‘Çocuklarımızı turizm sektörü için feda ediyorlar’

Lise ve üniversiteye giriş sınav tarihlerinin değiştirilmesine öğrenciler ve veliler tepki gösteriyor. Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Başkanı İlknur Kaya Bahadır, velilerin “Turizm sektörü için çocuklarımız feda ediliyor’ düşüncesi içinde olduğunu söyledi. Sınav günleri yaşanacak kalabalık nedeniyle ortaya çıkacak bulaş riskine dikkat çeken Bahadır, “O güne dair sadece çocukları sınava götürenlerin sokağa çıkması yönünde bir karar alınabilir. Sınav giriş belgesini gösterebileceklerin dışındakilere sokağa çıkma yasağı ilan edilebilir. Böylece bulaş riski en aza indirilebilir” önerisi getirdi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Korona virüsü salgınında vaka ve ölüm sayısının düşmesi üzerine ‘normalleşme adımlarını’ açıklayan hükümet, Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) ve Liselere Geçiş Sınavı’nın (LGS) haziran ayında yapılmasını kararlaştırdı. Daha önce temmuz olarak duyurulan YKS sınavının yeniden haziran ayına çekilmesine öğrenciler ve veliler tepki gösterdi. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 1 Haziran’da okulların açılabileceğine dönük açıklaması da bir başka tartışmayı beraberinde getirdi.

Öğrencilerin ve velilerin uzaktan eğitim sürecinde yaşadıkları sorunları anlatan Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Başkanı İlknur Kaya Bahadır, 1 Haziran’da okulların açılması kararının alınması halinde çok sayıda velinin çocuğunu okula göndermeyi düşünmediğini söyledi. Haziran ayında normalleşmenin olacağına velilerin inanmadığını belirten Bahadır, “Konuştuğumuz bütün veliler, ‘Çocuklarımızı turizm sektörü için feda ediyorlar’ diyor” ifadelerini kullandı ve sorularımıza şu yanıtları verdi:

‘İLK VAKADAN SONRA VELİLER ARASINDA BÜYÜK BİR KAYGI OLUŞTU’

Korona virüsü salgını nedeniyle çocuklar eğitimlerine uzaktan devam ediyor. Bu süreç velileri nasıl etkiledi?

Türkiye’de ilk vaka açıklandıktan sonra veliler arasında büyük bir kaygı oluştu. Veliler “Çocuklarımızı okula göndermeyeceğiz” derken Bakanlık iyi bir hamleyle okulları iki hafta tatil etti. Bu sürecin iki hafta sürmeyeceğini bekliyorduk. Okulların kapanmasıyla ailelerde, ‘çocuklarımıza hastalık bulaşmayacak’ rahatlaması sağlandı. Ama aynı zamanda aileler çalışmaya devam etti ve çocuklar evde yalnız kaldığı için bu kez, ‘bu sorunu nasıl çözeceğiz’ kaygısı başladı. Aileler çocuklarını büyüklerin yanına göndererek sorunu çözme yoluna gittiler. Öte yandan elli günlük süreçte aile fertleri arasında çok ciddi iş kaybı da yaşandı. Özellikle özel okullarda çocuklarını okutan aileler açısından sorun oldu. Şubat ayı özel okulların erken kayıt dönemidir. Erken kayıt dönemlerini mayısa kadar uzattılar. Ama ailelerin önünü görememesi, ekonomik kriz, işsizlik kaygıları nedeniyle özel okullara çocuklarını kaydettirme konusunda çekinceleri oldu.

Veli-Der Başkanı İlknur Kaya Bahadır

‘UZAKTAN EĞİTİM, EŞİTSİZLİĞİ ÇOK DAHA GÖRÜNÜR KILDI’

Salgınla birlikte öğrenciler okul sıralarındaki eğitimlerinden koparak, evlerindeki bilgisayarlardan, televizyondan dersleri takip etmeye başladı. Uzaktan eğitim süreci çocukları nasıl etkiledi?

