Hablemitoğlu'ndan MİT'e Levent Göktaş: Albaya kimseden tebligat yok

Eski Özel Kuvvetler üyesi Albay Levent Göktaş, faili meçhul cinayetlerden Necip Hablemitoğlu suikastından dolayı aranıyor. Albaya gecikmeli tebligat cinayetten yirmi yıl sonra geldi.

Google Haberlere Abone ol

Sadık Güleç - Osman Çaklı

DUVAR - Öyle bir isim düşünün ki, bir tank subayı olarak, özel kuvvetlerde çalışsın, birçok çatışmaya girsin, madalyalar alsın, Öcalan’ı getiren ekipte olduğu iddia edilsin, istihbaratta bulunsun, emekli olduktan sonra avukat olsun, Ergenekon operasyonlarında gözaltına alınsın, serbest kaldıktan sonra MİT müsteşarlığı için ismi geçsin, bir anda Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin ortağı gözüksün, son olarak ise Türkiye’deki en önemli suikastlardan birisi olan Necip Hablemitoğlu cinayetini işlediği iddiası ile aransın ve ortadan kaybolsun...

Evet cümle çok uzun oldu. Fakat bütün bu hikâyenin kendisi bile aslında onun hakkında çok şey anlatıyor. Uzun ismiyle Mustafa Levent Göktaş geçtiğimiz haftalarda Ukrayna’dan Hablemitoğlu cinayetinin tetikçisi olduğu iddiası ile getirilen Nuri Gökhan Bozkır’ın ifadesiyle bu cinayetten aranıyor. Bozkır, itirafları nedeniyle Türkiye’nin girişimleri sonucu Ukrayna’dan getirildi.

HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ DEVLET İÇİ ÇATIŞMA MI?

Devletin güvenlik kurumlarının içindeki çatışmalar olayları biz dışardan izleyenler için anlaşılması ve çözülmesi zor girift olaylar zinciridir. Ama bu çatışmalar hele kritik görevlendirmeler öncesi oldukça sıcak ve bazen kanlı olabilir. Hele Genelkurmay Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı, ordu komutanlıkları, emniyetin içinde narkotik müdürlüğü vb. gibi önemli kurumlara yapılacak atamalar öncesi bir garip olaylar zinciri başlar. Birileri gözaltına alınır, bazı seks skandalları ortaya çıkar hatta garip kazalar suikastlar olur.

Necip Hablemitoğlu cinayeti tam da böyle bir dönemde işlenen cinayetlerden birisi. Kısa bir özet yapmakta fayda var. Necip Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 yılında Ankara Çankaya’da evinin önünde uğradığı silahlı bir saldırı sonucu öldü.

Necip Hablemitoğlu

Hablemitoğlu aslında son dönemde Bergama’da altın madenlerine karşı mücadele eden köylülere karşı kara propaganda sayılabilecek kitapları ile adını duyurmuştu. Tarihçi-yazar olarak tanınan bir akademisyendi. İddiasının temeli Almanya’nın altın ticaretinden büyük gelir elde ettiği, Türkiye’nin bu madenleri çıkartmasını engellemek için Alman vakıfları aracılığı ile ilk çevreci köylü hareketi sayılabilecek bu karşı çıkışı desteklediğiydi. Oysa Bergama’da altın madenini işleten Euro Gold firması, içinde Almanların da olduğu çok uluslu bir yabancı şirketti. Firma kamuoyunda kendisi aleyhinde yapılan yoğun mücadeleler sonucu Türkiye’yi terk ettiğinde ise şirketini Fethullah Gülen’in en büyük destekçilerinden Akın İpek’in sahibi olduğu İpek Holding’e devretti.

HABLEMİTOĞLU MİT MÜSTEŞARI OLUYOR MUYDU?

Hablemitoğlu’nun son dönemde Fethullah Gülen cemaatine ilişkin araştırmalar yaptığı biliniyor. Cemaate ilişkin hazırladığı Köstebek adlı kitap ölümünden sonra yayınlandı. Yine çıktığı bir televizyon programında cemaatin emniyet ve ordu içinde örgütlendiğini aktarmıştı.

