Gökhan Şen: Sanki Netflix'te dizi izledik
Bugün akademisyenlerin 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imza atmalarının 4'ncü yılı. Akademisyenler bildiriye neden imza attıklarını, ihraç edildikten sonra neler yaşadıklarını anlattı. 15 yıl akademisyenlik yapan, Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nden ihraç edilen Anayasa hukukçusu İlker Gökhan Şen ihraç sonrası için, "Sanki Netflix'te dizi izliyoruz ve bu bölümün de böyle olması gerekiyormuş... İzleyelim bakalım ne olacak diye bekledik" diyor.
DUVAR - Kürt kentlerinde yaşanan hak ihlallerinin son bulması ve çatışmalı sürecin sona erdirilmesi için 1128 akademisyenin 'Bu suça ortak olmayacağız' adlı bildiriye imza atmalarının üzerinden 4 yıl geçti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bildiriye imza atanlar için o dönem, 'müsvedde', 'karanlık', 'zalim' gibi ifadeler kullanmıştı. Aradan geçen 4 yıl içerisinde Barış Akademisyenleri üniversitelerden ihraç edildi, pasaportlarına tahdit konuldu, haklarında dava açıldı... Anayasa Mahkemesi bildiri için 'ifade özgürlüğü' kararı verdi. AYM’nin bu kararının ardından yaklaşık 200 akademisyen beraat etti. Bazı mahkemeler devam eden davaların duruşmalarını bile beklemeden dosya üzerinden beraat kararları vermeye başladı. Bazı akademisyenlere beraat ettikleri haberi SMS mesajlarıyla bildirildi. Akademisyenler şimdi de görev yaptıkları üniversitelere dönmeyi ve öğrencilerine kavuşmayı bekliyor...
Akademisyenlerle bildiriye neden imza attıklarını, ihraç süreçlerini ve sonrasında hayatlarına nasıl devam ettiklerine dair birçok konuyu konuştuk.
Gazete Duvar'ın '4 yılın ardından Barış Akademisyenleri anlatıyor' dizisinin ilk konuğu Eskişehir Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden ihraç edilen Dr. İlker Gökhan Şen...
15 YIL AKADEMİYLE GEÇTİ
42 yaşındaki İlker Gökhan Şen, 2006 yılında doktorasını tamamlamak için İsviçre'ye gitti. Orada Şen'e akademi hayatına Cenevre'de devam etmesi için teklif yapıldı ancak kendisi bu öneriyi reddederek Eskişehir Anadolu Üniversitesi'ne geri döndü. 15 yıl akademisyenlik yapan Şen, barış bildirisine imza attığı için 8 Şubat 2017'de 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle üniversiteden ihraç edildi. Şen, 'İsviçre'deki üniversitede çalışmayı neden reddettiniz?' sorusuna, “Anadolu Üniversitesi'ni ve fakültemi çok sevdiğim için...” yanıtını veriyor.
Şen, 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisini neden imzaladığını şöyle anlatıyor: “O dönem, devletin hukuka aykırı hareketlerini takip ediyorduk. Bildiriye imza atmanın bir uyarı olabileceğini düşündüm.” Şen, bildirinin içeriğiyle ilgili eleştirilerinin olup olmadığı sorusuna ise şu yanıtı veriyor: “Bildirinin içeriği hiçbir şekilde suç teşkil etmiyor. 'Provakatif' diyebilirler ama suç teşkil edecek herhangi bir cümle yok. Bildirinin içeriğini tartışmadım hiçbir zaman. Çünkü bir tartışma ortamı yok. Bu bildiri suç teşkil etmiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararında da görüldüğü gibi bu bildiri ifade özgürlüğünün olağan, hukuki sınırları içerisinde yer alan bir bildiriydi. Bütün devlet organları bu bildiri sanki suçmuş gibi bizi kriminalize edip linç ettikleri için benim bu bildirinin içeriğini tartışmaya açmam ahlaka aykırı. Doğru muydu, yanlış mıydı diye bildiriyi tartışmayacağız. Bunu tartışmak hukuk dışılığa hizmet eder. Ne zaman bu ortam çekilir, bu kavga dövüş biter, ne zaman bildirinin suç olmadığı herkes tarafından kabul edilir, o zaman bu bildirinin içeriği, üslubu tartışılabilir.”
