Cihangir İslam'dan Ayasofya değerlendirmesi: Ayıp ne kadar büyükse örtü de o kadar büyük olur
Hatay’da düzenlenen inanç buluşmasının katılımcılarından İstanbul Milletvekili Cihangir İslam ve Nor Zartonk İnisiyatifi üyesi Murat Mıhçı, Ayasofya'nın camiye çevrilmesini değerlendirdi. İslam, Ayasofya’nın işsizliğin, yoksulluğun, adaletsizliğin üstünü kapatmak için gündemleştirildiğini belirtirken, Mıhçı ise bu hamleyle Lozan Anlaşması’nın 42. Maddesi'nin ihlal edildiğini söyledi.
Burcu Özkaya Günaydın
HATAY - Hatay'da geçtiğimiz günlerde Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından düzenlenen 'Halklar ve İnançlar' buluşmasına katılan İstanbul Bağımsız Milletvekili Cihangir İslam ve Nor Zartonk İnisiyatifi üyesi Murat Mıhçı ile Ayasofya'nın cami yapılmasını konuştuk.
İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğinde Ayasofya'nın sembolik anlamı olduğu için ücretlendirme yapılarak alındığını belirten Cihangir İslam, “Sebebi ise siyasi olmasıydı. Cumhuriyet'ten sonra 1934’te müzeye döndü Ayasofya kiliseye değil. Bakanlar Kurulu kararı ortadan kalkınca cami oluyor. Soruyorum size 1934’te Erdoğan 2020’de Atatürk olsaydı aynı kararları mı alırlardı? Siyasi nedenleri olabilir bu kararların, incelenmelidir” diye konuştu.
'AYIP NE KADAR BÜYÜKSE ÖRTÜ DE O KADAR BÜYÜK OLUR'
İslam, Ayasofya’nın tartışma konusu yapılarak tuzağa düşüldüğünü düşünüyor. Asıl konuşulması gereken meselenin, yüzde 30-35 olan genç işsizliği, dış borç ve kötü ekonomi olduğunu söyleyen İslam şunları söyledi: “Hukuksuzluğun, haksızlığın üstü örtülmeye çalışılıyor. Problem, ayıp ne kadar büyükse örtü o kadar büyük olmalı.” İslam, Ayasofya içinse 1934 kararı ortadan kalktığı için artık bazı şeylerin daha rahat tartışılacağına, konunun akademik ve entelektüel alanda değerlendirilmesi gerektiğine de vurgu yaptı.
'BATI İKİYÜZLÜ DAVRANIYOR'
Batı'nın Ayasofya konusundaki yaklaşımını da 'ikiyüzlü' bulan İslam, bunu Endülüs örneğiyle şöyle değerlendirdi: "Endülüs’te bugünkü adı Kordoba olan kentte şehrin eski adını taşıyan Kurtuba mescidi vardır. İspanyolca’da 'meskit' olarak adlandırılır. Meşhur sütunlu mescittir. Muhteşem bir yapıdır. Endülüs sıradan bir yer değil. Gerçekten aydınlanmayı tetikleyen bir medeniyet olmuştur. Çoğulcu bir medeniyet. Kurtuba mescidinin mescidini iptal edip, müze yapıp, üstüne de bir Kordoba katedrali eklemişsiniz ama bana Ayasofya’dan bahsediyorsunuz. Bundan sonra tartışmalar daha rahat olacaktır. Sadece İstanbul’da değil, dünyada sembolleşmiş eserler hakkında bir anlamda bir konsensüse ulaşılmalıdır.”
UNESCO’nun Ayasofya’ya ses çıkarıp, yine UNESCO korumasında olan Kurtuba Cami’nin Kordoba Katedrali, İşbiliye Cami’nin Sevilla Katedrali yapılmasına sustuğunu vurgulayan İslam, "1176’da Endülüs’te yapılan Kurtuba Cami bugün Kordoba katedrali olmuş. 1987’de dünya kültür mirası kabul edilmiş. UNESCO bunu gündeme getirmemiş. İşbiliye Cami Sevillla Katedrali olmuş. 1984'te UNESCO listesine anılmış. Bunu görmüyorsanız Ayasofya’yı konuşamazsınız. Ama ben oradan bakmıyorum. Batı'nın yanlışı onların sorunu. Müslümanların ahlakı ile meseleye baktığımızda şunu görüyoruz ki Müslümanlar gittikleri her yerde diğer dinlerin garantörü olmuş, ibadethanelerine karışmamıştır. Ben buradan bakıyorum olaya” dedi.
'DİNDARLARA RAĞMEN MÜZE YAPILMIŞTI'
Ayasofya'nın Cumhuriyet döneminde müze yapılmasının da tüm dindarlara rağmen olduğunu, bunun resmi ideolojinin, dindar halkın kararına hiç saygı göstermeden aldığı bir karar olduğunu kabul ederek konuya bakmak gerektiğinin altını çizen İslam, devamla şunları söyledi: "Belli formüller üretilebilir. Ulus devlet alternatif formüllere çok sıcak bakamaz. Şimdi değil ama daha ileri zamanda akademik düzeyde konuya bakılabilir. Bundan sonra izlenecek yol da önemli. İçeride nezaket, dışarıda diplomasi... İbadethane olması dışında kültürel niteliğinin korunması ve dışarıda Müslümanları ve camileri hedef haline getirmemek üzerine çalışılmalı."
'AZINLIKLARLA BAĞ GERİ GİTTİ'
Ayasofya'nın cami yapılmasına Türkiye’deki Hristiyanların çok şaşırmadığını ama Avrupa ve Rusya’daki Hıristiyanlarda ani bir etkiye neden olduğunu söyleyen Nor Zartonk İnisiyatifi üyesi Murat Mıhçı ise, “Bu da doğal. Hem Ortodokslar hem de Katolikler için kıymetlidir Ayasofya ve Rusların kiliseye bağlanmasında temel etkiydi” dedi. Müzakere dönemi bittikten sonra AK Parti’nin iktidarının başlangıcındaki azınlıklarla olan bağının tamamıyla ters yöne gittiğini belirten Mıhçı: “Vakıf mülklerinin iadesi varken bugün bırakın iadesini geri almaya dönüştü. Ayasofya Kilisesi’ne sadece dini mabedi camiye çevirmekten öte bakmak lazım. Bu hamle Lozan Anlaşması’nın 42. Maddesi’nin ihlali anlamına geliyor. Lozan'ın 42. Maddesi her iki tarafın da kilise, havra gibi mülklerinin korunmasındaki söz birliği imzasıdır. Aslında mülkü cami yapmaktan öte Lozan'ın ihlali olarak görmek lazım.”
Bu hamle ile Avrupa’da İslamafobi, Türkiye’de ise Hıristiyanafobinin artabileceğine dikkat çeken Mıhçı: “Siyaseten de ciddi bir mesaj içeriyor. Lozan'ı ihlal ederek, tanımayacağınız anlamına getirmiş oluyorsunuz. Bir sene önce 'Ayasofya’ya ne gerek var Sultanahmed’i dolduramıyoruz' derken şimdi Ayasofya gündeme geliyor. Bundan sonraki süreci hep birlikte göreceğiz.”