Fakat asıl önemlisi, sivil yaşamda bir yazar, akademisyen olarak bilinen Hablemitoğlu MİT Müsteşarı olmak istiyordu. En azından resmi olarak MİT içinde olduğu bilinmeyen birinin müsteşarlığa getirilmesi mümkündü, büyük bir soru işaretidir. Ama bunu söylediğine tanıklık eden gazeteciler ve akademisyenler var. Gazeteci Yasemin Güneri, Oda Tv’nin 2021 yılında yayınladığı Hablemitoğlu belgeselinde, Star Gazetesi’nde çalıştığı dönem, Hablemitoğlu ile röportaj için sözleştiğini anlatmıştı. Güneri, Hablemitoğlu’nun röportaja 2 saat geç geldiğini söylemiş, gecikme nedenini ise Hablemitoğlu’nun ağzından şöyle aktarmıştı: “Çok önemli bir yerden geliyorum. Ben MİT Başkanı oluyorum…”

Hablemitoğlu’nun “MİT Başkanı oluyorum” dediği tek kişi gazeteci Güneri değil. Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Emin Gürses de suikastın ardından, Hablemitoğlu’nun kendisine, Güneri’ye anlattığı hikâyenin benzerini anlattığını söylemişti. Hatta Şengül Hablemitoğlu da eşinin MİT Müsteşarı yapılacağı söylentisinin ölümüne neden olduğunu söylüyordu. Ancak, Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarı olacağına dair emare yoktu. Çünkü, Hablemitoğlu’nun istihbarat geçmişi bulunmuyordu. Hablemitoğlu suikastıyla ilgili, hep üç senaryo konuşula geldi. Bunlardan birisi de MİT müsteşarlığı idi.

ÖZEL KUVVETLERİN KUDRETLİ ALBAYI MİT’E TALİP

Aynı dönemde Albay Levent Göktaş’ın da MİT Müsteşarlığı için hazırlandığını biliyoruz. Dönem Abdullah Gül’ün başbakan, Abdüllatif Şener’in AK Parti’de etkin bir konumda bulunduğu iktidarın ilk aylarıydı.

Yine Hablemitoğlu cinayetinden dolayı tutuklanan Göktaş’ın emir subayı Mehmet Narin ifadesinde Levent Göktaş’ın yaptığı kulis faaliyetlerini ifadesinde şöyle anlatmıştı; “Cinayet günü Levent Göktaş beni aradı. Yanına çağırdı. Yanına gittiğimde bana kendisiyle ilgili hazırlanmış CV'leri verdi. Konya iline gideceğimizi belirtti. Kendisi daha öncede bana MİT Müsteşarlığına aday olduğunu bahsetmişti. Konya iline CV'lerle gideceğimizi, burada dönemin Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ile görüşeceğimizi CV'leri vereceğimizi söyledi.”

Levent Göktaş

Fakat CHP Konya Milletvekili olan Abdüllatif Şener Oda TV’nin bu iddiaları sorması üzerine “Levent Göktaş’ın kim olduğunu dahi bilmiyorum. Konya’ya çok gelip giderdim, MİT Müsteşarlığı ile ilgili CV vermiş olabilir. Verip vermediğini hatırlamıyorum” demişti.

Güvenlik örgütlerini izleyenler açısından CV vererek MİT Müsteşarlığına aday olmanın çok alışılageldik bir yöntem olmadığını belirtmek gerekiyor. Belki AK Parti’nin bu ilk aylarında kendisini öne çıkartacak bir hamle yapmak istedi. Ama anlaşıldığı kadarıyla aynı dönemde MİT için girişimde bulunan bilinen iki kişi oldukları ortaya çıkıyor.

Peki, gerçekten Levent Göktaş olası rakibini ortadan kaldırmak için böyle bir girişimde bulunmuş olabilir mi? Elbette Türkiye tarihinde bunun birçok örneği var. Mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Ama yine de çok alışıldık bir yöntem olduğunu söyleyemeyiz.

LEVENT GÖKTAŞ’IN ASKERİ, NURİ GÖKHAN BOZKIR KONUŞMAYA BAŞLADI

Hablemitoğlu cinayeti uzun yıllar kendisinden önceki Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Turan Dursun cinayetlerine benzer şekilde doksanlı yılların faili meçhulleri gibi belirsiz kaldı. Fakat 2014 yılında ilginç bir gelişme oldu. Gazeteci Zihni Çakır eski asker Nuri Gökhan Bozkır’ın Özel Kuvvetler Birliği'nde görev yaptığı dönemde yani 2002 yılında Hablemitoğlu cinayetinin orada görevli bir “klik” tarafından işlendiğini açıklayacaktı. Zihni Çakır’ın sosyal medyada üstelik Nuri Gökhan Bozkır’ın izni ile bu cinayete dair iddiaları yayınlaması üzerine 2015 yılında ifadesine başvurulacaktı. Hablemitoğlu cinayetini Levent Göktaş’a bağlayan süreç böyle başladı.

