Bildirgenin 71. yılında insan hakları sorunları tartışıldı
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 71. yıldönümünde bir yuvarlak masa toplantısı düzenlendi. Elif Şahin Hamidi, Meryem Ç. Çakmakçılar, Ulviye Kılıç Karakelle, Mehtap Pulat ve Serhat Durup tez çalışmalarında ele aldıkları insan hakları sorunları hakkında konuştular.
Elif Şahin Hamidi
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 71. yıldönümü dolayısıyla, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde Maltepe Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Konferans Salonu’nda bir yuvarlak masa toplantısı düzenlendi. Toplantıda, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin Anabilim Dalı Başkanlığını yaptığı "İnsan Hakları Yüksek Lisans Programı" mezunlarından Elif Şahin Hamidi, Meryem Ç. Çakmakçılar, Ulviye Kılıç Karakelle, Mehtap Pulat ve Serhat Durup tez çalışmalarında ele aldıkları insan hakları sorunları hakkında konuştular. Hamidi “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi”, Çobansoy “İnsan Hakları Açısından Kişisel Verilerin Korunması Sorunu”, Çakmakçılar “İnsan Ticareti ile Mücadelede Suçun Önlenmesine İlişkin Denetim Mekanizmaları”, Karakelle “Ulusal ve Uluslararası Belgelerde Mülkiyet Hakkının Felsefi Temelli Eleştirisi”, Pulat “İnsan Hakları Bağlamında Sosyal Adaletsizliğin Tarihsel Boyutu”, Durup ise “Tüketim Toplumunda Çalışan İnsan ve Çalışma Hakkı” başlıklı birer konuşma yaptı. O gün konuşulanlar, sadece o salonda kalmaması gereken önemli meselelerdi. Çağımızda pek çok alanda birden yaşanmakta olan hak ihlallerinin ve pek çok sorunun temelde etik sorunlar olduğunu, insanın değerinin harcanmasıyla ilgili sorunlar olduğunu hatırlatan konuşmalardı. Konuşulanların sadece o salonda kalmaması ve herkese ulaşması için burada bir özet sunalım.
'KÖTÜ İNSANDAN İYİ GAZETECİ OLMAZ'
Bugün gerek dünyada gerekse Türkiye’de hakikatin medya tarafından çarpıtıldığı, dönüştürüldüğü, şekillendirildiği, yeniden yaratıldığı “hakikat-sonrası” çağda yaşadığımıza dikkat çeken Elif Ş. Hamidi, “Anahtar sözcüğü “güven” olan gazetecilik, kimi güç odaklarının, iktidarların ya da medya patronlarının insafına bırakılamayacak kadar önemli ve itibarlı bir meslek. Hemen her devirde egemenlerin, erk sahiplerinin, iktidarların sesi soluğu ve dahası propaganda aracı olan medyanın içinde bulunduğu durumu göz önüne aldığımızda, gazetecilik mesleğini ve gazetecinin işinin ne olduğunu yeniden sorgulamak, gazeteciliğe insan hakları açısından bakmak, gazetecinin başat sorumluluğunu yeniden düşünmek gerekir” dedi. Geçmişten bugüne gazetecilikte yaşanmakta olan sorunlarda ve bu sorunların çözümünde “kişi olarak gazeteci”nin rolüne vurgu yapan, “kötü” insandan “iyi” gazeteci olmayacağını belirten Hamidi şunları söyledi: “Meslekteki sorunların temelinde, gazetecinin etik ve insan hakları bilgisinden yoksun olması yatmaktadır. Bir gazetecinin işini amacına ve işlevine uygun yapabilmesinin yolu, önce insan olmayı başarmasından geçer. Gazetecinin iyi insan olabilmesi ve haber değeri uğruna insanın değerini harcamaması ise felsefî-etik bilgiyle, insan hakları bilgisiyle, insanın değerinin bilgisiyle ve doğru değerlendirme bilgisiyle mümkün olabilir.”
'TEKNOLOJİK GELİŞİM HAK İHLALLERİNİ DE BERABERİNDE GETİRİYOR'
Gökçe Çobansoy, günümüzde teknolojik gelişim ve değişimlerin çoğu insan hayatını büyük ölçüde kolaylaştırsa da pek çok sorunu ve hak ihlalini de beraberinde getirdiğine işaret etti. Bankaya gitmeden bankacılık işlemi yapmanın, markete/mağazaya gitmeden alışveriş yapmanın, seyahat işlemlerini kolaylıkla internet üzerinden halledebilmenin bugün pek çok kişinin sıkça kullandığı kolaylıklar olduğunu belirten Çobansoy, madalyonun diğer tarafını da görmek gerektiğine dikkat çekti: “Madalyonun diğer yüzünde, yapılan bu işlemlerin her birinde birçok noktada kişisel verilerimiz, hayatımızın hassas ayrıntılarının izleri bırakılmaktadır. Hal böyle olunca bu gelişmelerden bazılarının insan hakları ihlalleri doğurması kaçınılmaz olmaktadır. Bugün, özellikle yapay zekâ teknolojilerinin de getirdiği ve büyük verilerin çok daha kolay bir şekilde işlenmesine olanak sağlayan teknik imkanlarla kişisel verilerin korunması her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.” Ulusal ve uluslararası metinlerde kişisel verilerin korunmasının temel hak mı yoksa bir başka temel hakkın gerekliliği mi olduğunun tartışmalı olduğunu ifade eden Çobansoy, “Kişisel verilerin korunması ya da özel hayatın gizliliği hakkı olarak iki ayrı temel hak alanının belirlenmesinde ve birbiri ile örtüşen konuların düzenlemesinde ne gibi sorun olabileceğinin değerlendirilmesi önemlidir. Aksi takdirde aynı konuyu düzenleyen iki ayrı temel hak olmasına rağmen insanın değerinin harcanması söz konusu olabilecektir” dedi.
