Davutoğlu'ndan 'dolandırıcılık' yanıtı: TBMM'de komisyonlar kurulsun
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "dolandırıcılık" suçlamasına yanıt veren eski başbakan Ahmet Davutoğlu, Meclis'te araştırma komisyonları kurulması çağrısı yaptı. Komisyonların tüm cumhurbaşkanı ve başbakanları ile akrabalarının mal varlığını araştırmasını öneren Davutoğlu, Erdoğan'ın sözleri için "en temel nezaket kurallarına bile uymayan, bu yüksek makama yakışmayan bir üslup" ifadelerini kullandı.
DUVAR - Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şehir Üniversitesi'ne ilişkin "Halk Bankası'nı dolandırmaya çalışıyorlar" sözlerine yazılı açıklamayla yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la 2003’ten 2016’ya kadar birlikte çalıştıklarını hatırlatan Ahmet Davutoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanının, şahsım ve Başbakanlık yaptığım dönemde Hükümetimde birlikte görev yapmaktan onur duyduğum bazı bakan arkadaşlarım hakkında en temel nezaket kurallarına bile uymayan, bu yüksek makama yakışmayan bir üslup ile dile getirdiği ağır ithamlara cevap vermek mecburiyeti doğmuştur. Bilinmelidir ki bu, şahsi bir mesele değil bir devlet ahlakı meselesidir" ifadelerini kullandı.
"Dolandırıcılık" suçlamasına tepki gösteren Davutoğlu, bütün cumhurbaşkanları, başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ve özelleştirme yüksek kurulunda görev yapmış yetkililer ile birinci ve ikinci derece akrabalarının mal varlıklarındaki değişimin araştırılması için TBMM'de araştırma komisyonları kurulması için çağrı yaptı.
"Yüce TBMM’ne hesap vermekten bir an bile imtina etmem" diyen Davutoğlu, "Bu araştırma ve soruşturma neticesinde objektif hukuki kriterlerle izah edilemeyen varlıklar ve kaynaklar Hazine'ye intikal ettirilerek bir ‘yetim ve yoksul’ fonu oluşturulmasını" önerdi.
Erdoğan, Davutoğlu, Babacan ve Şimşek'i hedef aldı
Davutoğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
BU ÖFKEYE NEYİN SEBEP OLDUĞUNU MİLLETİMİZ ÇOK İYİ BİLİYOR: Bir süredir İstanbul Şehir Üniversitesi hakkında yürütülen haksız kampanyanın, garezle bir eğitim kurumuna yapılan saldırıların ulaştığı aşama ibretlik bir hale gelmiştir. Her şeyden önce üniversite ile ilgili böyle bir kararın bir siyasi partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nda alınmış olması hem üniversiteye yönelen husumetin altında yatan gerçek niyeti hem devlet düzenimizin gelmiş olduğu durumu bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Aileleriyle birlikte 7000 öğrenciyi mağdur etme pahasına sergilenen bu öfkeye neyin sebep olduğunu, kimin nereye savrulduğunu, kamu kaynaklarının hangi amaçlarla nasıl kullanıldığını, ekonomik servet oluşturma bakımından kimlerin nasıl statü değiştirdiklerini milletimiz çok iyi bilmektedir.
BU DEVİR İLE BAHSE KONU ARAZİNİN RANT ALANI OLMASI ENGELLENDİ: Başbakanlığım süresince yaptığım uygulamalar konusunda şahsıma yöneltilen tek ithamın, hiçbir şahsi hakkımın ve çıkarımın olmadığı, kızıma, oğluma, damadıma, gelinime bırakmayacağım bir eğitim kurumuna arazi devri olmasından sadece onur duyarım. Sayın Cumhurbaşkanının Başbakanlığı döneminde çıkan 4046 sayılı yasaya istinaden gerçekleşen bu devir ile bahse konu arazinin rant alanı haline dönüşmesi engellenmiş ve kamuya ait olan bu değerli arazinin doğal ortamı korunarak yine kamunun hizmetinde kalması sağlanmıştır.
