Gezi davasında hâkimden Osman Kavala'ya: Tahliye edilseniz adres verir misiniz?

Gezi eylemlerine ilişkin 16 sanıklı davanın ilk duruşması bugün Silivri'de görülüyor. Duruşmada hakimin, tutuklu Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’na, “Tahliye olmanız durumunda ikamet adresinizi verir misiniz?” diye sorması dikkat çekti. Kavala ise hakkındaki "Geziyi finanse etti" suçlamasının MASAK raporuyla çürütüldüğünü belirterek, "Hangi delile dayanarak tutukluluğumuz devam ediyor?" diye sordu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Gezi Parkı eylemlerine ilişkin davanın ilk duruşması bugün başladı. Silivri'de gerçekleştirilen duruşmada 2'si tutuklu toplam 16 kişi yargılanıyor. Gezi davasında Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu tutuklu, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, İnanç Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi ise tutuksuz yargılanıyor. Diğer tutuksuz yargılananlar Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Memet Ali Alabora, Gökçe Yılmaz Handan, Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.

Duruşmayı izlemek için siyasi parti temsilcileri, meslek odaları temsilcileri, milletvekilleri ve çok sayıda yurttaş Silivri’ye gitti. Jandarma engeline rağmen basın açıklaması yapan Taksim Dayanışması “Bu ülkenin özgürlük umudu Gezi’nin kirletilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.

Duruşma salonunda güvenlik görevlileri, salona yalnızca beş uluslararası, 20 ulusal basın kuruluşu muhabirinin alınacağını belirtti. Duruşmayı DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, HDP milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu, Oya Ersoy, Ahmet Şık, Garo Paylan, Meral Danış Beştaş, Musa Piroğlu, Gülistan Kılıç Koçyiğit, Züleyha Gülüm, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Utku Çakırözer, Ali Şeker, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TİP milletvekili Barış Atay ve Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel de izledi.

İsviçre, İsveç, Almanya, Kanada, Hollanda, ABD, Fransa, İngiltere ve İtalya'nın başkonsolosları ve konsolos yardımcıları duruşmayı takip etti.

Duruşmada Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu salona girdiklerinde izleyici sıralarındakiler ayağa kalkarak alkışladı.

MAHKEME BAŞKANINDAN DİKKAT ÇEKEN SORU

Mahkeme başkanının ise Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’na, “Tahliye olmanız durumunda ikamet adresinizi verir misiniz?” diye sorması dikkat çekti.

Osman Kavala’nın avukatı İlkan Koyuncu ise "Müvekkilimizin ilk sorgusu sırasında dosyada yer aldığı söylenen ve delil denilen telefon konuşmalarıyla ilgili, dinlemelere dair hakim kararlarını göremediğimiz için şerh düştük. Dinleme kararlarını veren hakimler, 15 Temmuz kalkışması sonrasında ihraç edilen yargı mensupları arasında ise delil niteliği yoktur şerhi düştük. Şerhimize rağmen, terör örgüt üyeliğiyle suçlanan hakimlerin verdiği kararlarla yapılan dinlemeler ve o yargı mensuplarının iddiaları iddianamede karşımıza çıktı" dedi.

KAVALA: SUÇLAMALAR HAYSİYET KIRICI

Mahkeme başkanının “Sanıkların susma hakkı var. Mahkemeden talepte bulunma hakkınız var” demesinin ardından iddianame okunmadı ve Osman Kavala savunmasına başladı.

Kavala savunmasında, "20 aydır tutuklu bulunmama sebep olan fantastik bir kurgudur. Gezi olaylarının organizatörü olduğum söylenmiştir. Hakkımdaki iddialar haysiyet kırıcıdır. Hayatımın hiçbir safhasında demokratik seçimler dışında hükümet değişimine yakın durmadım" dedi.

Bu davada suçlanan kişilerin kendisi ya da başkasının talimatıyla gösterilere katılmış olmasıın söz konusu olamayacağını vurgulayan Kavala şunları söyledi:

"Ergenekon ve Balyoz davalarında hukuksuzluğu eleştirdim. Toplumsal barışa ve uzlaşmaya hizmet etmeye çalıştım. Hiçbir zaman gizli bir örgütle ve cemaat yapısıyla ilişkim olmadı. Davranışlarım, gizli bir faaliyet yürüten birinin davranışları değildir. Gezi olaylarıyla ilgim, gezi olaylarından 3 ay sonra açılan sergi olmuştur. Gözaltına alınmadan önce suçlu olduğumun kabul edildiğine inanıyorum. İddianamede gizli bir örgüt üyesi olduğuma ilişkin delil mevcut değildir. Mehmet Ali Alabora’yla ilişkim gezi olaylarından sonraki iki telefon konuşmasıdır. Yaptığım konuşmaların hiçbirinde eylem talimatı olarak algılanacak bir şey yoktur.

