Büyükada davası...'O zaman İbrahim Kalın'a da dava açılması gerekiyor'

İnsan hakları örgütlerinin temsilcisi 11 kişinin yargılandığı Büyükada Davasının 11. duruşması 19 Şubat’ta görülecek. Davada yargılanan ve aynı zamanda ceza hukukçusu olan Günal Kurşun kendisine yönelik suçlamayı şöyle anlatıyor. "Today's Zaman'da yazmış olmam suç delili sayılıyor. Aynı dönemde bugün Cumhurbaşkanı Sözcüsü olan İbrahim Kalın da yazıyordu. Bu mantıkla İbrahim Kalın'a da dava açmalı. Benim cep telefonumda 4 bin kişinin kaydı var. Bunlardan bir tanesinde ByLock çıktı. Bizi yargılayanların telefonlarını aynı analize tabi tutsak birden fazla çıkar..."

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL - Büyükada’da 5 Temmuz 2017'de düzenlenen bir atölye çalışması sırasında gözaltına alınan ve haklarında dava açılan 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davanın 11. duruşması 19 Şubat’ta görülecek. Duruşmada karar çıkabileceği tahmin ediliyor. 27 Kasım 2019’da, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıklamıştı.

Savcı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç için "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan, sanıklar Günal Kurşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran, Nejat Taştan ve Veli Acu için ise "Silahlı terör örgütlerine yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istedi. "Silahlı terör örgütlerine yardım etme" suçundan kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden diğer beş sanığın beraatleri talep edildi.

‘ÜÇ ÖRGÜTE YARDIM OLDUĞU KONUSUNDA MÜTALAA VERİLDİ’

Hak savunucularının avukatlarından Özlem Yılmaz, son celsede açıklanan mütalaayı hatırlatarak şunları söylüyor: “Sanıkların sivil toplum üzerindeki etkileri ve bu etkinin diğer derneklere yardım konusunda bir kanaat oluşturduğu söyleniliyor. Burdan da anlaşıldığı üzere, bu davada insan hakları savunuculuğu yargılanıyor.  Üç örgüte yardımın olduğu konusunda mütalaa verildi. Hem PKK (Kürdistan İşçi Partisi), hem DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi) hem FETÖ (Fethullahçı terör örgütü). Bu dosyadaki delillerin bir kısmı ByLock kullanıcısıyla görüşmekten ibaret. Aslına bakarsanız dosyada delil olarak sunulan hiçbir şey yok.”

Yılmaz, davanın hak savunucularına gözdağı verme amacını taşıdığını söylüyor. “Sıradan bir toplantıya katıldıkları için insanlar 14 gün gözaltında tutuldu. Bu, etkili de oldu. İlk bir yıl insanların toplantılarımıza gelmeye korktuklarını gözlemledik.”

‘GEZİ GİBİ DAVALARA SAHİP ÇIKACAK İNSANLARA GÖZDAĞI VERİLİYOR’

Tarık Beyhan.

Af Örgütü İstanbul Şubesi'nden Tarık Beyhan, sanıklar arasında yer alan ve dosya kapsamında bir süre tutuklu kalan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç’ın cep telefonunda ByLock olmadığının hem polis raporuyla hem bilirkişi raporlarıyla ispat edildiğini belirtiyor. Beyhan, “Buna rağmen hala telefonunda ByLock olduğu iddia ediliyor” diyor.

Beyhan, yine sanıklardan Taner Kılıç’ın telefonunda 42 saniyelik Fethullah Gülen videosu olduğu, bununla örgütle bağ iddiasının öne sürüldüğünü aktarıyor. "Video incelendi. Bilirkişi raporu videonun whatsapptan geldiğini raporladı. Kılıç, ‘Ben o videoyu indirmedim’ demişti ki bu arada indirse bile suç unsuru oluşturmuyor. Mahkeme, Taner'de çıkan 42 saniyelik videoyu incelemek sonucu değiştirmez demişti."

Beyhan, tek tek herkese alakasız suçlamalar yönetildiğini dile getiriyor. Büyükada davasını Gezi’den ayıran özelliği şu sözlerle anlatıyor: “Bu insanlar yıllardır insan hakları savunuculuğuna emek veren ve bu anlamda bilinen insanlar. Gezi davası, Gezi’ye katılan herkese verilmek istenen bir gözdağı. Büyükada davası ise özellikle Gezi davası gibi davalara sahip çıkacak, adil yargılanma hakkını koruyacak kişilere gözdağı vermek üzere yapılan bir yargılama.”

