Yasakların dördüncü yılı: Öldüren değil ölen araştırılıyor
Cizre, İdil, Silopi, Şırnak... Kürt kentlerinde yaşanan sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 4 yıl geçti. Sivil ölümleriyle ilgili açılan birçok soruşturma hakkında, 'takipsizlik' kararı verildi. Sadece Cizre'de yaklaşık 80 dosya hakkında savcılık, 'kovuşturmaya yer yok' dedi. Yasakların dördüncü yılı geride kalırken yaşanan süreci yakından takip eden HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'la konuştuk...
DUVAR - Kürt kentlerindeki sokağa çıkma yasağı uygulamalarının başlamasının üzerinden 4 yıl geçti. Yasak sürecinde yüzlerce sivil öldü, binlerce ev ve iş yeri çatışmalarda yıkıldı. Aradan geçen 4 yılın sonunda yasakların hukuka uygun olup olmadığı, yaşanan sivil ölümleri, toplumsal travmatik etkisi, insan hakları ihlalleri ise hâlâ tartışılıyor. Keskin nişancılar tarafından Silopi'de evinin önünde vurularak öldürülen ve cenazesi günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet İnan, Cizre'de öldürülen Miray bebek ve 10 yaşındaki Selman Ağar gibi birçok sivilin dosyası ise mahkemelerde bekletiliyor. Öldürülen onlarca sivil için açılan dosyalara ise 'takipsizlik' kararı verilerek davalar kapatıldı.
Sokağa çıkma yasakları sırasında bölgede avukatlık yapan isimlerden biri de Hüseyin Kaçmaz'dı. Aylar süren yasak sürecini yakından takip eden Kaçmaz, yasaklarla ilgili birçok davayı da takip ediyor, ailelerle görüşüyor. Milletvekili olduktan sonra Kaçmaz, yaşanan süreci sık sık Meclis gündemine taşıyarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya ve hükümet yetkililerine sorular yöneltti.
Şırnak ve ilçelerindeki sokağa çıkma yasaklarının dördüncü yılında HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'la, öldürülen sivillerle ilgili açılan dosyaların akıbetini, sokağa çıkma yasaklarını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yasaklar hakkında verdiği 'kabul edilemezlik' kararını konuştuk...
Sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 4 yıl geçti. 4 yıl önce yasakların başladığı Silopi, İdil, Şırnak ve Cizre'de incelemelerde bulundunuz, davaları takip ettiniz. Tanıklık ettiğiniz, unutamadığınız bir olay oldu mu hiç?
Yasaklarda unutamadığımız birçok olay yaşandı. Sokağa çıkma yasağının başlayacağı anonsu şehirdeki hoparlörlerden duyuruldu. Anonsla birlikte insanların marketlere ve evlerine koşuşturması unutulmayacak bir andı. Her bir ölüm büyük trajediler barındırdı. Ancak Taybet İnan'ın cenazesinin 7 gün 7 gece sokakta kalması, ailesinin gözü önünde cenazenin kaldırılmaması unutamayacağımız bir olay olarak kalacak. Yine tankların askeri birliklerden çıkartılarak şehrin belirli noktalarına hareket etmesiyle birlikte paletlerinin gıcırtıları şehri büyük bir sessizliğe gömdü. İlk tank atışıyla birlikte şehrin tüm elektriği kesildi. Kent karanlığa gömüldü. Bu karanlık insanlığın da karanlığa gömülmesinin başlangıcı oldu.
'CİZRE'DE 80'E YAKIN DOSYADA TAKİPSİZLİK VERİLDİ'
Milletvekilliği dışında hukukçu kimliğiniz de var. Silopi, Cizre, İdil, Şırnak'ta hayatını kaybeden siviller için mahkemelere başvurdunuz, davaları takip ettiniz. Yargı süreci sizce nasıl işletildi?
Cizre'de ve Silopi'de 14 Aralık 2015'te başlayan yasaklarla birlikte içerisinde sivillerin de bulunduğu yüzlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı. Maalesef söz konusu dosyalarda herhangi bir fail tespit edilmedi. Bu dosyaların çoğu hakkında takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararları ile birlikte itirazlarımız da sürüyor. Sadece Cizre'de yaklaşık 80'e yakın dosya hakkında takipsizlik kararı verildi. Hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalar ve ortaya çıkan belgeler doğrultusuna operasyonlara katılanlar hakkında herhangi bir hukuki işlem başlatılmayacağı belirtilmişti. Bu durum kolluk güçleri ve mülki amirlerine insanların yaşamlarını öncelemeyen bir alan bırakmıştı. Şu an tek bir dosyada bile herhangi bir fail, suçlu yok.
