YAZARLAR

Güney Kore, çocuklar ve araştırmacı gazetecilik

On yıllar süren ve hem ebeveynlerin hem de biyolojik ailelerinden bir dolandırıcılık ağı yoluyla kopartılmış çocukların yaşamlarını derinden etkileyen bir düzenek, geniş kapsamlı ve titiz bir araştırmacı gazetecilik yoluyla ortaya çıkarıldı ve medya, hükümetler üzerinde baskı gücünü kullanarak dördüncü kuvvet olma unvanını layığıyla yerine getirdi.

Bugün sizi konfor alanınızdan çıkararak çok farklı coğrafyalara taşıyacağım. Önce Güney Kore, sonra İskandinav ülkeleri, ardından Çin ve son durağımız Türkiye…

Kendi “hınzır sorunlarımızdan” başka ülkelerin gündemini takip etmeye pek fırsat kalmıyor olabilir, ama Güney Kore gündemi bir süredir yaygın bir “evlat edindirme dolandırıcılığı”yla çalkalanıyor. Dönemin Kore hükümeti, bazı Batılı ülkeler ve devletin gücünü arkalarına alan evlat edindirme ajansları ise bu sahtekarlığın baş aktörleri…

Associated Press’in yürüttüğü kapsamlı bir araştırmacı gazetecilik başarısı sonucunda bu zamana değin 200 bin kadar Koreli çocuğun uluslararası ağlar üzerinden sahte yollarla evlat edindirildiği yakın zamanda ortaya çıktı. Evet, doğru okudunuz: 200.000!

Evlat edindirme faaliyetleri, Kore hükümetinin de teşvikiyle 1980’li yıllarda zirve yaptı. Bunda, 1950’li yıllarda yaşanan Kore Savaşı’nın “enkazı” sonucunda bu dönemde Batılı askerler ile Koreli kadınlardan doğan “iki ırklı” ve “istenmeyen” çocukları Amerikalıların alıp ülkelerine dönmesinin de etkisi vardı. Hatta bunu, Batının taleplerini karşılamaya dönük bir “bebek diplomasisi” olarak adlandıranlar bile olmuştu.

Dolayısıyla, Kore’de evlat edindirme süreçleri 1950’li yıllara dayansa da zirve noktasına 1980’lerde ulaştı. Savaş sonrası yoksulluk ortamında özel evlat edindirme ajansları, hem aileyi “fazladan bir boğazdan kurtarıyor”, hem de çocuklara daha müreffeh bir yuva buluyor; ekonomiye ise milyonlarca dolar kazandırıyordu.

Zaten özellikle evlat edindirmelerin arttığı 1970’ler ve 1980’lerde Güney Kore’deki askeri rejim, ekonomik büyümeyi önceliyor ve evlat edindirmeleri, “beslenecek boğaz sayısının azalmasının” bir aracı, bekar anneler gibi “sosyal bir sorunun” ortadan kalkması için “altın fırsat” ve Batı ile ilişkileri geliştirmek için “anahtar” olarak görüyordu.

Yani Kore hükümetinin o dönemdeki önceliği, çocukların iyi olma halleri değil, kasaya girecek paranın miktarıydı. Evlat edindirme ajansları da bu kriter üzerinden değerlendiriliyor, yaptıklarına bir noktaya kadar “göz yumuluyordu”. O dönemde Kore, uluslararası toplumun gözünde bir “bebek fabrikası”na dönmüştü!

1976 yılı Aralık ayında Kore hükümeti, evlat edindirilebilecek çocuk konusundaki yasal tanımı genişletti ve bu konudaki yargı denetimini kaldırarak özel ajansların başkanlarına çok geniş yetkiler tanıdı.

Bu süreci yöneten ve hükümetin de yetkilendirdiği belli başlı dört ajans vardı ve içlerinden biri (Holt Children’s Services), yoksul annelere izin verilen miktardan çok daha yüksek paralar ödeyerek süreci tamamen “piyasa rekabetçiliği” üzerinden yönetiyordu.

