Şüpheli çocuk ölümleri nasıl önlenir?
Rabia Naz Vatan’ın ölümünü araştırmak için kurulan TBMM Araştırma Komisyonu, şüpheli çocuk ölümlerini önlemek için yapılması gerekenleri taslak raporunda sıraladı. Topluma, aileye, medyaya sorumluluk düştüğü belirtilen raporda, “Kızını dövemeyen dizini döver”, “Dayak cennetten çıkmadır” gibi şiddeti meşrulaştıran ifadelerin kullanılmaması gerektiği vurgulandı. Kurumlar arasında iş birliği olmadığı takdirde ortaya çıkabilecek olumsuz durumları belirten komisyon, hastaneler arasında veri tabanının olmamasını sorun olarak nitelendirdi.
ANKARA - Giresun’un Eynesil ilçesinde yaşamını yitiren Rabia Naz Vatan başta olmak üzere benzer çocuk ölümlerinin araştırılması için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu çalışmalarında sona geldi ve taslak rapor hazırladı. Meclis’te grubu bulunan 5 partinin önergesiyle kurulan komisyonun hazırladığı taslak raporda şüpheli çocuk ölümlerinin önlenmesi için atılması gereken adımlara dikkat çekildi.
Toplumun ve ailelerin bilinçlendirilmesi gerektiğini ifade eden komisyona göre “Kızını dövemeyen dizini döver”, “Dayak cennetten çıkmadır”, “Öğretmenin vurduğu yerde gül biter”, “Eti senin, kemiği benim” gibi toplumda şiddeti meşrulaştıran söylemlerin kullanılmaması gerekiyor. Terk edilmiş metruk binaların yıkımlarının sağlanması gerektiği, mahalle aralarında devam eden ya da yapımına uzun süre ara verilen inşaat alanlarının etrafının kapatılarak çocukların bu tür yerlere girmemeleri için gerekli fiziki tedbirlerin alınması gerektiği önerileri de taslak raporda yer aldı.
ŞÜPHELİ ÇOCUK ÖLÜMLERİNİ ÖNLEMEK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Toplumun büyük kesiminin tepkisini çeken şüpheli çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi için komisyonun önerileri arasında ilk sırada “Toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi” başlığı yer aldı. Aile eğitimleriyle konunun öneminin ebeveynlere aktarılması gerektiğini ifade eden komisyon, uzman görüşü doğrultusunda riskli olarak nitelendirilen ailelerin izlenmesini, gerekirse çocukların ailelerden alınması gerektiğini ifade etti.
Komisyona göre çocuk ölümlerine karşı ilgili tüm kamu kurumları arasındaki işbirliğinin arttırılması, gelişmiş bir çocuk koruma modelinin geliştirilmesi, sahada çalışan uzmanların sürekli ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde eğitilmesi de gerekiyor. Çocuk ölümlerinde çalışan ekipte çocuk hekimi, çocuk psikologu, hemşire, sosyal hizmet uzmanı, ilgili diğer hekimler ve ilgili adli bilimler uzmanının da bulunması gerektiği yine komisyon tarafından vurgulandı.
‘DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR’ İFADESİNİ KULLANMAYIN’
Toplumda şiddetin onaylanmamasının önemli olduğunu vurgulayan komisyon, "Toplumun ve özellikle de gençlerin rol model olarak algıladıkları kişilerin şiddete karşı duruşlarıyla olumlu bir model olmaları, medyada şiddeti onaylayan mesajların verilmemesi, okullarda her tür şiddetin yanlış olduğunun öğretilmesi ve gençlerin şiddete başvurmadan sorunlarını çözebilme becerilerinin arttırılmasına yönelik programlar uygulanması bu açıdan faydalı olabilecek çözümler içerisindedir” dedi.
“Kızını dövemeyen dizini döver”, “Dayak cennetten çıkmadır”, “Öğretmenin vurduğu yerde gül biter”, “Eti senin, kemiği benim” gibi ifadelerin toplumda şiddeti meşrulaştıran söylemler olduğunu, bu ifadelerin kullanımından kaçınılması gerektiğini belirten raporda, “Şiddet kültürünün değişmesi, çocukların birer birey olduklarının, en az yetişkinler kadar saygıyı hak ettiklerinin ve disipline etmenin fiziksel şiddete başvurmadan mümkün olabildiğinin topluma uygun vasıtalarla aktarılması gerekmektedir” denildi.