'İNSAN TİCARETİ SUÇU, İÇERİSİNDE DİĞER SUÇLARI DA BARINDIRIYOR'
Meryem Ç. Çakmakçılar, kadın satıcılarının güçlerini ve statülerini güçsüzlere hükmetmek için bir araç olarak kullanan kişiler olduğunu belirterek şunları söyledi: “Fuhuş suçu genellikle kadınlara yönelik olarak şiddet aracılığıyla zorla yaptırılmaktadır. Bu şiddet insan haklarının ihlalidir, kadına yönelik ayrımcılığın bir biçimidir. İnsan ticareti suçu, içerisinde diğer suçları da barındırdığı için, karmaşık bir hal almaktadır.” İnsan ticaretini suçunu iki çarktan oluşan bir mekanizmaya benzeten Çakmakçılar şunları söyledi: “İlk büyük çarkın dişlileri insan ticareti suçu içerisinde yer alan tacir, arabulucu, hedef ülke, transit ülke, örgüt lideri, örgüt yöneticileri, örgüt üyeleri, sahte pasaport, sürekli değişen evler, teknik takip, yapılan operasyonlarda elde edilen suç delillerinden oluşmaktadır. Bu çarkın dişlilerinin birleştirilmesi zaman almaktadır. Dişli sayısı arttıkça, suç daha karmaşık bir hal almakta ve çok kademeli bir dişlinin mekanizması olarak görünmektedir. Dişlilerin birbirleri üzerindeki gücü, mağdurlar üzerinden kazanılan yüksek kazançtır. Diğer çarkın dişlileri ise yalnız mağdurlardan oluşmaktadır.”
'MÜLKİYET HAKKI GERÇEKTEN BİR İNSAN HAKKI MIDIR?'
Ulviye K. Karakelle, mülkiyet hakkının hem ulusal hem uluslararası belgelerde hak olarak ele alındığını, mülkiyetin anayasalarda hak ve ödevler içinde yer alarak bir yurttaşlık hakkını işaret ettiğini, uluslararası insan hakları belgelerinde ise temel bir hak olarak kabul edildiğini belirtti. Karakelle, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan ve temel bir hak olarak kabul edilen mülkiyet hakkının gerçekten bir insan hakkı olup olmadığına yakından bakmak gerekir. Bir hakkı temel hak yapan ölçütlerin neler olduğu ve toplumsal yaşamda insan haklarından biri olarak kabul edilen mülkiyet hakkı ile kapitalist sistem arasında bir bağ olup olmadığı üzerine düşünmeliyiz” dedi.
'SOSYAL ADALETSİZLİĞİN ÖNLENMESİ İÇİN YASALAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ'
Sosyal adaletsizliğin tarihsel gelişiminden bahseden Mehtap Pulat, sosyal adaletsizliğin insanların yaşamını doğrudan doğruya nasıl etkilediği ve bu konuda devletlerin neler yapabileceği üzerinde durdu. Yaşamın her alanına sızan sosyal adaletsizliğe insan hakları penceresinden bakan Pulat, sosyal adaletsizliğin insanların beslenme, sağlık, eğitim ve çalışma haklarını nasıl etkilediğine dair örnekler verdi ve “Sosyal adaletsizliğin azaltılması için devletlerin yasaları insan haklarını ve dolaylı korunan hakları göz önüne bulundurarak yapmaları gerekir” dedi.
'TÜKETİM TOPLUMU KİŞİLERİN TEMEL HAKLARINA ZARAR VERİYOR'
Tüketim toplumu modelinin insan haklarına ve tüketim toplumunda ‘çalışan’ın haklarına etkisinden bahseden Serhat Durup “Tüketim toplumu ve tüketim toplumunun çalışan insan üzerindeki etkisi, insanın değerini tanıma ve koruma istemleri olarak insan hakları için ne gibi sonuçlar yaratabileceğini görmek gerekmektedir. Bu bağlamda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ve insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için oluşturan belgelerde yer alan ‘çalışma hakkı’, bu belgelerin uygulama politikaları göz önünde bulundurularak incelenmelidir” dedi. Durup, çağımızda egemen olan tüketim toplumu modelinin, kişilerin temel haklarının korunmasıyla ilgili olarak neden ve nasıl problemler yarattığının açıklığa kavuşturulmasının, günümüzde yaşanan insan hakları ihlallerinin nedenlerinden en azından bir kısmının anlaşılmasında olduğu kadar, ileride alınabilecek önlemlerin belirlenmesinde de etkili olacağını söyledi.