Hakan Çatak: Sadece eksiklikleri tamamlamak için aday olmadık
İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu'nun adayı Hakan Çatak, "Baro yönetimine sadece eksikleri tamamlamak için aday olmadık, mevcut sistemi yenilemek ve geliştirmek için de bu göreve talip olduk" dedi.
DUVAR - Dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu hafta sonu Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenecek Genel Kurul ile yeni başkan ve yönetimini belirleyecek. Dokuz avukat grubundan adaylar baro başkanlığı için yarışacak. 51 bin 352 kişinin oy kullanacağı düşünülen baronun başkan adayları şöyle:
- Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Filiz Saraç.
- İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Önce Avukat Grubu'nun adayı Avukat Elif Görgülü.
- Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi adayı olan Hasan Kılıç.
- İstanbul Avukatlar Birliği adına Metin Uracin
- Bağımsız Avukatlar Grubu'nun adayı Gülden Sönmez.
- Avukat Hakları Grubu'nun adayı Mustafa Gökhan Ahi.
- Avukat Mert Er Karagülle.
- Milliyetçi Avukatlar Grubu adına Hakan Çatak.
- Genç Hukuk Hareketi'nden Türkan Kara.
İstanbul Barosu seçimi öncesinde adaylarla görüştük. Söz sırası İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu'nun adayı Hakan Çatak'ta...
'ETKİ VE YÖNETİM YETERSİZLİĞİ VAR'
Baro başkanlığına neden aday oldunuz?
Kurumsallaşma sürecini hızlı adımlarla tamamlamak üzere olan ve Türk hukuk camiası için son derecece önemli bir kazanım olarak gördüğümüz mesleki platformumuz İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu (İMAG) içinde kuruluştan itibaren çeşitli görevler aldım. Baro başkanlığına adaylık kararı, uzun zamandır beraber çalıştığımız arkadaşlarla birlikte verdiğimiz, demokratik seçimlere dayalı bir karardır. Bu anlamda mesleki birikimimiz, tecrübemiz ve meslektaşlarımızın teveccühü ile kendimizi İstanbul Barosunu yönetmeye yeterli gördük. İstanbul Barosu yönetimine sadece eksikleri tamamlamak için aday olmadık, mevcut sistemi yenilemek ve geliştirmek için de bu göreve talip olduk. İstanbul Barosunda politik ve bürokratik baskının yanında etki ve yönetim yetersizliği olduğu düşüncesindeyiz. Gelinen noktada mesleki sorunlara hızlı ve yeterli cevap verilemediği açıkça ortadadır. Yanlışlıklara tepki yoksa Baro işlevini yitirmeye başlamış demektir. Bizlerin ekip olarak bu tepkiyi mevcut yönetim ve diğer aday gruplardan çok daha etkin verebileceğimize dair bir inancımız bulunmakta.
Sizi diğer adaylardan ayıran özellik nedir?
İstanbul Barosu Başkanlığı'na aday olan tüm başkan ve kurul adayı meslektaşlarım, sadece bu zorlu mücadeleye talip olmaları sebebiyle bile çok kıymetlidirler. Bir kıyaslama yapmayı bu bakımdan uygun bulmuyorum. Ancak kendimizi tanımlayabilirim. Şayet bir farkımız varsa bunu bizzat meslektaşlarım takdir etsin isterim. Biz doğrudan mesleğin içinden gelen, icra dairelerini, mahkeme kalemlerini, duruşma salonlarını, adliye koridorlarını çok iyi bilen aktif avukatlık yapan hukukçularız. Genelde hukukun, özelde avukatlığın sorunlarını empati yoluyla hissetmeye çalışmıyoruz. Biz her icra dairesinin, her adliyenin yolunu adeta gözü kapalı bulabilen avukatlarız. Dolaysıyla en temel farkımız sorunları hisseden değil bizzat sahada yaşayan taraf olmamızdır.
'BİR AYRIŞMA GEREKLİ...'
Avukatların sık sık savunma alanında engellendiklerini duyuyoruz. Sizce savunmanın en önemli sorunları neler? Bu sorunlara ne tür çözümler öneriyorsunuz?
