Diyanet Bir Sen'in hedefi İstanbul Sözleşmesi: Erkeklere zulüm

İmam, müezzin ve müftülerin üye olduğu Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (Diyanet Bir-Sen), Cumhurbaşkanlığı'na ve HDP dışında Meclis’te grubu bulunan dört siyasi partiye mektup gönderdi. Diyanet personeline ilişkin taleplerin yer aldığı mektupta, kadına yönelik şiddete karşı bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olan 'İstanbul Sözleşmesi' hedef alındı. Sözleşme için "Erkeklere zulmeden bir sözleşme" denildi ve 'derhal iptali' istendi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı imam, müezzin ve müftülerin yer aldığı Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (Diyanet Bir-Sen) Cumhurbaşkanlığına ve Meclis’te grubu bulunan AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti’ye mektup gönderdi. Diyanet Bir-Sen Başkanı Hasan Türüt ve Başkan Yardımcısı Hamdullah Silindir imzalı mektup HDP’ye gönderilmedi. Diyanet ve vakıf çalışanlarının haklarına ilişkin taleplerin yer aldığı mektupta ayrıca İstanbul Sözleşmesi hedef alınırken sözleşmenin İslam dini açısından sakıncalı ve kabul edilemez olduğu ifade edilerek derhal iptali istendi.

Meclis’te siyasi parti gruplarına gönderilen mektupta, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması ve bu çerçevede politikalar hazırlanmasını içeren İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak vazgeçilmesini talep etti. Sözleşmeyi “Aileyi parçalama sözleşmesi” olarak niteleyen Diyanet Bir-Sen’in mektubunda şu ifadeler yer aldı:

"Avrupa'nın toplumsal yapımızı içten çökertmek için aile kurumunu parçalamaya yönelik bu girişiminin bir tuzak olduğuna şüphemiz yok. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi 2014 yılında resmen yürürlüğe girdi. Kadına şiddeti ortadan kaldıracağına daha da artırdı. Sözleşmede, ‘toplumsal cinsiyet’ kavramının tanımı yapılırken, toplumsal cinsiyet anlayışının kadınlar ve erkekler için biçtiği roller ve bu rollerin toplumdaki uygulamasının İslam dini açısından sakıncalı ve kabul edilemez olduğu gözden kaçıyor. Çünkü sözleşme yalnızca evli çiftleri değil, evlilik dışı ilişkileri, flörtü, birlikte yaşamayı da bu kapsama alıyor."

‘KADIN VE ERKEĞİN EŞİT OLMASI DÜŞÜNÜLEMEZ’

İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin görüşlerin paylaşıldığı bölümde, "Kadın ve erkeğin toplumsal rollerinin eşitlenmesi mümkün değildir" ifadelerine yer veren mektup şöyle devam etti:

“Kadın ve erkeğin hiçbir şekilde eşit olması düşünülemez. Kadın ve erkek arasında fıtrattan doğan ruhi ve bedeni özellikler adeta yok sayılıyor. İstanbul Sözleşmesi'nin kadın ve erkek rollerinin eşitliği safsatası aile kurumuna zarar veriyor. Tartışılmasını bile uygun görmediğimiz cinsel eşitlik kavramıyla ilgili söylemlerin ahlaksızlığın yaygınlaşmasına, gayrimeşru çocuk ve melezleşen bir neslin artışına ve netice olarak da toplumun ahlaki yapısının bozulmasına, yozlaşmasına ve kesinlikle telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu sözleşme ile üzerine titrediğimiz aile kurumu büyük bir yara alacak, Avrupai tarz aile yaşantısı oluşturulmasına, aile değerlerimizin, bağlılıklarımızın yozlaşmasına neden olacaktır. Sözleşmede yer alan kavramlar İslam dinine aykırıdır. Özellikle farklı cinsel tercihleri akla getiren kavramların düzenleme ile korunmaya çalışıldığı bir sözleşmedir. Müslümanlar açısından kabul edilmesi tartışma konusu bile olamayacak maddeler içeren bu sözleşmenin derhal iptal edilmesi gerekir. Kadın cinayetlerinin artmasında bu sözleşmenin payı büyüktür. Bu kanunu gözetenler ve koruyanlar bilmelidir ki, İstanbul Sözleşmesi erkeklere zulmeden bir sözleşmedir. Erkeğe zulmederek kadının korunamayacağı da bilinmelidir. Kadına yönelik şiddetin tamamen durdurulabilmesi için özellikle üniversiteler tarafından bilimsel çalışmalar yapılmalı, bu konu da toplum aydınlatılması ve toplumumuzun özüne ve ruhuna uygun yasalar çıkarılmalıdır. “

‘PEK ÇOK DİYANET PERSONELİ MAĞDUR

“Sürgün edilen, ihraç edilen, disiplin cezası verilen, mobing ve keyfi uygulamalarla moral ve motivasyonu bozularak görev yapması engellenen pek çok diyanet personeli mağdur durumdadır” ifadelerine de yer verilen mektuptaki diğer talepler ise şu şekilde sıralandı:

DİSİPLİN AFFI İSTİYORUZ: Çeşitli nedenlere bağlı olarak haksız bir şekilde disiplin soruşturması geçirerek mağdur edilen din görevlileri ve müftülerimiz var. Haksız ve hukuksuz bir şekilde mağdur edilen bir müftü, öncelikle maiyetinde çalışanlara moral ve motivasyon kazandıramaz. Herhangi bir terör örgütüyle ilişkisi bulunmayın din görevlilerine disiplin affı getirilmesini istiyoruz.

SÖZLEŞMELİ DİN GÖREVLİLERİ KADROYA ALINSIN: Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 40 bine yakın sözleşmeli personel çalışıyor. Bunlar, 4-A statüde kadrolu çalışanlarla aynı hizmeti veriyor. Aynı çileyi çekiyor, ancak özlük ve mali hakları aynı değil. Sırf sözleşmeli oldukları için çeşitli adaletsizlikle karşı karşıya kalabiliyorlar. Haklarını aramaya kalktıkları zaman “bütün şartları kabul ettiniz" deniyor. Diyanet teşkilatında çalışan sözleşmelilerin öncelikli olarak kadroya geçirilmeleri gerekiyor. Bu mümkün değilse, kadrolular gibi aynı haklara sahip olabilmeleri için özlük ve mali haklarında düzenleme yapılarak mağduriyetleri giderilmelidir.

‘EV KADINLARI EMEKLİ OLSUN’: Ev kadınlığı meslek olmamasına rağmen ağır işlerden biridir. Çalışmayan kadınlarımız da gelecek korkusu var! Ülkemizde ise milyonlarca kadın çalışmıyor. Ev kadınlarının emekli olabilmesi için TBMM'ye sunulan teklifi destekliyoruz.

VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DİYANETE BAĞLANSIN: Sosyal ve kültürel mirasın korunmasında önemli bir görev üstlenmiş olan vakıflar, aynı zaman da inanç kültürünün yaşatılmasında ve İslâm medeniyetinin unutturulmadan yaşatılmasında çok önemli bir misyona sahiptir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Bu düşünce çerçevesinde söz konusu hizmetin partiniz tarafından değerlendirilerek Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanması hususunda çalışma yapmasını talep ediyoruz.