Anter Anter: Babam 'memleketimi bırakamam, zulüm kader değildir' demişti, bunu mezarına yazdırdım
28 yıl önce silahlı suikast sonucu öldürülen Musa Anter’in oğlu Anter Anter, kendisi yasaklı olduğu, babası da hapiste olduğu için gençlik yıllarında babasıyla düzenli görüşme fırsatı bulamadıklarını söyledi. Babasını İsveç’e çağırdığını ama memleketini terk etmek istemediği için gelmediğini söyleyen Anter, kendisine söylediği ‘Zilm ne qedere’ (Zulüm kader değildir) yazısını ise mezarına yazdırdığını anlattı.
Berfin Çalı
DUVAR - Gazeteci, yazar, aydın Musa Anter (Apê Musa) 20 Eylül 1992 tarihinde 72 yaşındayken JİTEM tarafından silahlı suikast sonucu öldürüldü. Ölümünün ardından 28 yıl geçti. Anter’in ölüm yıldönümünde ilk anma, öğlen saatlerinde Diyarbakır’da vurulduğu yer olan Seyrantepe’de, ikinci anma ise mezarının ve evinin bulunduğu Mardin, Nusaybin’e bağlı Akarsu (Stilîlê) köyünde gerçekleşti. Anmadan sonra Musa Anter’in oğlu Anter Anter’le, babasının ölümünün ardından geçen 28 yılı, Anter’in İsveç’teki anılarını ve babasıyla ilişkisini konuştuk.
‘DENİZLER GİBİ BEN DE GİDECEKTİM’
Hayatını bir bölümünü yurt dışında geçiren Anter Anter, yurt dışına çıkış sürecini şöyle anlattı: “İstanbul’da mimarlık okuyordum, futbola meraklıydım. Amcamlar beni kandırıp Almanya’ya gönderdiler. Daha sonra öğrendim ki Fatma İşmen babama, ‘Oğlun Anter’i buradan çıkar, o da listede’ demiş. Yani Denizler gibi ben de gidecektim. Bu yolda 144 arkadaşım öldü. Bu konuşmadan sonra bizimkiler sayesinde Almanya’ya gittim, oradan İsveç’e geçtim. Bir takım siyasi faaliyetlerim devam ediyordu. Cegerxwin'in kitaplarını ellerimle yazdım, teksilde kendim kaplatırdım.”
‘ÖLDÜRÜRLER YA DA HAPSE ATARLAR DİYE GELMEK İSTEMİYORDUM’
Gençlik yıllarında babasıyla düzenli olarak görüşemediğini söyleyen Anter, “Ben yasaklıydım. Babam da çoğu zaman hapisteydi. Ben çok sık gelemiyordum ama babamla teşrik-i mesaim çok fazlaydı, arkadaş gibiydik. Bugün hayattaysam babam sayesindedir. Bir gün babam işkenceydeyken, ‘Oğlum Anter, Bahoz’u kapatın!” diye bir mektup geldi. Bahoz bizim topluluğumuzdu. Ben hemen uyandım ve ‘Türkiye’den tehdit yiyoruz’ diye İsveç’te haberlerde dağıttık. Babam hapisten çıktıktan sonra 1987’de Türkiye’ye gizli girdim. O zamanlar ailem Türkiye’ye dönmeyi istiyordu. Ben, öldürürler yada hapse atarlar diye gelmek istemiyordum” diye konuştu.
'AKŞAMA KADAR CEBİNDE PARA KALMAZ, DAĞITIRDI'
Musa Anter’in ‘Hatıralarım’ kitabının Türkiye’de yasaklandığını, kendisinin İsveç’te bastırdığını söyleyen Anter, kitapla ilgili, “Babam için hediye oldu. Parasından değil ama tabii, babama 100 lira verseydin akşama kadar cebinde para kalmazdı, dağıtırdı. Musa Anter böyle bir insan. 1989’da ‘Hatıralarım’ kitabının arkasındaki fotoğraflardaki çocuk benim oğlum Roni, beraber dans ediyorlar. O fotoğrafı özellikle koyduk oraya. Babam Roni’yi çok severdi. Diğer çocuğuma da babamın tavsiyesi üzerine ilk kadın muhtar olan Fesla Anter’in ismini koydum" ifadelerini kullandı.
‘ZULM NE QEDERE’ DEDİ BANA, AKLIMDA KALDI'
Babasının neden doğduğu köy olan Eskimağara’ya (Zivinge) değil de Akarsu’ya (Stilîlê) gömüldüğü ile ilgili Anter, “Babam öldürüldükten sonra ben yasaklıydım, gelemedim. Ama annem, kardeşlerim, Dicle ve Rahşan ilk uçakla atlayıp gittiler. Babam öldürüldüğü akşam morgda telefonla aradılar beni. Babamın cenazesini askerlerle birlikte alıp gömdüler. En çok da zoruma giden bu oldu çünkü babam her zaman nar ağaçlarının altında, Stilîlê’de gömülmek istiyordu. Vasiyeti oydu. Daha sonra o dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar’a mektup yazıp izinle getirdik. Babam böyle getirildi. İstediği gibi yaptık” dedi.
Musa Anter'in mezarının üstünde yazan ‘Zulm ne qedere’ (Zulüm kader değildir) yazısının kendi fikri olduğunu söyleyen Anter, “Bir gün babamla konuşurken, ‘Baba çekilir mi bu eziyet, seni yanıma İsveç’e götürelim’ dedim. Bana, ‘Oğlum ben kaçak falan gelemem, memleketimi bırakamam’ dedi. Sonra bana ‘Zilm ne qedere’ dedi, benim de oradan aklımda kaldı. Daha sonra mezarını yenilerken bu sözü mezarının alt kısmına ekledik” diyerek anlattı.
'O, HERKESİN BABASIYDI'
“Babam bize hiçbir zaman Kürtlüğü dayatmadı, yaşantısında bunu bize gösterdi” diyen Anter, “Babamla görüşemiyorduk ama sürekli iletişim halindeydik. Yasaklı durumlarım kalktıktan sonra devamlı gelmeye başladım. Mezarını yeniledim, evini müzeye çevirdim. Kaçabileceğim bir yer oldu burası. Anısını yaşatmaya çalışıyorum. Dünyanın neresine gidersem gideyim, babamı tanıyan herkes seviyor. Amerika’da Dallas’a yakın bir yerlerde Musa Anter kürsüsü var, aynı şekilde Norveç’te de. O yalnız benim babam değil, herkesin babasıydı” dedi.