Levent Göktaş 2005 yılında emekli olduktan sonra avukatlığa başlamıştı. Avukatlık belgesini hangi dönemde nasıl aldığına ilişkin fazla bilgi bulunmuyor. Ancak güvenlik bürokrasisinde yükselmek isteyenlerin yüksek lisans yaparak çeşitli eğitimler aldıkları biliniyor. Levent Göktaş’ın da askerliği sırasında hukuk eğitimi aldığı sanılıyor.

ERGENEKON'DAN HAPİS YATTI

Fakat emekli bir asker olarak başladığı avukatlığı 2009 yılında Ergenekon operasyonunda gözaltına alınması ile sekteye uğradı. Bu dönemde bu davanın en önemli savcısı Zekeriya Öz’e “Ergenekon” aleyhinde ek ifade vermek için başvurduğu biliniyor. Fakat daha sonra kendisi bu ifadeleri vermediğini Öz’ün ifade vermiş gibi dosyaya eklediğini iddia edecekti. Yine Silivri Cezaevi'nde yatarken kendisini cezaevinden kaçırmak için bir girişimde bulunulacağı iddiası ile ayrı bir dava açılmıştı.

Levent Göktaş

Levent Göktaş 2015 yılında Ergenekon davalarında sürecin değişmesi ile birlikte serbest bırakıldı. Ama Ergenekon’dan dolayı hapis yattığı yıllarda kendisi hakkında Yılmaz Özdil, Barış Terkoğlu gibi gazeteciler onun PKK ile mücadelesini anlatan “romantizm” yüklü yazılar yazdılar. Şehit olan askerinin cenazesini PKK’nın elinden alması, kazandığı madalyalar, PKK liderlerine yönelik suikast girişimleri gibi öyküler yazıldı. Muhtemel bu aktarımların kaynağı yine kendisiydi. Doğruluğu çok teyit ettirilebilecek bilgiler değildi. Ancak başka örneklerden biliyoruz. Askerler çoğu zaman bu “efsaneleri” kendileri gazetecilere aktarırlar.

KARSAN HOLDİNG’İN HİSSELERİNİ İNAN KIRAÇ ADINA ALDI

Tahliyesinin ardından kısa süren avukatlığı ve uzun sayılabilecek hapis yaşamından sonra Levent Göktaş kısa sürede savunma sanayi alanında faaliyet gösteren beş şirkete sahip olmuştu. Fakat ticari yaşamı 2021 yılında duyulduğunda, herkesi şaşırtacak olan bir olayla gündeme geldi.

Türkiye’den kaçmış olan ve halen Avusturya’da tutuklu bulunan Sezgin Baran Korkmaz ile ülkenin en önemli holdinglerinden birisi olan Karsan Holding’in sahibi İnan Kıraç arasındaki anlaşmazlıkta Levent Göktaş’ın ismini duymak herkesi şaşırtmıştı.

Uzun yıllar Koç Holding’in en tepe noktasında yöneticilik yapmış olan Vehbi Koç’un kızı Suna Kıraç ile evli olan İnan Kıraç’ın sahibi olduğu Karsan Holding’in hisselerini Sezgin Baran Korkmaz, küçük hissedar Nahum kardeşlerden satın almıştı. İnan Kıraç, gazeteci Vahap Munyar’a verdiği röportajda olayı şöyle aktarıyordu.

Nahum kardeşler hisselerini İnan Kıraç’a haber vermeden SBK’ye satmışlardı. SBK ise hisselerin devri için 80 milyon dolardan kapıyı açmıştı. Ancak kendi şirketlerinde birçok hukukçusu olan İnan Kıraç nedense bu iş için Levent Göktaş’ı seçmişti; "Allah’tan Mustafa Levent Göktaş ile tanıştım. Durumu inceledi, ‘Merak etmeyin, biz bu işi hukuki yollardan çözeriz’ dedi. Dediğini de yaptı. 6 milyon dolar ödeyerek şirketlerimin söz konusu hisselerini geri aldım.”

