Hava kirliliği: 'Sessiz katil' demek lazım
Çevre Mühendisi Cevahir Efe Akçelik; Alibeyköy, Kâğıthane ve Göztepe istasyonları için yayınlanan verilerin bir süredir “PM10 açısından hassas olarak ilan edildiğini” söylüyor. Bu ne demek? Yani; açık havada yürüyüş, spor, piknik gibi aktivitelerin yapılmaması öneriliyor. Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, hava kirliliğinin pek çok araştırmada ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporlarında 'sessiz öldürücü' diye geçtiğine dikkat çekiyor.
DUVAR - The Guardian’ın haberine göre, Lancaster Üniversitesinden Profesör Barbara Maher liderliğinde yapılan araştırma, şehirde yaşayan gençlerin kalplerinin, hava kirliliğinin göstergesi olan milyarlarca zehirli parçacık içerdiğini gösterdi.
Yukarıdaki haberi italik yazdım. İnanç Avadit'in kaleme aldığı “Canavarın Kalbi” adlı şiir kitabının başında alıntılandığı gibi. “Hava kirliliği” rakamların tespit edip, işaretlediği, uzak gelecekte olması ihtimal kötücül bir öngörü değil sadece. Sabahın erken saatlerinde işe koyulanların hissettiği mutsuzlukta da o rakamların payı var. Bir şiir kitabında rastlamam bu yüzden anlamlı geldi. Yeni dünya düzeni denilen ahir zamanda ayçiçek tarlalarından bahseden şiirlere rastlama ihtimalimiz de gün geçtikçe azalıyor.
Çevre Mühendisleri Odası’nın hazırladığı 2018 yılının hava kirliliği raporuna göre Türkiye’de havası en kirli illerinin başında: İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa geliyor.
Birkaç gün önce ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Ulusal Hava Kalitesi Ağı verileri açıklandı. Buna göre İstanbul’da “Partiküler madde” (PM10) olarak nitelendirilen hava kirliliği parametresi değeri Alibeyköy, Kağıthane ve Göztepe’de limit değerlerinin çok üzerinde olduğu belirtiliyor. Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği’ne limit değeri 50 μg/m3 olması gereken PM10 değeri Alibeyköy’de 173 µg/m³, Kağıthane’de 211 µg/m³, Göztepe’de ise 195 µg/m³.
‘TEMİZ HAVA DAHA KALIN BEYİN KABUĞU DEMEK’
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Prof. Dr. Sultan Tarlacı “Temiz hava daha kalın beyin kabuğu demek” diyor. Hollanda Rotterdam’da 2002-2006 yılları arasında doğan okul dönemine gelmiş, 6 ile 10 yaş arasında olan 783 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmadan bahsediyor: “Çocukların annelerinin karnındayken maruz kaldıkları hava kirlilikleri derecesi ile ileriki yaşamda zekâları ve beyinleri karşılaştırılmış. Sonuç inanılmaz. Havada ince parçacıklar arttığı dönemde anne karnında olan çocuklarda, daha ince beyin kabuğu tespit edilmiş. Bu ince parçacıklara maruz kalmak aynı zamanda beyinde iş veya ödev sırasında beyinsel kontrol mekanizmalarını zayıflattığı psikolojik testlerle, aynı çocuklarda gösterildi. Temiz hava daha kalın beyin kabuğu demek.”
Tarlacı, beyine ve damar sistemine ulaşan bir kirlilik maddelerinin damarları, beyin hücrelerini, beyin destek hücrelerini etkilediğini ve derecesine göre de nörolojik sorunlar ortaya çıkardığını belirtiyor: “Hemen hemen her türlü nörolojik rahatsızlığın hava kirliliği ile belirgin bir ilişkisi tespit edilmiştir. Yıllardır en çok bilineni migren baş ağrılarıdır. Bunun yanında ağır metal kirliliğinin yozlaştırıcı bunama ve parkinson hastalığı, motor nöron hastalıkları ile ilişkisi tespit edilmiştir. Görünmeyen bir başka durum da damar sağlığını bozduklarıdır. Beyin nihayetinde damarlarla beslenir.”
