Seda Taşkın: Yapamadığım haberlerden yargılandım!

Cezaevinde 360 gün tutuklu kalan gazeteci Seda Taşkın, aldığı cezanın temyiz sürecini bekliyor. “Düşünebiliyor musunuz 'yaptığın haberlerle örgüte moral oldun' diyerek örgüte yardım ve yataklıktan ceza aldım. Bunun bir örneği daha var mıdır?” diye soran Taşkın dosyasında planladığı ama yapamadığı haberlerin de yer aldığını anlattı.

Google Haberlere Abone ol

Bülent Şaban Çoban

ANKARA - Haftada 13 gazetecinin mahkemeye çıktığı Türkiye’de son verilere göre 134 gazeteci de cezaevinde. Basın özgürlüğü raporlarına göre dünyada en çok gazetecinin yargılanıp tutuklandığı ülkelerden biri olan Türkiye’de cezaevi sürecini yaşayan isimlerden biri de Seda Taşkın. Yaptığı haberler nedeniyle açılan davada, 'örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım'’ ve 'örgüt propagandası' suçlaması ile yargılanıp 7 yıl 6 ay ceza alan Taşkın’a yapılan suçlamalar arasında 'haberlerin ’örgüte moral olduğu'’ iddiası da var. 360 gün cezaevinde yattıktan sonra tahliye olan Taşkın Yargıtay’daki temyiz sürecini bekliyor ama gazetecilik yapmayı da sürdürüyor. Taşkın ile tutuklanma sürecini, cezaevinde yaşadıklarını konuştuk. Taşkın’ın sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

'MİNİK BİR ÇANTAM, KAMERAM, SAYISIZ HİKAYE'

Gazetecilik mesleğine nasıl başladınız?

Kamu yönetimi okuyordum ama hayalimde gazeteci olma arzusu vardı. Fotoğrafçılık eğitimi almıştım ve bunu yaparken çok keyif alıyordum. Yıllar önce henüz ortaokul öğrencisiyken babamın fotoğraf makinesi ile DİHA’ya giderek çalışmak istediğimi söylemiştim. O dönem haber müdürlüğü yapan Kenan Kırkaya ise gülerek, büyüdükten sonra gelmemi söylemişti. Evet, yıllar sonra büyümüştüm ve DİHA’da gazetecilik yapmaya başlamıştım.

Yaklaşık iki buçuk yıl Ankara’da gazetecilik yaptım. Daha sonra Van’a gönderildim. İlk defa bulunduğum şehirden çıkıyor olmak çok heyecanlıydı. Van’dayken çevre illere haber yapmaya gidiyordum. Minik bir sırt çantama koyduğum fotoğraf makinemle yaptığım yolculuklarda sayısız insanın hikayesine ortak oluyordum. Kadın gazeteci olarak bu yolculuklar bana çok şey kattı. O yolculuklara sonsuz şey borçluyum, her ne kadar sonu beklediğim gibi olmasa da. Çünkü en son Van’dan Bitlis’e ve oradan da Muş’a gitmem bu yolculuğun bir sonuydu. Çünkü Muş’ta gözaltına alındım ve aradan geçen bir ayın ardından tutuklandım.

'MESLEĞE HOŞ GELDİN'

Genç bir gazeteci olarak başka ne zorluklar yaşadınız?

Gazetecilik mesleği bulunduğumuz ülkede başlı başına bir zorluk içeriyor. İlk çıktığım haberde polis şiddetine maruz kaldım. Bir AVM’de gerçekleştirilen eylemi çekmek isterken, bir polis yanıma gelerek bileğimi çevirip yüzümü duvara vurmuş ardından da beni merdivenlerden aşağı atmıştı. Sonra da gözaltına almak istemişlerdi. Elim morarmıştı ve ajanstan arkadaşlarıma elimi gösterdiğimde “Hoş geldin mesleğe” diyerek gülerek bana sarılmışlardı. O gün anladım ki çok zorlu bir yolculuk beni bekliyor.

