Madde bağımlılığı: Tedavide başarı oranı çok düşük
Okullar açıldı. Çocuklarını korona virüsünden korumaya çalışan ailelerin bir diğer korkuları ise madde bağımlılığı. Çünkü okul önleri ve sokaklar çocuklar için tehlikelerle dolu. Madde bağımlılığı sayısı da her geçen gün artıyor. Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Bilal Ay ise tedavideki başarı gerçekliğini şöyle anlatıyor: “AMATEM ve ÇEMATEM'lerin toplam yatak kapasitesi bin 182. Tedavide başarı oranı ise çok düşük.”
DUVAR - Ülkemizde son yıllarda başta gençler ve çocuklar olmak üzere toplumun her kesiminin bataklığa düştüğü madde bağımlılığında tablo korkutucu. Uzmanlara göre madde bağımlılığı geçtiğimiz senelere göre neredeyse iki kat artmış durumda. Özellikle okulların açılmasıyla birlikte aileler çocuklarının bu bataklığa düşmemesi için ellerinden geleni yapıyor. Uzmanlar da ebeveynleri uyarmaya devam ediyor. Madde bağımlılığı konusunda uzun yıllardır çalışmalar yapan Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Bilal Ay, her şeyden önce çocukların korunması gerektiğinin altını çiziyor.
'İYİ BİR ETKİLEŞİM BU ETKENLERİ BERTARAF EDEBİLİR'
Okullar açıldı. Milyonlarca aile çocuklarını okullara göndermeye başladı. Öğrenciler için korona virüsü tehlikesi gündemdeyken öğrencilerin uyuşturucu satıcılarıyla karşılaşmaları bu gündemin gerisinde kaldı. Sizce aileler bu durumda çocuklarını nasıl koruyabilir?
Her şeyden önce aileler çocuklarıyla iletişim halinde olmalı. Onlara sevildiklerini hissettirmeliler. Çocuklarına hayır diyebilmeyi öğretmeliler. Çocuklarına sarılmalı, onlarla birlikte zaman geçirmeli. Çocuklarının arkadaş çevresinden haberdar olmalılar. Bunları yaparlarsa, çocuklarının kandırılma riskini en aza indirmiş olurlar. Merak, arkadaş baskısı, olgunlaşacağını düşünmek, kendine güvensizlik gibi gerekçelerle çocuklar bu bataklığa saplanabiliyor. İyi bir iletişim bu etkenleri bertaraf edebilir.
'BİRLİKTE KURTULMANIN YOLLARI ARANMALI'
Aileler bu tehlikeyi nasıl anlayabilirler?
Eğer ki çocuğunuzun gözleri kanlanmışsa, arkadaş çevresinde radikal değişiklikler varsa, çok neşeli ya da çok sakin ise dikkat edilmesi gereken bir şeyler var demektir. Tabii bunlarla birlikte tüm risk ortadan kalmış olmuyor. Çocuklar bu tuzağa internetten düşebilirler, cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi iletişim araçlarının ortak kullanım alanlarında olması gerekiyor. Yine ilk kez bu maddeye bulaşan çocuklarımızın yarısı bunu kendi odasında deniyor. Çocuklarımızın odaları da 'tam bağımsız' olabildikleri yerler olmamalı. Şunu da hepimizin bilmesi ve önlem alması gerekiyor ki, lise çağındaki gençlerimiz dahi uyuşturucu konusunda yeterince bilinçli değiller. Bazı okul yöneticilerinin, iyi niyetli bir şekilde çocukların gündemine böyle bir şeyi sokmak istemediklerini biliyoruz ancak tehlike bu denli yakınımız da büyükken gençleri bu konuda bilinçlendirmek büyük önem arz ediyor. Okul, aile ve çevre arasında kuvvetli bir bağ kurulması da gerekiyor. Son olarak çocukları bu illete bulaşmış aileler de evlatlarına kızmamalı. Onları dışlamamalı. Onlara maddenin zararlarını anlatmamalı. Onları sahiplenmeli, sevgi ve ilgilerini göstermeli. Tedavi noktasında onları yüreklendirerek, birlikte kurtulmanın yollarını aramalı.
‘TORBACILAR HERKESİN CEBİNDE’
Ebeveynler çocuklarının satıcıların eline düşmesinden dolayı tedirgin oluyor. Okul önlerinde, çevresinde sizce bu konuda yeterli tedbirler alınıyor mu, yetkililer bu konuda ne yapmalı?
Yüzde yüz yeterli diyemeyiz. Ancak ciddi bir önlem var bunu da inkâr edemeyiz. Fakat bu meseleyi çözebilecek bir önlem değil. Olması gereken önlemlerden sadece biri. Uyuşturucu satıcıları çocuklara sadece okul önünde ulaşmıyorlar ki. Üç sokak ötede ya da telefonlar eliyle torbacılar herkesin cebinde diyebiliriz. Bu yüzden, uyuşturucu ile mücadele topyekûn olmak durumunda. Kimse benim çocuğum yapmaz demeyecek. Kimse kendisini bu mücadelenin dışında görmeyecek. Kimse komşunun çocuğunu kendi çocuğundan ayırt etmeyecek. Yine öğretmenlerimiz, görev ve sorumluluklarını okul saatleri ile sınırlı bilmeyecek. STK’larımız daha aktif bir mücadelenin içinde olacak. Yerel yönetimler en az reklama önem verdiklerini kadar bu konuya eğilecek. Devlette üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirecek. Yoksa dostlar alışverişte görsün mantığı ile atılan adımlar, bize bir arpa boyu yol aldırmıyor.