MASAK RAPORLARI İDDİALARI ÇÜRÜTTÜ

Otpor veya Canvas’tan kimse ile bir tanışıklığım veya bağlantım yoktur. Birkaç kişiden oluşan bir örgütün 80 ilde eylem yapmış olduğu iddiası oldukça fantastiktir. Gezi’yi benim aracılığımla Soros’un finanse ettiği iddia edilmekte ama MASAK taporlarının da ortaya koyduğu üzere bu yönde bir delil ortaya konulamamıştır.

Anadolu Kültür’ün tüm hesapları şeffaftır ve hepsi kültür faaliyetlerinin fonlanmasına dairdir. Dava dosyasında haklarında herhangi bir suçlama yöneltilen kişilere dair bir para aktarımı olmadığına yönelik raporlar mevcuttur.

Gezi’yi finanse ettiğim yönünde tek bir delil yokken, MASAK raporları bunları tespit etmişken tutukluluğumuz devam etti. Hangi delile dayanarak bu oldu?

Hanzade Germiyanoğlu bir proje için benimle görüştü ve sonrasında Yiğit Aksakoğlu ile bir telefon konuşması yapmış. Benden çıkmış bir talimat olacak bir ifadesi yok.

TELEFONLARIMIZI DİNLEYENLER İHBAR MEKTUBU GÖNDERDİ

Gezi olaylarına hazırlık yaptığım algısı oluşturmaya yönelik ihbar mektubunu gönderenler, telefonlarımızı dinleyenlerdir. Manipülasyonlarla, telefon dinlemelerine dair tarih değişikliği ve tahrifatları yapılarak bir komplo hazırlanmıştır.

Benim desteğimle ortaya çıkacak bir medya ile ilgili proje yürütmeyi suçlamak akıl dışıdır. İşsiz bırakılan gazeteciler için bağımsız bir yayın organı çıkarmak için yapılan faaliyetlerdir. Bunun için Guardian gazetesi ile yapılan görüşmelerdir. Düşünülen yayının niteliğini gösterir.

G. Soros’un hem Arap Baharındaki ayaklanmaları hem de Gezi’yi organize ve finanse ettiği fantastik biçimde iddianamede yer almakta. Bazı siyasetçiler ve medya organları benzer değerlendirmeler yapmış ama bu konuda ne bir delil ne de bir bilimsel makale bile ortaya konulmamış.

İktidara yakın kuruluş SETA tarafından yayımlanan bazı kitap ve makalelerde ise Arap Baharı isyanlarının ülkelerin kendi iç dinamikleriyle ortaya çıktığı belirtilip Soros ilişkilerine dair hiçbir saptama yapılmamıştır.

'OLAYLARIN YATIŞMASI İÇİN HÜKÜMETLE GÖRÜŞTÜM'

Gezi protestolarına dair yapılan bilimsel araştırmalarda; kamusal alanın daraltılmasına, kentin metalaştırılmasına dair çeşitli sınıfsal, etnik, dinsel ve kültürel çeşitlilikten gelen homojen olmayan kişi ve gruplar tarafından ortak itirazın ortaya çıktığını söylemektedir.

Osman Kavala savunmasını yaparken.

Olayların büyümesine ve yaygınlaşmasına neden olanın polis şiddeti olduğunu resmi raporların kendisi söylemektedir.

Başta göz yaşartıcı gaz kullanımı olmak üzere, gaz fişeklerinin de usulsüz kullanımı nedeniyle ölüm ve yaralanmalar olduğunu da belirten aynı raporda bu tutumun ve polis şiddetinin yaygın ve sürekli hale geldiği tespiti yapılmaktadır.

George Soros üzerine kurulu bir iddianamede ne Soros sanık ne de ifadesinin alınması için bir çaba gösterilmiş.

Taksim Dayanışmasında yer aldım, olayların yatışması için hükümetle yapılan görüşmelere katıldım. Buna rağmen darbecilikle suçlanmaktayım.

Gezi olaylarında barışçıl faaliyetlerde bulunan yüz binlerce kişiden biriyim ve tahliyemi istiyorum."