Avukatın delil toplamasının önündeki kısıtlamaların giderilmesi, kamu görevi ifa eden avukatın yasal taleplerinin yerine getirilmemesinde kasıt ve ihmali bulunan kamu görevlilerine verilecek cezaların avukatlık kanununda açıkça düzenlenmesi şarttır. Bazı hukuk davalarında ve arabuluculuk süreçlerinde avukatla temsil zorunluluğunun getirilmesi, ceza yargılamalarında avukatla temsil zorunluluğunun kapsamının genişletilmesi gibi çok öncelikli ihtiyaçlarımız ve sorunlarımız bulunmakta. “Silahların eşitsizliğine” yol açan bu ihtiyaç ve sorunlarımızın yapılacak kanun değişiklikleri ile acilen giderilmesi gerekli. Bu eşitsizliğin diğer tarafındaki Cumhuriyet Savcısı, artık asli görevi gereği fiilen kolluğun başına geçmeli ve kolluk kuvvetleri hukuksal denetimi olmayan hiçbir iş yapmamalı. Savcılar, yargıçlarla aynı lojmanda, aynı serviste, aynı masada, komşu odada olmamalı. HSK’den başlayarak bir ayrışma gerekli ve şarttır.
'EN ÖNEMLİ SORUN YARGININ SİYASALLAŞMASI'
Şu an Türkiye'de yargının bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yargının sorunları sizce nelerdir?
Yürütmenin yargı ve yargıçlar üzerinde hiçbir etkisi olamaz, olmamalı. Sıfatlarını kullanarak görüşlerini bildirebilirler, eleştirebilirler. Yürütmenin görevi, yargının bağımsız olarak çalışmasına hizmet etmektir. Bu gerçeği, sarsacak, değiştirecek ve şüpheye düşürecek işlem, eylem ve söylemlerde bulunamazlar. Bu yönüyle yargı her geçen gün siyasallaşmakta ve bağımsızlığını kaybetmekte. Bize göre en önemli sorun yargının bu denli siyasallaşmasıdır.
'FEYZİOĞLU'NU İYİ HATIRLAMAYACAĞIZ'
Türkiye Barolar Birliği’nin eski Başkanı Metin Feyzioğlu Lefkoşa Büyükelçiliği’ne atandı. Yapılan bu atamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir büyükelçi atamasını, bir hukukçu olarak sadece yetkinlik açısından değerlendirmek isterdim. Zira kimin, hangi büyükelçiliğe atanacağı hususunda yetki ve sorumluluk elbette siyasilerdedir. Metin Bey’in atanmasını da eski sıfatından bağımsız olarak ancak böyle değerlendirebilirim. Bu sorunun sorulma sebebinin Metin Feyzioğlu‘nun bir önceki TBB Başkanı olması ve TBB Başkanlığı'na seçilmesi sonrasındaki duruşuyla, siyasal iktidarla ilişkilerinin evrildiği dönemdeki duruşu arasındaki bariz fark olduğunu düşünüyorum. Daha öz bir söyleyişle Metin Feyzioğlu’nun siyasal iktidara sonradan duymaya başladığı yakınlığıdır.
Oysa barolar ve TBB görevleri gereği hukuksuzluklara karşı mücadele merkezleridir. Başkanlar da bu mücadeleyi temsil eden hukukçulardır. Bir ülkedeki hukuksuzlukların doğrudan veya dolaylı tek muhatabı siyasal iktidar olduğundan, kimin iktidar olduğuna bakılmaksızın barolar ve TBB genel olarak iktidarlarla kavgalı. Bu kavgayı elbette bu şekilde yapamazsınız. Bu nedenle görev süreleri içinde baro başkanlarının ve TBB Başkanının iktidarlarla yakınlığı değil mesafesi konuşulur. Metin Bey ileri de kendince başarılı bir büyükelçi olarak anılsa dahi biz kendisini maalesef iyi hatırlamayacağız. Hafızalarımızda çoklu baro düzenlemesinin sorumlusu ve baroları bölen birlik başkanı olarak kalacak.
'BU ÇARPIK SİSTEM ASLA KABUL EDİLEMEZ'
Stajyer avukatlarla ilgili bir çalışmanız var mı?
