Gündoğdu Meydanı tek ses: İnsanca yaşamak istiyoruz

KESK'in İzmir'deki mitingine binlerce kişi katıldı. KESK Genel Başkanı Aysun Gezen "Borçlanmaya, dış finansmana, ranta, spekülasyona, betonlaşmaya dayalı ekonomik model çöktü. Şimdi de enkazı, kendi yarattıkları krizin faturasını tamamen biz emekçilerin ve halkların sırtına yıkmak istiyorlar" dedi.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu (KESK), “Halk için bütçe, demokratik bir ülke istiyoruz” talebiyle İzmir’de bölge mitingi düzenledi. Asgari ücretlisinden, emeklisine, tüm kesimlerin taleplerini ifade etmek istediklerini belirten meslek örgütü ve sendika temsilcileri, “Demokratik bir ülke” için Gündoğdu Meydanı’nda toplandı. Emek örgütleri iki ayrı polis kontrol noktasından geçerek miting alanına girdi.

KESK’in çağrısıyla İzmir’de düzenlenen bölge mitingine katılan işçi ve emekçiler “Demokratik Türkiye, halk için bütçe” talebini dile getirdi. Cumhuriyet Meydanı’nda buluşarak mitingin yürüyüş kortejine katılan binlerce kişi sık sık, “İş, ekmek, özgürlük”, "Savaşa değil emekçiye bütçe", "Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz", “Ekmek, adalet, özgürlük”, “İnsanca yaşamak istiyoruz”, “Zamlara karşı omuz omuza”, “Sermayeye değil, emekçiye bütçe” sloganlarını haykırarak, Gündoğdu Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. İzmir Emek ve Demokrasi Güçlerinin de geniş katılım sağladığı mitingde, SES İzmir Şubesi de “İnsanca çalışmak, insanca yaşamak için alanlardayız” pankartı ile alanda yerlerini aldı.

.

'KENDİLERİNDEN OLMAYANA BİR LOKMA EKMEĞİ ÇOK GÖRÜYORLAR'

Mitingde ilk sözü alan KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Hasan Ali Kılıç, konuşmasına alandaki işçi ve emekçileri selamlayarak başladı. Bugün burada “İnsanca Yaşam, Demokratik Türkiye” talebiyle toplandıklarını ifade eden Kılıç, “Bu dönemin Yezitleri, Dehhakları kendilerini devletin sahibi, bizleri de köle olarak görüyor. Hak, hukuk dinlemiyorlar. İşlerine nasıl gelirse öyle yapıyorlar. İyi-kötü, askeri darbe sonrası yapılmış olsa da bir anayasamız vardı, şimdi pratikte o da yok! Aşiret devletine döndük. Askeri vesayet diyorlardı, şimdi en alasından kendi vesayetlerini kurdular. Kendilerinden olmayana bir tas suyu, bir lokma ekmeği dahi çok görüyorlar” dedi.

'BRE ZALİM, BRE VİCDANSIZ DAHA NE İSTİYORSUN?'

“Biz kimseden hakkımız olmayan bir şey talep etmiyoruz” diyen Kılıç, “Taleplerimiz de ne onların insafına kalmış ne de mülkiyetlerinde olan şeylerdir. Vergimizi veriyor muyuz? Veriyoruz! Dolaylı vergilerde dünyada rekor düzeyde anında ödüyor muyuz? Ödüyoruz! Dünyanın en pahalı benzinini biz alıyor muyuz? Alıyoruz! Askerlik vakti gelince marş marş deyip alıp götürüyor musun? Götürüyorsun! Geçmediğimiz yolun, tünelin, köprünün parasını bile alıyor musun? Alıyorsun! Bre zalim, bre vicdansız daha ne istiyorsun? Hani “insanı yaşat ki devlet yaşasın” diyordun! Riyakârlıkta, yalanda, iki yüzlülükte ellerine su dökecek birini bulmak imkânsızlaştı neredeyse” dedi.

'ZALİME DİZ ÇÖKMEK AKLIMIZIN UCUNDAN DAHİ GEÇMEZ'

KESK olarak 130 haftadır alanlarda olduklarını dile getiren Kılıç, tek bir KESK’li dahi dışarıda kalmayıncaya kadar gerekirse bir 130 hafta daha alanlarda olacaklarını vurgulayarak şöyle devam etti:

“15-20 sene okuyup türlü türlü sınavlardan, güvenlik soruşturmalarından, arşiv araştırmalarından, bin bir badireden sonra girdiğimiz işten bir satırlık yazıyla ihraç edildik. Sonra da dalga geçercesine üyelerini kendilerinin atadıkları komisyondan adalet beklememizi istediler. Ne sizden merhamet bekliyoruz, ne de talimatınızla işleyen organlardan bir beklentimiz, bir talebimiz var. Bizler “hak verilmez alınır” diyen bir geleneğin içinden gelenleriz. Bizler, “Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.” Diyen Nazım Hikmet’in yoldaşlarıyız. Bizler, İkram Mihyazların, Necati Aydınların, Zübeyr Akkoçların, Aziz Yuralların hevalleriyiz. Bir çocuğun tırnağının kanamaması, gülüşünün eksilmemesi, bir gencimizin daha intihar etmemesi, bir ananın tek bir damla gözyaşının akmaması için her türlü bedeli ödemeye hazırız. Ama işimize dönelim diye zalime diz çökmek aklımızın ucundan dahi geçmez. Diz çökmedik, çökmeyeceğiz. Biat etmedik etmeyeceğiz. Biz kazanacağız, geri döneceğiz… Gelin kendilerini vazgeçilmez, zulümlerini bitimsiz zannedenlere hep birlikte bir “Dur”diyelim.”

