Barış ve Adalet Hareketi kuruldu: Birlikte yaşadığımız insanları tanımıyoruz

Barış ve Adalet Hareketi geçtiğimiz ay kuruldu. İlk iş olarak ötekileştirilenlere söz hakkı veren Barış ve Adalet Hareketi'nin kurucu üyesi Çağlar Karakış izlenimlerini şu sözlerle anlatıyor: "Birlikte yaşadığımız insanları tanımıyoruz."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Hiç kimsenin ötekileştirilmediği, bütün insanların farklılıklarıyla birlikte bir arada yaşayabileceği bir hayat için mücadele etmeyi hedefleyen Barış ve Adalet Hareketi (BAHAR) kuruldu. 'Afedersin podcast' serisiyle büyük ilgi gören platform, toplumda ötekileştirilmiş herkese konuşma fırsatı veriyor. Ortaya da ülkemizdeki acı gerçeklikler ortaya çıkıyor. Bir Ermeni, “Ya sen nasıl Türkiyeli olabilirsin, Ermenistan var ya...' sorularıyla karşılaştığını söylüyor. Hareketin kurucularından Çağlar Karakış, “Birlikte yaşadığımız insanları tanımıyoruz” diyerek ötekileştirmenin altında yatan nedenleri de açıklıyor.

Karakış'la, Barış ve Adalet Hareketi'nin kuruluş nedenini, görüştükleri kişilerle anlatılan sorunları ve daha birçok şey konuştuk...

'BARIŞTAN DAHA BÜTÜNCÜL BİR ANLAM ÇIKARIYORUZ'

Barış ve Adalet Hareketi'nin kuruluş amacı nedir?

Barış ve Adalet Hareketi birbirinden farklı insanların bir araya gelerek Barış ve Adalet fikriyatı etrafında örgütlendiği bir yapı. Bizlerin Barış ve Adalet Hareketini (BAHAR) kurmaktaki temel kaygısı adalete olan ihtiyaç, barışa olan ihtiyaçtır. Barıştan da kastettiğimiz sadece ülkeler arasındaki, savaşan, çatışan gruplar arasındaki barış değil, kişinin kendisi ile barışması, etrafı ile çevresi ile barışması daha sonrasında doğa ile barışması. Yani barıştan daha bütüncül bir anlam çıkarıyoruz. Yani o barışmanın kendisi bizim Barış ve Adalet Hareketi olarak ortaya koyduğumuz temel nokta, farklılıklarımız ile bir arada, birlikte farkındalık yaratmak bizim temel düsturumuz.

Çağlar Karakış.

Barış ve Adalet Hareketi'nin üyeleri arasında kimler var?

Barış ve Adalet Hareketini (BAHAR) kurarken özellikle farklı insanlar, farklı inanışlardan, farklı kültürlerden, farklı iş çevrelerinden, öğrencilerden, gençler ve yetişkinler olarak kurduk. Temel anlamda farklılıkların bir arada yaşamı, toplumsal barış için mücadele etmek isteyen herkes bizimle beraber yürüyebilir. Ben toplumsal barış ile ilgili bir şey yapmak istiyorum bu ülkede, farklı insanlar var ve birlikte kardeşçe yaşayabiliriz, 'Ben de bunun için mücadele etmek istiyorum' diyen kim varsa; onları da Barış ve Adalet Hareketi’ne (BAHAR) davet ediyoruz, buyursunlar gelsinler birlikte mücadele edelim. Bu anlamda da katılıma her zaman açık bir yapımız var.

'BİRLİKTE YAŞADIĞIMIZ İNSANLARI YETERİNCE TANIMIYORUZ'

Neden böyle bir oluşuma ihtiyaç duyuldu? Takip ettiğim kadarıyla Yahudiler, Ermeniler, Kürtler, LGBTİ+'ler... Toplumda ötekileştirilen herkesle görüşmeler gerçekleştirip sorunlarını dinliyorsunuz...

