Antalya Barosu: Müzakere karanlık bir tünel

TBB ve 79 baronun “müzakere ve diyalog” çağrısı yaptığı açıklamaya tek imza koymayan Antalya Baro Başkanı Polat Balkan, “Müzakere karanlık bir tünel” dedi, “Müzakere heyeti kimlerden oluşacak ve müzakere heyeti kimlerle ne konuşacak? Bunlar muğlak” değerlendirmesinde bulundu. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun “iktidar ile pazarlık yapıyor musunuz?” sorularına sessiz kaldığını ifade eden Balkan, eylem yapılması gerektiğine dikkat çekti ve bu noktada ‘açlık grevi’, ‘TBMM’ye cübbeli yürüyüş’ ve ‘görevden istifa’ gibi önerilerde bulundu.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - AK Parti, Ankara Barosu ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş arasında geçen hutbe tartışmalarının ardından baroların yapısını ve seçim sistemini değiştirmek üzere düğmeye bastı. Çalışmanın tamamlanmasının ardından Meclis gündemine gelmesi beklenen düzenlemeye ilişkin TBB ve 79 baro Ankara’da yaptıkları son toplantıda teklifin geri çekilmesi halinde müzakere ve diyalog kapısının açık olduğunu duyurdu.

Müzakere süreci için ‘karanlık bir tünel’ uyarısı yapan, eylem noktasında yol haritasının belirlenmesinden yana olduklarını açıklayan Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, ortak metne imza atmadı.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile ‘hukuktan ve demokrasiden’ koptuğu gerekçesiyle sık sık karşı karşıya da gelen Polat Balkan’la, yargının bu duruma gelmesinde TBB’nin rolünü ve siyasi iktidarın “çoklu baro, nispi seçim sistemi” öngören düzenlemesine ilişkin baroların yol haritasını konuştuk.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu ile 80 baro, uzun zaman sonra ilk defa baroların seçim sisteminde yapılması öngörülen değişikliğe karşı ortaklaştı. Antalya Barosu Başkanı olarak birlik başkanı Feyzioğlu’nu birçok kez sert bir şekilde eleştirdiniz. Hatta Feyzioğlu, sizin hakkınızda suç duyurusunda bulundu. Yargı bağımsızlığı adına sürecin bu noktaya gelmesinde birlik başkanı olarak Metin Feyzioğlu’nun duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilen 16 Nisan 2017 referandumundan bir ay sonra yapılan TBB seçimlerinde Metin Feyzioğlu ve ekibi tek listeyle girdiği seçimi kazandı. O dönemin siyasi konjonktürüne göre Feyzioğlu’nda belli sapma ve kırılmalar meydana geldi. Siyasi iktidar ile uyumlu olma kaygısı, TBB’nin iktidarın güdümüne girmesine, hukuktan kopmasına neden oldu. Bu durum da 1969 yılında kurulan TBB’nin 50 yıllık tarihsel çizgisini ve mücadele anlayışını değiştirdi. TBB, rotayı siyasal iktidara doğru çevirip iktidarın uslu çocuğu konumuna düştü. Siz baroların tarihsel ağırlığını, mücadele kültürünü canlı tutmazsanız kaderinizi iktidarın iki dudağı arasına bırakırsınız…

‘TBB GÜN BE GÜN HUKUKTAN VE DEMOKRASİDEN KOPTU’

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, sizin deyiminizle hukuktan ne zaman koptu?

Metin Feyzioğlu ve bazı baro başkanları 2019’un Şubat ayında Rize’de siyasi partilerin il başkanlıklarını ziyaret ettiler. Orada AKP’nin simgesini taşıyan bir fotoğraf karesinde poz verdiler. TBB başkanının siyasi parti il başkanlıklarını ziyaret etmesinin hukukun bağımsızlığına gölge düşüreceğini belirterek Antalya Barosu olarak tavrımızı ortaya koyduk ve TBB’yi olağanüstü genel kurula çağırma kararı aldık. Yani TBB’yi olağanüstü genel kurula çağıran ilk baro da böylelikle biz olduk. Daha sonrasında da Türkiye Barolar Birliği başta olmak üzere baroların, hiçbir siyasal iktidar ile uyumlu politikalar yürütemeyeceği, siyasal iktidarların güdümü ile hareket edemeyeceği gibi gerekçeler ile tavrımızı sürdürdük.