O dönemde en çok tercih edilen “çocuk profili” ise, yoksul ailelerin ve bekar annelerin Koreli çocukları olmuştu. Çocuklarına bakmakta maddi zorluk çeken aileler teker teker bu ajanslar tarafından tespit ediliyor, ailelerin beyni yıkanıyor ve çocuk çok kısa süre içerisinde Batılı bir aileye evlat edindirilmek üzere uçağa bindiriliyordu.

Çocuklarını bir süre sonra geri almak isteyen biyolojik aileler ise “oğlunuz zengin biri olarak dönecek”, “kızınız doktorasını yapmış biri olarak size yeniden kavuşacak” şeklinde avutuluyordu.

Köklerinden koparılmış şekilde büyütülen, Amerika’daki havalimanlarında yeni aileleri tarafından teslim alınan bu çocuklar yıllarca gerçek kimliklerini aradılar. Örneğin hiçbiri gerçek yaşgününü bilmiyordu; çoğu biyolojik ailesinden bihaberdi. Ta ki ailelerin ve çocukların ulaştığı Associated Press konunun üzerine gidene kadar…

Peki, Associated Press’in acı pornografisi yapmak veya konuyu romantize etmek yerine tam tersine titiz haberciliği ve konuyu derinlemesine irdelemesi neleri değiştirdi?

Bu süreçte birçok Batılı ülke, uluslararası evlat edindirme süreçlerini durdururken, olayların tam merkezinde bulunan Güney Kore hükümeti bir hakikat komisyonu kurulmasını kabul etti. Aralık 2020’de kurulan ve bir süredir aktif çalışan Komisyon’a, incelenmek üzere şimdiden yüzlerce başvuru ulaştı.

Komisyon, Eylül ayı başında basın açıklaması yaparak 1960'lardan 1980'lere kadar hükümetin finanse ettiği tesislerde doğum yapan kadınların, bebeklerini yabancı evlat edinmelere vermeye zorlandıklarına dair kanıtlar bulduğunu açıkladı.

Söz konusu tesislerin aslında “sokak serserileri” için kurulduğunu, ancak Busan isimli liman şehrindeki büyük bir kampüs içinde binlerce insanı esir alarak tecavüze uğrayan kadınlardan doğan çocukları ve sokaklardan toplatılan çocukların ailelerine haber verilmeksizin yurtdışına gönderildiğini Associated Press zaten yıllar önce ortaya çıkarmıştı. Amaç “sokakların güvenliğini sağlamak” olsa da, sonuç çok farklı bir noktaya varmıştı.

Komisyon ayrıca Avrupa, ABD ve Avustralya’ya gönderilen 300’ün üzerinde Koreli çocuğun biyolojik ailelerine dair bilgilerin manipüle edildiği yönündeki iddiaları da araştırıyor ve bu konuda bu yıl sonuna doğru bir ara rapor açıklayacak.

Associated Press, araştırmasında, ABD, Avustralya, Norveç, Danimarka ve birkaç Avrupa ülkesinde evlat edindirilmiş 80’in üzerinde Koreliyle, aileleriyle, ajans çalışanlarıyla ve hükümet yetkilileriyle röportaj yaptı; mahkeme tutanakları, arşivler ve evlat edindirme belgeleri de dahil olmak üzere binlerce sayfalık resmi belgeleri taradı. 

Ve sonuç: Çocuklar sokak ortalarında kaçırılıp yurtdışına götürülmüş, ailelere yenidoğan bebeklerinin öldüğü veya hayatta kalamayacak kadar hasta olduğu söylenmiş, bazılarına yenidoğanlarının ciddi bir kalp sorunu olduğu, yüksek olan ameliyat masrafının bir evlat edindirme ajansı tarafından karşılanabileceği ve eğer çocuk hayatta kalırsa onu bir aileye evlat verebilecekleri söylenerek resmi kağıtlar imzalatılmış, çocukların ebeveyn bilgilerinin değiştirildiği sahte kimlikler hazırlanmış ve evlat edindirilen çocukların biyolojik aileleriyle yeniden birleşmesi önlenmişti.

Bu süreçte evlat edindirme ajansları ve hükümetler de, “bebek akışının” kesintiye uğramaması için ellerinden geleni yapmışlardı. Ajanslar, çocuklar için “rekabetçi bir piyasa” kurarken hastanelere de bu bebekleri kendilerine “tedarik etmeleri” için yüklü miktarda paralar ödemişlerdi. Bu yasadışı ödemeler, yıllar sonra hükümetin yaptığı bir mali denetim sırasında gün yüzüne çıktı.  