RİSKLİ AİLELERİ BELİRLEME SÜRECİNE DAİR UYARILAR
Komisyona göre okullar, sosyal hizmet kurumları, sağlık kurum ve kuruluşları tarafından riskli görülen ailelerin hızlıca değerlendirilmesi, takip edilmesi, gerekli ailelere danışmanlık ve sağlık tedbiri verilmesi, daha riskli durumlarda ise çocukların kurumlara alınması gibi adımlar çocuğu koruma açısından oldukça önemli.
Riskli aileleri belirleme ve müdahale etme sürecinde dikkat edilmesi gereken adımların olduğunu da vurgulayan komisyon uyarılarını ise şu şekilde sıraladı: “Aileden iyi bilgi almak, olayın hikâyesindeki çelişkileri görebilmek, empatik ve aynı anda şüpheci olabilmek, ailenin zorluklarını fark edebilmek, varsa destek kaynaklarını devreye sokabilmek, ailenin duygularını anlamak ve sürece onları da dâhil etmek, aileyi iyi bilgilendirmek, mümkünse aileye kolay ulaşabilecekleri bir iletişim bilgisi vermek.”
‘KURUMLAR ARASI İŞ BİRLİĞİ SAĞLANMADIĞINDA ÇOCUĞU KORUMAK ZORLAŞIYOR’
Türkiye’de çocukların korunmasına ilişkin sorumluluk sahibi çok sayıda kurum ve kuruluş olduğunu belirten komisyon, “Kurumlar arasında işbirliği sağlanamadığında çocuğun bir kurumda başlayan süreci diğerinde devam etmediğinde aileyi ve çocuğu takip etmek, desteklemek, korumak oldukça zorlaşmaktadır” dedi. Kurumlar arasında işbirliği olmadığı takdirde ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar şu örnek üzerinden anlatıldı:
"Hastaneye başvuran bir çocuğun tıbbi bir sorunu olmadığı, çocuğun bakım vereninin yapay bozukluğu açısından risk altında olduğu tespit edildiğinde ailenin o hastaneden taburcu olup istismarı başka hastanede sürdürmesini önlemek, çocuğun güvenliğini sağlamak, aileyi takip etmek, gerekli rehabilitasyon hizmetlerinin sunabilmek, bu süreçte çocuğun sağlıklı yaşama ve eğitim alma gibi temel haklarından mahrum kalmasını önlemek açısından yukarıdaki kurumların hepsine rol düşmektedir. Bu roller de ancak eşgüdümlü çalışmayla gerçekleştirilebilir."
HASTANELER ARASI VERİTABANI OLMAMASI SORUN
Risk altındaki çocukların ve riskli ailelerin belirlenmesinin ardından çocuk koruma süreci ortaya çıkıyor. Hangi koruma modeli seçilirse seçilsin kurumlar arası işbirliğinin, ailelerle çalışmanın, bir çocukta istismar fark edildiğinde ailedeki diğer çocukların da değerlendirilmesinin önemli olduğunu belirten komisyon, bu alanda yaşanan sorunları sıraladı. Adli bildirim süreçleriyle ilgili zorlukların, sosyal hizmetlerle ilgili güçlüklerin, toplumun bilgi eksiğine bağlı güçlüklerin yanı sıra hastaneler arası veritabanının olmaması da bu süreçte karşılaşılan sorunlar arasında yer aldı.
Bildirim yapıldığı anda çocukları güvenli bir ortamda tutmanın gerektiği, bildirimin içeriğine ve hayati riskin olup olmadığına göre aileye uygun yaklaşılması gerektiği, konuyla ilgili yeterli sayıda uzmanın olması ve bunlardan en az birinin süreci baştan sonra takip eden vaka yöneticisi olarak belirlenmesinin “iyi bir çocuk koruma modelinin” ilk aşamaları olduğu yine raporda ifade edildi.
‘MAĞDUR ÇOCUKLARLA RÖPORTAJA YER VERİLMEMELİ’
Şüpheli çocuk ölümlerinde önemli konulardan biri de medyada çocukların temsili üzerinden ele alındı. Haber bültenlerinde çocuklara yönelik haber sayısının az olduğu, çocukların içinde bulunduğu haberlerin çocukların dezavantajlı konumundan kaynaklı trajedi/dram öznesi ve kurban olarak yer aldığı tespitlerini yapan komisyon, medya çalışanlarına çocuk haberlerinde dikkat etmeleri gereken noktaları da sıraladı:
-Yalnızca ekran başındaki çocuk izleyiciyi zararlı etkiden korumak amaçlı önlemler almak yeterli olmamakta, çocukların özne konumunda oldukları haberlerde çocukların temel haklarının korunmasına özen gösterilmelidir.