Türkiye Barolar Birliği’nin gerek İstanbul seçimlerine YSK eliyle yapılan darbeye pasif ve sessiz kalması, gerekse yargı reformu strateji belgesini, ‘Türkiye İttifakının yol haritası’ olarak yorumlaması ipleri germeye başlamıştı. Akabinde de Adli Yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı’nda yapılması TBB ile barolar arasındaki ipleri kopardı. 52 baro adli yıl açılışına katılmadı. Sürecin devamında da 10 baro olarak TBB’yi olağanüstü genel kurula çağırdık. Bu süreçte TBB, hukuktan, demokrasiden gün be gün uzaklaştı, yaşanan hak ihlallerine, hukuka aykırılıklara, antidemokratik uygulamalara karşı sessiz kaldı. Bu düzlemde yargı bağımsızlığı yerle bir edilmişken TBB gibi bir hukuk örgütünün bu politikaları olumlayan pozisyonda olması bizim için kabul edilebilir değil.

‘PROBLEMLER 5 ANA BAŞLIKTA TOPLANIYOR’

Bugüne gelindiğinde baroların seçim sisteminde yapılması öngörülen değişikliğin yeniden gündeme gelmesini ve Feyzioğlu’nun tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Problemler 5 ana başlıkta toplanıyor:

1- Çoklu baro sistemi

2- Barolarda nispi temsil

3- Avukatlara ve barolara hukuk devletini ve insan haklarını savunmak ve korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak görevi yükleyen 76, 95 ve 110. maddelerindeki değişiklik.

4- TBB Delege yapısında bir değişiklik

5- Barolara üye kayıt zorunluluğunun kaldırılması

Bu maddelerin masada olduğunu medyadan ve iktidar temsilcilerinin açıklamalarından gördük. Siyasi iktidarın 18 yıldır yaptığı gibi bu süreç de antidemokratik yürütüldü. Kapalı kapılar ardından bizim dışımızda ama bizimle alakalı bir konu tartışılıyor. TBB, yine ölüm sessizliğine bürünen tavrını korudu. Yapılmak istenen değişiklik uzun yıllardır hayata geçirilmeye çalışılan tescilli bir FETÖ projedir. Baroları susturmak, siyasal iktidara bağlamak, yargıdan savunmayı düşürmek ve teslim alınmak isteniyor. Hak ihlallerine, antidemokratik uygulamalara güçlü bir ses çıkmasın istiyorlar.

‘ANKARA TOPLANTISINDA EYLEM KARARI ÇIKMADIĞI İÇİN İMZA KOYMADIK’

TBB ve baro başkanları ile ‘çoklu baro’, ‘nispi temsil’ sistemine karşı 1 Haziran’da Ankara’da toplandınız. 19 Mayıs’ta yapılan ve değişikliğe tümüyle karşı olduğunuzu açıklayan ortak metinden sonra 1 Haziran’da yapılan açıklama eksik ve yetersiz bulundu. Antalya Barosu olarak metne imza koymayan tek baro oldunuz. Neden imza atmadınız?

Bugün barolar dolayısıyla hukuk üzerindeki tahakküm ‘varlık yokluk’ meselesi haline geldi. Hafta başında yapılan toplantı öncesi 19 Mayıs’ta baro başkanları olarak telekonferans yoluyla toplantı yaptık. TBB ve 80 baro olarak uzlaşılan bir metin kapsamında söz konusu düzenlemenin toplumsal bir ihtiyaçtan doğmadığını, geri çekilmesini talep ettik. Aradan geçen süreçte değişikliğe ilişkin teklifin şekillendiğine şahit olduk. Buna bağlı olarak 1 Haziran’da yapılan toplantıda, diplomasi kanallarının açık tutulması ile birlikte halka, meslektaşlarımıza ve meslek odalarına avukatlıktan gelen gücümüzü kullanarak bir eylemlilik ortaya koyacağımızı ve buna bağlı olarak bir takvim hazırlanması gerektiğini söyledik. Ama son imzaladığımız metin, 19 Mayıs’ta ortaklaştığımız metnin ilerisinde bir anlam taşımıyor. Bu yüzden imza koymadık.

‘MÜZAKERE SÜRECİ KARANLIK BİR TÜNEL’

Toplantı sonrası yapılan açıklamada müzakere önerildi. Müzakere sürecinin sonuç vereceğini düşünüyor musunuz?

1 Haziran’da yapılan toplantıda eylem biçimleri ve takvimi konuşulup karara bağlanmalıydı; ama yapılmadı. Müzakere heyeti kimlerden oluşacak ve müzakere heyeti kimlerle ne konuşacak? Bu sorular muğlak. Derlenip toparlanmalı ve aydınlığa kavuşturulmalıydı. Bizim imza koymamamızın temel nedenlerinden biri de buydu. Bu konuda ortaklaşılamadı. Karanlık bir tünele girdik.

