Filiz Arıöz: 20 yıllık arkadaşım ismimi sildi
Marmara Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyen Filiz Arıöz, bildiriye neden imza attığını Cizre'de öldükten sonra cesedi derin dondurucuda tutulan Cemile Çağırga'yı hatırlatarak anlatıyor. Arıöz, 20 yıllık oda arkadaşının kendisine söylediği şu cümleleri unutamadığını da söylüyor: "Kusura bakma. İstersen bana korkak de, evet korkuyorum. Bu tezi sen yaptırdın, benim katkım ve bilgim yok biliyorum ama bildiriye adını yazamayacağım."
DUVAR - 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imza atan binlerce kişiden biri de Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nden ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Filiz Arıöz'dü. İhraç edilmeden önce tedavisi olmayan hastalıklarla boğuşan kişilerle ve yatağa bağımlı hasta çocukların aileleriyle birlikte çalışan Arıöz, yürüttüğü bilimsel çalışmalardan da uzaklaştırıldı. Yer aldığı TÜBİTAK projesinden ismi çıkartıldı... Arıöz, "Bildiriye neden imza attınız?" sorusuna, Cizre'de öldürülen 10 yaşındaki Cemil Çağırga'yı hatırlatarak, "Ölümlerin durdurulmasını talep etmek ve barış vurgusu yapmak için imzaladım" diyor.
Gazete Duvar’ın ‘4 yılın ardından Barış Akademisyenleri anlatıyor’ dizisinin ikinci gününde Filiz Arıöz anlatıyor...
'ÇOCUKLARIM ANNE SEN NE YAPTIN DEMESİN DİYE...'
Filiz Arıöz'ün, 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imza atmasında birçok etken yer aldı. Sokağa çıkma yasakları döneminde Şırnak'ın Cizre ilçesinde evinin önünde oyun oynarken keskin nişancılar tarafından vurularak öldürülen 10 yaşındaki Cemile Çağırga, Arıöz için unutulmayan olaylar arasında. Bildiriye imza atmasındaki nedenleri sıralayan Arıöz, şöyle konuşuyor: “O günlerde gazete ve internette çıkan haberler hâlâ aklımda. 10 yaşındaki Cemile’nin annesinin, 'Kollarımda can verdi. O gece kızımın cesedini koynuma alarak uyudum. Sabah saçlarına ve ellerine kına yaktım. Sonra onu yıkayıp kefenledik. Cesedi bozulmasın diye kayınbiraderimin evindeki derin dondurucuyu getirip kızımı içine koyduk. Üç gün boyunca kızımın cesedini buzlukta beklettik...' sözleri, Cemile’nin görüntüsü, annesinin onun cansız vücuduna sarılıp uyuması… Bu görüntüler günlerce gözümün önünden gitmedi. Bir anneye bunlar nasıl yaşatılır? Hangi neden bu yaşatılanları haklı gösterebilir ve bizler yanı başımızda bunlar yaşanırken başımızı yastığa koyup nasıl rahatça uyuyabiliriz? Kafamda sürekli bu düşüncelerle ben de günlerce uyuyamadım.”
İki kız çocuğu annesi Arıöz, şöyle devam ediyor: “Bir bilim insanı ve bir anne olarak ülkemde, başka bir şehrin sokaklarında masum insanlar hatta çocuklar ölürken, 'Durdurun bu ölümleri' demek için ve en azından çocuklarım ilerde, 'Anne, bunlar yaşanırken sen ne yaptın?' dediklerinde başımı öne eğmemek için imza attım metne. Gözümü kapatıp bu yaşananlar yokmuş gibi davranamazdım. Bu sancıları çekerken sosyal medyada gördüğüm imza metnini, ölümlerin durdurulması talebinde bulunmak ve barış vurgusu yapmak için imzaladım.”
