Mezuniyet sevincini kabusa döndüren borç: KYK
Üniversite döneminde alınan KYK (Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu) öğrenim kredisi borçları bugün Türkiye’de 5 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Ağustos 2018 verilerine göre borcunu ödeyemeyen 5 milyon kişiden 280 bini yasal takipte. Genç İşsizler Platformu’ndan Dr. Murat Kubilay, “Öğrenim kredisi ve genç işsizliği sorununu çözemezsek Türkiye mutsuz gençler ülkesi olur” diyor.
İSTANBUL - İstanbul Üniversitesi öğrencisi Sibel Ünli’nin hayatına son vermesi Türkiye’de infial yarattı. Maddi zorluklar yaşayan Ünli, soru sorma platformu 'Curious Cat'de “Eline 20 bin lira geçse ilk ne yaparsın?” sorusuna “KYK borcumu öderim” cevabını vermişti.
Bugün, Türkiye’de 5 milyondan fazla kişinin öğrenim kredisi borcu var. Cumhuriyet tarihinin genç işsizliği rekorunun kırıldığı bu dönemde, özellikle yeni mezunlar zorda. Öğrenim kredisi borcunu ödemek şöyle dursun, kendini geçindirmek bile bir hayli güç.
2012 yılında harçların kaldırılmasıyla devlet üniversitelerinde eğitim görmek ücretsiz oldu. Bununla beraber ikinci öğretim öğrencileri ve eğitimini zamanında tamamlayanlar hala harç ödemeye devam ediyor. Üniversite öğrencilerinin büyük bir bölümü artık harç ödemese de hayat masraflarındaki artış, pahalılık ve iyi yaşama arzusu öğrenim kredisi talebini arttırıyor. Talebi arttıran başka bir sebep ise 17 yılda açılan yeni üniversitelerle öğrenci sayısının 1,6 milyondan 8 milyona yükselmesi.
HAYATA ORTALAMA 30 BİN TL BORÇLA BAŞLIYORLAR
Yalnızca, 2019'da öğrenim kredisi alan kişi sayısı 1 milyon 156 bin oldu. 2020 Ocak itibarıyla öğrencilere verilen öğrenim kredisi miktarı lisansta aylık 550 TL, yüksek lisansta 1.100 TL, doktorada ise 1650 TL. Bir lisans öğrencisinin aylık 550 TL öğrenim kredisi aldığını ve eğitim süresinin 4 yıl olduğunu varsayarsak, 4 yılın sonunda 26.400 TL’lik bir geri ödeme çıkıyor. Anaparanın üzerine eklenen faizi de katarsak öğrencinin ödemesi gereken borç miktarı ortalama 30 bin TL’nin üzerine tekabül ediyor.
Öğrenciler, 'Burs/Kredi Taahhütnamesinde' borçlarını tebligat beklemeksizin normal öğrenim sürelerinin bitiminden itibaren iki yıl sonraki aydan başlayarak ödeyeceklerini kabul ediyor. Ödemeler aylık ya da 3 aylık olarak planlanıyor. 4 yıl üniversite okuyan bir öğrencinin mezun olduktan 2 yıl sonra 48 taksit şeklinde öğrenim kredisini ödemesi gerekiyor. Aynı öğrenci borcunu 3 ayda bir 16 taksit şeklinde de ödeyebiliyor.
Ancak üniversite mezunu genç nüfus, öğrenim kredisi borçlarını iş bulamadığı için ödeyemiyor. İş bulabilenler için de durum pek parlak değil. Yeni mezunlara teklif edilen rakamlar, asgari ücret ya da bunun altında. Başka bir engelse faiz giderlerinin yüksek olması ve bu sebeple borcun katlanması. Genç İşsizler Platformu Kurucusu Ekonomist Dr. Murat Kubilay, “Geniş bir bant verirsek yüzde 10-15 arası kredi faizi oluyor ve öğrenci bunu ödeyemediği zaman otomatikman, borçlar katlanmaya başlıyor. Batı ülkelerinden en çok ayrıştığımız durumlardan biri budur. Orada faizler neredeyse sıfır düzeyinde. Bizde ise oldukça yüksek ve böyle olduğu için sadece birkaç yıllık bir ötelemeden sonra o güne kadar yapmış olduğunuz ödemeler de buharlaşmış oluyor. Yani hep faizle öder hale geliyorsunuz. Borç ödenirken önce ana para değil, faiz ödenir. Belli bir seviyenin üstüne çıktıktan sonra ana paraya dokunmaya başlar.”
'FAİZLERİ SİLMEK SONUÇ VERMEZ’
Türkiye’de öğrenim kredisi borçları genel olarak faizlerin silinmesi üzerinden tartışılıyor. Kamuoyunun genelinde faizler silinirse önemli bir rahatlama olacağı algısı var. Dr. Kubilay, “İş bulma süresinin bu kadar uzun olduğu bir dönemde faizleri silmek çok kısa süreli bir rahatlama yaratır” diyor ve şöyle devam ediyor: “Faiz silmek iyi niyetli bir çalışma desek bile sonuç alınması hakikaten mümkün değil. Türkiye'de gençlerin iş bulmasını ve düzgün bir ücret almasını sağlamadan bu sorunun çözülmesi mümkün değil. Türkiye, 2012-2018 arasında yüzde 5 büyürken işsizlik, yüzde 3 artıyorsa bunun adı, yoksullaştıran istihdam yaratmayan büyümedir. Bu öyle hükümetin bir imzası ile çözülebilecek bir iş değil. Genel ekonomik sistemi değiştirmemiz ve onu daha iyi uygulamamız gerekiyor.”
