YAZARLAR

Günlük hayatın parlak renkleri

Şimdi, “en” olmayı bırakalım ve sıradan hayatlara bakalım: Piknik yapanlar, müzik çalanlar, plajda takılanlar, spor yapanlar… Öylesine, ama aslında çok renkli, kalabalık, hikaye dolu insanlar. O parlak renkleri görmesini bilene!

Toksik bir “en”ler dünyasında yaşıyoruz. En güzel olmak, en başarılı olmak, en iyi yerlere gitmek, en göz alıcı olmak, en zengin olmak... Sanki herkes birbirinin üzerine basarak “en süperlik” gösterisi için tırmanıyor, havalı bir şeyler yapmak için çırpınıyor.

Halbuki yaş aldıkça daha çok algıladığın, akıp giden günlük hayatın içinde, enlere ihtiyaç bırakmayan bir dünya var. Günlük hayatın rengarenk bir dünyası, türlü türlü karakteri, durumsal bir komikliği, yaratıcı fikirleri, seni fark etmeden mutlu eden küçük detayları var. Gerçek mutluluk, bunları algılayabildiğinde ortaya çıkıyor aslında; “en” olmaya çabalarken değil. İstersen havalı bir “beach club”a da gidip boy gösterebilirsin elbet, her şey biz deneyimleyebilelim diye var. Diğer yandan sıradan bir plajda insanları izlemek, onların farklı karakterleri fark etmek, hatta onları kafanda gruplandırmanın (plajın efendisi, yanında meyve ve atıştırmalıkları eksik etmeyen, herkesin nereye oturacağına karar veren şahin bakışlı teyzeler; durmadan oyun oynamak isteyenler, denizde fok balığı gibi yatıp takılan dayılar, eforik dalgıçlar, tüm gün güneşlenen keyifçiler...), kafanda onları konuşturmanın da zevkine varabilmek gerek. Jakup Ferri’nin Ferda Art Platform’daki “Funk Your Funk” sergisindeki dokuma plaj eserini incelerken sanki o plajdaymışım, o insanları izliyormuşum gibi detayları dokumalarda keyifle inceliyorum.

Jakup Ferri, en son gerçekleşen, 59. Venedik Bienali’nde Kosova Pavyonunu temsil etti. Böyle bir sanatçının, bienalin hemen ardından Türkiye’de bir galeride sergilenmesi güzel bir başarı. Kendisinin bienalde yarattığı, çok paylaşılan rengarenk odayı önce sosyal medyadan görmüştüm. Sonra o odanın bir benzerine, Kuntsmuseum Luzern’de girdim. Koskoca bir salon, tüm duvarlar ve yerler rengarenk dokuma halılarla kaplı… Bu halıların üzerlerinde, bahsettiğim plaj sahnesi gibi, günlük hayattan onlarca sahne… Ayakkabılarınızı çıkarıp müzede bir oyun alanına giriyorsunuz adeta. Ben gittiğimde müzede bir sürü çocuk yerlerde, ellerinde kağıtlar ve boya kalemleri, Ferri’nin hayal dünyasından çıkan karakterleri bir de kendileri çiziyorlardı. Kim bilir neler çıkıyordur orada! Ben de o salonda uzun bir süre geçirip dokumalardaki sahneleri bir oyun gibi izleyerek o sıradan sahnelerdeki karakterlerin her birine tek tek bakıp eğlenmiştim.

Bugün İstanbul’da da “Funk Your Funk” sergisinde görebileceğiniz bu karakterler, Kosovalı sanatçı Jakup Ferri’nin eskiz defterinden çıkıyor. İnsanlar, hayvanlar ve melez yaratıklar müzik yapıyor, şarkı söylüyor, yüzüyor jimnastik yapıyor, bisiklete biniyor ya da kaykaylarla atlıyorlar. Renkli ve mutlu bir dünya burası. Bu renkli ve mutlu dünya, sanatçının işbirliği yaptığı Arnavut, Kosovalı, Burkina Fasolu ve Surinamlı kadın zanaatkârların dokuma ve nakış işlerinde hayat buluyor. İstanbul’daki sergide, bienal ve müze sergilemelerinden farklı, galerinin mimarisine uygun bir sergilenişle birbirinden ayrı ayrı asılmış şekilde izliyorsunuz. Kolektif işleri seven, hatta bir dönem Türkiye’de Hazavuzu Kolektifi ile de işbirliği yapan Ferri, halı yapımını ve nakışı tutarlılık ve topluluk oluşturma teknikleri olarak görüyormuş. Üstelik bu eserler, sanatçının çalıştığı kadınlara da istihdam sağlamış oluyor. Klasik dokuma ve nakışların yanı sıra, bir mozaik sanatçısı ile işbirliği yaparak dokumayı bir ileriye götüren Ferri, bu sergide çalıştığı ve kendi ortaya çıkarttığı tekstil mozaiğin dünyadaki ilk örneklerini de izleyicilere sunuyor.

Sergiyi gezerken bilmeniz gereken bir tatlı hikaye de, sergiye girdiğinizde yerde gördüğünüz geometrik desenli el dokuması halılara ait. Sanatçının oğlu Jip Ferri, oynadığı bilgisayar oyununda (Animal Crossing) avatar tasarımları yaratıyormuş. Bu avatarları fark eden Ferri, oğlunun piksel estetiğinden yararlanarak yarattığı karakterleri skeçleyip dokutmuş. Oğlu babasının kendisinin karakterlerinden esinlenerek yarattığı bu eserleri ilk kez Venedik Bienali’nde sergilenince görmüş! Bu sürprizin güzel ve renkli enerjisi, o dokumaların yanından geçerken hepimize yansır belki. Şimdi, “en” olmayı bırakalım ve sıradan hayatlara bakalım: Piknik yapanlar, müzik çalanlar, plajda takılanlar, spor yapanlar… Öylesine, ama aslında çok renkli, kalabalık, hikaye dolu insanlar. O parlak renkleri görmesini bilene!

Jakup Ferri’nin “Funk Your Funk” sergisi 14 Ekim 2023’e kadar Ferda Art Platform’da.


Irmak Özer Kimdir?

Sabancı Üniversitesi Toplumsal ve Siyasal Bilimler bölümü mezunu olan Irmak Özer, lisans eğitiminin ardından Atina Üniversitesi'nde Güneydoğu Avrupa Çalışmaları (MA) alanında ve London School of Economics and Political Science'ta Karşılaştırmalı Politika (MSc) alanında iki adet yüksek lisans programını tamamlamıştır. Kültür-sanat alanında uzun zamandır çeşitli mecralara yazılarıyla katkıda bulunan Irmak Özer, hurriyet.com.tr, Art50, Milliyet Sanat, İstanbul Life gibi önemli basılı ve çevrimiçi yayınlarda sergi değerlendirmeleri ve söyleşiler ile katkı sağlamakta ve ilgili platformlarda konuşmalar yapmaktadır. Irmak Özer, kültür-sanat alanında uzmanlaşmak için İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm bölümünü (AA) ve Koç Üniversitesi'nde Arkeolojik Varlıkların Korunması ve Kurtarılması sertifika programını tamamlamıştır. Irmak Özer İsviçre'de yaşamakta ve Uluslararası İlişkiler alanında çalışmaktadır.