'EKONOMİK DURUM CİDDİ BİR FAKTÖR'
Sizin madde bağımlıları konusunda pek çok araştırmanız var. Şu an sayı olarak konuşmak gerekirse kaç kişi madde bağımlısı? Bu konuda bir sayıdan bahsedebilir miyiz, kimler en çok bu bataklığa giriyor?
Senelerdir mücadele ediyoruz ama bağımlılık büyüyor. Riskli grup olarak olayı değerlendirmek tam olarak doğru olmayabilir. Çünkü bu zehirin hedefi 83 milyonun tamamı. Ancak yine de görece daha riskli diyebileceğimiz gruplar var elbette. Tüm bağımlıların yaklaşık yüzde 95’ini erkekler oluşturuyor. Eğitim seviyesi yükseldikçe bağımlılık oranı düşüyor. Özellikle gençler, torbacıların daha açık hedefi durumundalar. Ailesinde bağımlı olan kişilerde uyuşturucuya bulaşma oranı 2 kat artıyor. Büyükşehirler bir miktar daha fazla risk içerse de, artık köylerde dahi rahatlıkla bağımlıları görebiliyoruz. Hatta, saha çalışmamız sırasında torbacılık yapan köylü olduğuna dair bilgiler dahi aldık. Sanılanın aksine ekonomik durum ciddi bir faktör olarak karşımıza çıkmıyor.
'TOPLAM YATAK KAPASİTESİ 1182'
Peki bu konudaki tedavi hizmetlerini nasıl görüyorsunuz, yeterli mi sizce?
Şunu da ifade etmem gerekiyor. Şu an Türkiye’de tedavi noktasında ciddi bir zafiyet var. AMATEM (Alkol ve uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi Araştırma Merkezi) ve ÇEMATEM'lerin (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi) toplam yatak kapasitesi 1182. Tedavide başarı oranı ise çok yetersiz. Her bağımlının potansiyel bir torbacı olduğu gerçeğinden de hareketle, bataklığın büyümesine şaşırmamak gerekiyor. Şu konuda da bir uyarı yapmış olayım, bazı özel merkezler, çocuğunu bu bataktan kurtarmaya çalışan aileleri tabiri caizse dolandırabiliyor. Yüksek meblağlar alıyorlar ama sonuç kocaman bir sıfır oluyor.
'BİRLİKTE ÇÖZÜM BULMALI'
Çocuklara tavsiyeleriniz nedir?
Çocuklar her şeyden önce bunun bir zehir olduğunu bilmeliler. Bu zehrin onlar bağımlı yapacağını, hayatlarını altüst edeceğini, onları sakat bırakabileceğini, akıl hastası yapabileceğini ve nihayetinde de öldüreceğini asla ve asla akıllarından çıkartmamalılar. Bu zehrin tehlikesiyle ilgili kısım. Bir de bundan korunabilme adına dikkat etmeleri gereken şeyler var. Öncelikle, uyuşturucu zehrinin hiçbir problemlerini çözmeyecek. Aksine büyütecek. Kabul görme, arkadaş baskısı, merak, kendine güvensizlik, üzüntü gibi gerekçelerle asla ve asla bu zehire kapı aralamamaları gerekiyor. Bu illete bulaşmada arkadaş çevresi çok önemli. Arkadaşlarını dikkatli seçmeleri gerekiyor. Kendi çevrelerinde kullanan var ise, öğretmenleri ya da kendi ailelerine durumu bildirmeleri gerekiyor.
Sivilce geçirir yalanıyla, zayıflatır yalanıyla çocukları kandırmaya çalışabilir bu ve benzeri örneklere dikkat etmeleri, bunların kocaman bir palavra olduğunu akıllarından çıkartmamalılar. Doktora danışmadan ilaç içmek iyi değil ancak okulda öğrencilerin birbirlerinden ağrı kesici tarzı ilaçlar aldıklarını da biliyoruz. Bu tarz bir hareket yapılmamalı, yapılacaksa da öğretmenlere başvurulmalı. Çünkü, ağrı kesici adı altında uyuşturucu verilmesi dahi söz konusu olabiliyor. Uyuşturucuya hiç bulaşmamak en büyük korunma yöntemi. Ancak ola ki bulaşmış evlatlarımız, bu durumu ailelerine anlatmalı. Onlarla birlikte çözüm yolu aramalı. Uyuşturucu ile mücadeleden de asla vazgeçmemeli.
'HER 100 AİLENİN 5'İNDE...'
Sizler ailelerle de iletişim halindesiniz. Nasıl bir izleniminiz var?
Uyuşturucu kişinin kendisinden başlayarak, halka halka önce ailesine, sonra yakınlarına ve nihayetinde de herkese zarar veriyor. Örneğin dağılan her 100 ailenin 5’inde uyuşturucu bir sebep ya da sebeplerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Uyuşturucuyu yine kadına şiddet meselesinde de görebiliyoruz. Ülkemizde yaşanan cinayetlerin yüzde 60’ının, tecavüzlerin yüzde 33’ünün, şiddetin ise yüzde 40’ının arkasında alkol ve uyuşturucu var.
Topyekün mücadele şart yani…
Aynen öyle. Hepimiz mücadele etmeliyiz. Yaşadığımız en büyük problemlerden birisi de bu aslında. Sorunu da giderek büyütüyor. Bu bataklığa düşmemiş insanlarımız maalesef bu soruna kulak kabartmıyor. Ses vermiyor ve harekete geçmiyor. Oysa bu olsa, büyüyen değil küçülen rakamları konuşabiliriz. Ya hep beraber kurtulacağız ya da ülkece bu bataklıkta kaybolacağız.