-Çocuklarla ilgili trajik olaylara ilişkin haberlerde mağdur çocuklarla röportaja yer verilmemelidir.
-Mağdur ve yakınlarının mağduriyetlerinin yeniden üretilmesine ve kamuoyunun acıma duygusu suistimal edilerek olayın trajedisine odaklanılmamalıdır.
-Haberlerin etkisi, görüntü tekrarı, müzik ve ses efektleri yapılarak abartılmamalıdır.
-Toplumsal şiddet olaylarını haberlere konu ederken, gerilimi artıracak nitelikteki görüntü, yorum ve ifadelerden kaçınılmalıdır.
-Haberlere konuk olan uzmanlar yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermeyecek şekilde çok dikkatli konuşmalar yapmalıdır.
‘ÇOCUKLARIN KULLANDIĞI SİTELER EKİPLER TARAFINDAN DENETLENMELİ’
Şüpheli çocuk ölümlerinin halk sağlığı ve toplumsal sorun olarak ele alınması gerektiğini ifade eden komisyon taslak raporunda alınması gereken diğer önlemleri sıraladı. Ev kazaları ve trafik kazaları gibi önlenebilir kazalar için eğitimler ve yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten komisyon, “Çocukların kullandığı sosyal medya siteleri ve çocuk oyunları uzman ekipler tarafından incelenmeli ve denetlenmelidir. Uyuşturucu ve çocuk pornografisi açısından sanal alanda gerekli takipler yapılmalıdır” dedi.
Çocuk istismarı ve ihmaliyle akran istismarının çocuğun duygusal gelişimini olumsuz etkileyen sorunlar olduğunun farkına varılıp, bu konuda farkındalık sağlanması gerektiğini belirten komisyona göre herhangi bir olay sonrası adli işlemlerin ve olay yeri incelemesinin ardından şüpheli durumlarda mutlaka otopsi yapılması gerekiyor.
‘METRUK BİNALAR YIKILMALI’
Psikolojik otopsi uygulamasının uzman ekipler tarafından gerçekleştirilmesinin şüpheli ölümlerin aydınlatılmasında yarar sağlayacağını belirten komisyonun diğer dikkat çeken önerileri şu şekilde sıralandı:
-Genel güvenliği ve asayişi olumsuz yönde etkilemesi muhtemel binaların denetlenmesinde ve yaptırımlar uygulanmasında yerel yönetimlere 5393 sayılı Belediye Kanununda geniş yetkiler verilmesi şüpheli ölümlerin azaltılmasında bir yer teşkil edecektir.
-Ebeveynlere yönelik olarak; çocuklarla nasıl iletişim kurulması ile çocukların fiziksel, bilişsel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması, çocuklara yönelik olarak da karşılaşabilecekleri sorunlarla nasıl mücadele edileceği konularında eğitimlerin düzenlenebileceği,
-Terk edilmiş metruk binaların yıkımlarının sağlanması, mahalle aralarında devam eden ya da yapımına uzun süre ara verilen inşaat alanlarının etrafının kapatılarak özellikle çocukların bu tür yerlere girmemeleri için gerekli fiziki tedbirlerin alınmasının sağlanması ve denetlenmesi,
-Park ve bahçelerin, bu yerlerdeki WC vb. umuma açık yerlerin, çocukların yalnız kaldıkları kör noktaların tespiti yapılarak kurulacak kamera sistemleri ile izlenmesinin sağlanması,
-Sokaklarda ve caddelerdeki kanalizasyon kapakları ile park ve bahçelerde bulunan su kuyularının denetimleri yapılarak eksik, açık ve kırık durumda bulunan rögar kapaklarının ve çukurlarının çocuklara tehlike yaratmaması için kapatılmasının sağlanması gerektiği,
‘DİYANET GİBİ KURUMLARIN ÇALIŞMA YAPMASI FAYDALI OLUR’
-Şüpheli çocuk ölümlerine yönelik alınacak tedbirlerin, doğrudan çocuk ölümlerinin önlenmesine yönelik olmasa da çocukların suçtan korunmaları ve suça sürüklenmelerinin engellenmesine katkı sağlayacağı,
-Şüpheli çocuk ölümlerinin önlenmesinde sadece polisiye tedbirlerin yeterli olmayacağı, Milli Eğitim, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlıkları ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi farklı alanlarda görev yapan kurum ve kuruluşların konu hakkında çok yönlü çalışma yapmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.