DGM yargılamalarına İzmir'de neden tahliye yok?
DGM döneminde hüküm giymiş olanların yeniden yargılanmaları kararı nedeniyle tahliyeleri devam ediyor. İzmir'de ise tahliye talepleri kabul edilmeyen birçok DGM hükümlüsü var. Yerel mahkemelerin farklı kararlar verdiğini söyleyen hukukçular, DGM yargılamaları için Adalet Bakanlığı'nın veya Yargıtay'ın emsal bir kararla içtihat oluşturması gerektiğini söylüyor.
DUVAR - Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde (DGM) hüküm alanların yeniden yargılanmaları yönündeki kararlar neticesinde birçok hükümlünün infazı durdurularak tahliye ediliyor. Van ve Diyarbakır'da 20 yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan birçok DGM hükümlüsü tahliye edilirken İzmir'de bugüne kadar hiçbir DGM hükümlüsünün talebi kabul edilmedi. Avukat Türkan Aslan Ağaç, DGM dosyalarına bakmakla yetkili olan İzmir 8'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapmış oldukları infazların durdurulması taleplerinin 'gerekçesiz' olarak reddedildiğini söyleyerek, "Bu durum yeniden yargılanma konusunda mahkemenin yaklaşım tarzını gösteren çok önemli bir kriterdir" dedi.
MEHMET FEHMİ IŞIK DAVASI AİHM'DE
Van, Diyarbakır gibi illerde yerel mahkemeler, DGM'lerde yargılananların hem tahliye hem de yeniden yargılama taleplerini yerinde gördü. 25 yıldır cezaevinde bulunan Sedat Görenc ve Murat Tursun, 27 yıldır cezaevinde yatan Eyüp Gülde ve Hasan Çabadak yeniden yargılama kararları neticesinde tahliye olan isimler arasında bulunuyor.
Van'da da geçen aylarda 100'e yakın Hizbullah üyesi tahliye edildi. Hizbullahçıların tahliye gerekçeleri arasında, DGM heyetleri içerisinde askeri hakimin yer alması vardı. Bu kararlara emsal olarak başka davalardan hükümlüler hakkında da tahliye kararları verildi. Ancak İzmir'de yeniden yargılanması istenerek tahliye talebinde bulunulan ve 25 yıldan uzun süredir cezaevinde bulunanlar için aynı kararlar verilmedi. İzmir'de DGM'lerde yargılananlar için Avrupa Konseyi'ne şikayet sonucu kanun yararına bozma yoluyla dosyalar yeniden ele alındı. 25 yıldan uzun süredir tutuklu olan Ramazan Kızıldağ, Dilaver Keklik, Zeki Bayhan ve Vahdettin Budak adlı hükümlülerin tahliye talepleri reddedildi. Bayhan, Keklik ve Çelik'in dosyaları İzmir 8'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından DGM kararının aynısını onayladı. Mehmet Fehmi Işık adlı mahpusun ise hem yeniden yargılama talebi hem de infazın durdurulma talebi reddedildi. Işık'ın davası şu an Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde. Bir başka mahpus Ramazan Kızıldağ'ın da tahliye talebi reddedilirken yeniden yargılaması ise sürüyor.
'ADİL YARGILANMA HAKKIYLA BAĞDAŞMAZ'
İzmir'deki bu davaların avukatlığını yapan Türkan Aslan Ağaç, yerel mahkemelerde uygulanan farklılıklar için “Hukuki olarak açıklanamaz ancak yürütmenin siyasi tercihinin yargıya yansıması ile açıklanabilir” diyor. DGM dosyalarına bakmakla yetkili olan İzmir 8'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapmış oldukları infazların durdurulması taleplerinin 'gerekçesiz' olarak reddedildiğini söyleyen Ağaç, “Bu karara karşı yaptığımız itirazlarda aynı şekilde tek cümle ile reddedilmekte. Hukuk kurallarının yorumlanması ve delillerin değerlendirilmesi kural olarak ulusal mahkemelerin ya da derece mahkemelerinin takdir hakkı kapsamında kaldığından, AİHM ve Anayasa Mahkemesi bu tür başvuruları kabul edilemez bulmaktadır. Ancak benzer uyuşmazlıklarda birbiriyle çelişen kararların verilmesi, hukuki güvenlik, belirlilik ilkelerine ve aynı zamanda kişilerin yargı organlarına duymaları beklenen güveni zedeleyeceğinden adil yargılanma hakkıyla bağdaşmaz” dedi.