Sadece Cizre'de 100'ün üzerinde sivilin hayatını kaybettiği biliniyor. Bu konuda açılan davalar sürüyor mu? Takip ettiğiniz kadarıyla kaç dava rafta bekliyor? Kaç dosya hakkında 'takipsizlik' kararı verildi?
Birkaç istisna dışında mağdur ailelere bir kısım tazminatlar ödendi. Genel olarak uygulanan prosedür hükümetin, devletin cezasızlık politikasını yürüttüğü ortaya koyuyor. Bu dosyaların herhangi birinde fail tespit edilmedi. Çünkü failin ortaya çıkması için herhangi bir çalışma yapılmadı. Dosyalar faili meçhul durumunun yaşanacağı bir şekilde hiçbir çalışma yapılmadan bekletildi.
'TÜRKİYE'YE YAPTIRIMLAR UYGULANACAK'
Yasak sürecinde AİHM, Cizre'de yaralı olanlar hakkına tedbir kararı vermişti. AİHM, yaralanan Serhat Altun ve Hüseyin Paksoy'un hastaneye kaldırılması yönünde de tedbir kararı alındı ancak bu iki isim hastaneye kaldırılmadı ve öldü. Yine üniversite öğrencisi Cihan Karaman'la ilgili tedbir kararı uygulanmadı ve Karaman sokakta öldü. AİHM'in verdiği bu kararların uygulanmaması hukuken ne anlama geliyor? Bunun hukuki yaptırımı nedir?
Birçok yaralı ve mahsur kalmış yurttaş için hukukçu arkadaşlarımız AYM'ye, AİHM'e başvuru yaptı. Verilen tedbir kararlarından sadece biri uygulandı. Hakkında tedbir kararı verilen Helin Öncü şu an hayatta. Maalesef tedbir kararı verilen diğer yurttaşlar hayatını kaybetti. Normalde Türkiye taraf olduğu sözleşmeler gereği bu tedbir kararlarını uygulamakla mükellefti. Ancak devlet, bir mizansen uygulayarak insan hayatını esas almadığı için hayatlarını kaybettiler. Çünkü karşı taraftakiler Kürt'tü. Kısa dönemde her ne kadar tesiri olmasa bile her geçen gün bu durum uluslararası arenada Türkiye'nin aleyhine işlemekte. Tedbir kararlarını uygulamadığı için Türkiye'ye yaptırımlar uygulanacaktır.
AİHM'de görülen Cizre davasıyla ilgili mahkeme başvuruyu, 'kabul edilemez' buldu. Mahkeme, öncelikle Anayasa Mahkemesi'nin karar vermesi gerektiğini söyledi. Bu demek oluyor ki Cizre davalarıyla ilgili iç hukuk yolları henüz tükenmiş değil. AYM'deki bu davalar için nasıl kararlar çıkacağını düşünüyorsunuz?
Açıkça söylemek gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki 'kabul edilemezlik' kararı verildiyse bile Anayasa Mahkemesi'nden farklı bir karar çıkmayacağı aşikardır. AİHM'in verdiği bu karar aslında kendi içinde bir ihlal barındırmaktadır. Söz konusu vahşetin yaşanması talimatını veren siyaset yargının bunları bağımsız bir şekilde araştırıp ilgililerin, faillerin yargılanmasını beklemek abesle iştigal olur. Bunun için Anayasa Mahkemesi'den olumlu bir karar çıkacağını düşünmüyorum.
'FAİLLER YAKALANMAYA ÇALIŞILMIYOR'
Cizre'de öldürülen 8 aylık Miray bebek, 35 günlük Muhammed Tahir Yaramış, cesedi günlerce buzdolabında bekletilen Cemile Çağırga, 10 yaşındayken keskin nişancılar tarafından öldürülen Selman Ağar, Silopi'de cenazesi günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet İnan yasakların sembol isimleri oldu. Bu isimleri vuranlar hakkında 4 yıl içerisinde herhangi bir gelişme yaşandı mı? Sizin bu konuda mahkemelere yaptığınız başvuruların sonucu ne oldu?
Hukuki olarak hiçbir dosyada uygulanması gereken uygulanmadı. Tüm dosyalarda izlenen prosedür şudur: Olayın failleri yakalanmaya çalışılmıyor. Aksine hayatını katledilen kişilerin 'terörist' olup olmadığı yönünde araştırma yapılıyor. Dosyalarda failin bulunması için değil, dosyanın kapatılması için çaba harcanıyor. Böylece dosyaların üstü kapatılmaya çalışıyor.