‘AÇIK HAVADA YÜRÜYÜŞ, SPOR, PİKNİK GİBİ AKTİVİTELER YAPMA’
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri, Çevre Mühendisi Cevahir Efe Akçelik; Alibeyköy, Kâğıthane ve Göztepe istasyonları için yayınlanan verilerin bir süredir “PM10 açısından hassas olarak ilan edildiğini” söylüyor. Bu ne demek? “‘Hassas gruplar için sağlık etkileri oluşabilir’ uyarısıyla yayınlanan verilerde açık havada yürüyüş, spor, piknik gibi aktivitelerin yapılmaması öneriliyor.”
‘GÖKDELENLER DE HAVA KALİTESİNİ DÜŞÜRÜYOR’
Akçelik, İstanbul’daki nüfusun kontrolsüz artışı ve sürekli olarak sınırlarının genişletilmesinin hava kalitesinin bozulmasında temel etkenlerden biri olduğunu söylüyor: “İstanbul’da artan inşaat faaliyetleri özellikle geçtiğimiz yıllarda hava kalitesini olumsuz etkilemişti. Beton santral faaliyetleri, yıkım faaliyetleri, hafriyat taşınması sonucu yani kentin şantiyeye dönüşmesi özellikle Kadıköy’de yoğun hava kirliliğine neden olmuştu. Ayrıca plansız bir şekilde yükselen gökdelenler de hava kalitesini düşürmekte. İstanbul'un hakim rüzgar yönü hesaplanmadan inşa edilen gökdelen ve yüksek binalar kent içerisindeki hava akımını yavaşlatıyor, kirliliğin dağılmasını engelleyerek kirlilik konsantrasyonlarını arttığı da biliniyor.”
İklim krizi ile birlikte dünyanın birçok bölgesinde durgun hava olaylarının yerel hava kalitesini etkilediğini söyleyen Akçelik, İstanbul’da son 40 yılın en sıcak Kasım ayının yaşandığına dikkat çekiyor: “İstanbul’un hava kalitesindeki bu düşüş, Ekim ve Kasım ayı ortalama sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesiyle alakalı olabilir.”
‘SESSİZ KATİL DEMEK LAZIM’
Dünya Sağlık Örgütünü’nün raporlarına göre, dünya çapında her yıl, yaklaşık 7 milyon insan hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybediyor. Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, hava kirliliğinin pek çok araştırmada ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporlarında “sessiz öldürücü” diye geçtiğine dikkat çekiyor. “Sessiz katil demek lazım. Beyine inmeler, azalan zihni melekeler, bunama, zekâ geriliğine kadar etkiliyor. Anne karnındaki çocukları etkiliyor. Son araştırmalar, hava kirlenmesi sonucu oluşan nano parçacıkların beyin kanserine yol açtığını da söylüyor. Hava kirliliğinin vücudun her bir parçasına etkisi var.”
‘196 ÜLKEDEN 152’Sİ HAVA KİRLİLİĞİNDEN ETKİLENİYOR’
Madra, Sibirya, Avustralya, Kaliforniya’da çıkan devasa alanları kaplayan yangınlardan yayılan dumanların son derece tehlikeli olduğunu da ekleyerek anlatıyor: “Uzaktan da olsa buralar da etkileniyor. Hiç şüphe yok. 2016’da hava kirliliğinden ölenlerin sayısı 3 milyona yakın. Bunlardan yarım milyona yakını sadece kömür yakıtı kaynaklı nedenlerle öldü. Bu felaket bir şey. Türkiye ise yeni santraller kurma peşinde.”
Madra, “Dünyada 196 ülke var. Bunlardan 152’si hava kirliliği ve yangınlardan etkileniyor” diyor. “Dolayısıyla var gücümüzle mücadele etmek zorundayız. Siyasetçileri sıkıştırmak zorundayız. Gözden kaçırılacak bir durum değil. Her gün yazılmalı, konuşulmalı. Mazotu, kömürü, petrolü durdurmaktan başka yolu yok.”