Aramıza sınır çizen açlık
Sarıyer Küçük Armutlu'da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin bahçesinden Helin Bölek'in evine çıkılıyor. Yani Grup Yorum için yapılan direniş evine. Bölek, ölüm orucunun 238. gününde. Her yerde fotoğraflar var Helin'in odasında. Aramıza sınır çizen açlığı onu başka yere götürmüş. Konuşmaya takati yok. Ziyaretler kısa tutuluyor. Yine de gözüm kapının eşiğinde. Hakkında konuşuyoruz, belki gelir.
İSTANBUL - Küçük Armutlu, İstanbul’un en güzel tepelerinden biri. Koca deniziyle İstanbul karşınızda. Dolu dolu nefes aldıran, her şeye rağmen hayat dedirten manzara. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin bahçesinden Helin Bölek’in evine çıkılıyor. Yani Grup Yorum için yapılan direniş evine. Mahallede olduğum gün Helin, ölüm orucunun 236. günündeydi. Siz bu haberi okurken 238 olacak. Odanın bir duvarına iki ölüm orucu eylemcisinin fotoğrafı asılmış: İbrahim Gökçek ve Helin Bölek.
Sonucu ağır ölüm orucunun talepleri ise bir o kadar basit: Grup Yorum’a uygulanan konser yasaklarının kaldırılması, İdil Kültür Merkezi’nin basılmaması, cezaevindeki Grup Yorum üyelerinin serbest bırakılması, haklarında açılan davaların düşürülmesi. Evde Helin'in refakatçisi, arkadaşı aynı zamanda hemşire olan Yurdagül Gümüş var. İşinden yıllar önce atılmış. Helin’le aynı dosyadan tutuklanmışlar. Berk Ercan isimli bir kişinin iddialarıyla Halkın Hukuk Bürosu üyesi 17 avukat, iki stajyer avukat ve 150 kişi uzun bir süredir cezaevinde. Helin Bölek, ölüm orucuna başladıktan sonra tahliye edildi.
Bir gün öncesinden konuştuğumuz Helin'in annesi Aygül Hanım, o gün Bakırköy’de yaptığı eylemde gözaltına alınmış. Aygül Hanım kızını yaşatmak için haftanın üç günü Bakırköy’de, bir günü de Çağlayan Adliyesi'nin önünde eylem yapıyor. Çoğu kez de gözaltına alınıyor. Rutini bu.
Grup Yorum'un ölüm orucunda kritik günler: Kızım ölmesin
Yurdagül Hanım'la, kısık sesle konuşuyoruz. Helin’in odasının kapısı açık. Var ama sanki bir o kadar da yok. Sese, kokuya, ışığa karşı oldukça fazla duyarlı hale gelmiş. Son günlerde bulantısı arttığı için yeterince sıvı da alamıyor.
Ara salonda üç kadın resmi var. Biri 1996’daki ölüm orucunda yaşamı sona eren Ayçe İdil. Diğer iki kadın 1992’de İstanbul’da yapılan operasyonda özel harekat timlerince öldürülen tiyatro oyuncuları Ayşe Gülen ve Ayşe Nil Ergen.
Her yerde fotoğraflar var. İçinde hep devlet sözü geçen evlerden. Direniş, bedel, özgürlük, zafer gibi sözcüklerin geçtiği evlerden. Ev sanki benim de evim ama bir o kadar da değil. Konuya bakışım darmadağınık. Helin odasında. Aramıza sınır çizen açlığı onu başka yere götürmüş. Sanki yok gibi demem o yüzden. Konuşmaya takati yok. Ziyaretler kısa tutuluyor. O yüzden ısrar etmiyorum. Yine de gözüm kapının eşiğinde. Hakkında konuşuyoruz, belki gelir.
‘BİR DİRENÇ KOYMAK GEREKİYOR, AKSİ TAKDİRDE ROBOTA DÖNÜŞÜRÜZ’
Evde yemek pişirilmiyor. Helin etrafındaki insanların yemek yemesini istiyor. “Atıştırma gibi… Ayakta kalmak için yiyoruz” diyor Yurdagül Hanım.
Olabildiğince sessiz sohbetimiz ölüm orucu eylemine geliyor. Yöntem için doğru, yanlış diye düşünemediğimi ama içime sinmeyen tarafları olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Gazeteci gibi değil iki arkadaş gibi.
“İnsan kendi canına böyle eziyet verir mi? Bizi, biz yapan değerlerimiz var. Bu değerler elimizden alınıyorsa o zaman geriye ne kalır? Bireyselleşme duygusu o kadar yaygınlaştı ki… ‘Ben’i oluşturan şey kimliktir. Devrimci sol bir gelenektir. Yok edilmeye, gerici bir ülke oluşturulmaya çalışılıyor. Peki, biz değerlerimizi nasıl savunacağız? Ölüm orucunu sorgulayanlar bunu düşünsün. Bir direnç koymak gerekiyor. Aksi takdirde robota dönüşürüz. Grup Yorum’un bu ülkede işçinin, öğrencinin, yoksulun duygularını, düşüncesini ezgilere döken bir misyonu var. Bugün o türküler yasaklanıyor. Yani halkın duyguları yasaklanıyor” diye gerekçelerini anlatıyor Yurdagül Hanım.
Grup Yorum’un konser vereceği yerler mühürlendi. İnternet konserleri yasaklandı. Mahalle mahalle, meydan meydan yasaklara karşı konserlerini vermeye devam ettiler. Küçük Armutlu’da bir evin çatısında dahi konser verildi. Fotoğraf dün gibi aklımda.
Yurdagül hanım tanıklığını anlatıyor: “2019 sonlarına doğru Nurtepe, Çayan Mahallesi’nde halkın gittiği bir çay bahçesi vardı. Orada Grup Yorum’la ilgili bir etkinlik düzenlenecekti. Çay bahçesini darmaduman ettiler.”
'NEREYE KADAR DAYANABİLİR?
“Grup Yorum’u milyonlar biliyor… Çelişki de burada” diyor Yurdagül hanım.
Nereye kadar dayanabilir Helin?
Yurdagül Hanım'ın hemşire olmasından dolayı da bu soru.
“Adı ölüm orucu. Gideceği yer belli.” Soğukkanlı yanıtın devamında söylenenlere ise ne denebilir?
“Bunu bize söyletenler sessiz kalanlar. Elbetteki, arkadaşımızı omuzlarımızda taşımak istemiyoruz. O yaşamak istiyor, biz de yaşatmak istiyoruz ama bunun yolu herkesin sorumluğuna sahip çıkması.”
Bir kadın ziyaretçi geliyor oradayken. Kapının eşiğinden “Seni seviyorum” diyor Helin’e. Helin’den duyulan sadece sessizlik. Üşürmüş gibi bir his.
Evden çıkmaya yakın cezaevinde yapılan bilekliklerden birini aldım. “Bizi hatırla” dedi Yurdagül Hanım. Umarım, Grup Yorum konserinin kalabalığında elimde o bileklikle Helin’e el sallayacağım.
14 Şubat’ta yani yarın, saat 10:00’da, Çağlayan Adliyesi 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde aralarında İbrahim Gökçek’in de bulunduğu tutukluların davası görülecek. Buradan haberdar etmiş olalım.