YAPAMADIĞIM HABERLERDEN BİLE YARGILANDIM

Tutuklanmanıza sebep olan haberlerinizle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Dosyamda kendi yaptığım hiçbir haberim yer almıyor. Ajansın geçmiş olduğu haberleri ben yapmışım gibi gösterdiler. Hiçbir haberin altında imzam yoktu. Bunun dışında yapamadığım haberleri dosyama koymuşlardı. Mesela 'OHAL’de kadın' diye bir dosya haber yapmak istemiştim ancak yapamamıştım. Bunu bile dosyama almışlardı. Yine Sise Bingöl’ün torunu ile görüşme yapmıştım ancak henüz haberini yapamamıştım. Bunun gibi yapamadığım haberleri dosyaya koymuşlardı.

Bu haberler için ‘yapabilirdi’ diye bir şey söylediler. Gerçekten çok komik. Gazeteciler Günü’nde yaptığım paylaşımlar, DİHA mikrofonunun olduğu bir fotoğraf gibi pek çok paylaşımım dosyama konulmuştu. Öyle ki çocukluktan bu yana kullandığım ismimi bile ‘kod isim’ olarak gösterdiler. Twitter’da yapmış olduğum ve aynı paylaşımdan arkadaşımın ceza almadığı bir paylaşımdan ötürü ceza aldım. Yargı bu kadar değişken bu ülkede. Bir hâkimin beraat verdiği bir karara başka bir hakim ceza verebiliyor. İnsanın aklıyla oynuyorlar. Düşünebiliyor musunuz “yaptığın haberlerle örgüte moral oldun” diyerek “örgüte yardım ve yataklıktan” ceza aldım. Hangi haber diye sorduğumda yanıt alamadım. Bunun bir örneği daha var mıdır?

'RENK YASAK, AVLUDA AÇAN ÇİÇEK BİLE YASAK'

360 gün tutuklu kaldınız. Cezaevinde yaşadıklarınızdan bahseder misiniz?

Ben gazetecilik yaptığım esnada sürekli yolculuklara çıkıyordum. Serhat bölgesinin doğası harikadır gerçekten. Bu müthiş doğanın ardından betonların arasına sıkıştırılmak insanın çok zoruna gidiyor. Cezaevinde en çok buna özlem duyuyorsun. Yeşile dair her şey yasak. Renk yasak, avluda açan çiçek bile yasak. Bilmem kaç santimetreyi geçmeyecek, diyerek her aramada koparıp atıyorlar. O anda yaşadığımız hisleri paylaşmak gerçekten çok zor. Avluda açan bir çiçeğin kime ne zararı olabilir ki? Çiçeğin boyuna bile onlar karar veriyor.

Gazetecilik mesleği asla mekanlarla sınırlandırılamazdı ve ben de bu şekilde içeriden haber yapmaya karar verdim. İlk olarak musluklardan kan rengi akan kirli suyu duyurmakla başladım. Bu haberi yaptığımda uyarı aldım. Hatta mektupçumuz değiştirildi. Ancak bir şekilde haberlerimi duyurmaya devam ettim. Bana haber yapmayacaksın dediklerinde “işte tam da bu nedenle buradayım ve burada da mesleğimi yapmaya devam edeceğim” dedim. Bu şekilde bulunduğum alanı verimli kılarak, zihnimi diri tutabiliyordum. Ve tahliye olana kadar da haber yapmayı sürdürdüm.

'TUTUKLU GAZETECİ HABERİMİ YAPTI'

Diğer tutuklu gazetecilerle irtibatınız var mıydı?

