Nahit Eren: Diyarbakır Barosu’nun onurlu mirasına sahip çıkacağız

Diyarbakır Barosu’nun 47’nci Olağan Genel Kurulu Ekim ayında gerçekleştirilecek. Daha önce baroda çeşitli görevler alan ve önümüzdeki seçimde başkanlığa aday olduğunu açıklayan Nahit Eren, “Diyarbakır Barosu’na başkan olma sorumluluğunun ağırlığının farkında olmakla birlikte, bir o kadar da onurlu bir göreve talip olduğumun farkındayım” dedi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Diyarbakır Barosu Ekim ayında yeni başkanını seçecek. 1927’de kurulan Diyarbakır Barosu, özellikle 1980 sonrasında toplumsal ve siyasal konularda gösterdiği hassasiyet nedeniyle dikkat çekiyor. Baronun hak ihlallerine yönelik müdahil tutum sergilemesi, dönem dönem iktidarlar tarafından hedef tahtasına konmasına da neden oldu. Yakın zamanda baro yönetimi hakkında soruşturmaların açılması, faaliyetlerinin kriminalize edilmek istenmesi de söz konusu oldu.

Baro Başkanı Tahir Elçi’nin bölgede yaşanan çatışmaların bitmesi ve tarihi yapıların korunması için basın açıklaması yaparken vurulması da Diyarbakır Barosu’nun üstlendiği sorumlulukların ne kadar ağır bedelle karşı karşıya kalabildiğini gösteriyor.

Öte yandan avukatlık kanunundaki değişiklikler ve çoklu baro düzenlemesi, avukat hakları gibi sorunlar da Diyarbakır Barosu’nun önündeki önemli konular arasında yer alıyor. Esasında Diyarbakır Barosu’nun yeni başkanını ve yönetim kurulunu yine zorlu bir süreç bekliyor. Bu zorlu süreçte iki isim başkan olarak görev almaya aday olduklarını açıkladı. Biri, mevcut başkan Cihan Aydın. Diğeri ise Nahit Eren.

Nahit Eren, 1978 Diyarbakır Kulp doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini Kulp ilçesinde tamamladıktan sonra 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Evli ve üç kız çocuğu babası. Diyarbakır’da serbest avukatlık yapıyor. Diyarbakır Barosu’nun kurumsal yapısı içerisinde uzun yıllar değişik görev ve sorumluluklar üstlendi. Eren, 2012-2014 arasında Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyeliği ve Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. Yine 2016-2018 yıllarında da Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyeliği görevinde bulundu.

Nahit Eren ile Diyarbakır Barosu’nu, başkan seçildiğinde kendisini bekleyen sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.

'SORUMLULUĞUN FARKINDAYIM'

Diyarbakır Barosu Başkanlığı'na neden aday oldunuz?

Mesleğe başladığım günden beri Diyarbakır Barosu’nun kurumsal yapısı altında değişik görev ve sorumluluklar üstlendim. Diyarbakır Barosu’nda üstlendiğim görev ve sorumluluklardan edindiğim tecrübe ile mesleğimize ve baromuza daha çok borçlandığımı düşünüyorum. Her bir üyesi ile ve her zaman, temel hak ve özgürlüklerden yana almış olduğu tutum ve bu uğurda verdiği bedellerle, ulusal ve uluslararası hukuk camiasında saygın bir yer edinen Diyarbakır Barosu’na başkan olma sorumluluğunun ağırlığının farkında olmakla birlikte, bir o kadar da onurlu bir göreve talip olduğumun farkındayım. Bu bilinç ve sorumlulukla, Diyarbakır Barosu’nun bu onurlu mirasına her bir üyesiyle sahip çıkıp daha da ileriye taşımak, her geçen gün artan meslek sorunlarımıza çözümler üretebilmek ve mesleğimize daha güçlü şekilde sahip çıkmak için aday oldum. Bu manada aynı sorumluluğu hisseden her meslektaşıma da başarılar diliyorum.

Diyarbakır Barosu Başkanlığı’nın ağır sorumluluklar yüklediğini belirttiniz. Biraz açabilir misiniz? Nedir bu sorumluluklar?

Diyarbakır Barosu’nun ulusal ve uluslararası hukuk camiasında saygın bir yeri olduğu herkesin malumudur. Bu saygınlık, her zorlu süreçte adalet, eşitlik ve özgürlüklerden yana ortaya koyduğu kararlı duruşuyla elde edilmiştir. Baromuz bu değerleri korumak uğruna çok ağır bedeller de ödemiştir. Bu tarihsel mirasın bizlere yüklediği sorumluluk her türlü bedeli göze alarak bu sorumluluğa talip olmayı gerektirir. Şunu da belirtmek gerekir ki bu mirası savunmak için yalnızca cesaret değil aynı zamanda bu değerlerin içselleştirilmesini sağlayacak bilinç ve nosyona da sahip olmaya ihtiyaç vardır. Tüm bunlarla beraber Diyarbakır Barosu’nun bir meslek örgütü olmanın yanı sıra bölgede yıllarca sivil toplumun başat aktörü olduğunu da unutmamak lazım. Özellikle çatışmalı süreç ile başlayan darbe girişimi sonrası daha da etkisizleşen sivil toplumu yeniden canlandıracak aktör de Diyarbakır Barosu olmalıdır.