'ÖĞRENCİM MAĞDUR OLMASIN DİYE KABUL ETTİM'
20 yılını akademiye ve araştırmalarını yürüttüğü laboratuvara adayan Arıöz, Eczacılık Fakültesi Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü'nden 686 Sayılı KHK ile ihraç edildi. Böylece Arıöz'ün, “Benim yaşamam biçimimdi” dediği akademisyenlik hayatına son verildi. Bununla birlikte bizzat içerisinde yer aldığı bilimsel projelerden de ismi çıkartıldı. Sonrasında neler yaşandı?... Arıöz şöyle devam ediyor: “Birçok şey oldu aslında peşi sıra gelen. Bu süreçte haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan, süreçte tanıştığım arkadaşlarım gibi ben de işini çok severek yapan bir akademisyen ve bilim insanıyım. KHK sonrası yirmi yıldan daha fazla bir süre sabahın erken saatlerinden çoğunlukla geç saatlere kadar çalıştığım, araştırmalarımı yürüttüğüm laboratuvara hatta fakülteye girmeme izin verilmedi. Sorumlu araştırmacı olduğum ve gerek proje başvurusu ve gerekse yürütülmesinde önemli katkım ve emeğim olan TÜBİTAK projesinden ihracın hemen ertesinde çıkarıldım. Projedeki tüm haklarım yok sayıldı. Hatta benim KHK’lı olmam neden gösterilerek projeye 2 ay durdurma cezası verildi. Bu süreçte birlikte çalıştığım özellikle hocamın, diğer ekip arkadaşlarımın, öğrencilerimin ve hasta yakınlarının desteğini unutamam.”
Arıöz, danışmanlık yaptığı doktora tezinde isminin yazılmamasını öğrencilerini düşündüğü için kabul ettiğini söylüyor. Arıöz, “Farklı kültürlerden, farklı inanç ve fikirlerden öğrencilerimin kavga etmeden tartışabildikleri derslerimi elimden aldılar. İhraçtan önce başladığım tez danışmanlıklarıma dışarıdan devam ettim. Danışmanlık yaptığım doktora tez çalışmalarından oluşan yayında adımın yazılmamasını, iş yerinde üstü kapalı tehdit edilen öğrencim mağdur olmasın diye kabul ettim” diyor.
Arıöz ihraç edildikten sonra 20 yıllık oda arkadaşı ile arasında geçen bir diyaloğu da şöyle anlatıyor: "Arkadaşım bana, 'kusura bakma istersen bana korkak de; evet korkuyorum. Bu tezi sen yaptırdın, benim katkım ve bilgim yok biliyorum ama bildiriye adını yazamayacağım' dedi. İhraç sonrası geliştirdiğim anket ve raporlama çalışmalarında adım hiç yer almadı. Fransa’dan aldığım önemli bir araştırma bursunu pasaport çıkartamadığım için kullanamadım. Almanya’daki bir başka bursu da pasaportum olmadığı için kullanamadım."
KIZINDAN TEPKİ: NE KÖTÜ İNSANLAR BUNLAR?..
Arıöz ihraç edildiğinde kızları 12 ve 16 yaşlarındaydı. Çocuklarının tepkisini şöyle anlatıyor: “İhraç haberini aldığım o akşam büyük kızım 'Sakın üzülme anne. Seninle gurur duyuyorum, iyi ki benim annemsin' dedi. Küçük kızım ise 'Sakın üzülme, seni çok seviyorum. Ama, nasıl yaparlar bunu sana? Ne kötü insanlar bunlar? Senin gibi öğrencilerini bu kadar seven birine bunu nasıl yaparlar?' dedi. Bu süreçte onların varlığı, benim için en önemli direnç kaynağı oldu. Öncelikle onlar için yaşamı devam ettirmenin başka bir yolunu bulmak zorundaydım. Birlikte zor da olsa oldukça iyi idare ettik aslında ve etmeye devam ediyoruz.”
'Bir gün göreve iade edildiğinizde bilim adına yapacağınız ilk şey ne olur' sorusuna Arıöz şu yanıtı veriyor: “İhraçtan önce başladığım ve ihraç sürecinde tamamlanmasına destek olduğum SSPE hastalığının tedavisine ilişkin projede, her biri alanında son derece yetkin ekip ile birlikte çalışmayı sürdürürüm. Ve tabii öğrencilerimle derslerime kaldığım yerden devam ederim.”
Yarın: Türkiye'deki işinden ihraç edilen ve üniversitedeki akademiden de uzak kalmak zorunda kalan Elif Sandal Önal anlatıyor: Bir daha Türkiye'ye dönmek istemiyorum.