Cumartesi Anneleri: Türkiye BM sözleşmesini derhal imzalasın
Cumartesi Anneleri, 30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü vesilesiyle bir araya geldi. Anneler, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Zorla Kaybedilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Sözleşme'yi imzalamasını istedi.
DUVAR - İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri 753'ncü haftada İnsan Hakları Derneği önünde bir araya geldi. Polis çemberi altında yapılan açıklamada Cumartesi Anneleri, 30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü vesilesiyle Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Kayıplar Sözleşmesi'ni imzalayarak tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulundu. Bu haftaki açıklamaya CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve HDP Kocaeli Milletvelili Ömer Faruk Gergerlioğlu da katıldı.
'TÜRKİYE SÖZLEŞMEYİ DERHAL İMZALASIN'
Gözaltında Kayıp Komisyonu'ndan Sebla Arcan bu haftaki açıklamayı yaptı. Arcan, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Zorla Kaybedilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Sözleşme'yi derhal imzalamasını istedi.
Arcan, Ankara'da kendilerinden haber alınamayan Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen'nin akıbetini açıklanması için çağrıda bulunarak şunları söyledi: "30 Ağustos BM Dünya Kayıplar Günü vesilesiyle Türkiye'yi yurttaşlarını zorla kaybettiği için özür dilemeye, kaybetme suçundaki cezasızlık zırhını sonlandırmaya ve BM Herkesin Zorla Kaybetmeden Korunmasına Karşı Uluslararası Sözleşme'yi imzalamaya çağırıyoruz. Dünya Kayıplar Günü vesilesiyle bir kez daha soruyoruz: 6 aydır akıbetleri hakkında yetkililerce hiçbir açıklama yapılmayan Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen nerede? Tam 9 yıldır iktidar gözaltında kaybetmeyi bir suç olarak tanımlayan, devletlere bu suçun engellenmesi ve açığa çıkartılması için bağlayıcı hukuki yükümlülükler getiren Kayıplar Sözleşmesi'ni imzalamıyor. Türkiye sözleşmeyi imzalamıyor; çünkü sözleşme devlete gözaltında kaybetmeyi suç olarak düzenleme, yargılama ve cezalandırma yükümlülüğü getiriyor."
'KARARLIYIZ...'
"Türkiye'nin kayıplar politikası; hakikati inkar etmek, kaybedilenlerin akıbetini gizlemek, kaybetme suçunun faillerini cezasızlıkla korumak ve kaybedilenlerin ailelerini adaletsizlikle baş başa bırakmak üzerinden şekilleniyor" diyen Arcan, şöyle devam etti: "Bugüne kadar iktidarlar değişse de gözaltında kaybetmelerdeki devletin sorumluluğunu inkar eden, kaybedicileri koruyarak bu suçu besleyen resmi politikalar hiç değişmiyor. Kararlıyız; faşizan politikalarında ısrar ederek taleplerimizi görmezden gelenlere karşı insanlık değerlerine sahip çıkacağız. Kararlıyız; devlet gözaltında kaybetme suçundaki taammüden rolünü kabul ederek, tüm yükümlülüklerini yerine getirinceye kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Plaza de Mayo Anneleri başardı biz de başaracağız. Türkiye'de de devlet gözaltında kaybetmelerdeki planlı rolünü kabul etmek zorunda kalacak. Kararlıyız; kendi yasalarını ve anayasasını ihlal ederek bize 54 haftadır Galatasaray'ı yasaklayan iktidara karşı hak ve özgürlüklerimizi savunmaktan vazgeçmeyeceğiz."
'BERFO ANANIN GÖZLERİ AÇIK GİTTİ'
Gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır da bir açıklama yaptı. Kırbayır, "Kayıplarımızı verin. Bizi bu iki duvar arasına sıkıştırmayın. Ben, kardeşim ve kayıplarımız için buradayım" dedi.