Gözünüzde canlandırmak adına söylüyorum: Sadece 1988 yılında Kore’deki hastanelerden evlat edindirmek üzere 4600’den fazla çocuk toplanmış. 1980’li yıllarda evlat edinmek isteyen ailelerden çocuk başına o dönem için 3000 dolar alıyorlarmış. Yani bu kirli çarkın tüm halkalarında ciddi bir insan kaçakçılığı yaşandı.  

Sütten çıkmış ak kaşık olmayan Güney Kore hükümeti, bu dolandırıcılık faaliyetlerinin farkındaydı. Üstelik çocukların yurtdışına gönderilme süreçlerini hızlandıracak türden yasal reformlara da imza atmıştı. Kayıp çocuklar, resmi işlemleri kolaylaştırmak adına “terk edilmiş” şeklinde geçmişti kayıtlara… Öksüz ve yetim çocukların aile kökenleri tespit edilmemiş, içlerinden bazıları kolaylıkla evlat edinilsin diye “bekar annelerin çocukları” şeklinde kayıtlara geçirilmişti. Çocuklar yersiz, yurtsuz, köksüz bırakılmıştı.

Batılı hükümetlere gelecek olursak, onlar da üç maymunu oynadılar; Kore hükümetine çocukları göndermeye devam etmesi yönünde baskıda bulundular; “yetim” çocukların hayatını “kurtardıkları” şeklindeki söylemleri sürdürdüler.

Associated Press’in elde ettiği hükümet verilerine bakılırsa, 2012 yılından beri Güney Kore hükümetinden biyolojik ailelerinin bulunması için yardım isteyen 15 bin kadar evlat edindirilmiş kişinin beşte birinden azı, gerçek ailelerine ulaşabildi. Öte yandan 1980 ila 1987 yılları arasında Batı’ya evlat edindirmek üzere gönderilen Koreli çocukların yüzde 90’ından fazlasının Kore’de yakınları vardı.

Kore hükümeti, bu kokuşmuş haldeki evlat edindirme endüstrisine 1980’lerin sonunda nihayet “dur” dedi. Bunda, 1988 yılında Seul’da gerçekleşen Olimpiyatlar’da bebek ticaretinin ulusal bir utanç konusu olarak uluslararası toplumun gündemine gelmesinin etkisi kuşkusuz büyüktü.

Bunun üzerine Kore Sağlık Bakanlığı, evlat edindirme ajanslarına, bu konudaki çalışmalarını iyileştirmeleri ve çocuk toplamak için hastane hastane dolaşmayı artık bırakmaları yönünde talimat verdi. Yasadışı uygulamalarına devam edip bu sektörü rekabetçi bir şekilde yönettikleri müddetçe cezalandırılacakları konusunda da uyardı.

Bunun üzerine evlat edinmeler, 1980’lerin ortalarında yılda yaklaşık 8000 iken, 1990’larda 2000’lere geriledi. 

Ancak dosya burada kapanmış değil. Uluslararası evlat edindirmeler konusu, Güney Kore’den itibaren kar topu etkisiyle birçok ülkenin gündeminde üst sıralarda yer almaya devam ediyor.

Halihazırda Güney Kore’deki soruşturma o kadar genişleyip derinleşti ki, Haziran ayında Norveç de yurtdışından evlat edinmeler konusundaki denetimlerini artırdığını açıklamak zorunda kaldı. Ocak ayında uluslararası evlat edinmeler konusunda soruşturma sürerken bu işlemlere ara verilmesi konusunda Norveç Çocuk Refahı Hizmetleri bir tavsiye kararı almıştı.

Norveç hükümeti, son olarak yurtdışından yapılan evlat edinmeleri, sıkılaştırdığı kontrollerle ve “risk azaltıcı önlemlerle” birlikte devam ettireceğini, her bir dosya için ayrıntılı bir resmi inceleme yürütüleceğini, ancak geçmişteki evlat edinmelerin yasallığı ve etikliği üzerine de bağımsız bir komite yoluyla soruşturma yürüttüğünü açıkladı.