'SANKİ NETFLİX'TE DİZİ İZLEDİK...'
Şen, 8 Şubat 2017 tarihinde ihraç edildiğini duyduğunda verdiği tepki için, “Öfkeliydim” diyor ve ekliyor: “Benim adımı hangi cüretle buraya yazarlar diye düşündüm. Bu belki de aşırı bir gururdan kaynaklanıyor. O anda diğer arkadaşlarımın da ismini gördüm. O gece büyük öfke yaşadım.”
İhraç edildikten sonra eşinden büyük destek aldığını söyleyen Şen, toplum tarafından dışlanmadığının altını çiziyor. İhraç sonrası Şen büyük travmalar yaşamamış ancak ihraç edilen herkes gibi ekonomik alanda yeni arayışlara girmiş: "Ekonomi her zaman önemli ama beslendiğimiz nokta kişisel varoluş olduğu için çok büyük bir çöküş hissetmedim. Gelirdeki azalma, kriminalize olma... bunlar herkesin yaşadığı olaylar. Bunlar bende çok büyük travma yaratmadı. En büyük travma birilerinin senin hayatını kontrol ettiği duygusu. Bu beni çok kızdıran bir durum. Dışlama vs gibi tavırlara giren insanlar da gereksizdi zaten, bir nevi safra atmış oldum. Böylece etrafımızda daha sade bir çevre oluştu. Aileler de devlet şiddetinin ne olduğunu biliyorlar. Bunu kafalarında büyüttükleri için onlar ayrı bir üzüntü yaşadı. Her şeyin bu kadar kötü olmadığını, hayatıma bir şekilde devam ettiğimi, yaşayabildiğimi anlatmak için çok çaba sarf ettim. Her zaman destek oldular tabii. Eşim, hayatımızdaki dramatik durumu hemen kabullendi. Kaygılarını bana yansıtmadı. Bir oyun oynuyormuşuz gibi hayatımıza devam ettik. Eşim hayatımda olmasaydı bu süreci bu kadar rahat atlatamazdım. Sanki Netflix'te dizi izliyoruz ve bu bölümün de böyle olması gerekiyormuş... İzleyelim bakalım ne olacak diye bekledik.”
İhraç sonrası Şen için yeni bir süreç başlamış. Bunun nedenini şöyle anlatıyor: “Bu süreci biraz tek başıma yaşamak istedim. Dayanışmalardan biraz uzak kaldım. Bunun nedeni dayanışmalara güvenmemek değil, uzaktan izleyerek gıptayla baktım. Tek başına yaşamak biraz daha kolay gibi geldi. Bu yüzden çok fazla ortalıkta görünmedim. Yaşadığımız şey aslında bir yastı. Ben de bu yası tek başıma yaşamak istedim. Yasımı tuttuktan sonra yavaş yavaş sosyalleşmeye başladım.”
'NE İŞ YAPIYORSUN SORUSUNA HİÇBİR ZAMAN DOĞRU YANIT VERMEDİM'
Şen, bisikletiyle birçok yer gezerek, kamp kurdu, hiç tanımadığı insanlarla tanıştı. Gittiği yerlerde farklı deneyimler yaşayan Şen, yeni tanıştığı hemen hemen herkesten aynı soruyu duydu: Ne iş yapıyorsun? Şen bu soruya hiçbir zaman doğru yanıtı vermediğini söylüyor: “İlk başlarda günlük 10 lira harcama limiti belirledim kendime. Tek başıma kamp kurduğumda köylüler geliyordu yanıma. Yiyecek getiriyorlardı. 6 ay böyle yaşadım. Sonra bisikletle Karadeniz'i gezdim. Buralarda da çok değişik insanlarla tanıştım. Ne iş yaptığımı soran herkese farklı yanıtlar verdim. İhraç olduğumu söylemedim. Genelde çevirmenlik yaptığımı söyledim. İtibar görmek istediğim zaman 'Hukuk danışmanıyım, editörüm' diyordum. 'Karaköy'de dükkanım var' gibi cevaplar veriyordum. İkinci soru gelseydi yalanım ortaya çıkacaktı ama hiçbir zaman karşılaşmadım.”