Levent Göktaş, bu konuda Oda Tv’ye yaptığı açıklamada olayın hukuki bir süreç olduğunu söyleyecekti; “Sezgin Baran Korkmaz ve İnan Kıraç karşılıklı alacaklar için icra takibi başlatmıştı. Daha sonra uzlaşarak bu icra takip işlemini karşılıklı olarak kaldırdık. Yapılan anlaşmayla da Sezgin Baran Korkmaz sahibi olduğu Silcolux şirketinin Kıraça Holding ve Karsan’daki hisselerini İnan Kıraç’a devretti. Yani Kıraça Holding ve Karsan’ın yüzde 100 hisseleri İnan Kıraç’a geçmiş oldu”

TEKRAR MİT MÜSTEŞARLIĞI

Ama 2015 yılında serbest kaldıktan sonra Levent Göktaş’ın yalnızca ticari yaşamla vakit geçirmediğini yine gündeme gelen bir olaydan anlıyoruz. 2002 yılında AK Parti’ye başvurarak MİT Müsteşarı olmak isteyen Levent Göktaş’ın adı yine Hakan Fidan’ın ardından MİT Müsteşarlığı ile gündeme geldi. 2016 yılında Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığından alınacağı iddiaları konuşulmaya başlanmıştı.

Mayıs 2016'da gazeteci Barış Terkoğlu bu konuda yazdığı yazıda iddiayı Levent Göktaş’a “çok yakın” bir isimle konuştuğunu aktarmıştı. İddiaya göre Erdoğan’a çok yakın isimler Levent Göktaş ile görüşüyordu. Ancak kendisinin müsteşarlığı kabul etmek için bazı istekleri vardı. Fakat ne Hakan Fidan görevden alındı ne de Levent Göktaş devlet içinde bir göreve getirildi. Genel olarak ise MİT’e dahil olan özel kuvvetler subaylarının hep sorun çıkardığı bilinen bir gerçekti. Levent Göktaş’ın ise MİT’e müsteşarlık yapacak birikimi ve kapasitesi olmadığı biliniyordu.

OKLAR LEVENT GÖKTAŞ’I GÖSTERİYOR

Bütün bu gelişmelerden sonra Nuri Gökhan Bozkır’ın Ukrayna’da Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili konuşmaya başlaması Levent Göktaş için sonun başlangıcı oldu. Nuri Gökhan Bozkır cinayeti Tarkan Mumcuoğlu’nun işlediğini söylüyordu. O dönemde yüzbaşı rütbesinde olan daha sonra MİT’de çalıştığı bilinen Tarkan Mumcuoğlu ile ilgili Genelkurmay Başkanlığı'na yazı yazan savcılık olayın olduğu tarihte yurt dışında olduğu cevabını aldı. Bozkır birdenbire neden şüpheleri kendisi üzerine çekecek açıklamalar yaptı bilinmiyor. Fakat Bozkır, Tarkan Mumcuoğlu ve tutuklanan diğer subaylar ile olan ilişkileri bilenler açısından Levent Göktaş’ın bu işin içinde olduğu şüphesinin doğmaması imkânsızdı. Bozkır ile Göktaş arasında o dönemde iyi bir ilişkinin olduğu biliniyordu. Hatta Bozkır’ın doğan çocuklarından birinin adını Levent koyduğu iddia edilmişti.

ERDOĞAN, BOZKIR’IN GETİRİLDİĞİNİ DUYURUYOR

Bozkır, Ocak 2022’de Ukrayna’dan Türkiye’ye getirildi. Haberi Erdoğan katıldığı TV programında duyurdu. Bozkır, “örgüt üyeliği” ve “tasarlayarak öldürme” suçlarından 8 Şubat 2022’de tutuklandı ve Hablemitoğlu cinayetini Levent Göktaş’ın işlettiğini itiraf etti. Savcılık yaptığı araştırmada Tarkan Mumcuoğlu’nun olay tarihinde bir başka kimlikle Türkiye’de olduğunu ve olay günü cinayetin işlendiği yerden telefon kayıtlarının olduğunu ortaya çıkardı.

Nuri Gökhan Bozkır

Nuri Gökhan Bozkır ve Tarkan Mumcuoğlu’nun HTS kayıtları cinayet günü aynı telefonlarının aynı yerden sinyal verdiğini gösteriyordu. Bozkır ifadesinde şunları söylemişti; “Suikastı kendim gerçekleştirmedim ancak tetikçiyi olay yerine götürdüm ve cinayet sonrasında da arabayla alıp evine bıraktım”. Üst düzey bir kişinin bu görevi kendisine verdiğini söyleyen Bozkır “Örtülü bir görev var. Hedef Hablemitoğlu” dediğini aktardı. Bozkır “Portakal Çiçeği Sokağı’nda keşif yapmamı ve üst düzey başka bir isimle koordinasyon halinde olmamı istedi. Bana görevde kullanmam için de operasyonel hat verildi. Ama Hablemitoğlu’nun öldürüleceğini bilmiyordum” demişti.

