'TCDD’nin tapusunu verseler ne yazar?'

25 kişinin yaşamını yitirdiği Çorlu tren kazasının yıl dönümünden 5 gün önce, 3 Temmuz’da 4 TCDD personeli hâkim karşısına çıkacak. Kazada 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda’yı kaybeden Mısra Öz Sel ve 16 yaşındaki kızı Sena’yı kaybeden Gürkan Köse geçen bir yılı ve başlattıkları adalet mücadelesini anlattı.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - 25 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı 8 Temmuz 2018’deki kazanın yıl dönümünden 5 gün önce, 3 Temmuz 2019’da 4 TCDD personeli Çorlu 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlanacak.

Geride kalan yaklaşık bir yılda kazadaki ihmalleri sosyal medya hesaplarından duyurmaya çalışan aileler, 4 TCDD personeli dışında tüm sorumluların dava dosyasına dahil edilmesini talep ediyor. Her gün kazada yitirdikleri çocuklarının fotoğraflarını paylaşan ve “Adalet” notunu düşen, 9 yaşındaki Oğuz Arda’nın annesi Mısra Öz Sel ile 16 yaşındaki Sena’nın babası Gürkan Köse geride kalan bir yılı ve adalet mücadelelerine dair konuştular.

‘OĞLUMUN OLMADIĞI BU HAYATA ALIŞMAK ZORUNDA OLDUĞUMU BİLMEK…’

Mısra Öz Sel Çorlu’daki faciada 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda’yı kaybetti.

8 Temmuz’daki kazada babasıyla birlikte yaşamını yitiren Oğuz Arda’nın annesi Mısra Öz Sel, olayın meydana geldiği ilk günden bu yana tüm sorumluların yargılanmasını talep etti. Hazırlanan iddianamede yalnızca 4 kişinin yer almasını ilk önce Çorlu’da protesto eden Mısra Öz Sel, Anayasa Mahkemesi’nin önüne doğru polisin engellemesine rağmen koştuğu görüntülerle hafızalara kazındı. Mısra Öz Sel, geride kalan bir yıla ilişkin şunları söyledi:

“Geride kalan bir yıl çok zor geçti. İşin psikolojik kısmı çok ağırdı. Üzüntü, oğlumun olmadığı bu hayata alışmak zorunda olduğumu bilmek ve çaresizlik işin psikolojik kısmını en zorlaştıran şeylerdi. Ortada var olan ihmallerin sonucunda böyle bir katliam yaşandı ama yetkili mercilerdeki kimsenin bu olaya sahip çıkmaması, gereğini yapmaması beni daha çok üzdü. Oğlumun yokluğuna alışmaya çalıştığım bu dönemde onun adına kurduğum bazı projelerle hayatta durmaya çalışırken, onun adını yaşatmaya çalışırken, 25 cana sahip çıkılmaması beni çok üzdü.”

‘ADALET ARARKEN TERÖRİST İLAN EDİLİYORUZ’

Bu süreçte psikolojik mücadelelerin yanı sıra hukuk mücadelesi vermek zorunda kaldıklarını belirten Mısra Öz Sel, geride kalan bir yılda en çok hayal kırıklığına uğradığı şeyi şu sözlerle açıkladı:

“Bu kadar alenen ihmal varken bilirkişilerin, gözlerime bakarak iddianameyi hazırlayan savcının ihmalleri görmemesi en büyük hayal kırıklığım oldu. ‘Bu kadar da görülmez mi, her şey ortada’ dediğim çok zaman oldu.”

Sel bu süreçte adalete olan bakış açısının değişip değişmediği sorusunu ise şu sözlerle yanıtladı:

“Ben hiçbir zaman toplumsal olaylara uzak duran bir insan, anne değildim. Türkiye’deki adaletsizlikleri zaten görüyordum. Ama insanın başına gelince şunu vurgulamaya çalıştım; Evet Türkiye’de bir hukuk sistemi var ama hukuk sistemini uygulayabilecek hakimler ve savcılar yok. Bu ülkede hukuk sisteminin işleyebilmesi, adil yargılamanın olması için çok yol kat etmesi gerekiyor. Biz burada kendi adaletimizi kendimiz aramaya çalışıyoruz. Adalet ararken haksız duruma düşüyoruz, şov yapıyor oluyoruz, terörist ilan ediliyoruz. Yargının önünden siyaset çekilmeli.”

‘HAKİMLERE ANNELİK VE BABALIK DUYGULARINI SORGULATACAĞIM’

Anayasa Mahkemesi önünde polisin açıklamasına izin vermediği Sel, “Adalet ararken terörist ilan ediliyoruz” dedi

3 Temmuz’daki ilk duruşmada söz hakkı verilirse konuşacağını, yüzlerce mağdur olmasına karşın küçük bir duruşma salonunda davanın görüleceğini belirten Sel, mahkeme öncesi hissettiklerine dair şunları kaydetti:

“O mahkeme salonuna eksik duygularla gidiyorum. Hukuk ve adalet bu olayda uygulanıp da aydınlatılmadığı sürece ben oğluma karşı, onun hakkını savunamamış, yapılması gerekenleri yapamamış bir anne olarak eksik gideceğim. Eğer bana sıra gelir ve söz hakkı verirlerse, önce oğlumu, neyi kaybettiğimi anlatacağım. Benim dünyam yıkıldı ve 35 yaşında evlatsız kaldım. Aynı durum onların başına gelirse ne hissederler diye, hakimlere anne ise annelik baba ise babalık duygularını sorgulatacağım.”