ÇÖZÜLMEYİ BEKLEYEN SORUNLAR

Avukatların sorunları ve bunları gidermede baroların rolü nedir?

Avukatlık kanunu, tarafsız ve bağımsız yargının teminatı olan barolara hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak gibi önemli bir görev yüklemiştir. Baroların bu sorumluluğunun yanı sıra mesleki anlamda da avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını korumak ve özellikle de avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çalışmaları yürütme gibi önemli bir görev ve sorumluluğu bulunmaktadır. Avukatlar, mesleki anlamda büyük zorluklar ve sıkıntılar içinde mesleklerini icra etmeye çalışmaktadırlar. Özellikle yeni başlayan meslektaşlarımız, mesleğe çok zor koşullarda başlamaktadırlar. Başta ekonomik sorunlar olmak üzere avukatların mesleğini icra ederken karşılaştıkları zorluklar çözüme muhtaç önemli sorun başlıkları olarak karşımıza çıkmaktadır.

"Diyarbakır Barosu’nun Kürt meselesinin çözümüne ilişkin yaklaşımı, iktidarların salt güvenlikçi politikalarla meseleye baktığı dönemlerde kendilerini rahatsız etmekte ve baromuza dönük haksız itham ve suçlamaların oluşmasına sebebiyet vermektedir."

Bu sorunlara yönelik çözüm önerileriniz neler?

Bahsettiğimiz sorunlar ülke genelinde avukatların yaşadığı temel sorunlardır. Sürekli sayıları artan hukuk fakülteleriyle birlikte avukat sayısındaki ciddi artışa karşın, çalışma hayatında yaşayacakları sorunlar konusunda maalesef çözümler üretilmemektedir. Bilindiği üzere mesleğe yeni başlayan birçok avukatın, ilk etapta temel kazanç alanı CMK kapsamında yürütülen zorunlu müdafilik hizmetidir. Ancak yıllardır bu konuda avukatların emeğinin sömürüldüğü bilinen bir olgu olmasına karşın bu konuda olumlu bir çalışma yapılmamaktadır. Avukatlar oldukça cüz’i ücretlerle bu alanda çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu cüz’i ücretlerle bir avukatın bürosunu açık tutabilmesi ve ailesine ekonomik bir katkı sunabilme şansı bulunmamaktadır. Bu sebeple en önemli çalışmamızın zorunlu müdafilik hizmetinden kaynaklı ücretlerin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde belirtilen ücrete eş değer seviyeye getirilmesini sağlamak olacaktır. Özellikle mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımız henüz hiçbir gelirleri yokken ve yüksek büro maliyetleri de nazara alındığında mesleklerini icra edecek ofisler açamadıklarının farkındayız. Bu sebeple ilk etapta bu sorunlarını gidermek üzere belirli bir süre baromuzun ekonomik gücü de dikkate alınarak kendilerine yer temini konusunda katkı sunacak projelerimizin olacağını belirtmek isterim.

HEDEFLERDEN BİRİ ‘BARO MECLİSİ’ KURMAK

Seçilmeniz durumunda yapmayı planladığınız projeleriniz neler?

Öncelikle Diyarbakır Barosu’nun, artan üye sayısı ile birlikte, meslektaşlarımıza daha iyi bir hizmet sunabilmek için bütün birimlerinin bir arada yer alacağı, vatandaşların adalet arayışında kendilerine daha iyi hizmet sunabileceğimiz idari bir binaya ihtiyacı bulunmaktadır. Aynı zamanda meslektaşlarımız ve ailelerinin bir araya gelebilecekleri, bu suretle mesleki dayanışmayı da güçlendirecek bir sosyal tesis ihtiyacımız da bulunmaktadır. Kurumsal yapımızı ve mesleki dayanışmamızı artıracak bu ihtiyaçları giderme konusunda büyük bir emek ve mesai içinde olacağımızın bilinmesini isterim. Baroların en önemli görevlerinden biri de stajyer avukatları mesleğe en iyi şekilde hazırlamaktır. Bu amaçla staj eğitimini güçlendirecek daha aktif bir eğitim sürecini planlamaktayız. Daha katılımcı bir anlayış için avukatlık mesleğine dair sorunların, kentimize dair sorunların tartışıldığı ve çözüm önerilerinin konuşulduğu “Baro Meclisi” kurmak en büyük hedeflerimdendir.