2018 yılında 1 yıl ve daha uzun süredir iş arayan 15-34 yaş arası üniversite mezunu genç sayısı 41 bin kişiyken, 2019 yılında bu sayı 234 bin 391’e çıktı. Dr. Kubilay, bu sorunun çözülmemesi halinde bir sosyal buhranın kapıda olduğunu belirtiyor: “İnsanların hayatlarının en değerli oldukları yıllar, 20’li yaşlar. Türkiye gelişmekte olan bir ülke ve nitelikli işgücüne ihtiyacı var. Hem ülkenin genelinin ihtiyacını en çok duyduğu hem de onların hayattan en çok keyif alacakları dönemde çok ciddi bir psikolojik buhran altında bırakılıyorlar. Bu psikolojik buhran, toplumsal buhrana dönüşmüş oluyor. Türkiye bunu çözmezse, ekonomik büyüme rakamlarının hiçbiri anlamı kalmaz. Türkiye mutsuz gençler ülkesi, geleceğini kaybetmiş gençler ülkesi olur ve muasır medeniyet dediğimiz yerlere ulaşması imkansız hale gelir.”
‘DEVLET BANA DİYOR Kİ ‘ÖDE’, BEN DİYORUM Ki ‘NASIL ÖDEYEYİM?’
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Sıla Ergüven, 2 yıl burs 2 yıl öğrenim kredisi almış. Ergüven şu anda herhangi bir işte çalışmıyor ve 7 bin 200 TL öğrenim kredisi borcu bulunuyor: “Bir ay önce Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan güzel bir sarı zarfın içinde sanki ben çalışıyormuşum gibi ‘borcunuz vardır, ödeyin’şeklinde bir uyarı geldi. Devlet bana diyor ki ‘öde’, ben de diyorum ki ‘nasıl ödeyeyim?’ Tamam ortada bir problem var, bir öğrenciye devlet kendi çapında bir katkı yapmış, bu katkıyı da zamanı gelince geri alacağı şekilde uyarmış, bir şey söylemiyorum. Ama ben işsizim, o zaman devlet iş bulabileceğim bir zemin yaratsın.”
Ergüven, üniversiteden yeni mezun olduğu dönemde 7 ay düşük ücretlendirmeyle bir fabrikada çalışmış. Bu dönemi “Sizin kafa gücünüzü ve kol gücünüzü sömürmek üzerine kurulu bir sistem” diye anlatıyor. Yine bu dönemde kendisine “Fazla mesaiden ücret talep etmiyorum” yazan ve aslında hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir belge de imzalatılmış. İmzalamazsa işe alınmamakla tehdit edilmiş.
Şu sıralar aktif olarak iş arıyor fakat pozisyonların çok kısıtlı, rekabetin ise çok yüksek olduğunu şöyle ifade ediyor: “Şu anda torpillilerle torpilliler yarışıyor.”
Ergüven, kendisine teklif edilen ücretlerle öğrenim kredisini ödemek şöyle dursun, hayat masraflarını karşılayabileceğinden bile şüpheli: “İleride, olur da bir işe girebilirsem öğrenim kredisini ödemekle ilgili nasıl bir kararım olur açıkçası hiç bilemiyorum. Çünkü mesela devlet bana kolaylık yapmış ve borcumu 330 lira taksitlendirmiş ya da 3 ayda bir bin lira ödeseniz de olur demiş. Şimdi ben soruyorum: ‘Allah'ın her günü her şeye zam geliyor elektrik, su, doğal gaz. Hayat koşulları sıkıntılı. Böyle bir durumda ben nasıl kenara para koyabilirim. Benim her ay kenara 330 lira koyabilmem için aç kalmam lazım.”
‘KREDİ ALMASAM OKUYAMAZDIM’
Deniz Aksakal, 2019 Haziran’da Karabük Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği bölümünden mezun olmuş. 6 aydır iş başvurusu yapıyor. Fakat birçok kurumdan olumlu-olumsuz herhangi bir dönüş dahi alamıyor. Birkaç kez mülakata davet edildiğini ve buralarda da iş tanımı ve ücretlendirmeyle ilgili ‘komik’ diyaloglar yaşandığını anlatıyor.
Aksakal, işçi bir babanın şehir dışında okuyan çocuğu olarak öğrenim kredisi almadan eğitim hayatına devam edebilmesinin mümkün olmadığını söylüyor: “Tamamen ihtiyaç sebebiyle öğrenim kredisi aldım ve üniversite yaşantımı kör topal sürdürmeye çalıştım. Çünkü aldığınız meblağlar, küçük şehirlerde bile geçiminizi sağlayamıyor. Ek işler yaptık, öyle ya da böyle geçindik derken bugüne geldik ama geldiğimiz noktada ne yazık ki diplomaların bir kağıt parçası olmaktan öteye gitmediğini görmüş olduk.”
Aksakal’ın her ay 380 TL ödemesi gerekiyor. Bunu hatırladıkça bile moralinin bozulduğunu anlatıyor: “ Şu an itibarıyla faiziyle birlikte bankaya borçlar birikiyor. Yani anaparayı bile bir işimiz olmadığı için ödeyemiyoruz, üstüne bir de absürd bir şekilde faizler biniyor. Geliri olmayan insanlara borç çıkarıyorlar. Emeğimizin karşılığı olarak cebimize giren bir miktar yok, çalışamıyoruz. Çalışamamamız da bizden kaynaklanmıyor. Böyle bir kriz ortamında iş bulmak çok zor.”