Uzaktan eğitim eşitsizliği çok daha görünür kıldı. İnternetten bu dersleri takip etme imkânı olmayan çocuklar olanaklardan yararlanamadı. Uzaktan eğitime ulaşabilen çocuklarda ise ailelerden bazıları dedi ki, ‘Üç tane çocuğum var ama üç çocuğuma birden bilgisayar sağlayabilecek olanağım yok’. Çocukların yaş gruplarına göre tepkileri de farklı oldu. İlkokul seviyesindeki çocuklar genellikle aileleriyle eğlenerek, teneffüse çıkıyor gibi ara vererek güzel değerlendirdiler. Ama biraz daha yaşı büyük olanlarda evde kalmaktan da kaynaklı bilgisayarı yoğun kullanınca ilgi alanları daha farklı konulara yönelmeye başladı. Okulların eşitsizliği ve okullar arasındaki farklılıklar bu süreçte daha da açığa çıktı. Bir grup, ‘bu anlatılan içerikler çok saçma biz bunları dinlemiyoruz’ dedi ve dersleri takip etmedi.

‘BAZI VELİLER ÖZEL OKULLARDAN ÜCRETLERİNİ GERİ TALEP ETTİLER’

İnternete ulaşım olanağı olan çocuklar için öğretmenler çeşitli uygulamalar üzerinden canlı yayınlar yaptılar. Bu uygulamayı kullanan öğretmen arkadaşlarımızla konuştuk. Diyelim ki benim 40 kişilik bir sınıfım var 20 kişi bu derslere katılıyor. Öğrencilerin yüzde yüzüyle buluşma sağlanamadı. Kriz başlar başlamaz da özel okullar öğretmenleriyle uzaktan eğitim açığını kapatmaya çalıştılar. Bu süreçte çocuklar okullara gitmediği için bazı veliler özel okullardan ücretlerini geri talep ettiler. Hizmete devam ediyoruz diyerek özel okullar bu uygulamalar üzerinden günlük rutin derslerini yapmaya çalıştılar.

‘VELİLERE BİREBİR DESTEK ÇOK FAZLA OLUNMADI’

Veliler bu süreçte size ne tür kaygılar aktardılar? Velilere pandemide destek olundu mu?

Velilere birebir destek çok fazla olmadı. Öğretmenler aracılığıyla velilerle konuşulması sağlandı. Çevremde gördüğüm öğretmenler günlük olarak öğrencilerini aradılar ve velilerle temas kurdular. Bu sürece velileri hazırlamaya çalıştılar ama şöyle bir durum var. Velilerin çalışma koşulları ortadan kalkmadığı için hayat devam etti. Çalışmaya devam eden veliler çocuklarının yanında olamadılar. Örneğin bir veli, ‘İki tane yeğenim var. Anneleri yok. Babaları çalışmak zorunda. Ben halası olarak onları takip etmek durumundayım ama aynı yerde değiliz. Bu çocukları sınava kim götürecek?’ diye bize yazdı. Bu dönemde şu yapılsa iyi olurdu diyemem ama öğretmenlere çok büyük sorumluluk düştü. Öğretmenlerin çocukları araması çok olumlu etki yarattı. Çocuklar hem kendilerini önemli hem de sorumluluklarını hissettiler. Bu anlamda öğretmenlerimize teşekkür etmek istiyorum.

‘OKULLARIN KAPALI KALMASI ÇOK DOĞRU’

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ilk yaptığı açıklamada 1 Haziran’da okulların açılabileceği mesajını vermiş sonrasında da bunu kastetmediğini ifade etmişti. Okulların açılmasını veliler nasıl değerlendiriyorlar?

Bütün veliler için önemli olan öncelikle çocuklarının sağlığı. Saçının teline zarar gelse rüyalarımıza giriyor. Bu salgın döneminde kaygımızı yükselten bu oldu. Okulların açılması kararında Bilim Kurulunun söyledikleri yönünde hareket edilmesi kıymetli. Bu süreçte okulların kapalı kalması çok doğru. Fakat sürekli tarih veriliyor. Yöneticiler tarih vermesinler. Siz bir takvim belirlediğinizde ister istemez çocuklar ona motive oluyorlar. Bakanlık, ‘Çocuklarımızın hayatı ve sağlığı bizim için her şeyden daha değerli bu yüzden de Bilim Kurulunun önerdiği şekilde hareket etmeye devam edeceğiz. Çocuklarımızın sağlığını korumak için okullar gerektiği kadar kapalı tutulacaktır’ demeliydi. Bunu yapsalardı insanlar rahatlarlardı. Sürekli bir tarih üzerinden konuşmak insanları bunalttı.

