Araştırma görevlisine selam soruşturması
Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Önder Canveren, kendisine karşı sistematik olarak mobbing uygulandığı şikayetiyle Kamu Denetçiliği Kurumu'na başvurunca hakkında iki yeni soruşturma daha açıldı. "Selam vermedim diye dahi soruşturma açtılar" diyen Canveren, üniversitenin, kamu denetçisinin kararını da yerine getirmediğini söyledi.
İZMİR - Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Dr. Önder Canveren, eski bölüm başkanının mobbing niteliğindeki tutum ve davranışlarına maruz kaldığını belirterek, dekanlığın açtığı disiplin soruşturmalarına karşı iki yıldır hak arama mücadelesi veriyor. Canveren, kendisine karşı sistematik olarak uygulandığını söylediği mobbingin tespiti, önlenmesi ve ilgililer hakkında gerekli işlemlerin başlatılması' talebiyle Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvuruda bulundu. Ancak Canveren’in kendisine mobbing uygulandığı iddialarını, Kamu Denetçiliği Kurumu’na iletmesinin ardından İşletme Fakültesi Dekanlığı tarafından iki yeni soruşturma daha açıldı.
KAMU DENETÇİSİ ŞİKAYETİ HAKLI BULDU
Şikâyet başvurusunu haklı bulan Kamu Denetçiliği Kurumu ise yaptığı detaylı inceleme sonrasında uygulanan mobbingin sonlandırılması, gerekli inceleme ve soruşturmaların başlatılması yönünde karar verdi. Kamu Denetçisi Saadettin Kalkan tarafından hazırlanan, 14 Nisan 2020 tarihli kararda, 'eski bölüm başkanının mobbing yaptığı; dekanlığın ise temel hak ve özgürlükleri yok sayarak, süreç içerisinde tarafsız, hukuka ve hakkaniyete uygun davranmadığı' tespitleri yer aldı. Başvuranın -idarenin şikâyete konu uygulamalarının kendisine mobbing amacıyla uygulandığı- iddiasının gerçek olduğu sonucuna varıldığı belirtilen kararda, kamu denetçisine başvurmanın herkes açısından anayasal bir hak olduğunun altı çizildi. Kararda ayrıca, “Kimse bu hakkın kullanımı kapsamında sorguya çekilemeyeceği gibi bu hakkı kullanmadan önce herhangi bir makamdan izin veya onay alması da talep edilemez. Bu bağlamda idare tarafından Kamu Denetçisine başvuru hakkının ihlal edildiği görülmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Bu aşamada sessizliğini koruyan ve sürece müdahil olmayan üniversite yönetimi, kararın gereğini, “ihtilafın tarafı olan” ve “disiplin soruşturmalarını baskı aracı haline getirdiği tespit edilen” İşletme Fakültesi Dekanlığı’na bıraktı. Hâlihazırda Bölüm Başkan Vekilliği görevini de yürüten Dekan Vekili, TBMM adına denetim yapan Ombudsman kararına rağmen “gerçekdışı ve dayanaktan yoksun” iddia diyerek herhangi bir inceleme ya da soruşturma başlatmadı. Mobbing uyguladığı tespit edilen eski Bölüm Başkanı ise senato üyesi olarak atandı!
'HAKSIZLIKLAR YARGIDA ORTAYA ÇIKACAK'
Dr. Önder Canveren üniversitede maruz kaldığı mobbingi ve bu sürecin yaşamını nasıl etkilediğini Gazete Duvar’a anlattı. Duruma tepki gösteren Eğitim-Sen 3 No’lu Üniversiteler Şubesi Sekreteri Doç. Dr. Ümit Akıncı,“Üniversite yönetiminin fakültede yaşanan haksızlıklara karşı sessizliğini koruması kabul edilemez” derken, Avukat Anıl Güler, “Kamu denetçiliği kararında olduğu gibi yargıya yapacağımız başvuru sonrasında da tüm ihmal ve haksızlıkların, sorumlularıyla beraber ortaya çıkacağına inanıyorum” dedi.