Komitenin soruşturmasını 2025’in sonlarında tamamlaması bekleniyor. Geçen sene Norveç’in uluslararası evlat edinmelerin yasallığını sağlamak üzere birçok ülkeyle anlaşmaları gözden geçirilmiş, bunun sonucunda Tayvan, Tayland, Filipinler, Madagaskar, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Güney Afrika ve Peru ile olan anlaşmalar sona ererken, sadece Kolombiya ve Bulgaristan ile yapılan anlaşmalara devam etme kararı verilmişti. Bu konuda sicili pek de parlak olmayan Güney Kore’ye ise sınırlı bir izin tanınmıştı.

Benzer bir durum, komşu Danimarka için de geçerli. Danimarka’daki resmi evlat edindirme ajansı, Ocak ayında yaptığı açıklamada, çocukların yurtdışındaki biyolojik kökenlerini örtbas eden sahte belgeler ve prosedürlere dair endişeler sebebiyle uluslararası evlat edinmeleri giderek yavaşlatacağını açıkladı.

İsveç'in tek evlat edinme ajansı da Kasım ayında, Güney Kore'den evlat edinilen çocukların kökenleriyle ilgili sahte belge iddiaları üzerine evlat edinmeleri durdurduğunu bildirmişti.

Süreç, Çin’e de sıçradı. Çin hükümeti, Eylül ayında yaptığı açıklamayla, uluslararası evlat edinme programını ilgili uluslararası sözleşmeler uyarınca sona erdirdiğini belirtti. Tek istisna ise kan bağı olan akrabaların bir çocuğu veya üvey çocuğu evlat edinmesi olacak.

Çin’den bu zamana değin 82 binin üzerinde çocuk evlat edinen ABD ise, bu karardan en çok etkilenecek ülke. Kararın sebebi açıklanmadı, ancak ülkede azalan doğum oranlarının önemli bir etmen olduğu düşünülüyor. Örneğin 2023’te Çin’de yenidoğan sayısı iki yıl üst üste gerileyerek 9 milyona düştü.

Peki tüm bunları niçin anlatıyorum?

Öncelikle, on yıllar süren ve hem ebeveynlerin hem de biyolojik ailelerinden bir dolandırıcılık ağı yoluyla kopartılmış çocukların yaşamlarını derinden etkileyen bir düzenek, geniş kapsamlı ve titiz bir araştırmacı gazetecilik yoluyla ortaya çıkarıldı ve medya, hükümetler üzerinde baskı gücünü kullanarak dördüncü kuvvet olma unvanını layığıyla yerine getirdi.

Associated Press’in bu derinlikli dosyası sayesinde ülkeler birbiri ardı sıra uluslararası evlat edindirme prosedürlerini gözden geçirmeye, bu süreci yürütecek bağımsız komisyonlar kurarak kurumsal bir çerçevede etiği tesis etmeye yöneldiler. Bu, yapay zekâ karşısında varlığı ve etkinliği sorgulanmaya başlanan gazeteciliğin en güçlü soluklarından biridir ve yapay zekanın başaramayacağı titizlikte bir dosya ile tarihin akışı değiştirilmiştir.

Ayrıca, ülkeler, çocukların iyi olma halini etkileyen bu denli kritik bir sorunu yok saymak, inkâr etmek, medya organlarını “dezenformasyonla” suçlamak yerine, onlarla işbirliği yaparak, evlat edinme gibi kritik, insani ama bir o kadar da zaafa açık bir alanı düzenleme yoluna girdiler.

Dolayısıyla mesele sadece evlat edindirme sürecinin düzenlenmesi değil, hükümetlerin medyanın çağrıları, uyarıları ve etik habercilik dosyaları karşısında üç maymunu oynamamasıydı.

Darısı, dünyada da Türkiye’de de çocuk haklarına yönelik her türlü ihlalde -istismardan okullarda hijyene, ücretsiz beslenme hakkından çocuk işçiliğine dek- medyanın dördüncü kuvvet olarak gücünü ortaya koyabileceği ve bir paydaş muamelesi göreceği yarınlara… 


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.