Cezaevinde en sık mektuplaştığım kişiler genelde tutuklu meslektaşlarımdı. Nedim Türfent, İdris Yılmaz, Meltem Oktay, Ziya Ataman ve daha ismini sayamadığım meslektaşlarım. Gönderdikleri mektuplarda bana moral vermeye çalışıyorlardı. Ben de elimden geldiğince onlara. En büyük gücü onlardan aldım. İnsanın bu durumda umutsuz olması imkânsızdı. Hepimizin özlemi birdi. Her birimiz bir an önce yeniden kameralarımıza ve fotoğraf makinelerimize kavuşmak istiyorduk. Başka mekanlarda buluşmayı temenni ediyorduk. Şimdi ben çıktım ancak arkadaşlarım içeride. Asla kendimi özgür hissetmiyorum. Tutuklu gazeteci Nedim Türfent benim durumumu anlatan bir haber yapmıştı. Cezaevinde en çok etkilendiğim olaylardan birisi de budur. Düşünün, tutuklu bir gazeteci başka bir tutuklu gazetecinin haberini yapıyor. Geldiğimiz aşamayı özetliyor aslında.

'BİR TİYATRO OYUNU GİBİYDİ'

Dava sürecinde neler yaşandı? Tahliye olduğunuz zaman neler hissettiniz?

Dava süreci benim için çok yorucu geçti. Her iki ayda bir hakim karşısına çıkıyor ancak asla dinlenmediğimi düşünüyordum. Sanki bir tiyatro oyunu gibiydi. Herkes kendi rolünü oynuyordu. Özellikle duruşma tarihlerim canımı çok sıkıyordu. Kesinlikle bir mesaj verilmek istendiğini düşündüm. 2 Temmuz, 12 Eylül, 10 Ekim… Aslında verilen tarihler bile davanın sonucunu gösteriyordu. Nitekim yanılmadım. 'Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım' suçundan 4 yıl 2 ay, 'örgüt propagandası' suçundan ise 3 yıl 4 ay olmak üzere, toplamda 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Kararı ilk duyduğumda güldüm. Bu karara gülmekten başka ne yapılabilir ki? Ciddiye almak mümkün değildi.

Tahliye olduğum gün büyük bir şok yaşadım. Hücrede diğer arkadaşlar ile sohbet ediyordum. Gardiyan benim ismimi anons etti. Demir kapının mazgalına yanaştım. Tahliye olduğum söylendi, inanmadım. Benimle dalga geçtiklerini bile düşündüm. Çünkü yerel mahkeme cezayı vermiş, üst mahkemedeki yargılama da henüz başlamamıştı. Çok duygusal bir andı. Yanındaki arkadaşlarını orada öylece bırakıp çıkmak insanda suçluluk psikolojisi uyandırıyordu. Arkadaşlarıma tek tek sarıldım. Yanıma sadece mektuplarımı alarak, koğuştan tam 360 gün sonra çıktım. Açıkçası hukuktan çoktan umudu kesmiştim, tahliye gibi bir durumun gelişmeyeceğini düşünüyordum. Çünkü yargının siyasallaştığı, bağımsız yargının esamesinin okunmadığı bir ülkeden bahsediyoruz. Yargı artık bir tiyatro sahnesinden ibaret olmuştu. İstinaf Mahkemesi 'örgüt propagandasından' 1 yıl 11 ay 'örgüte yardım ve yataklıktan' da beraat verdi. Ancak son aşamada İstinaf savcısı beraatime itiraz etti. Şimdi dosyam Yargıtay’a taşındı. Ancak sonucu merak etmiyorum ve gelecek hiçbir karar da artık beni şaşırtamaz.

'YAZMA SIRASI BENDE'

Şimdi neler yapıyorsunuz? Gelecekle ilgili yapmak istedikleriniz neler?

Şu an mesleğimi Ankara’da sürdürüyorum. Özellikle cezaevinde olan meslektaşlarıma yönelik haberler hazırlıyorum. Dışarı çıktım ve yazma sırası bende. Özellikle dışarıdaki gazetecilerin cezaevindeki meslektaşlarını yalnız bırakmaması gerekiyor. Çünkü insan cezaevindeyken en çok onların desteğini arıyor. Gelecekle ilgili tek isteğim iyi bir gazeteci olabilmek.