Adalet Kaya: Savaş, toplumları yozlaştırıyor

Kadına yönelik şiddetin arttığına dikkat çeken Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, 8 Mart Dünya Kadın Günü’nü coşkuyla kutlamak istediklerini söyledi. Kaya, “Şiddetin arttığı zor bir dönemden geçiyoruz, dolayısıyla morale, birlikte olmaya ihtiyacımız var” dedi. Adalet Kaya "Bitmeyen savaşın olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Savaş sadece bulunduğu ortamı etkilemiyor. Cephenin gerisindeki kadına ve çocuğa yönelik şiddete de neden oluyor" diye konuştu.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - “Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde daire başkanıyken KHK ile işimden ihraç edildim” diyor Rosa Kadın Derneği Kurucu Başkanı Adalet Kaya. Aslında Kaya’nın işinden ihraç edildiğini bilmiyordum. Kaya ile Diyarbakır’da kutlanacak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü üzerine konuşmaktı buluşmamızın nedeni. Ayrıca Diyarbakır’da kadınlar 8 Mart’a hangi koşullarda hazırlanıyor, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik itirazların nedeni hakkında neler düşünüyor gibi sorularım da vardı.

Elbette kayyımların kadın politikalarını da konuşacaktık. Kaya, kayyım ve KHK marifetiyle ihraç edilmiş bir belediye çalışanı olunca, diğer başlıklardan önce 'Kayyım sistemi kadınları nasıl etkiledi?' sorusunu yanıtlıyor:

“Kayyım uygulaması en çok kadınları etkiledi diyebiliriz. Kadın olarak çalışıyorsunuz, üretiyorsunuz ve sırtınızı bir yere dayamadan hayatınızı idame etme iradeniz var. Sonra bütün bunların altına dinamit koyuyorlar. Her şey bir anda bir varmış bir yokmuş oluyor. Liseden mezun olduğum noktaya döndüm. Sanki hiç üniversite okumamışım, hiç çalışmamışım. 15 yıllık bir emeğim vardı ama annemin evine taşınmak durumunda kaldım. Beni, çerçevesini çizdikleri yaşamın içine sokmak istediler. Ve fiziksel olarak, bir süreliğine de olsa gerçekleşti bu."

'KAYYIM UYGULAMASI KADINLARI EVE HAPSETMEK İSTEDİ'

"Ama Mardin’de önce kadın çalışmaları içinde örgütlenmeye başladık sonra Diyarbakır’a geldim ve Rosa Kadın Derneği’nin Kurucu Başkanı oldum. Onların istediği şeyi yapmadım, eve kapanmadım yani. Ama herkes bu güce, iradeye, bilince sahip olmayabilir. Birçok kadın arkadaşımız ihraç edildikten sonra ev içinde yaşamaya başladılar. Bizim dernek olarak yapmaya çalıştığımız en önemli işlerden biri de onlarla görüşmek, onları alanlarda olmaya, iradelerini ortaya koyma konusunda güçlendirmeye çalışmak oldu. Kayyım uygulaması ve ihraçlar hem toplumdan hem kamusal alandan koparan bir müdahaleydi. Üstelik bu müdahale çalışan kadınların işten atılmasıyla da bitmedi. Belediyeler tarafından kadınlar için yaratılan alanlara da müdahale edildi. Kadın merkezlerini, kadın sığınma evlerini kapattılar ya da imamlar istihdam ederek dönüştürdüler. Dolayısıyla buralardan destek alan kadınlar da çok olumsuz bir şekilde etkilendiler. Biz Rosa Kadın Derneği’ni açtığımızda sosyal politikalar, farkındalık çalışması, eğitim ve benzeri çalışmalar yürütmeyi planlıyorduk. Ama şiddet gören kadınlardan bize o kadar çok başvuru oluyor ki… Ama şiddet gören kadınların hem can güvenliklerini hem de psikolojik olarak kendilerini iyi hissedebilecekleri alanları yok ettiler, onları yönlendirebileceğimiz belediyelere ait kurumlar yok.”

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADIN KAZANIMIDIR'

Zaman zaman İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesine yönelik haberler çıkıyor yerel medyada. Hükümet yetkilileri de Sözleşme’nin yeniden ele alınabileceğine dair söylemlerde bulunuyorlar. Oysa kadın kurumları İstanbul Sözleşmesi’ni bir kadın kazanımı olarak değerlendiriyorlar. Adalet Kaya da sözleşmenin kadınlar için bir kazanım olduğunu belirtiyor. Kaya, sözleşme ve sözleşmeye dair itirazlar hakkında şunları söyledi:

“İstanbul Sözleşmesi bu iktidar döneminde, 2011’de İstanbul’da hazırlandığı için bu ismi almıştır ve bu sözleşmeye çekincesiz ilk imzayı atan ülke de Türkiye’dir. İstanbul Sözleşmesi’nin üç temel başlığı var: Koruma, önleme ve cezai müeyyidelerin uygulanması. Aile içi şiddet gören kadınlarla ilgili, adli ve idari kurumlar İstanbul Sözleşmesi hükümlerine bağlı olarak hareket etmek zorundalar. Yani şiddet gören kadınlar kurumlara başvurduktan sonra koruma altına alınmak zorundadır. Ama ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi adli makamlar tarafından uygulanmıyor. Barıştırma, uzlaştırma, şiddet gören kadını ikna edip yeniden şiddet gördüğü eve gönderme yöntemlerine başvuruluyor. Son zamanlarda sözleşmeye ilk imzayı atmış olsa da hükümetten itiraz sesleri yükseliyor. Bu itirazlara gerekçe de aile kurumuna zarar verdiği gösteriliyor. Sözleşmeyi itibarsızlaştırmak için kampanyalar düzenleniyor. Aileyle ilgili söyleyecek şeylerimiz var ama öncelikle aileyi korumak sorumluluğu sadece kadının değildir. Şiddet konusunda tartışmasız kadının korunması, şiddeti uygulayan kişiye yönelik cezai müeyyidelerin işletilmesi gerekiyor. Ancak idari makamlar bunu yapmıyor ve adli makamlar da kadınlar öldürüldükten sonra bile İstanbul Sözleşmesi hükümlerine göre ceza uygulamasına gitmiyorlar. İstanbul Sözleşmesi pratikte uygulanmıyor ve bunun nedeni de hükümetin sözleşmeye yaklaşımıyla ilgilidir. İktidara sözleşmeye uygun yasal düzenlemeler yapması konusunda çağrıda bulunuyoruz. Ancak tam tersine, sözleşmeyi itibarsızlaştıracak söylemlerde bulunuyorlar. Bu da idari ve adli makamların sözleşmeye uygun davranmamasına neden oluyor.”

'KADINLAR HER YERDE'

Sözleşmeye itiraz edenlerin kadınlar için öngördükleri hayatın, çerçevesini erkeklerin belirlediği bir hayat olduğunu söyleyen Kaya, "Kadınların bu çerçevede, köleci bir hayat sürdürmelerini bekliyorlar” diyor. Kaya şöyle devam ediyor: “Kürt kadın hareketi olarak kayyım uygulaması sürecinde gördük, kadınları işlerinden atarak, kadınlar için yaratılan alanları yağmalayarak, kapatarak kadınları çerçevesini çizdikleri alana, eve çekilmesine neden oldular. Yoksullaştırma politikasıyla kadın yoksulluğunu pekiştiriyorlar. Bir çaresizliğin içine hapsediyorlar kadını. Onların istediği yaşam tarzı bu. Kadınlar, aile denilen hapishaneye mahkum edilemezler. Sözleşme bir kadın kazanımıdır. Kadına yönelik şiddete karşı bir kazanımdır. Her yerde her alanda varlığımızı ifade etmek istiyoruz. Bu nedenle ‘kadınlar her yerde’ diyoruz ve kazanımlarımızı korumak için mücadele etmeye devam edeceğiz.”

'SAVAŞ, TOPLUMU YOZLAŞTIRIYOR'

Kadına yönelik şiddette artış mı oldu yoksa şiddet hep aynı yoğunlukta vardı da daha mı görünür oldu? Hep sorulan ve cevabı merak edilen bu soruyla ilgili olarak Kaya, “Hem daha görünür oldu hem de arttı” diyerek karşılık veriyor.

Kadına yönelik şiddetin artışında birçok etkenin neden olduğunu belirten Kaya, bu nedenlerin başında savaşın geldiğine dikkat çekiyor. “Süregelen ve bitmeyen savaşın olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz” diyen Kaya, “Savaş sadece bulunduğu ortamı etkilemiyor. Cephenin gerisindeki kadına ve çocuğa yönelik şiddete de neden oluyor. Şiddet de bulaşıcı bir şeydir çünkü. Taciz, tecavüz, çocuğa dönük saldırıların savaştan kaynaklandığını biliyoruz. Çünkü savaş toplumları yozlaştırıyor” ifadelerini kullanıyor.

Ayrıca kadına yönelik şiddetin daha görünür olduğunu vurgulayan Kaya, “Çünkü kadınlar artık şiddetin ne olduğunu biliyor, tanımlayabiliyor ve buna maruz kalmak istemiyor. Kadınlar çerçevesi erkekler tarafından çizilmiş hayatın içinde kalmak istemiyor” diyor.

'8 MART’I ÇOŞKUYLA KUTLAMAK İSTİYORUZ'

Kaya’ya göre kadına yönelik şiddetin karşısında durmanın tek yolu örgütlenmek. Bunun için de kadınların örgütlenmeye kendilerinden başlaması gerektiğini söylüyor. Kadınların emek alanından uzaklaştırılmasına, kimi intihar süsü verilmiş cinayetlere, teşvik edilen fuhuş ve uyuşturucuya karşı mücadelenin örgütlenerek daha güçlü verileceğini söyleyen Kaya, 8 Mart’a bu şiarla hazırlandıklarını dile getirdi. “Direnişi örgütlüyor, özgürlüğe yürüyoruz” sloganıyla pazar günü İstasyon Meydanı’nda olacaklarını vurgulayan Kaya, “Referans aldığımız dünya kadın hareketlerini selamlayacağız. Bizde çok karşılık bulmamış olsa da kadın grevini selamlayacağız. 8 Mart bütün dünyada kutlanan bir gün. Dolayısıyla her yerde kutlanan bugünü bir şenlik havasında kutlamak istiyoruz. Şiddetin arttığı zor bir dönemden geçiyoruz, dolayısıyla morale, birlikte olmaya ihtiyacımız var. Bütün İstasyon Meydanı’nda gerçekleşecek mitinge davet ediyoruz” dedi.