'SANIK STATÜSÜ DAHİ VERİLMEMEKTE'
Kamuoyunda Hizbullah davaları olarak bilinen davada 100'ü aşkın kişinin yeniden yargılanmasına ve infazlarının durdurularak tahliye edildiğini hatırlatan Ağaç, “Uygulamalardaki bu farklılığı mahkemelerin hukuki takdiri olarak ifade etmek mümkün değildir” diyerek şöyle devam etti: “Yeniden yargılanmada mahkemelerin ilk yapması gereken hükümlü statüsünün kaldırılması ve sanık statüsünün verilmesi ile uzun yıllardır cezaevinde olan bu kişilerin infazları durdurularak tahliyelerinin yönelik karar vermeleri gerekmekte. Bu durum yeniden yargılanma konusunda mahkemenin yaklaşım tarzını gösteren çok önemli bir kriterdir.”
İzmir 8'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden yargılaması yapılanlar için 'hükümlü' ifadeleri kullanıldı. Yeniden yargılananların 'sanık' olduğunu 'hükümlü' sıfatı kullanılamayacağını belirten Ağaç şöyle devam etti: “Hizbullah davalarında hükümlü statüsünden sanık statüsüne geçirmiş ve sanıkların infazını durdurmuş tahliye kararları vermiştir. Ancak aynı yaklaşımın diğer başvurularda ya da farklı mahkemelerde gösterilmemesi bu kararların hukukiliğini de tartışmaya açmakta. Bizzat takip ettiğim davalarda ise İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılanma davalarında hükümlüye sanık statüsü dahi vermemekte. AİHM'in çeşitli nedenlerle ihlal kararı verdiği bu kişilerin 26 -25 -21 yıldır hukuka aykırı DGM kararları nedeniyle içeride oldukları gerçeğine gözünü kapatarak infaz durdurma taleplerimizi gerekçesiz olarak reddetmekte. Diyarbakır ve Van Ağır Ceza Mahkemeleri kararlarından ulaşabildiğimiz emsal kararları İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduğumuz halde mahkeme yaklaşım tarzını değiştirmemekte.”
HANGİ DURUMLARDA TAHLİYE KARARI VERİLİR?
Avukat Ömer Kavili ise mahkemelerin keyfi olarak 'tutukluluğa devam' kararı veremeyeceklerini söyleyerek buna uygun koşulların olması gerektiğini söyledi. Kavili, mahkemelerin hangi durumlarda 'tutukluluğa devam' kararı verebileceğini ise şöyle anlattı: “Dosyada suçun işlenmiş olabileceğine dair kuvvetli delillerin hala sürüyor olması ve tutukluluğun hukuka uygun olması lazım. Mesela işkenceyle alınmış bir ifadesi olsa bile o ifadesi nedeniyle tutukluluğun devamına diyemez. Hukuka uygun deliller olması lazım. Hukuka uygun delillerin de sanık serbest bırakıldığında yakalanamama, bir daha ele geçmeme ihtimali olması lazım. Burada başka bir problem var o da şu: Adli kontrol çeşitleri var. Örneğin sanık gemi kaptanıdır. Denizcilik piyasasında herhangi bir gemiye binip kaçabilir. Bu kişiye elektronik kelepçeyle ev hapsi adli kontrolü uygulanabilir. Eğer onun da yetersiz kalacağına ilişkin şeyler varsa bunlar kararda gösterilerek tutukluluğun devamına karar verilebilir. Ama günümüzde sadece usul ve yasaya aykırı olan 'tahliye talebinin reddi ile tutukluluğun devamına' diyor. Hangi usul, hangi tedbir, hangi kanun...”
