‘Aynı durumda olan öğrenciler beraat etti’

1994 doğumlu Yasin Güneşçi, Hava Harp Okulu üçüncü sınıf öğrencisiyken 16 Temmuz’da tutuklanmış. 18 Mayıs 2018’de müebbet cezası verilmiş. Annesi Ayten Güleşçi öğrencilerin 22.30 sularında “Tatbikata çıkıyoruz” denilerek otobüslere yerleştirildiğini anlatıyor. Otobüse binerken ise “Terör saldırısı var” denilmiş. Güleşçi, “2 hafta önce Ankara’da 108 Kara Harp Okulu öğrencisi, aynı durumdan beraat etti” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Silivri’de görülen davalarda cep telefonu içeri alınmıyor. Basın kartını verip, telefonu girişte emanete bırakıyorsunuz. Duruşma izlemek için Silivri’deyken mahkeme ara verdiğinde telefonumu alıp, dışarı çıktım. Bir iki görüşme yapıp, tekrar salona dönecektim.

Bu dakikalarda Ayten Hanım’la tanışmış olduk. Silivri 2 No’lu Cezaevi’nde tutuklu oğlunu görmek için görüşe geldiği gün kalabalığı görünce gözüne birini kestirmiş. “Hava Harp Okulu öğrencileri mağdurlarıyız. Medyaya sesimizi duyurmak istiyoruz. Yardımcı olur musunuz?” diyor. Telefon numaramı veriyorum. Birkaç gün sonra Kadıköy’de buluşuyoruz.

Ayten Güleşçi ve ailesi Denizli’de yaşıyor. İki oğlundan biri olan 1994 doğumlu Yasin, Hava Harp Okulu üçüncü sınıf öğrencisiyken 16 Temmuz’da tutuklanmış. 18 Mayıs 2018’de müebbet cezası verilmiş. İstanbul, Yeşilyurt’ta yatılı okuyan öğrenciler, her yıl olduğu gibi 13 Temmuz’da Yalova’ya kampa gönderiliyorlar. Ayten Hanım anlatıyor: “Biz istediğimiz zaman konuşamıyorduk. Alana girdiklerinde telefonlarını teslim ederlerdi. Devlet okulu olduğu için gözümüz kapalıydı. ”

15 Temmuz günü akşamı darbe girişimini duyduklarında Yasin için endişelenmemişler. “Öğrenciler zaten. Kamptalar, güvendeler” diye düşünmüşler. 17 Temmuz Pazar günü “Oğlunuz olaylardan dolayı gözaltına alınmıştır” diye aranmışlar. Sorgulaması yapılacak, sıkıntı yok denilmiş. 2 hafta sonra, ilk görüş gününde Yasin’i görebilmişler.

‘MOBESE GÖRÜNTÜLERİ VAR’

15 Temmuz akşamı ne olmuş? Kampın ikinci günü 22:30 sularında “Tatbikata çıkıyoruz” denilerek otobüslere yerleştirilmiş öğrenciler. Sonrasında “Terör saldırısı var, güvenliğiniz için sizi okula gönderiyoruz” denilmiş. Kamptan 00:05’te çıkmışlar. Tam dokuz otobüs. “En son çıkan araç benim oğlumun olduğu araç” diyor Ayten Hanım.

Sonrasında rotaları binbaşı tarafından değiştirilmiş. Orhanlı gişelerine geldiklerinde yol kapalı olduğu için tek sıra halinde yürümeleri için dışarı çıkarılmışlar. Ayten Hanım, “Ateş altında kaldılar. Öğrencilerin ve orada bulunan vatandaşların bulunduğu yöne doğru ateş açıldığı ve herkesin kaçıştığı MOBESE görüntülerinde var” diye anlatıyor. Öğrenciler sabaha kadar bir şekilde saklanabilmiş. O gece 1 teğmenin öldüğünü, 1 askerin yaralandığını söylüyor Ayten Hanım. Sabaha karşı polislere sığınmış öğrenciler. Ayten Hanım şöyle anlatıyor: “Karakolda kötü muameleye maruz kaldılar. 3 gün boyunca aç susuz, ters kelepçeli, ayakta, tuvalete çıkarılmadan. Temmuz sıcağında 40 kişilik yerde 140 kişi. Temmuz sıcağını düşünün.”