En son çalışmamız; 'Affedersin Podcast' serisiydi. Ne yazık ki yüzyıllardır birlikte yaşadığımız farklı insanları yeteri kadar tanımıyoruz. Biz de dedik ki: Bu insanlar kim? Bu insanları tanıyalım. u insanları başkalarından dinlemeyelim kendilerini anlatsınlar. Türkiye’de bir Yahudi olmak? Ermeni olmak? 'Ben Türk kimlikli biriyim, Sünni kimlikli biriyim, benim de Ermeni arkadaşlarım var, benim de Yahudi arkadaşlarım var' söyleminden çıkartarak konuştuk. Sorduk dedik ki: “Sence Yahudi olmak Türkiye’de ne ifade ediyor?” Biz de dört dörtlük insanlar değiliz, ne yazık ki Türkiye’de yaşayıp belirli gruplara karşı ön yargı pek çok insanda olabilen bir şey, bizlerde de olabilen bir şey. Buradaki temel sıkıntımız temas etmemek, o insanları dinlememek, onlar ile vakit geçirmemek, bu ülkeyi paylaşıyoruz, birlikte yaşıyoruz, doğayı, çevreyi paylaşıyoruz. Ermeni olmak ile ilgili konuştuğumuzda Tamar şöyle dedi: “Türkiye’de Ermeniler var, Ermenice konuşuyorlar ama siz bu Ermeniceyi hiç duymadınız. Neden duymadınız? Bunu insanların sorgulaması lazım çünkü bu insanlar bizim komşularımız. Alevilik ile ilgili makbul aleviliği yani; “Şöyle olursan daha sevilen bir Alevi’ye dönüşürsün” gibi kavramlar. Bunlar sıkıntılı şeyler. Biz sadece 'Benim de arkadaşım var, benim de çevremde var' demekle yeterli olmadığını düşünüyoruz. Birbirimizi anlayacağız, birbirimize saygılı olacağız. Birbirimizin varlığını, bir başkasının varlığını tehdit olarak görmeyeceğiz. Biz de onlara tehdit olmayacağız. Barış içerisinde o kadar güzel yaşayabiliriz ki… Podcastlerde şunu gördük; her grubun içerisinde, Füsun Üstel Hocayı da anmak lazım bir makbul vatandaşlık yani o grubun içerisinden “Şöyle olursan daha makbul, böyle olursan daha makbul.” anlayışı var. Romanları konuştuk. Romanların yaşadıkları ayrımcılığı ve bunları yaşarken aslında nasıl bir hissiyat duyduğunu konuştuk.

'TÜRKİYELİ BİR ERMENİ... NASIL OLUR? SEN ERMENİSİN!'

Sizin izlenimleriniz nedir, Türkiye'de ötekileştirmenin geldiği boyutu nasıl görüyorsunuz?

Ben birçok insanın yapılan bu ayrımcılık, nefret söylemlerin karşı tarafın ne kadar incittiğini ve hali hazırda da insanların ne kadar zor duruma bıraktığını, bunu bilmediklerini iyi niyetli olarak düşünüyorum. Bu insanları kırıyor korkutuyor, “Ben dışarı çıkıyorum ama bu kişiler bana acaba zarar verir mi?” algısı yaratıyor. Bunun olmaması lazım, 2020 senesinde Türkiye’de dünyada olmaması gereken şeyler. Biz sadece bir ayna tutuyoruz. Burada yaptığımız sıfırdan bir şey keşfetmek değil. İnsanların özellikle bu podcastleri de Ermeniler, Ermenileri tanısın diye yapmadık. Ermeni Podcast’in de Tamar şunu demişti: “Soruyorlar nerelisin diye?” çünkü kafasında şu anki Ermenistan sınırları içerisinde bir yerliyim gibi düşünüyor ama ben ona diyorum ki: “Yozgatlıyım, Malatyalıyım.” şaşırıp kalıyor. Nasıl yani; bir Ermeni Ermenistan sınırı içerisinde bir yer de değil de nasıl Yozgatlı, Nasıl Malatyalı olabilir. Bunlar hep birbirimizi tanımadığımız, bilmediğimiz için. Türkiye Cumhuriyeti’nde insanların birbirini tanıması için bir alan yaratmaya çalıştık. “Affedersin Podcast” serisi devam edecek. Umarım ki iyi bir noktaya ulaşır.

'HİÇ YAN YANA GELMEYENLER NEFRET DİLİ OLUŞTURUYOR'

Toplumumuzda özellikle son dönemde 'Ötekileştiriliyoruz' diyor. Bir aidiyet duygusu eksikliği de net olarak görülüyor. Peki ötekileştirme özelinde düşündüğümüzde bunun altında yatan nedenler nedir?

Ötekileştirmenin altında yatan en büyük sebebin insanların birbirini tanımaması olduğunu düşünüyorum. İnsanlar hiçbir şekilde yan yana gelmediği, konuşmadığı insanlara karşı içlerinde bir nefret söylemi, bir nefret dili oluşturuyorlar. Bu gerçek olamaz, herhangi birisi diğerini tanımadan ondan nefret ediyor olmasının kendisi başlı başına mantıklı bir şey değil.

'TANI. SEVMEYEBİLİRSİN, KONUŞMAYABİLİRSİN AMA...'

'Affedersiz Podcast' seriniz ses getirdi... İnsanlara hangi mesajı veriyorsunuz burada?

