Ergin'den Başbuğ'a yanıt: AB istedi, CHP de kabul etti

Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan ve İlker Başbuğ'un sorumlular hakkında FETÖ iması yaptığı yasa hakkında açıklama yaptı. Ergin, yasanın Avrupa Birliği müktesebatı gereği yapıldığını, Abdullah Gül'ün de bu şekilde onadığını ve hiçbir partinin buna itiraz etmediğini savundu.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, askerlerin askerlik göreviyle ilgili olmayan fiillerinden dolayı sivil mahkemelerde yargılanmalarının önünü açan yasa hakkında açıklama yaptı. Açıklama yapma gerekçesini "2009 yılında yapılan yasa çalışmaları hakkındaki tartışmalarda ismimin zikredilmesi nedeniyle" diyerek açıklayan Ergin, yasanın hazırlanma sürecini aktardı.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili yaptığı açıklamada, söz konusu kanunun TSK ile ilgili olduğunu ve kimseye haber verilmeden geçirildiğini söylemişti. Kanunu hazırlayanların 'FETÖ'yle ilişkisinin araştırılmasını' isteyen Başbuğ'a, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tepki göstermiş ve tüm AK Partili milletvekillerini Başbuğ hakkında suç duyurusu yapmaya davet etmişti. AK Partili 6 milletvekili de Erdoğan'ın çağrısına uyarak, Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

'TALEP AVRUPA'DAN GELDİ'

Başbuğ'un işaret ettiği dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Avrupa Toplulukları Komisyonu’nun 26 Şubat 2008 günü Türkiye'den iki talepte bulunduğunu söyledi. Katılım Ortaklığı Belgesi’nde Türkiye’den üç talepte bulunulduğunu vurgulayan Ergin, bunları şöyle sıraladı: "Ordu üzerindeki sivil kontrolün AB üye ülkelerindeki uygulamalarla uyumlu hale getirilmesine devam edilmesi. Ordunun siyasi konulara müdahale etmemesinin, sivil idarenin ulusal güvenlik stratejisinin oluşturulması ve uygulanması da dahil olmak üzere güvenlikle ilgili mevzularda denetim işlevlerini tam olarak kullanmasının sağlanması. Askeri mahkemelerin yargı yetkisinin askeri personelin askeri görevleriyle sınırlandırılması..."

"Kısa vade ile kast edilen 1 ilâ 2 sene içinde düzenlemelerin Avrupa Birliği ile uyumlu hâle getirilmesidir" diyen Ergin, şöyle devam etti:

Hükümetin iradesi doğrultusunda, Avrupa Birliği'yle uyum süreci nedeniyle ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye’nin aleyhine sonuçlanan yargı kararları da göz önüne alınarak, 25 Haziran 2009 günü 5918 sayılı yasanın TBMM’de yapılan görüşmeleri sırasında, önerge ile;

-Sivillerin hiçbir koşulda askeri mahkemelerde yargılanmaması,

-Asker kişilerin sadece askerlik hizmetiyle ilgili fiillerinin askeri mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili maddeler tasarıya eklenmiştir.

Tasarı veya tekliflere genel kurul aşamasında önergeler yoluyla ekleme ve çıkarmalarda bulunmak Meclis çalışma usulünün bir parçası olup, Mecliste bulunan milletvekili ve siyasi parti gruplarınca sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Keza Genel Kurul’un sabahlara kadar yoğun bir şekilde çalışması da istisnai bir hal değildir. Söz konusu tasarı görüşmelerinin, 'bitimine kadar sürdürülmesi' siyasi parti gruplarının ittifakı ile alınmış, danışma kurulu kararı ile sağlanmıştır.

'HİÇBİR PARTİ ANAYASAYA AYKIRI BULMADI, CHP DE KABUL ETTİ'

Değişiklik önergesi genel kurula sunulmadan önce siyasi parti grupları ziyaret edilmiş, CHP dahil nöbetçi grup başkan vekilleri değişikliğe prensipte onay vermiş, hazırlanan metin genel kuruldan saatlerce önce gruplara verilmiş, mutabakat sağlanması üzerine akabinde imzalanarak başkanlık divanına sunulmuştur. Müzakereler sırasında yasa tasarısının 9. maddesinin tasarı metninden çıkarılması da bu mutabakat bağlamında, CHP grubunun talebi ve verdikleri önergenin kabulüyle gerçekleşmiştir.

