Günümüzde dergiler
Dergi reyonunda ben kendi meraklarım doğrultusunda Milliyet Sanat ve Atlas Tarih’i kendi alanlarındaki iyi ve itinalı yayınlar olarak takip ediyorum. Kitap edebiyat alanında ise benim için başı hiç tartışmasız Notos çekiyor.
Bir zamanlar ‘artık edebiyat dergileri bitiyor, şimdi blogların zamanı’ diye bir yazı yazmıştım da Sözcükler dergisini çıkaran Turgay Fişekçi, Cumhuriyet’teki köşesinde beni ‘çocukluk etmekle’ suçlamıştı. Zaman her ikimizi de haklı çıkarttı. Bloglar haber ve düşünce sitelerine dönüştü, sayıları, takipçileri arttıysa da dergilerin yerini alamadı. Dergiler de eski enerjilerini koruyamadılar ve sonuçta kitap edebiyat dünyamız eskisi gibi etkili yayınların olmadığı bir alana dönüştü. Üstelik üretimin bu kadar çok ve çeşitli olduğu bir dönemde bize güzel kitapları iyi ve iddialı yazarları işaret edecek yayınlara her zamankinden daha çok ihtiyaç duyarken, durum böyle oldu. Ne kadar farkındayız bilmiyorum ama aslında biraz da bu çeşitlilik nedeniyle eskiden olduğu gibi az sayıda, herkesin takip ettiği güçlü yayınlar yok artık. Bize ne yapacağımızı söyleyen aydınların da yazarları titreten karizmatik eleştirmenlerin de herkesin takip ettiği istikamet belirleyici etkili yayınların da ortamı ve gündemi belirleyen grupların, akımların da var olmadığı bir zamandayız şimdi. O nedenle yazar da yayınlayan da okuyan da çok, dikkat parçalara ayrılmış ve pek çok yayın arasında dağılmış vaziyette. Yaşadığımız çağda biraz demokratik bir şeyler varsa, o da buralarda bir yerlerde yaşıyor. Ve tıpkı demokrasimiz gibi kırılgan bir dünya bu…
Eskinin alışkanlığı olan dergiler ise çıkmayı sürdürüyor. Çünkü tıpkı basılı kitapları okumayı sevdiğimiz gibi dergileri de seviyoruz. Mephisto Kitabevi’nin dergi bölümünde hâlâ sayısız edebiyat, düşünce yayını birbirinin omzundan uzanıp görünür olmaya çalışıyor, okuyucusunu bekliyor. Migros mağazalarının dergi reyonunda ise kitapseverleri ilgilendirecek yayınları bulmak kolay değil. Ağırlığı mizah dergilerinden evrilen yeni nesil ‘edebi dergiler’, Ot ve benzerleri oluşturuyor. Öte yandan doğrudan kitapla ve edebiyatla ilgili yayınlar da çıkmaya devam ediyor.
Mesela işe internet sitesi olarak başlayan 221B’nin basılı bir kitap dergisine dönüşmesi dikkate değer bir gelişme. Üstelik 221B, yayın dünyasının çeşitliliğini de gözeten güzel bir kitap dergisi oldu. Dergi reyonunda ben kendi meraklarım doğrultusunda Milliyet Sanat ve Atlas Tarih’i kendi alanlarındaki iyi ve itinalı yayınlar olarak takip ediyorum. Kitap edebiyat alanında ise benim için başı hiç tartışmasız Notos çekiyor. Semih Gümüş’ün uzunca bir süredir tek başına yayımladığı, edebiyat atölyeleri ve kitap yayıncılığıyla da destekleyerek bir edebiyat odağı haline getirdiği dergisi Notos günümüzün ideale en yakın bileşimini sunuyor. Semih Gümüş bir yandan simgelerinden biri olduğu o ‘has edebiyat’ yaklaşımını titizlikle koruyor ve savunuyor. Ama dergi farklı isimlere, genç öykücülere, Latin Amerika ve Anglosakson edebiyatına olan merakını da kaybetmiyor. Daha önemlisi ise her yıl düzenlediği kapsamlı anketlerle edebiyat dünyasında ve hatta bazen ana medyada ses getirmeyi dolayısıyla kendisine dönük ilgiyi canlı tutmayı başarıyor. Semih Gümüş 2020’nin son sayısında önemli bir hamle yapıp dergiyi on beşinci yılından itibaren gençlere emanet ettiğini duyurdu. Notos’un Genel Yayın Yönetmeni bu 83. sayıdan itibaren Oğuz Tecimen oldu.
İnternet siteleri içinde böyle göz dolduran çok az iş var ne yazık ki… Pek çoğu süreklilik sağlayamıyor. İnternet sitesi aslında dergi yapmaktan daha kolay değil, hatta bir yanıyla daha zordur. Durmadan beslemeniz gereken aç bir fırın gibidir. Sonsuz miktarda içerik alabilir ve siz gücünüz yettiği kadar yeni yazı ya da haber girmeyi kestiğiniz anda izlenmez olur.
Bizde hayata geçen ya duran ya da hızını kaybeden sitelerin neredeyse hepsi tek kişilik çabanın ürünü olmanın dezavantajlarını yaşıyor. Bir önemli sorun da ne kadar uğraşırsanız uğraşın pek az gelir getirmesi, hiçbir zaman bu anlamda tatmin edici bir seviyeye gelmemesi. Bu bakımdan yıllardır tasarımını hiç değiştirmese bile içeriğini hep yenilenmiş tutmayı başaran ve sosyal medyayı da iyi kullanan Edebiyathaber, güzel ve çeşitli Artfullliving, Sanatatak, tam janrım olmasa da Kayıprıhtım, gözlerim daha çok haber arasa da Egoistokur, Kulturservisi, Kitapeki binbir zahmetle ayakta kalmayı başardıkları için takdir ettiğim ve takip etmeyi bırakmadığım adresler.
Ama bu işte de aslan payını yine ‘ana medya’ alıyor. Yani internet haberciliğinde neredeyse tüm muhalif okur yazar insanları kendisine çeken Duvar ve T24’ten bahsediyorum. Anıl Mert Özsoy’un hazırladığı Duvar’ın kitap eki (perşembeleri yayınlanan PDF) ve kitap kategorisi gündemi iyi takip ediyor, önemli bir çeşitlilik sunuyor. T24’ün kardeş sitesi, Mustafa Arslantunalı’nın yönettiği K24 ise iddialı makalelerin, kitap dışında da düşünce işlerinin yayınlandığı başlı başına bir yayın gibi. Tabii her ikisi de belli bir bütçe yaratabildiği için, bu alandaki tırnak içinde ‘ana medya’nın parçası oldukları için iyi içerik üretiyor ve bu içeriği çok sayıda kişiye ulaştırıyorlar.