‘EN ÇOK ANNE DEMESİNİ VE ONUNLA UYUMAYI ÖZLÜYORUM’

Anayasa Mahkemesi önünde yaptıkları eylem sırasında polisin sert müdahalesine maruz kalan Mısra Öz Sel, o gün yaşadıklarınsa ilişkin ise, “Öyle bir ülke ki, ben istediğim yerde istediğim şekilde durabilmeliyim. İstediğim yerde konuşabilmeliyim. Bu ülkede nerede durulduğunun önemi çok mühim. O kaldırımda durursan bir şey olmaz burada durursan bir şey olur. Herkes istediğimiz yerde durabilmeliyiz. İşin içerisinde şiddet ve hakaret girmediği sürece en özgür hakkımız olan ifade durumunda bulunabilmeliyiz. Ne kadar acıdır ki elimde yitirdiklerimizin pankartıyla bir kaldırımdan bir kaldırıma zafer kazanmış gibi koşuyor olmam. Acılı insanların nerede duracağıyla uğraşacaklarına adalet sistemiyle uğraşsalar gerçekten ne bizleri ne de giden masum canlar olur” dedi.

Sel 9 yaşındaki oğluyla en çok özlediği ana ilişkin soruya ise, “Her şeyi özlüyorum. En çok onun anne demesini ve onunla uyumayı özlüyorum” yanıtını vererek sözlerini tamamladı.

‘TCDD’NİN TAPUSUNU VERSELER NE YAZAR’

Çorlu’da 16 yaşındaki kızı Sena Köse’yi yitiren Gürkan Köse, “Evlat özlemi hiç bitmiyor” dedi

Gürkan Köse, 8 Temmuz 2018’deki kazada tek çocukları 16 yaşındaki Sena Köse’yi kaybetti. Kazanın ardından TCDD’de görevli bir kadın psikoloğun evlerine yaptığı ziyarette yeniden çocuk yapabilecekleri imasında bulunduğunu daha önce açıklayan Köse, geride kalan yaklaşık bir yıla ilişkin şunları söyledi:

“Evlat özlemi hiç bitmiyor. Her sabah kalktığımda resmi karşımda. Uyandığımda ‘günaydın’ diyorum, evden çıkarken ‘hoşça kal’ diyorum. Ölüm gerçek kimse ondan kaçamıyor ama olaylar sırasında yaşadığımız ilgisizlik, insan canının kıymetli olmaması, bizi en çok üzen şey bu. Kazanın yağmura bağlanması, doğal afet denmesi, bize karşı olan ilgisizlik, mazeret uydurmaları beni en çok üzen şeyler oldu. Biz maddi olarak hiçbir şey beklemedik bu süreçte. TCDD’nin tapusunu verseler ne yazar? Biz sadece yakınlık ve insanlık istiyoruz.”

‘ADALET OLDUĞUNA İNANMIYORUM’

Geride kalan bir yılda psikolojik ilaçlarla yaşama tutunduklarını söyleyen Köse adalete olan inancının zarar gördüğünü belirterek şöyle konuştu:

“Ben bu olaydan sonra ikinci bir hayat yaşıyorum sanki. Hapları içmeyince daha kötü oluyorum ama boşluk içerisindeyim. Şimdi ne için mücadele ettiğimi bilmiyorum. Bir kızım vardı, onu okutacaktım ama şimdi hedefim yok. Adalete olan inancım da sıfır. Hak, hukuk, adalet yok. Ben şu anki yönetim olduğu sürece adaletin olacağını da düşünmüyorum. Rabia Naz’ın babası mesela her gün adalet istiyor. Adaletin olduğuna inanmıyorum.”

‘EVLADIMI KAYBEDERSEM NE YAPARIM DİYE DÜŞÜNÜYORLAR MI?’

“Bir baba olarak görevimi yapmak için mahkemeye gideceğim” diyen Gürkan Köse duruşmada söz hakkı verilirse şu cümleleri kuracağını söyledi:

“Bu ihaleyi veren, alan, yapımını üstlenen ve o yolda çalışan kim varsa hepsinden şikayetçi olduğumu söyleyeceğim. Oradan insanların geçeceğini düşünerek 10 liralık işi 5 liraya mal ederek insanların canıyla oynamak kötü bir şey. Mahkeme heyetine bu insanların hiç vicdanının olmadığını söyleyeceğim. Onlar, ‘Evladımı kaybedersem ne yaparım diye düşünüyorlar mı’ bunu soracağım.”

‘KIZIMLA SOHBET ETMEYİ ÇOK ÖZLEDİM’

Kızı için adalet mücadelesini sürdüreceğini ifade eden Köse, kızıyla vakit geçirmeyi çok özlediğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

“Yazın kızımla balkonda oturup sohbet ederdik. Bu yaz oturamadık. Kızımla yan yana oturup sohbet etmeyi çok özledim. 17 yaşında olacaktı bugün yaşasaydı. Ben 47 yaşındayım kızımdan çok akıl aldım. Şu an sohbet edecek insan bulmaya çalışıyorum. Kızımı ve arkadaşımı kaybetmiş gibi hissediyorum. Anne babalar evlatlarına çok önem versinler. Yetkililer de özür dilemenin erdem olduğunu unutmasınlar. Özür dilemek de erdemdir.”