Günal Kurşun.

‘SAVCI, YARGILAMA SÜRECİNİ YAŞANMAMIŞ SAYIYOR’

Sanıklardan biri olan İnsan Hakları Gündemi Derneği Yönetim Kurulu üyesi aynı zamanda ceza hukukçusu Günal Kurşun, 5 Temmuz'da Büyükada'da yapılan operasyonda sekiz insan hakları savunucusuyla beraber gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Kurşun, 113 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Kurşun, hakkında yöneltilen üç suçlama olduğunu paylaşıyor. “Bunlardan biri cep telefonunda ByLock yüklü olduğu iddia edilen birisiyle altı kere konuşmuş olmam. İhraç edilmeden önce Adana, Çukurova Üniversitesi’nde ceza hukuku öğretim üyesi olarak görev yapıyordum. Rektörlüğün görevlendirmesiyle Adana’daki polis memurlarına ‘Kabahatlar Kanunu’nu’ anlatmak üzere görevlendirildim. Konuştuğum kişi Adana Eğitim Şube Müdürü. Ders günü ve saati için görüşmemiz oldu. Bütün bunları yargılama süresince kanıtladığımız halde hala esas hakkındaki mütalaada suç unsuru olarak tekrar ediliyor. Sayın savcı, yargılama sürecini hiç yaşanmamış sayıyor.”

‘İŞ ORTAĞIMLA YAPTIĞIM PARA ALIŞVERİŞİ SUÇ SAYILDI’

Kurşun,  kendisine yöneltilen bir diğer suçlamanın iş ortağı ile arasındaki para alışverişi olduğunu belirtiyor. “Ortağım Orhan Kemal Cengiz’le aynı büroyu paylaştığımız için büronun kirasını ona göndermem gerekiyor. Ayrıca Orhan bey eski dostum. Aramızda borç para alışverişi tabi ki de olur.”

Kurşun, Orhan Kemal Cengiz’in Zaman gazetesi davasında yargılandığına ve beraat ettiğine dikkat çekiyor. “Orhan bey, iyi bir insan hakları avukatıdır. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru uzmanıdır. Zaman Gazetesi’ne el koyulmasını Anayasa Mahkemesi’ne götüren avukattı. Bu yüzden cezalandırılmaya tabi tutuldu.”

‘AYNI DÖNEM İBRAHİM KALIN DA ZAMAN DA YAZIYORDU’

Kurşun’a yöneltilen bir diğer suçlama geçmişte Today's Zaman gazetesinde yazıyor olmak. Mahkeme, kendisine ödenen telif ücretlerini örgütle ilişkilendirerek, suç kabul etmiş.

Kurşun, iddiaya şu sözlerle yanıt veriyor: “Ben bir dönem Today's Zaman'da basın özgürlüğü çerçevesinde, telif sözleşmesi içerisinde köşe yazıları yazdım. Telif sözleşmesini de mahkemeye ibraz etmiştik. Yani eğer o gazetede yazı yazmak suçsa aynı dönem Cumhurbaşkanı sözcüsü sayın İbrahim Kalın da yazdı. Bu mantıkla kendisine de aynı davadan açılması gerekir. Üstelik ben hayatım boyunca İngilizce yazdım. İngilizce yayın yapan o dönemde iki gazete vardı. Ayrıca, ceza hukuku ve insan hakları politikalarına yönelik eleştirileri yayınlayabileceğimiz medya organı sayısı son derece sınırlıydı. İhracıma gerekçe olan bütün bunlardan ötürü Adana’da yargılandım ve beraat ettim. İhracın temeli kalmadı. Bu açıdan ikinci defa yargılanıyorum.”

Kurşun son olarak bütün elektronik cihazlarına, materyallere el konulduğunu, deyim yerindeyse didik didik edildiğini söylüyor. “Bir şey bulunamadı” diye ekliyor ve şöyle konuşuyor: “Örneğin benim cep telefonumda 4 bin kişinin kaydı var. Bunlardan bir tanesinde ByLock çıktı. Bizi yargılayanların telefonlarını aynı analize tabi tutsak birden fazla çıkar.”