SAVUNMANIN BAĞIMSIZLIĞINA DARBE

Avukatlık kanunundaki değişikler ve çoklu baro düzenlemesine karşı görüşlerinizi alabilir miyiz?

Ben öncelikle bu yasal düzenlemeye karşı güçlü bir dayanışma göstererek bir araya gelen barolarımızı, ortaya koyduğu mücadeleden dolayı kutluyorum. Baro başkanlarının, demokratik hakları olan barışçıl gösteri ve yürüyüş haklarına yönelik müdahale ve engellemeleri de kınadığımı belirtmek isterim. Siyasal iktidarın, bu süreçte baroları ilgilendiren bu önemli yasal değişiklikte, baroları sürece dahil etmeyerek ve haklı itirazlarına kulak vermeyerek değişikliğe gitmiş olmasını demokrasiden ve uzlaşma kültüründen ne denli uzaklaştığımızı göstermektedir. Özellikle baroların yapısını ve Türkiye Barolar Birliği delegasyon sistemini değiştiren bu düzenlemenin siyasal saiklerle yapıldığını baştan belirtmek isterim. Siyasal iktidarın, bir ihtiyaçtan ziyade baroların yasadan kaynaklı icra etmiş oldukları çalışmalarından ve açıklamalardan duyduğu rahatsızlıktan hareketle bu değişikliklere gittiğini üzülerek görmekteyiz. Yasal değişiklikle birlikte getirilen çoklu baro sisteminin yaratacağı sorunlar üzerine çok da düşünülmediği kanaatindeyim. Bu sistemle baroların belirli siyasi görüşler doğrultusunda şekillenmesiyle, savunmanın bağımsızlığına büyük bir gölge düşürecektir. Nitekim son günlerde kurulması planlanan yeni barolara ilişkin bir kısım meslektaşlarımızın, siyasi parti başkan ve yöneticileri ile olan temasları bunu doğrulamıştır. Avukatlık mesleğinin icrasında baro aidiyetinin yaratacağı haksız rekabet koşulları, meslek etiği açısından oldukça önemli olan disiplin süreçlerinin gerektiği gibi işletilmeme riski mesleğimize büyük zararlar verecektir. Ben bu değişikliğin en kısa sürede yaratacağı tahribatla yeniden gözden geçirilip kaldırılacağına inanmaktayım.

DİYARBAKIR BAROSU İKTİDARI RAHATSIZ DEDİYOR

Diyarbakır Barosu zaman zaman iktidarın sert eleştirilerine maruz kaldı. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Evet, yıllardır Diyarbakır Barosu sahip olduğu misyonun gereği olarak, kimden gelirse gelsin temel hak ve özgürlükler konusundaki ihlallere karşı sesini her süreçte yükseltmiştir. Diyarbakır Barosu; yaşam hakkına yönelik, çocuk hak ihlalleri ve kadın haklarına yönelik her türlü saldırının karşısında durmuş, işkence gören mağdurların yanında olmuş ve bu ihlallere ilişkin gereken hukuki süreçlerin de her zaman takipçisi olmuştur. İktidarların hukuka aykırı her türlü uygulamalarına karşı durmuş ve çözüm önerileri geliştiren bir kurum olmuştur. Bu sebeple Diyarbakır Barosu’nun bu tür faaliyetleri siyasal iktidarları ve kamu otoritelerini rahatsız etmiştir. Barolar, insan haklarını korumak ve savunmak gibi kanuni bir yükümlülük altındadırlar. Siyasal iktidarın, baroları bu tür çalışma ve tepkilerini aynı sorunların bir daha yaşanmaması bakımından dikkate alıp taktir etmesi gerekirken haksız itham ve saldırılarla barolara cevap olmaktadırlar. Diyarbakır Barosu yıllardır Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik zeminde çözümünü savunmuştur. Diyarbakır Barosu’nun Kürt meselesinin çözümüne ilişkin yaklaşımı, iktidarların salt güvenlikçi politikalarla meseleye baktığı dönemlerde kendilerini rahatsız etmekte ve baromuza dönük haksız itham ve suçlamaların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Nitekim Diyarbakır Barosu’nun yöneticiliğini yaptığımız dönemde ifade ettiğimiz görüşlerden dolayı cezai soruşturmalarla bundan nasibimizi aldık. Bu uğurda Diyarbakır Barosu’nun ödediği en ağır bedel tabii ki barış çağrısı yaparken katledilen ebedi başkanı Tahir Elçi’yi kaybetmesidir.

Son bir mesajınız olur mu?

Diyarbakır Barosu genel kurulları büyük bir demokratik olgunlukla icra edilmektedir. Bu seçimli genel kurulla da her koşulda sağduyunun kalesi olan Diyarbakır Barosu’nun kazanmasını umut ediyorum.