Yeniden yargılama sonrası hiçbir DGM hükümlüsünün mahkemede 'hükümlü' olarak nitelendirilmemesi gerektiğinin altını çizen Kavili, şunları söyledi: “Verilen karar kesinleşmedikçe suçlu gözüyle bakılamaz. Karar kesinleştikten sonra hükümlü olarak değerlendirilir. Yeniden yargılama yapılıyorsa sanık denilmesi daha doğru bir terim olacak.”
YENİDEN YARGILAMA NASIL OLMALI?
Avukat Several Ballıkaya, DGM'lerde hüküm almış kişilerin avukat yardımından yararlanmamış olması ve mahkemede askeri hakimin olması nedeniyle infazların durdurulduğunu söyledi. Ballıkaya, yeniden yargılamanın yapılmasıyla ilgili şunları dedi: “Önceden verilen yani adil olmayan hükümle verilen infazın durdurulması ve yargılamanın yeni baştan başlaması, savunma hakkının buna göre tanınması, delillerin yeniden değerlendirilmesi, usule aykırı toplanan delil varsa bunların yargılamada dikkate alınması ya da çıkarılması gerekir. Böyle olmasına rağmen ne yazık ki sadece tekrar hüküm veriyorlar mahkemeler. Adil olmayan hükümlerin yeniden tekrarında hükümlüler açısından bir ayrım gözeterek karar verdikleri için bu sonuca varılıyor.”
Bakırköy 12'ncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptıkları bir başvuru hakkında 'infazın durdurulması ve yeniden yargılanması' kararı aldıklarını belirten Ballıkaya “Bu yargılamada AİHM avukat yardımından faydalanmamış olmasını, işkence altında ifade alındığını bu ifadenin hükme esas alındığı gibi gerekçelerle yeniden yargılama yapılması gerektiğine karar vermişti" dedi ve ekledi: "Mahkemelerin bu konuda esasen benzer tutum alması gerekiyor. Çünkü yeniden yargılamanın her mahkeme açısından anlamı aynıdır. Her mahkeme yeniden yargılamayı tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırabilecek şekilde yapılması gerekiyor. Objektif kriter bu olması lazım. Mahkemeler arasında birlik olması ve yargı birliği de bunu gerektiren bir şey. Mahkemelerin farklı kararlar vermesi siyasi kaygıyla hareket etme düşüncesi, yani hakimlerin objektif ölçülere göre değil, yargılanan kişinin durumuna göre kararı verdiği düşüncesi uyandırıyor."
Yeniden yargılama başladı: İhlal tüm DGM yargılamaları için
Peki yargılamalar için ölçüt nasıl olmalı? Ballıkaya bu soruya şu yanıtı verdi: “Adalet Bakanlığı'nın belki Yargıtay'ın emsal bir kararla bir içtihat oluşturması gerekir. Yeniden yargılamanın gerçek anlamına ilişkin uygulamanın 'şu şekilde olması gerekir' gibi bir ölçüyle tüm hakimlerin yeniden yargılanmanın gerçek niteliğine uygun yapmasını sağlayacak bir içtihat bu sorunu çözecek bir yöntem olacak. Adalet Bakanlığı'nın buna ilişkin gönderdiği genelgeler var mahkemelere. Bu genelgeler yeniden yargılamanın gerçek niteliğine uygun yapılmasını sağlayacak bir görüş, bakış açısı, yargıyı etkileyecek bir niteliği de olabilir. Özellikle Yargıtay'ın bu konuda bir içtihat oluşturması bu yargı kurumları arasındaki farklılıklar ortadan kaldırabilecek diye düşünüyoruz.”
Ballıkaya son olarak, emsal olan bir kararın tüm DGM hükümlüleri için uygulanması gerektiğinin altını çizdi.
PİLOT KARAR: ALTUN KARARI
Geçen eylül ayında Anayasa Mahkemesi, DGM kararıyla ömür boyu ağır hapis cezasına mahkûm edilen Abdullah Aytun adlı başvurucunun dosyasına karara bağladı. AYM, Altun’un bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Bu karar doğrultusunda DGM hükümlüsü onlarca kişi tahliye edilerek yeniden yargılama kararı alındı. Avukatlar Altun kararının pilot karar olduğunu söyleyerek mahkemelere bu kararı emsal olarak gösteriyor.