‘CEZALAR OLDUĞUNU SÖYLÜYORDU, ÜZERİNDE DURMAZDIM’

Ayten Hanım, oğlunu “İtaatkar, mülayim” diyerek anlatıyor. Askeri okula kendi isteğiyle gitmiş. Aklımdan geçen militarizm fakat belki yeri değil. Gazetecilik bazen lüzumsuz soru sormayı da icap ediyor. O sorulardan birini sormuş oluyorum. “ ‘Keşke” dediğimiz çok şey var ama değiştiremiyoruz ki sonucu. Okulda gereksiz cezalar olduğunu söylüyordu. Üzerinde durmazdım. Ben de diyordum ki, ‘Siz askersiniz!’ Bu yüzden size baskılar yapıyorlar. Cesaretli olmanız gerekir.” Devamında “Kimi işkenceleri anlatamadılar” diyor Ayten Hanım ve oğlunun anlattığı bir olayı paylaşıyor: “Akşam koşuya çıkarılmışlar. Sonunda bitti denilip, bunlara karpuz, peynir ziyafeti çekmişler. Yedikten sonra saniyesinde tekrar hadi koşuya devam denilmiş. Çıkaran çıkarana.”

Yasin şimdi 25 yaşında. 7 kişilik koğuşta 42 kişi kaldıklarını söylüyor Ayten Hanım: “Hava sıcak. Akşam altı yedi gibi avlular kapanıyor. Akım azalıyor. Bunaltıcı oluyormuş. Çok spor yapmak istemiyor. Duş sırası olduğu için. 40 kişinin iki duşu kullandığını düşünün yaz günlerinde. Çok kitap okuyor. Önce romanla başladı. Sonra dünya klasiklerine başladı. İnanılmaz ufku açıldı. Yazarları anlatıyor bana. Oğlum değişti.” Burada devamını getiremiyor. Pek bir şey diyemiyorum. Oğlu tutukluyken, askere de çağrılmış üstelik. “Oğlum zaten on senedir askeriyede” diyor Ayten Hanım: “Böyle de takip etmiyorlar.”

Fatma Okka’yla konuşmaya başlıyoruz. İstanbul’da yaşıyorlar. Oğlunun adı Burak. 95 doğumlu. Ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmış. Kartal Anadolu Lisesi’nden sonra askeri okula gitmek istemiş. Kamptan çıkan dokuz araçtan birinde Burak da var. Burak da Orhanlı gişelerinden alınmış. Fatma hanım o geceyi şöyle anlatıyor: “Polisi kendileri arıyorlar, gelin bizi alın diye. Pazar günü öğrendik gözaltına alındığını. Pazartesi günü nöbetçi mahkemeye çıkartıldığında bir avukat tarafından arandık. Tutuklanmak üzere Silivri’ye gönderilmiş. Silivri’ye gittik, bulamadık. ‘Buraya gelmemiş’ dediler. 1 hafta kadar isimler çıkmayabilirmiş. Geri döndük. Onların aramasını bekledik. 1 hafta sonra haber geldi. Gittik, göremedik. Kıyafetleri verebildik sadece. 15 gün sonra görebildik. Silivri’de olduğunu kesin öğrenince şükrettik, hayatta diye. Öldürüp attılar sanmıştım.”

Fatma hanım da çocukların kötü muameleye maruz kaldıklarını, ters kelepçeyle aç susuz bırakıldıklarını anlatıyor. O da koğuşların kalabalık olduğunu aktarıyor: “2 yıldır koğuşa vantilatör istiyoruz. Kendi paramızla alacağız. Halen alınmadı.”

‘AYNI DURUMDA OLAN ANKARA’DAKİ ÖĞRENCİLER BERAAT ETTİ

Her iki kadın da çocuklarıyla beraber tutuklanan 259 öğrenci için “Yargılanmasın” demediklerini ayrıca ifade ediyor. Komutanlarla öğrencilerin dosyalarının ayrılmasının gerektiğini düşünüyorlar.

Burak ve Yasin 16 ay tutukluluk sonrası mahkemeye çıkarıldılar. Ayten Hanım, “Esvaplar temiz. Balistikler temiz. Tanık ifadeleri olayı aydınlatmadığı için reddedildi. 3 hafta önce Ankara’da 108 Kara Harp Okulu öğrencisi, aynı durumdan beraat etti.” ( https://medyascope.tv/2019/06/26/kara-harp-okulu-davasinda-108-ogrenci-beraat-etti/ ) diyor.

Fatma Hanım ve Ayten Hanım fotoğraf vermekte pek istekli değillerdi. Çok ısrarcı olmadım. “Olsa iyi olurdu” dedim. Faydası olur, haber eksik görünmesin diye geri durmadılar.

Ayten Hanım o gün meramını anlatmak için yanıma geldiğinde tereddütlüydü. Kimi esaslı cemaat üyelerinin dışarıda olduklarını hatta makam sahibi olduklarını biliyoruz. Evet, büyük resmi görmek gerek fakat zerre hak ihlalini es geçmeden.