‘1 HAZİRAN’DA AÇILSAYDI KİMSE ÇOCUĞUNU OKULA GÖNDERMEYECEKTİ’

‘1 Haziran’da açılabilir’ açıklaması çok ciddi tartışma yarattı. Zaten 1 Haziran’da açılsaydı kimse çocuğunu okula göndermeyecekti. Çünkü hala yeni vakalar ortaya çıkıyor. Okullarda çocuklar için hijyenik koşulların yaratılmasıyla ilgili kaygılar var. Zaten 31 Mayıs’ta okullarda eğitim belli oranda tamamlanır. Çocuklarımız kendini buna şartlamıştır. Haziranda sıcaklar başlar ve sosyal faaliyetlerle süreç geçirilir. Aileler, ’15 gün için, bir ay için çocukları okula göndermeye gerek yok. Zaten kaybedeceklerini kaybettiler’ diyordu. Aileler bu süreç uzayınca kendilerince bir sistem kurdular. Okullar açıldığı takdirde çocukları okula kim götürecek? Büyükanneler büyükbabalar evden dışarıya çıkamıyor, velilerin çoğu da çalışıyor. Çocuklar eve virüsü taşırsa diye de pek çok kaygı var. Bu yüzden okullar açılsa bile birçok veli çocuklarını okula göndermeyecek.

‘ÇOCUKLARIMIZI TURİZM SEKTÖRÜ İÇİN FEDA EDİYORLAR’

Sınav tarihleriyle de ilgili hem öğrencilerin hem de velilerin itirazları oldu. Daha önce temmuz ayında yapılacağı duyurulan YKS haziran ayına çekildi. Sınavların haziranda yapılmasına veliler ne diyor?

Veliler hem YKS hem de LGS için sıkıntılılar. LGS’ye girecek 8’inci sınıf öğrencilerinin velileri şöyle bir şey söylüyorlar. ‘Sınav 21 Haziran’a alındı. İlk önce bizim çocuklarımızı sokağa çıkaracaklar. Bizim çocuklarımızı deneme tahtası yaptılar.’ Haziranda salgınla ilgili normalleşme olacağına kimse inanmıyor. Velilerde, ‘Turizm Bakanı’nın baskısıyla turizm sektörü için bizim çocuklarımız feda ediliyor’ düşüncesi çok yaygın. Konuştuğumuz bütün veliler, ‘Çocuklarımızı turizm sektörü için feda ediyorlar’ diyor. Sınav tarihlerinin çok sık değişmesi çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Hedef var ve çocuklar o hedefe göre planlama yapıyor. Sen bir anda aldığın kararla o planı altüst ediyorsun. Hadi yeni baştan bir program yapılmaya çalışılıyor. Bunlar çocukların motivasyonunu bozan şeyler oldu. Herkes kaygılı bir şekilde sınavı bekliyor.

‘SOKAĞA ÇIKMA SORUN YARATACAK’

Eğitim Sen Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, LGS sınavı için 8 milyona yakın kişinin sokakta olacağını ve bunun ciddi bir risk ortaya çıkaracağını söyledi. Öte yandan kurumlar ise sınavlar için gereken hijyen önlemlerinin alınacağını ifade ediyor.

Sınavda sosyal mesafe açısından gerekli önlemler açısından sorunlar olacağını düşünmüyorum ama bu hareketliliğin, sokağa çıkmanın sorun yaşatacağını düşünüyorum. Okullarda dezenfektan önlemleri tam anlamıyla alınırsa çocuklarda bir bulaş yaşanmayabilir. Görevlilere de muhakkak maske ve eldiven dağıtılacaktır. Burada sıkıntı ailelerin ve çocukların sokağa çıkması. Herkesin özel aracı yok ve herkes çocuklarını özel araçla sınava götüremeyecek. Bahçe kapıları önünde ciddi yığılmalar olacak ve sosyal mesafe kurallarını burada uygulamak çok mümkün olmayacak. Kaygılarımız çocuklarımız okul bahçesine girdiği andan itibaren yaşanacaklara dair değil. O okul bahçesine gidene kadarki sürece dair kaygılıyız. Öte yandan veliler çocuklarını sınav süresince beklemek de zorundalar. Çocukları bekleyebileceği yerlerde de velilerin bekleme şansı olmayacak. O güne dair sadece çocukları sınava götürenlerin sokağa çıkması yönünde bir karar alınabilir. Sınav giriş belgesini gösterebileceklerin dışındakilere sokağa çıkma yasağı ilan edilebilir. Böylece bulaş riski en aza indirilebilir.