'ONLAR NE YAPARSA YAPSIN BİR BEDELİ YOK'
Süreçte yaşadıklarının, demokrasi ve insan haklarının savunucusu olması beklenen akademide dahi hak aramanın bir bedelinin olduğunu ortaya çıkardığını söyleyen Canveren, içinde bulunduğu durumu şu şekilde özetledi:
“Doçentlik başvurusuna hazırlanıyorum. Benim şimdi araştırmalar yapıp, yayınlar üretmem gerekiyor. Ama ne yazık ki 'mevzuat, disiplin yönetmeliği, mobbingle nasıl mücadele edilir?' gibi şeylerle uğraşıyorum. En kötüsü ise hak ile güç arasındaki çelişkiyle yüzleşmek zorunda kalmanız. Çünkü iş yerinde bu kişilerle yüz yüze geliyor, koridorlarda karşılaşıyorsunuz. Onlar profesör ve dekan, siz ise mobbing mağdurusunuz. Onlar ne yaparsa yapsın güç karşısında çaresizsiniz, çünkü haksızlıkların bir karşılığı ya da bedeli yok! Bu çok ağır bir şey. Bunu kabullenemiyorsunuz. Kamu Denetçiliği Kurumu, anayasada tanımlı yetkisi ile şikâyetiniz üzerine TBMM adına detaylı inceleme yapıyor. Buradan çıkan karar, mobbing uygulayanlara karşı soruşturma açılması yönünde. Ama bir bakıyorsunuz, yerelde muhatap olduğunuz idareci bu kararı görmezden geliyor. 'Makamlar ve unvanlar, kişilere aynı zamanda koruma zırhı mı veriyor?' diye soruyorsunuz. 'Hukuk devleti ve eşitlik ilkesi nerede?' diye soruyorsunuz… Fiili gerçeklerle yüzleşmek ve sonucu kabullenmek kolay değil.”
'BİAT ETMEMİ İSTEDİLER'
Dr. Canveren, "İş yerinde mobbinge uğramanızın nedenleri nedir?' sorumuza ise şu yanıtı verdi: “Benim biat etmemi beklediler. Haksız soruşturmalar karşısında bekledikleri gibi davranmadım. Asıl neden bu… Süreç içerisinde avukatım ile görüşmem ve sendikadan destek almam rahatsızlık yarattı. 'Siz profesörsünüz, idarecisiniz, siz ne yaparsanız yapın başım gözüm üstüne' demedim ve hakkımı aradım. TÜBİTAK projesi kapsamında verdiğim dilekçeler işleme alınmayınca PTT üzerinden iadeli-taahhütlü yollamak zorunda kaldım. Sonrasında bilgi edinme hakkı kapsamındaki başvurularımda da mağduriyetler yaşadım. Eğer tüm bunlara ses çıkarmayıp her şart ve koşulda kabuğuma çekilseydim, belki bunlar yaşanmayacaktı. Kısacası hak aramanın bedelini, açılan yeni soruşturmalar ve sağlık sorunlarına neden olan mobbing ile ödedim.”
'HER GÖRDÜĞÜMÜZ PROFESÖRE SELAM DURMAMIZI MI BEKLİYORLAR?'
“Selam vermedim diye soruşturma açtılar. Fakültede çok sayıda profesör var. Her gördüğümüz profesöre askeri düzende selam durmamızı mı bekliyorlar?” diyen Canveren, şunları anlattı:
“İlk başta yaşananların nedenlerini algılayamıyordum. Çünkü bu tür durumlarda 'Ben ne yaptım, neden böyle davranıyorlar?' diye hep kendinizi sorguluyorsunuz. Anne ve babam vefat etmiş olduğundan en yakınım olan teyzemin cenazesinden sonraki matemim umursanmaksızın, bölüm başkanlığı’nın şikâyeti sonrasında hakkımda disiplin soruşturması açıldı. 'Toplantıda arka koltuğa oturmak', 'bakışlarıyla rahatsız etmek' ve 'selam vermemek' iddialarına dayanan bu ilk soruşturmada, teyzemin cenazesi ve neden olduğu matem üzerinden savunma yapmak zorunda bırakıldım. İş yaşamından kaynaklanan yoğun stres ve kaygı nedeniyle sağlık sorunlarım baş gösterdi ve tedavimi halihazırda takip eden doktorun değerlendirmeleri sayesinde mobbing ile karşı karşıya olduğumu anladım."