YİĞİT AKSAKOĞLU'NUN SAVUNMASI BAŞLADI

Yiğit Aksakoğlu ise savunmasında, sivil toplum ve sosyal kalkınma alanında araştırma yapan ve yayınlar hazırlayan bir uzman olduğunu belirterek, "Hayatımın hiçbir döneminde demokrasiye karşı bir yönetimden taraf olmadım. İddianamedeki suçlamalar temelden yoksundur ve faaliyetlerime ters düşmektedir" dedi.

Aksakoğlu savunmasına şöyle devam etti:

"2013 yılında çözüm sürecinde kurduğum Diyalog Grubu'nun ardından, şimdi benimle aynı cezaevinde olan savcılar ve polislerce dinlendim. 2013'te yapılan dinlemelerin kıymetlendirilerek 6 yıl sonra yeniden kullanılmasını anlayamıyorum.

Ben hiçbir zaman şiddetle değişimden yana olmadım ama değişimden yana oldum. Sivil toplum, doğası gereği siyasidir ama talepleri noktasında siyasetten ayrılır. Sivil toplumun amacı hükümeti değil, kendisine olan ihtiyacı ortadan kaldırmaktır. Sivil toplum yöntem olarak şiddeti dışlar. Cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak sivil toplumun alanı değildir. Bir sivil toplumcu ve uzman olarak şiddeti ve şiddetle değişmeyi savunmadım. Cebir ve şiddetten anlamam. Bu 657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var; pervasız bir ağırlaştırılmış müebbet talebi var. Hakkımda somut olarak sunulan tek delil, 2013 yılında yapılan telefon dinlemeleri. 26 Haziran 2013 ve Aralık 2013 arasında gerçekleşen dinlemelerden 31'i girmiş iddianameye. Şubat 2013'te yaptığım 43 görüşmenin içeriği yok, sayı olarak belirtilmiş. İddianameye içeriği konulan görüşmeler, park boşaltıldıktan sonraki görüşmeler. Gezi’nin 2011'de planlandığı söyleniyor, ama delillerde bu yok.

Bu ülkede her yıl 400 kadın öldürülüyor. Sokakta 3 kadına şiddet uygulayan bir adam, parti genel başkanına saldıran br başka adam bir gün cezaevinde kalmadı. Ama benim şiddetsiz eylem konusunda yayınlamaya girişmem suç kabul ediliyor. Yedi aydır hapishanedeyim.

İddianamede, şiddetsiz eylemlerde piyano çalınması ve duran adam ile yeryüzü iftarlarına ilişkin bir ses kaydım var. O konuşma bu eylemlerden bir ay sonra yapılmış. Ne durmak ne piyano çalmak ne de iftar yapmak suç."

MÜCELLA YAPICI: DEVRİM SÖZÜNÜ BİLSEYDİNİZ

Duruşmanın öğleden sonraki bölümü Mücella Yapıcı'nın savunmasıyla başladı. 40 yıllık mimar olarak korumaya çalıştığı kültür varlıklarına ve yeşil alanlara zarar vermekle de suçlandığını belirten Yapıcı, savunmasına şöyle devam etti:

"İddianamede yer alan telefon konuşmalarımda 'devrim yapacağız' dediğim suçlama konusu yapılmış. Ben 68 kuşağındanım ve devrim sözünün ne kadar güzel olduğunu bilseydiniz siz de kullanırdınız. İddianamede beyanlarına yer verilen Murat Pabuç kimdir? Akli yeterliliği var mıdır? Kendisi olmadığını açıkladı ama iddiaları suçlama konusu yapılmış. Osman Kavala’ya kızgınım. Kendisini zengin biliyorduk. Gezi’ye 3-5 plastik masa sandalye göndermiş iddianameye göre, mahalledeki Ayşe hanım bile tencerelerce zeytinyağlı yaptı gönderdi. Biber gazından etkilenmemek için kullandığımız malzemeler öyle özel şeyler değildi, gaz maskesi, talcid vs... Siz de Gezi’ye geldiyseniz (mahkeme hayetine) görmüşsünüzdür. Benim fıtratım şakacılıktır. Gelin görün ki telefonda yaptığım şakaların hepsi iddianamede yer almış, bu gayriciddilik için ben sizden özür dilerim.