PASAPORT TAHDİTİNİN KALDIRILDIĞINI DUYUNCA...
Şen, gittiği yerlerde yeni maceralarla da karşılaştığını söylüyor. OHAL zamanı pasaport tahditlerinin kaldırılmış olabileceğine dair bir haber okuyan Şen, bu haberi aldıktan sonra yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Haberi okuyunca bisikletimi otobüse atıp Gürcistan sınırına gittim. Haber diyorum ama haber mi dedikodu mu belli değil. Zaten yeni Türkiye’deki OHAL’de herkes yetkili ama kimse sorumlu değil. Nereye sorsak doğru düzgün bilgi alamıyoruz. Ben de en iyisi bizzat deneyeyim dedim. Gürcistan Batum'da biraz bisiklet sürüp geri dönecektim. Kapıdaki polisler önce iyi davrandılar. Sonra 'yurtdışı yasağınız var' diyerek beni tuttular. Ben de tahditlerin kaldırıldığı yönünde haber okuduğumu, şansımı denemek istediğimi söyledim. İki saat orada tutuldum. O sırada, her iki taraftan farklı nedenlerle insanların gözaltına alındığını, sorgulandığını gözlemledim. Sınırlarda insan hakları ihlallerinin ne kadar fazla yaşanabileceğini hatırladım. Sonra bisikletime atladım, Hopa'dan Samsun’a kadar bisikletle gittim. Ordu'da bir ilçede yeni tanıştığım biri beni pavyona götürmek istemişti. Gecelik 250 lira kalınacak otelde 50 liraya kaldım. Bu tür olayları akademisyenken yaşama olasılığı düşük. Çünkü akademisyenlik biraz içine kapanmayı gerektirir.”
'EN KEYİFLİ YILLARIM OLDU'
'Bir gün işinize döneceğinize inanıyor musunuz?' sorusuna Şen, “Mutlaka... Çok kısa bir süre sonra işimize geri döneceğiz” diyor. 'İşinize iade edildiğinizde ilk derste öğrencilerinize ne anlatmak istersiniz?' sorusuna ise Şen şu yanıtı veriyor: “3 yıl ne yaptıysam onu anlatmak isterim. 3 yıl bunları yaşadım derim. Çünkü bu 3 yıl çok da korkunç değildi. Zenginleştirici bir süreçti. İhraç edildikten sonra yaşadığım 3 yıl hayatımın en keyifli yılları oldu. Özgürleşme duygusu bambaşka bir şey. Mesela görevdeyken Eskişehir'den İstanbul'a gelemiyordum. İlk defa İstanbul'da bu kadar uzun süre yaşadım. İstanbul'u keşfettim. Her yerini bisikletle karış karış gezdim. Sokak sokak her yerini biliyorum. Sonra Türkiye'yi bisikletle gezmeye başladım. İstanbul'u ütülesen bir Avrupa çıkacak. Çok fazla gizli yeri var. Lisede okuduğum Türk edebiyat klasiklerindeki hikayelerin geçtiği semtlere gidip oturdum, yeniden okudum. 3 yıl benim için aynı zamanda bir keşif süreci oldu. İşte bunları anlatırım...”
Yarın: Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nden ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Filiz Arıöz ihraç edildikten sonra bilimsel çalışmalardan nasıl uzaklaştırıldığını ve danışmanı olduğu bir tezde 20 yıllık oda arkadaşının kendisine, 'korkuyorum' diyerek ismini yazmadığını anlatıyor...