Karanlıkta kalan Hablemitoğlu cinayetine ilişkin olayı izleyen gazetecilerde bu cinayetin arkasında Gülen cemaatinin olabileceğine ilişkin kuşkular hep oldu. Savcılığın son araştırmasında yine cemaatin önemli isimlerinden Mustafa Özcan’ın yine FETÖ’den tutuklanan geçmişin en karanlık isimlerinden uzun yıllar MİT içinde faaliyet göstermiş Enver Altaylı arasında o dönem Hablemitoğlu’na ilişkin görüşmelerin yapıldığına dair tespitler var. Yine bu isimler ile Göktaş arasında da bir ilişki olabileceğine kuşkularda var. Ama Ergenekon’dan beş yıl hapis yatmış bir kişinin Cemaat mensubu olabilmesi çok mümkün gözükmüyor. Belki bir döneme ilişkin bilmediğimiz ittifaklarda olmuş olabilir.

İDDİALARI REDDETTİ

Bu olayı gerçekten Levent Göktaş mı yaptırdı bilinmiyor. Soruşturma henüz sonuçlanmadı. Kendisi yine Oda TV’ye yaptığı bir açıklamada Hablemitoğlu cinayetine karıştığını reddetti: “Bu olayın uzak yakın benle hiç ama hiçbir ilgisi yok. Ben kendisinin kim olduğunu bile öldükten sonra öğrendim. Ben şerefli onurlu bir Türk subayıyım bunu herkes bilir. Bunu yapacak ya da yaptıracak kişi şerefsiz onursuz biri ya da birileridir. FETÖ işi olduğu aşikârdır. Yakın zamanda gerçek ortaya çıkar.”

Levent Göktaş savunmasını bu şekilde yaptı. Fakat yaptığı açıklamalardan Nuri Gökhan Bozkır’ın Hablemitoğlu cinayetinde yer aldığı konusunda çok az kuşku var. Savcılığın yaptığı soruşturmada bütün işaretler 2002 yılında çok sıkı ilişkileri olan bu ekibin olaya karıştığını gösteriyor. Gerek o yıllarda gerekse sonraki yıllarda birlikte hareket eden bu grup bu olaya karıştıysa Levent Göktaş’ın bu olayın dışında olduğunu düşünmek için çok az neden kalıyor.

LEVENT GÖKTAŞ KAÇMAYI BAŞARDI

Nuri Gökhan Bozkır’ın Ukrayna’dan getirilmesinden sonra 8 Haziran’da bu eski askerlere yönelik gözaltılar başladı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlarını soruşturma bürosu 9 kişi hakkında gözaltı kararı vermişti.

Bu kişiler Binbaşı Fikret Emek, emekli Yüzbaşı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu, emekli Astsubay Kamil Metin, Memiş Aytekin, Bülent Kutsal, Altan Bora, Osman Tuncer ve Tan Dervişoğlu’ydu. Gözaltına alınanlardan Bülent Kutsal, Altan Bora, Osman Tuncer ve Tan Dervişoğlu, yurt dışı çıkış yasağı konarak dün serbest bırakıldılar.

Fakat 2002 yılında bu askerlerin komutanı olan emekli Albay Mustafa Levent Göktaş işyerlerine, evlerine yapılan baskınlarda bulunamadı. Aslında Nuri Gökhan Bozkır’ın Türkiye’ye geleceği anlaşıldığında “hisselerini tasfiye ederek” bir hazırlığa başlamıştı.

Muhtemelen operasyonu haber alıp kaçmıştı. Soruşturmalar sürüyor. Mahkemeler başladıktan sonra elbette olayın içeriğine dair çok daha fazla bilgimiz olacak. Belki devlet içi çatışmaları biz dışardan izleyenler açısından ise bu işleyişe dair biraz daha fikir sahibi olacağız. Ama Levent Göktaş’ın geçmişten bugüne girdiği ittifaklar ilişkiler bile bize çatışmaların çok daha girift ve karmaşık olduğunu gösteriyor. Bir gün yakalanırsa daha fazla bilgi sahibi olacağız. Ama Hablemitoğlu cinayeti kendinden önceki faili meçhul cinayetler için bir kapı olur mu; bunu zaman gösterecek.