Biz burada insanların, ki bu arada Barış ve Adalet Hareketi (BAHAR) sadece 'Affedersin Podcast' serisi yapmıyor. Onun haricinde de dönüp başka başka konularda... Ekonominin kendisi de barış ile alakalı. Ya da çevre ile ilgili ya da diğer konularla ilgili de çalışıyoruz. Pandemi konusunu da yine bir dosya olarak işledik. Yeni başladığımız için, “Affedersin Podcast” serisi ses de getiren bir çalışma oldu, ama başka başka çalışmalar var. Burada ötekileştirme ile ilgili temel mevzumuz şu: Tanı, sevmeyebilirsin, hoşlanmayabilirsin ama “Ya ben onu sevmiyorum.” diye hakaret edemezsin dışlayamazsın, saygı duymak zorundasın. O yüzden de bu konuların üzerinde duruyoruz, bu ötekileştirme ile ilgili olan mevzuda siyasiler çok hoyrat davranıyorlar ; doğru değil 3 oy daha alabilirsin, 5 oy daha alabilirsin ama içerde insanların milliyetçilik anlamında söylemini büyüttükçe, “Burada daha fazla oy potansiyeli var, buradan ben oy çekerim.” dedikçe ne yazık ki insanların birbirine karşı daha düşmanlaşmasına, insanların birbirine hoşgörü göstermemesine sebep oluyorlar. Vallahi değmez buna. Bunların olmaması için bize düşen en önemli şey; elbette ki herkesin inancıyla ırkıyla bir diğeri başka inanışta olur ama en nihayetinde birlikte yaşıyoruz. Aslında daha geniş bir alanda dünyada birlikte yaşıyoruz. Bir virüs belası var hepimiz etkileniyoruz. Daha fazla dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Birlikte yaşamaya da devam edeceğiz ancak bunun için birbirimizi anlamaya, temel insan hakları çerçevesinde ötekimizin hakkına saygı duymaya ihtiyacımız var. Buradaki temel mevzumuz bu olması gerekir.

'TEMEL KAYGIMIZ...'

Bundan sonra ne yapacaksınız hedefiniz ne?

Bundan sonrası ile ilgili bir şeyler söylemek lazım. Biz Barış ve Adalet Hareketi olarak herhangi bir siyasi parti ile çalışmıyoruz ancak önemli bir özelliğimiz bütün siyasi partiler ile konuşabiliyoruz. Bütün siyasi partiler herhangi bir şey sorduklarında bilgimiz birikimimiz çerçevesinde cevap veriyoruz, onlarla konuşuyoruz. Bu iktidar ya da muhalefet farketmez. O noktada da mümkün olabildiğince daha ortada durmaya çalışıyoruz, ortada durmak bu dönem içerisinde belki de en zor olan işlerden bir tanesi. Ne yazık ki ortada durduğunuz zaman, herkesten eleştiriler alıyorsunuz. Olsun. Bizim buradaki en temel kaygımız insanların birbirleriyle farklı düşüncede olsalar bile konuşabilecekleri, emeğin öncelendiği, farklılıkların bir arada yaşadığı, bir coğrafya tahayyül ediyoruz ve bu alanda da mücadele ediyoruz. Çalışmalarımızı bu minvalde sürdürüyoruz.

Bize katkı sunmak isteyen, bizimle beraber yol yürümek isteyen, herkesin de katılımını bekliyoruz. Farklı fikirleri ile buyursun gelsinler. Yani biz bir siyasi parti değiliz, çok kalabalık olmak ile ilgili bir kaygımız yok ancak farklı fikirler, farklı düşünceler ne kadar bizim içimizde yer alırsa, biz “Bir de bu açıdan bakabiliriz aslında konuya” deyip bu düzenleme yapabiliriz. Onun haricinde çok heyecanlıyız. Bir başkanımız yok daha henüz ihtiyaç duymadık kararlarımızı bir arada alıyoruz. Yaptığımız, son yaptığımız çalışmalar itibari ile de konunun ses getirmesinden de mutluyuz. Gelecek açısından da Türkiye’den gerçekten umutluyuz. Çünkü biz kendimiz farklı insanlar bir arada Barış ve Adalet Hareketi’nde çok güzel işler yapabiliyorken, inanıyorum ki daha sonrasında başka başka insanlar, Türkiye’nin genelinde birbirimizi tanımaya, birbirimize temas etmeye devam ettikçe daha güzel işler göreceğiz. Barış ve Adalet Hareketi (BAHAR) bu anlamda yoluna devam edecek, mümkün olabildikçe güçlü bir şekilde tarafsız bir şekilde yoluna devam edecek.