'İLACA BAĞIMLI BİR ŞEKİLDE YAŞIYORUM'
Bir psikolojik şiddet türü olan mobbingin kendisi üzerinde ayrıca manevi yıkıma neden olduğunu söyleyen Canveren, bu durumun yaşamına etkisini ise şöyle dile getirdi:
“İş yaşamından kaynaklanan yoğun stresten dolayı hastalandım. Depresif nöbet teşhisiyle tedavi görüyorum. Doktorum geçen yıl tedavimi tamamlamayı planlıyordu. Fakat anayasal haklarımı kullanarak Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurmam nedeniyle dekanlık, 'kurumun huzurunu bozuyorsun, asılsız iddialarda bulunuyorsun' diye iki yeni soruşturma açtı. Bu nedenle tedavim uzadı. İlaca bağımlı şekilde yaşıyorum. Stres nedeniyle şişen koltuk altım yüzünden iki yıldır kullanmak zorunda kaldığım antibiyotiklerin sayısını hatırlamıyorum bile. Ama ne yazık ki sağlığınızı kaybetmiş olmanız da bir şey ifade etmiyor.”
'İDARE, ÜZERİNE DÜŞEN SORUMLULUKLARI YERİNE GETİRMEKTEN KAÇINDI'
Müvekkil avukatı olarak süreci takip eden Anıl Güler ise Kamu Denetçiliği Kurumu'nun detaylı incelemesine dayanan kararında, mobbingin akademide kronik bir sorun haline geldiğinin belirtildiğini ve buna rağmen bölüm başkanları ve dekanların başat rol oynadığı mobbinge karşı gerekli önlemlerin alınmamasının eleştirildiğini söyledi.
Güler, konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Müvekkilimin, objektif gibi görünen nedenler arkasına sığınılarak fakültede yersiz disiplin soruşturmalarına maruz bırakıldığı ve hukuki güvencelere rağmen idarenin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmekten kaçındığı ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda gerekçeli kararda 'ilk görünüş ispatı' olarak tanımlanan yeterli ve ikna edici açıklama ve delillere rağmen dekanlığın mobbinge karşı herhangi bir işlem tesis etmeyip aksine müvekkilim hakkında yeni soruşturmalar açması, temel hak ve özgürlükler kapsamında eleştirilmiş, ilgili yasal mevzuatlar çerçevesinde ihlal ve ihmaller tespit edilmiştir. Kamu Denetçiliği Kurumu kararında olduğu gibi yargıya yapacağımız başvuru sonrasında da tüm ihmal ve haksızlıkların, sorumlularıyla beraber ortaya çıkacağına inanıyorum.”
'MOBBİNG NORMALLEŞTİRİLİYOR'
Eğitim-Sen 3 No’lu Üniversiteler Şubesi Sekreteri Doç. Dr. Ümit Akıncı ise Dr. Canveren’in yaşadığı mobbinge ilişkin, “Maalesef sendika olarak yolladığımız yazılara ve Kamu Denetçiliği Kurumu kararına rağmen, sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmayarak mobbing 'normalleştirilmiş' ve mobbingci eski bölüm başkanı, senato üyeliği ile adeta mükâfatlandırılmıştır. Film senaryolarını aratmayan süreç kanun, kural ve karar tanımazlığın yeni bir örneğidir. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hukuki güvencelere ve alınan karara rağmen, üniversite yönetiminin İşletme Fakültesi'nde yaşanan haksızlıklara karşı sessizliğini koruması kabul edilemez” diyerek tepki gösterdi.