Sağlanan mutabakat nedeniyle tasarının maddeleri üzerindeki görüşmelerde herhangi bir konuşma yapılmamış, herhangi bir tartışma yaşanmadan yasama faaliyeti tamamlanmıştır. Tüm bu süreç TBMM görüşme tutanakları ve tarafların basında yer alan beyanlarıyla da sabittir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu maddeler düzenlenirken, parti gruplarından da meclis bürokrasisinden de maddelerin anayasaya aykırı olduğuna dair hiçbir itiraz gelmemiştir.

Yasa, Cumhurbaşkanı’nın onamasıyla 8 Temmuz 2009 günü yürürlüğe girmiştir. Sayın Abdullah Gül de onama açıklamasında düzenlemenin Avrupa Birliği müktesebatı gereği yapıldığını belirtmiştir.

'YASAMA FAALİYETİMİZ KRİMİNALİZE EDİLEMEZ'

Bu husus, Avrupa Toplulukları Komisyonu’nun 2009 Yılı Türkiye İlerleme Raporu'nda 'Güvenlik Güçlerinin Sivil Denetimi' başlıklı bölümde bildirilen olumlu görüşüyle de teyit edilmiştir; Haziran 2009’da, TBMM, askeri personelin barış zamanında, askeri darbe teşebbüsü, milli güvenlikle ilgili suçlar ve organize suçlar da dâhil olmak üzere, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250’nci maddesine göre ağır ceza mahkemelerinin yargı yetkisindeki suçlardan, sivil mahkemelerce yargılanmasını öngören bir kanun çıkarmıştır. Bunun yanında, yeni kanun, askeri mahkemelerin barış zamanında sivilleri yargılayabilmesine yönelik kalan yetkilerini de kaldırmak suretiyle Türkiye’deki uygulamayı AB’dekiyle uyumlu hale getirmiştir.

Avrupa Toplulukları Komisyonu’nun gerek 26 Şubat 2008 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesi'ndeki Türkiye için belirlenmiş öncelikler ve yükümlülükler, gerek 2009 yılı Türkiye İlerleme Raporu'ndaki tespitler birlikte değerlendirildiğinde 5918 sayılı yasa çıkarılırken önergelerle yapılan ilavelerin ne için yapıldığı hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıktır.

Anayasa Mahkemesi, 20 Ocak 2010 günü, bu düzenlemenin bir kısmını iptal etmiştir. Takip eden süreçte, 12 Eylül 2010 referandumuyla anayasanın 145. maddesine aynı mahiyette bir düzenleme girmiş, TBMM’de nitelikli çoğunlukla kabul edilmiş ve referandumda da onaylanmıştır. Nihayetinde 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğinde disiplin mahkemeleri dışında askeri mahkemeler tamamen kaldırılmıştır.  Tüm bu çalışmalar iktidar partisinin, hükûmetin, meclis grubunun ortak iradesini yansıtan çalışmalardır. Bireysel inisiyatifle yapılabilecek şeyler değildir. Önerge, Genel Kurul’da, büyük bir çoğunlukla ve reddi yönünde oy kullanılmaksızın kabulü ile TBMM’nin iradesi haline gelmiştir. Nitekim bu düzenlemenin dayanağı olan ortak irade bugüne kadar süregelmiştir.

Parlamento, halkın iradesinin en geniş biçimde temsil edildiği mercidir. Parlamento çatısı altında (üstelik Avrupa Birliği ile yürütülen müzakere sürecinde ilerleme sağlamak maksadıyla) yapılan şeffaf bir yasama faaliyetinin kriminalize edilmek istenmesinin asla kabul edilemeyeceğini bildiririm.

(HABER MERKEZİ)