Son dönemde Ankara'da yaşaan kayıp iddialarını Meclis gündemine taşıyan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da konuştu. Gergerlioğlu, Türkiye'de son yıllarda en ağır insan hakları ihlalleri olduğunu söyledi. Yıllardır devletin hesap vermediğini belirten Gergerlioğlu şunları dedi: "Annelerin Galatasaray'daki eylemleri engellendi. 1995'ten beri hesap veremeyenler bizi İHD önüne sıkıştırmaya çalışıyorlar. İyi ki İHD ve insan hakları kavramı var. Sizin de bir gün hakka ihtiyacınız olabilir. İnsan hakları kavramının kutsallığını bilin. 1995'ten beri bu insanlar burada. Buradayken hayatını kaybeden annelerimiz, babalarımız, kardeşlerimiz oldu. Devletin ona söz verdiği Berfo ana öte dünyaya göç etti. Gözleri açık gitti. Bu bir utançtır. Şu anda Berfo ana hakkında tek açıklama yok. Cemil Kırbayır nerede, verilen sözler nerede? Hesap verilemiyor."
'TÜRKİYE ADINA UTANÇ VERİCİ'
Gergerlioğlu, Ankara'da kaçırılan kişiler hakkında şöyle konuştu: "Son altı ayda kaçırılan altı kişinin aileleri bana başvurdu. Yetkililere bildirdim tek bir cevap yoktu, açıklama, araştırma yoktu. Salim Zeybek hakkında altı aydır tek bir açıklama yapılmadı. Uluslararası mekanizmalara başvuruldu. Acil koduyla mart ayından beri Adalet Bakanlığı'ndan cevap istendi. Tek bir cevap verilmedi. Mart ayından beri AİHM ve BM'ye cevap veremeyen bir Adalet Bakanlığı var karşımızda. Kaybolan dört kişi nedense bir anda ışıklandılar. Avukatları 24 saat kapıda bekledi. Ama kabul edilmedi. Ankara Barosu da CMK yoluyla kendilerine bir istek gönderilmediğini söyledi. Varolan avukatlar güya özel avukatlarmış. Tuttukları özel avukatların ismini bile bilmiyorlar. Gülsek mi ağlasak mı! Altı aydan sonra 12 gün gözaltı tiyatrosundan sonra bu kişiler tutuklandı. Neden tutuklandığını bilmiyorlar."
"Eşinizin neden tutuklandığı konusunda size tek bir bilgi verilmiyor düşünebiliyor musunuz?" diye soran Gergerlioğlu, İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce'ye bu konuda sorular sorduğunu ancak yanıt alamadığını söyleyerek, şöyle devam etti: "Apaçık gerçek ortada. İçişleri Bakan yardımcısı gerçekleri söylemiyor. Kamu yetkililerin görevi bu milletin haklarını savunmaktır. Hesap verilsin. 6 Ağustos'ta Ankara'da bir kişi daha kaçırıldı. KHK'li Yusuf Tunç bir anda ortadan kayboldu. Savcılığa giden eşiyle ilgilenmedi. Devlet görevini yapmıyor, aileler sağda solda kamera görüntüsü arıyor. Yine soruyoruz: kaçırılanlar nerede? 25 kilo zayıflayan bu kişiler 'uluslararası başvuruları çekin' diyor. Birileri korkutmuş bu kişileri. Türkiye'de ne oluyor? Bunun hesabını verin. Kamuoyunda çok çeşitli iddialar var. Hiçbir devlet yetkilisi bir açıklama yapmayacak mı? Biz bu soruları soruyoruz. Buradaki aileler yıllardır çok ağır bir hesap soruyorlar. Bu hesabın üstü kapatılamaz. Hakka, hukuka uymayanlar bunun hesabını mutlak hesapla verilir. Kayıplar gününün konuşulduğu bu günlerde Türkiye adına, iktidar adına bunlar utanç vericidir."