Karantina günlerinde kaygılarla başetmek
Karantina süreci uzadıkça evlerinden çıkmayan kişilerin psikolojileri de hassas hale geliyor. Salgından önce kaygı bozukluğu, depresyon gibi sorunlar yaşayanlar için süreç daha zor geçiyor. Ancak sağlıklı olduğunu düşünenler de bu zor günlerden etkileniyor. Psikiyatrist Agah Aydın, ruh sağlığnı korumada siyasilere de görev düştüğünü söylüyor. Psikolog Mizgin Şimşek ise "Kendimize alternatif bir bakış açısı belirlemeliyiz. Evde yapacak çok çok şey var. Motivasyonumuzu artırırsak hayat eve gerçekten sığar” diyor.
DUVAR - Korona virüsü nedeniyle karantina süreci uzayınca günlerdir evlerde kalanların psikolojik sorunları da artmaya başladı. Daha önce depresyon tanısı konulan kişiler daha sık ilaç kullanmaya başladı. Çoğu kez birbirimizle telefonlardan konuştuğumuzda ruh halimizin iyi olmadığını, bu durumun daha ne kadar süreceği gibi pek çok konuyu konuşuyoruz.
Bu sorunlarla nasıl baş edileceğini konunun uzmanları anlatıyor...
'FELAKETİ TEK YERDE GÖRMEK GEREKİYOR'
Psikiyatrist Agah Aydın, salgın döneminde gerçeği görmemiz gerektiğinin altını çiziyor. Aydın, “Bu bir felaket” diyerek bu tür zamanlarda insanların kişilik çatışmalarının arttığını, bazı olayları daha yoğun hissettiğimizi söylüyor. Aydın şöyle devam ediyor: “Dışardaki şiddetin daha gerçek olduğu, yaşamı sarstığı anları birbirinden ayırmak gerekiyor. Bu çığlıkları anlamamız gerekiyor. Bu çığlıklar daha da artabilir. Burada birileri yanlış yaptığı için ya da önerilere uymadığı için insanlar bu sıkıntıları yaşıyormuş gibi sorunu sadece bireye indiremeyiz. Burada zaten büyük bir felaket var. Bu felaketi de tek yerde görmek ve buna göre önlem almak gerekiyor.”
Aydın, bu konuda siyasetçilerin üzerine de sorumluluklar düştüğünü söylüyor: “Burada uzlaşma olması gerekiyor. Muhalefet ve iktidarın birlikte hareket etmesi gerekiyor. Bu bir zorunluluk. Ekonomik sorunlar, yoksunluklar arttığında, sosyal felaketler arttığında, aileler parçalandığında ne üretecekler? Yaşanılanlar bunların ayak sesleri...”
'GERÇEĞE, GERÇEĞİ GÖREREK KATLANABİLİRİZ'
Daha önce kaygı bozukluğu gibi tanı konulan kişiler bu süreci çok daha yoğun yaşıyor. Aydın bu durum için de şunları söylüyor: “Kişilerin bireysel olarak kendi çatışmalarından, kendi ruh sağlıklarından dolayı yaşadığı sorunlarla, yaşadığımız felaketin büyüklüğünden dolayı hemen hemen hepimizin maruz kaldığı sıkıntı ve kaygılar daha fazla. Hepimiz etkileniyoruz. Kaygı bozukluğu olan kişilerin salgından önce tedavi olması gerekiyordu. Şu anda da tedavi olmaları gerekiyor. Ama bu grubu çıkardığımızda diğer insanların kaygısı yok mu, diğer insanların sıkıntısı yok mu diye kendimize sormamız gerekiyor. Burada gerçek bir felaketle karşı karşıyayız. Bu bir hastalık değil, sosyo-ekonomik bir felaketle karşı karşıyayız. Gerçeğe de gerçeği görerek katlanabiliriz. Bunu bir hastalığı indirgeyemeyiz.”
Aydın son olarak bir uyarıda da bulunuyor: “Bu süreci iyi yönetmek o kadar da zor değil. Ama televizyonlarda konuyla alakasız, ne söylediğini bilmeyen, süreci ön göremeyen, daha önce böyle bir deneyimi olmayan, herhangi bir konuda kitap yazmış, kendisini uzman diye tanımlamış, sırf medyada reytingi olan insanları konuşturduğumuzda her gün yeni bir can yakıcı olayla da karşılaşıyoruz. Yoksa toplumu bilgilendirmek ve yönlendirmek o kadar zor bir şey olmasa gerek.”
'DİRENÇLİ HASTALAR UZMANLARLA GÖRÜŞMEYE DEVAM ETMELİ'
Bu süreçte insanlar online olarak psikologlardan destek almaya çalışıyor. Destek alan insan sayısı diğer günlere göre artış gösterirken psikologlar kaygı durumunun bu artışta etkili olduğunu söylüyor.
Psikolog Mizgin Şimşek, 'dirençli hastalar' ve 'diğer hastalar ' kavramını kullanıyor. Şimşek, 'dirençli hastalar' için şunları söylüyor: “Dirençli hastalar bu belirsizliğe karşı 'hepimiz ölmeyecek miyiz ama ben bu şekilde ölmek istemiyorum' diyor. 'Çocuklarım bundan ölmesin' diyor. Sürekli 'ama' diye bir direnç gösteriyorlar. Bunların sürekli online terapi almaları gerekiyor. Yani daha önce tanı alan hastalar bir uzmanla kesinlikle görüşmeli.”
Şimşek 'dirençli olmayan hastalar' için de şunları söylüyor: “Bunlar için de bu dönemin geçici olacağını anlatmak gerek. Buna inanmamız lazım. Kendimize alternatif bakış açısı belirleyelim demek gerek. Odak noktasının farklı şekilde olması lazım. Bunun bize getireceği olumsuz noktalar bizim takıntımızı artırır. Ev içerisinde yapacağımız şeyleri artırmak lazım. Evde yapacak çok çok şey var. Kitap okuyun, puzzle yapın, bahçede bitkilerle uğraşın. Tabii 'İçimden gelmiyor' diye bir ruh hali de var. Eğer bu motivasyonu artırırsak hayat eve gerçekten sığar.”
'A, B, C PLANLARI BULMALIYIZ'
Sosyalleşememek.... İnsanların birbiriyle görüşmemesi de sorun yaratan başka bir kısım. Şimşek bu durumdan dolayı kaygı yaşayanlara şu uyarılarda bulunuyor: “Bu sorunu farklı şekillerde çözmemiz gerekiyor. Görüntülü konuşmalar, telefonla konuşmalar... Son olarak bu işin fiziksel izolasyon kısmı kalıyor. Bunun için de ruhen yan yana olduğumuzu görmemiz gerek. Elimizin altında birçok olanak var. Online görüşmeler, telefonlar. Bilgi yarışmaları, yeni tarifler, hobiler edinmek gibi birçok müsait alanımız var. Eskiden insanlar veba durumunda bunu nasıl atlatabildiler? Biz bunlardan daha avantajlıyız. Biraz daha motivasyonu yüksek tutmalı, alternatif a, b, c planları bulmalıyız. Olumsuz bilgilerden uzak durmalıyız. Hep bizi kaygılandıran şeyleri düşünürsek çaresizlik devreye girebilir. İşte bu yüzden odak noktamızı değiştirmeliyiz”