‘FEYZİOĞLU, ‘PAZARLIK’ İDDİALARINA SESSİZ VE PASİF KALDI’

Bu noktada Metin Feyzioğlu’na yönelik iktidar ile pazarlık yaptığına ilişkin suçlamalar, iddialar gündeme geldi…

Bu konu bugüne özgü bir sorun değil aslında. Geçtiğimiz haftalarda Metin Feyzioğlu’nun Avukatlık Yasası ile ilgili bir çalışma olmadığını söylemesinin üzerinden 24 saat geçmişti ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, baroların seçim sistemine yönelik değişikliğe ilişkin çalışma yapılması talimatı verdiğini açıkladı. Bu açıklamadan sonra Metin Feyzioğlu, sessizliğe gömüldü. Biz ısrarla görüşme yapılıp yapılmadığını, yapılıyorsa bir pazarlık söz konusu mu diye defalarca soru yönelttik. Fakat Metin Feyzioğlu, bu noktada da eksik ve pasif kaldı. Bu durum eleştirileri ve kuşkuları daha da artırdı. Feyzioğlu, siyasi iktidarın barolara diz çöktürme projesinin bir yerinde yer alıyor mu? Ya da iktidarın belli başlı önerilerini kabul ediyor mu? Ama bu sorulara defalarca sormamıza rağmen cevap alamadık.

‘ANTALYA BAROSU OLARAK KONU HAKKINDA BİZİMLE İLETİŞİME GEÇEN, GÖRÜŞÜMÜZÜ SORAN OLMADI’

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, önceki gün yaptığı açıklamada baroların siyasi yapılara dönüştüğünü, düzenlemeye ihtiyaç duymalarının nedeninin mağduriyetlerin yaşanması olduğunu söyledi. Ayrıca barolar ile gayri resmi olarak görüşüldüğünü de ekledi. Sizinle bir görüşme sağlandı mı? Açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz?

.

16 Nisan 2017’de yapılan referandum ile değişen sistemden sonra Meclis’in işlevi ortadan kalktı, bakanlıklar bile Cumhurbaşkanlığının sekretaryası pozisyonuna indirgenmiş durumda. Politikalar, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda oluşturuluyor, bakanlıklara ve milletvekillerine dikta ediliyor. Şu an baroları tehdit eden yasa değişikliği teklifi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bir sonucu aslında. Barolardan kaçırılarak düzenlenen teklif antidemokratik olmakla birlikte, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, doğa katliamına karşı mücadele eden barolar susturulmak isteniyor. Kapalı kapılar ardında kim neyin pazarlığını yapıyor bilmiyorum; ama Antalya Barosu olarak bizimle bu konu hakkında iletişime geçen, görüşümüzü soran hiçbir siyasi parti ve yetkili olmadı.

‘TEKLİFİN YASALAŞMASI DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ AÇISINDAN ÖLÜMCÜL BİR SONUÇ OLUR’

Baroların seçim sistemine yönelik değişiklik teklifinin önümüzdeki günlerde Meclis’e gelmesi bekleniyor. Bu yasa değişikliği teklifinin yasalaşması durumunda Türkiye’de hukuk devleti, demokrasi adına neler değişir?

Uluslararası verilerde basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı alanında 3. dünya ülkelerinin gerisine düştük. Özgür olmayan ülkeler arasında sayılıyoruz. Türkiye’nin otoriter bir rejim olduğu uluslararası alanda yazılmaya başladı bile. Bu koşullarda hakim ve savcılar üzerinden yargının iki sacayağını siyasal iktidara doğrudan bağlamış, bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldırmışken, bir de yargının tek kurucu sivil ayağı olan baroları siyasi iktidarın bir kolu olarak şekillendirmek demokrasi ve hukuk devleti açısından ölümcül bir sonuç olur. Durum o kadar tehlikeli. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun pasif ve suskun tavrı kabul edilebilir değil. Şu an mesleğimizin varlığı yokluğu tartışılır hale geldi. Buna karşı birlik olup mücadeleyi büyütmek gerekiyor. Artık eylem boyutuna geçilmeli.

EYLEM FORMÜLÜ: ‘AÇLIK GREVİ, GÖREVDEN İSTİFA SÖZ KONUSU OLABİLİR’

Eylem boyutuna geçilmesi gerektiğini düşünen çoğunluk arasındasınız aslında. Eylem biçimlerine ilişkin önünüzde hangi seçenekler var?

Bu konuya ilişkin ortaklaşılan bir durum söz konusu değil. Toplantıda gündeme dahi gelemedi. Ama önümüzde, bağlayıcı olmamak kaydıyla açlık grevi düşünülebilir, tarihe bir not düşme, bu suça ortak olmamak adına görevlerimizden istifa söz konusu olabilir veya cüppelerimiz ile TBMM önünde protesto yapılabilir. Bu süreci barolar ile birlikte şekillendireceğiz. Bu süreçte baro başkanları olarak “Ne yapabiliriz?” diye düşünmekten uykularımız kaçıyor. Artık daha net adımlar atma zamanı geldi. Bir hafta sonra yapılması muhtemel toplantıdan somut bir eylem takvimi çıkar.