bulunan Kayapınar Belediyesi meclis üyelerini yaka paça dışarı çıkarttı.
Bu tutumuyla Ünal Koç’un kendisini halkın seçtiği belediye meclis üyelerinden ve belediye başkanından üstün, güçlü, otoriter gördüğü muhakkak. Ama öte yandan kendisini hâlâ belediyeye atanmış kayyım gibi hissetmesi biraz trajik değil mi?
KAYMAKAM VE HALKIN SEÇTİĞİ MECLİS
Gelişmeler üzerine Kayapınar Belediyesi Eş Başkanı Keziban Yılmaz şunları söyledi: “Şu an belediye elinde olan ancak daha önce kayyım sıfatıyla aldıkları yetkileri kullanarak dağıttıkları belediye taşınmazlarının tahsis işleminin iptal kararlarına karşı bu kez de kaymakamlık makamının verdiği yetkileri kötüye kullanarak taşınmazları zorla boşaltarak almaya çalışıyorlar.”
Kayyım sürecinde başka kurumlara devredilen ya da tahsis edilen Kayapınar Belediyesi’ne ait taşınmazlar nelerdir? Merak edenler için alt alta sıralayalım:
1- Cegerxwin Gençlik Sanat ve Kültür Merkezi
2- Çocuk Yaşam Merkezi
3- Aziz Sancar-Fuat Sezgin Kütüphanesi
4- Eski Belediye Hizmet Binası
6- Spor kompleksi
7- 3 adet taziye evi
8- 1 adet prefabrik yapı
9- 2 adet Eğitim Destek Evi binası
10- Kayapınar Belediyesi Kreşi
11- Zarokistan Kreşi
12- Ekin Ceren Parkı içindeki taşınmazlar
13- Kadın Mesleki Eğitim Evi
14- Kamedem
15- Ihlamur Parkı
17- 255/Ada 1 nolu parsel
18- Açelya Parkı
19- Cadde 75 üzerinde Selahattin Eyyubi Bulvarı’ndaki belediyeye ait arsa
20- İki adet kapalı yüzme havuzu.
Keziban Yılmaz, “Şimdilik tespit ettiklerimiz bunlar. Zaman içerisinde ayrıntılı incelemelerimizde kim bilir daha kaç taşınmaz çıkacak” diyor.
'KANUN YOK, VİCDAN YOK, HUKUK YOK'
Çocuk kreşi etrafında gelişen olayların ardından tepkiler gecikmedi. Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, sosyal medya hesabı üzerinden, “Kanun yok, vicdan yok, hukuk yok. Arkasına devletin silahlı gücünü alan, kendini her şeye muktedir görüyor. ‘Kimin Gücü Kime Yeterse Cumhuriyetine’ döndü memleket” diyerek tepki gösterdi.
Avukat Mahsuni Karaman, “Kayyum Diyarbakır Kayapınar Belediyesi’ni yağmalamış! Diyarbakır Barosu, bu tasarrufların iptali ve taşınmazların iadesini sağlamak üzere mutlaka bir komisyon kurmalı, Belediye’ye kurumsal ve etkin hukuki destek sunmalı” derken, bir başka avukat Ahmet Dağ ise, “Kaymakamlık bizzat ihkakı hak etmeye kalkmış. Belediye Başkanımız, protokol feshine yönelik idari işlem yapmış, buna karşı yargı yolu açık. Kaymakamlar idare hukuku bilir. Buna rağmen kamu gücüyle el koyma fiili yoldur” dedi.
Diyarbakırlı gazeteci Mahmut Bozarslan’ın tepkisi ise kinayeliydi: “Diyarbakır Kayapınar’da müftülüğün, boşalttırmak istediği kreşle ilgili tartışmaya, kaymakamlık son noktayı koydu. Kaymakamlık binayı boşalttırdı. (Olayın tatlıya (!) bağlanmasının ardından müftü, iftarını açmak ve teravih namazı kılmak üzere evinin yolunu tuttu).”
ŞİMDİ NE OLACAK?
Kaymakam Ünal Koç, yaklaşık 3 yıl kayyımlık yaptığı belediyenin 20 taşınmazını değişik kurumlara dağıttı. Müftü kendisine verilen kreş binasını gönül rahatlığıyla aldı, Halk Eğitim Müdürlüğü vakit geçirmeden Cegerxwîn Kültür Merkezi’ne tabelasını astı.
Ne var bunda, denilebilir. Müftü de olayın yaşandığı gün, “Belediye de müftülük de devletin” demişti. Müftü, mesela kendi bütçesinden ve belediyeye ait olanın belediyede kalması gerektiğinden hiç söz etmemişti.
Ama mesele bu kadar basit değil elbette. Bu kurumların, kaymakamın deyişiyle “işgal” edilmesi hiç hakkaniyetli değildir. Kayyım eliyle yapılmayan “işgalin” kaymakam eliyle yapılması anlamına geliyor ki bu da antidemokratik bir durumdur.
Kreşler, Eğitim Destek Evleri, Cegerxwîn Kültür Merkezi hiç kolay yapılmadı. Yerine yenilerini yapmak ve hizmete açmak da kolay olmayacak. Oysa belediyeler hizmet kurumlarıdır ve ihtiyaçları acil karşılamak gibi bir yükümlülüğe sahiptir. Belediye biraz da bu nedenle dağıtılan taşınmazlarını geri almak istiyor.
Kayapınar Belediyesi Eş Başkanı Keziban Yılmaz aynı zamanda bir hukukçu. Taşınmazları almak için hukuki yolları deneyeceğini dile getiriyor. Kaymakam da “Mahkemeye gidin” demişti zaten. Ama bunları hukuki yolla almak ne kadar zaman alacak, kim bilir.
Peki, Diyarbakır halkı ne diyor bu konuda? Seçimden önce söylediklerini tekrarlıyorlar. Seçimden önce, kayyım uygulamasına tepkilerini göstermek için, “Biz belediyeleri alalım, 2 saat sonra yine kayyım atasınlar” demişlerdi. Bu tutumlarında, seçimin üzerinden iki ay geçmesine rağmen, hâlâ ısrarlı görünüyorlar.
Hizmet anlamında belediyelerden elbette beklentileri var. Ama meselenin başka olduğunu da biliyorlar. Taksici, “İstiyorlar ki belediye çalışmasın, Diyarbakır halkıyla belediye başkanları karşı karşıya gelsin. Ama bunlar Diyarbakır halkını tanımıyor. Diyarbakır halkı her şeyi görüyor” diyerek meselenin farkında olduğunu anlatıyor.
Sahiden belediyeleri çalışamaz hale getirerek amaçlanan belediyeler ile halkı karşı karşıya getirmekse mesele, biraz zor görünüyor. Ama bu uygulamayla, sandığa giderek oyunu kullanan ve belediye başkanını seçen insanların hizmete ulaşmasının önüne geçildiği için büyük haksızlık yapılıyor.