.

'KRİZİN FATURASINI EMEKÇİLERİN SIRTINA YIKMAK İSTİYORLAR' 

'Dünyanın dört bir yanında bu adaletsiz düzene karşı mücadele eden tüm halklara İzmir Gündoğdu Meydanı’ndan, emeğin kürsüsünden selam gönderiyoruz.' diyerek sozlerine başlayan KESK Genel Başkanı Aysun Gezen ise bir avuç mutlu azınlığın dışında kalan herkesin, geleceğe ilişkin umutlarının karartılmak istenildiği bir süreçten geçtiğimizi ifade ederek, "Borçlanmaya, dış finansmana, ranta, spekülasyona, betonlaşmaya dayalı ekonomik model çöktü. Şimdi de enkazını, kendi yarattıkları krizin faturasını tamamen biz emekçilerin ve halkların sırtına yıkmak istiyorlar. Bir yanda 50 kişilik bir kahvaltıya neredeyse 1,5 milyon TL harcayan bakanlık, diğer yanda evine götürecek ekmek dahi alamadığı için intihar eden vatandaşlar, bir yanda bir yılda beslenme, gıda, mutfak harcamaları neredeyse 5,5 milyonu bulan Saray, diğer yanda beslenme, ucuz yemek hakları ellerinden alınmak istenen öğrenciler... Bir yanda Saray'ın bir dakikalık masrafına aktarılan neredeyse bir asgari ücret tutarı, diğer yanda dakikası bir TL bile etmeyen asgari ücretle çalışmak zorunda olan en az yüzde 60’lık bir kesim. Bir yanda hiç işe gitmeden, iş yerini bile bilmeden milyonlarca TL maaş bağlanan hısım akraba; diğer yanda ağır iş yükü altında ezilen ve açlık sınırına mahkum edilen ücretliler… Bu adaletsiz tablo uzar gider, daha onlarca örneğini her gün yaşıyoruz" diye konuştu.

'TÜM EMEKÇILERE EK ZAM YAPILMALI' 

'Bizler öncelikle herkese güvenceli iş ve güvenli bir gelecek sağlanmasını istiyoruz" diyen Gezen, taleplerini ise şöyle sıraladı:

  • Kriz bahanesi ile yaşanan işten çıkarmalara, ücretsiz izinlere son verilmesini istiyoruz,
  • İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini istiyoruz.
  • Kadınların sürekli ve güvenceli işlerde istihdam edilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
  • Kamuya alımlarda eşitsizliği artıran, torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın önünü açan mülakat, sözlü sınav, güvenlik araştırması ve arşiv kaydı uygulamasına son verilmesini istiyoruz.
  • Elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamlar geri alınmalı.
  • Tüm emekçilerin ücretlerinin insanca yaşanacak bir seviyeye çekilmesi için ek zam yapılmalı.
  • Hem kamu emekçilerinin hem işçilerin TÜİK’in resmi hedeflenen enflasyon rakamlarını temel alan toplu sözleşmeleri hükmünü çoktan hükmünü yitirmiştir. Bu toplu sözleşmeler derhal yenilenmeli, maaşlarımızda-ücretlerimizde yaşanan gerçek enflasyon oranında, satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak artış yapılmalıdır.
  • Demokrasiyi yok eden tüm uygulamalara, hukuksuzluklara, kayyumlara son verilmeli, halkın iradesi tanınmalı.
  • KHK ile ihraç edilenler tüm haklarıyla görevlerine iade edilmelidir.
  • Vergide adalet için, emekçilerin, halkın üzerindeki vergi yükünün azaltılması için kâr, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıklar kaldırılmalı.
  • Asgari ücret vergi dışı bırakılmalı.
  • Temel tüketim maddelerinden alınan KDV sıfırlanmalı.
  • Birinci vergi dilimi yüzd 15 ten yüzde 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşlar-ücretler birinci vergi diliminde sabitlenmelidir.
  • Toplanan vergilerin emekçilere, halka geri dönmesi için Kamu kaynaklarının kimlerden toplanacağına, hangi ihtiyaçlar için harcanacağına halkın, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla karar verilmeli; süreç açık, şeffaf yürütülmeli ve denetlenebilir olmalı.
  • Toplumsal cinsiyet eşitliği hayatın her alanında olduğu gibi yarattığımız kaynakların harcanmasında esas alınmalı.
  • Özelleştirme soygununa, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, yağma ve talana son verilmeli.
  • Temel kamusal hizmetlerin herkes tarafından eşit, ulaşılabilir, nitelikli bir şekilde sunulmasına öncelik verilmeli.
  • Savunma ve güvenliğin daha fazla silahlanmaktan değil, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesinden, adaletin tesisinden geçtiği gerçeğinden hareketle kaynaklarımız barış ve demokrasi için kullanılmalıdır.