Bana suçlama olarak yöneltilen her şey benim mesleki sorumluluğum ve görevimdir. Eğer bunları yerine getirmezsem vatan haini olurum. Gezide şiddet varmış algısı oluşturmaya çalıştığımız söyleniyor. Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Cömert, Medeni Yıldırım (öldürülenlerin tamamının adını saydı)... Bu insanlar kalp krizinden mi öldü? İddianamede, FETÖ ile işbirliğinden bahsediyor ama soruşturmayı FETÖ’cü dediğiniz yargı mensupları başlatmış. Her şeyle suçlanmışız hiçbir delil ortaya konmamış. Ben bıraya iddianame hakkındaki suçlamalarımı yöneltmek üzere geldim. 5 yıl önce sıralarında bulunduğum 26 kişi hakkında dava açılmıştı aynı suçtan. Gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmekten suçlandık ilkinde ve darbecilik suçlaması yoktu. 5 yıl sonra aynı fezleke ve aynı sözde delillerle bu kez de örgüt ve darbecilik suçu yöneltilmiş. Aynı dosya içeriğiyle açılmış ilk davada beraat ettim ve kesinleşti. Savcılık itiraz dahi etmedi. Şimdi aynı içerikle aynı sözde delillerle açılmış bu davada müebbetle yargılanıyorum. Ben size sorayım; ne yapayım?

HAK KULLANMAK SUÇ DEĞİLDİR

Bu iddianameye karşı savunmam şudur: İnsanlar sahip oldukları hakları kullanmaları nedeniyle suçlanamaz. Dayanışma görevdir, suç değildir. Suçlamaların hiçbiri hukuki değildir. Evrensel hukuka da doğal hukuka da adalete de aykırıdır. Biz örgüt kurmak ya da olmak için değil dayanışmak ve doğal haklarımızı kullanmak için bir araya geldik. Dayanışmak için bir araya geldiğimize yönelik suçlamalar hukuki değildir. Hükümet istifa demek suç değildir. Bu kadar çok şiddet uygulayan hükümetler kendiliğinden istifa ederler. O günleri de göreceğiz elbet. Tüm suçlamaları kendim için ve yüm arkadaşlarım için reddediyorum. Kent suçlarına karşı çıkmak, dayanışmak suç değildir."

Gezi Parkı davasında tutuksuz yargılanan sinemacı ve gazeteci Çiğdem Mater'in savunmasıyla devam etti. "Film çekmek istediğim için darbeye teşebbüsle suçlanıyorum. Bunun dışında iddianamede hiç bir isnat yok" diyen Mater, "İddianamede toplam 43 defa adım geçiyor. İddianamede suçlamaya uyan eylemim konusunda delil yok. İddianame sadece hukuksuz biçimde elde edilmiş telefon dinlemelerinin yorumlanmasından ibaret suçlamalardan oluşuyor ve reddediyorum. Gezi Parkı sadece şehirde nefes alabileceğimiz bir yer değil, deprem riski bulunan bir bölgedeki toplanma alanı aynı zamanda. Sadece parkın korunması için değil, bir sinemacı olarak gözlem yapabilmek için de oradaydım" dedi.

ALTINAY: İMZAM OLAN HİÇBİR HİBE KARARI GEZİ İLE İLGİLİ DEĞİL

Çiğdem Mater’in savunmasının ardından duruşmaya ara verildi. Aranın ardından Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Ali Hakan Altınay savunma yaptı. Altınay, Açık Toplum Vakfı'nın yasal olduğunu da vurgulayarak, “Altında benim imzam olan hiçbir hibe kararı Gezi ile ilgili değildir. İddianamede anılan hibenin ne olduğunu öğrenmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Altınay, “Birçok kişinin almak için çok uğraştığı Green Kartı'nı kendi iradesiyle reddeden biri olarak bu suçlamaları reddediyorum. Darbe yapmak gibi hevesim ya da niyetim hiç olmadı. Niyetim olmadığını nasıl kanıtlarım diye düşündüm. Yaptıklarımı anlatarak gösterebileceğimi düşünüyorum. Türkiye'de kaliteli eğitim oluşturulsun diye çalışıyorum, Bağımsız Türkiye Komisyonu'nun kuruluşunda yer aldım. Fransız CB Sarkozy ‘TR Avrupalı değildir’ dediğinde, Avrupalı saygın insanları organize edip büyük bir gazetede buna cevap vermesini sağladım” dedi.

Altınay’ın savunmasının ardından duruşmaya yarın saat 10.00'da devam edilecek.

İDDİANAME

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 657 sayfalık iddianamede, 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlaması yöneltiliyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 61. hükümetin bakanlarının da aralarında bulunduğu 746 müştekinin yer aldığı davada, 16 kişinin ayrı ayrı 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapisleri isteniyor. (HABER MERKEZİ)