Halkbank'tan Şehir Üniversitesi açıklaması: İddialar haksız ve mesnetsiz
ARAZİNİN EĞİTİM DIŞINDA KULLANILMASI MÜMKÜN DEĞİL: Bir arazinin üniversiteye tahsis edilmesi ile devredilmesi arasındaki tek fark zaten rayicin altında belirlenen bir yıllık kira bedelinden ibarettir. Devir işlemi tahsis bedellerinden kaçınmak ya da kamu arazisini mülk edinmek için değil, Danıştay’ın tahsis işlemini iptal etmesinden sonra yukarıda zikredilen yasaya uygun bir şekilde zorunlu olarak yapılmıştır. Devri yapılan arazinin eğitim dışında kullanılması zaten mümkün değildir ve üniversite amacının dışına çıkmamıştır.
HER GÖRDÜĞÜ ARAZİYE DOLAR HESABI DEĞER BİÇENLER ANLAYAMAZ: Bu süreç içinde farklı kesimlerden herkesin de kabul ettiği gibi Şehir Üniversitesi bir üniversite geleneğinin oluşumu açısından kısa sayılacak bir sürede bu ülkenin iftihar kaynağı olmuştur. Bugün hangi haksızlıklar yapılırsa yapılsın, bunlar da geçecek ve Şehir Üniversitesi de onun düşünce özgürlüğüne dayalı idealleri de yaşamaya devam edecektir. Üniversiteyi üniversite yapan araziler ve binalar değil bilim insanları ve öğrencilerin oluşturduğu sosyal iklimdir. Her gördüğü araziye dolar hesabı ile değer biçenler bunu anlayamazlar.
Davutoğlu, Şehir Üniversitesi'ni 28 Şubat benzetmesiyle savundu
TBMM'DE HESAP VERMEKTEN İMTİNA ETMEM: En temel nezaket kurallarına dahi uymayan bu üsluba rağmen Halk Bankası konusunda açılan tartışmayı anlamlı buluyorum. Bugün bir milat olmalıdır. Çağrım açıktır: Madem ki bu ülkeye hizmetten gayrı hiçbir hedef gütmemiş ve bütün bir ömrünü buna adamış bir başbakana ‘dolandırıcılık’ iftirasında bulunulmuştur, o zaman şu anda görev yapanlar da dahil olmak üzere yaşayan bütün Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ve özelleştirme yüksek kurulunda görev yapmış yetkililerin ve onların birinci ve ikinci derece hısımlarının ve akrabalarının mal varlıklarını ve bu varlıklardaki değişimi, bu kişilerin siyasete girdikleri/devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araştırmak ve soruşturmak üzere TBMM’nde gerekli komisyonlar oluşturulmalı ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği vechile yetimlerin hakları son kuruşuna kadar korunmalıdır. Ben şahsım adına artık üyesi olmadığım yüce TBMM’ne hesap vermekten bir an bile imtina etmem.
İstanbul Şehir Üniversitesi'nin varlıklarına tedbir
HUKUKİ OLARAK İZAH EDİLEMEYEN VARLIKLAR HAZİNEYE İNTİKAL ETTİRİLSİN: Ayrıca bu komisyonlarda kamu bankalarının, Şehir Üniversitesi de dahil olmak üzere hangi vakıflara ve şirketlere nasıl kredi verdikleri, hangi şirketlerin borçlarının yapılandırıldığı, kimlerin hangi yöntemlerle kurtarıldığı, kimlerin ise batmasına seyirci kalındığı şeffaf bir şekilde ortaya konmalıdır. Bu araştırma ve soruşturma neticesinde objektif hukuki kriterlerle izah edilemeyen varlıklar ve kaynaklar Hazineye intikal ettirilerek bir ‘yetim ve yoksul’ fonu oluşturulmalı ve bu fon yetimlere, öksüzlere, şehit yakınlarına, gazilere ve sayıları her geçen gün artan işsizlere dağıtılmalıdır. Böylesi bir sürecin işletilmesi her zaman samimi bir şekilde savunduğum şeffaflık ilkesinin de hayata geçirilmesini sağlayacaktır. Telaşa mahal yoktur ve hiç kimse tereddüt etmemelidir. Yaşanan bütün bu süreçler, ne kadar üzücü olursa olsun, gerçek hukuk devletinin, demokratik hakların ve özgürlüklerin, adaletin ve şeffaflığın egemen olacağı günlerin habercisidir. (HABER MERKEZİ)