Hukuk eğitiminin nicelik ve nitelik olarak yeniden planlanması zorunlu. Mesleki kalitenin yükseltilmesine yönelik olarak, hukuk fakültelerindeki eğitim müfredatına meslek derslerinin eklenmesi, öğrencilerin adliye ve avukat yanı stajlarını yaparak uygulamayı da öğrenmeleri sağlanmalı. Böylece Hukuk Fakültesi öğrencilerinin meslek pratiği geliştirilecek ve işin mahiyeti konusunda deneyim kazanmaları sağlanmış olacak. Genç meslektaş adaylarımıza uygun ekonomik destek ve sosyal güvenlik sağlamayan, emeklerinin sömürüldüğü bu çarpık sistem asla kabul edilemez. Stajyer meslektaşlarımızın adliye stajı dönemindeki ücret ve sosyal güvenlik hakları için yasal düzenleme yapılmalı, düzenlemenin maliyeti yargı gelirlerinden karşılanmalı. Staj eğitim merkezi uygulamasının genişletilmesi, pratik çalışmalara ağırlık verilmesi, mevcut hukuk fakültelerinden mezun olan ancak yeterli hukuk eğitimi alamamış genç meslektaş adaylarımıza ihtiyaç duyacakları mesleki bilgi ve birikimin aktarılması ve hukuk nosyonunun kazandırılması için baroların staj eğitim safhasında daha etkin görevler üstlenmeleri zorunluluk halini almıştır.
'ÇOKLU BARO YANLIŞINDAN DÖNÜLMELİ'
'Barolar bölündü tartışması' devam ediyor. İstanbul ve Ankara’da iki baro var. Bu konudaki görüşleriniz neler?
Siyasal iktidarın isteği ile ihdas edilen “çoklu baro” düzenlemesinin meslek etiğine zarar vermesinin yanı sıra, hukukun siyasallaşması, meslektaşlarımız arasında siyasal ayrışmanın derinleşmesi, yapay çatışmalara zemin hazırlaması gibi olumsuz etkileri kaçınılmaz. Nicelik olarak küçük ve kontrolü kolay barolar oluşturulmak amacıyla getirilen “çoklu baro” yanlışından en kısa sürede dönülmeli. Esasen, siyasal iktidara "çoklu baro" düzenlemesini yasalaştırarak mesleğe ve barolara müdahale etme fırsatını, katılımcı bir yönetim anlayışını reddeden mevcut baro yönetimi vermiştir. Baro yönetimi, kendi meslektaşlarıyla yönetimi paylaşmamış, yetkiyi bölüşmemiş, kendilerine oy verenler dışındakileri ötekileştirmiştir. Yaşanan çoklu baro deneyiminden hiçbir ders çıkartmayarak, hali hazırda kendisi gibi düşünmeyen meslektaşlarımızı “öteki” saymaya devam etmekte.
'SÖMÜRÜ SORUNU OLDUĞUNU UNUTMAMAK GEREKİR'
Avukat mesleğinde tartışma konusu olan bazı konular var. Bunlardan biri de tevkil (birini kendisine vekil etme) konusu. Çoğu avukat yerine başka bir avukatı göndererek iş yaptırıyor. Bunun karşılığında ise çok düşük ücretler ödeniyor. Binlerce avukat da bunu bir gelir kapısına dönüştürmüş durumda. Tevkil konusuna nasıl bakıyorsunuz, baro başkanı olursanız bu konuyu kurumsallaştırma gibi bir çalışmanız olur mu?
Tevkil bize göre avukatların birbirleriyle dayanışmasıdır. Bu durumun sizin tabirinizle “gelir kapısına” dönüşmesinde de bir mahsur görmüyoruz. Sorun tevkil ile yapılan işe meslektaşların ödediği veya hiç ödemediği ücrettedir. Türkiye Barolar Birliği tevkil konusunu bir düzene sokmak ve kurumsallaştırmak için Avukatlar Arası Mesleki Dayanışma Projesini kullanıma sunmuştur. Ancak bu konudaki ücretin miktarı ve ödenmesindeki sorunlar maalesef aşılamamıştır. Çözüm olarak ödemelerin doğrudan Barolar veya TBB üzerinden yapılması sağlanabilir ama bunun için yasal düzenleme gerektiğini düşünüyorum. Yine tevkille yapılan işler için tavsiye niteliğinde bir ücret tarifesi de belirlenebilir. Tevkil konusunda konuştuğumuz ücret sorununun en nihayetinde meslektaşlarımızın emeklerinin yine kendi meslektaşları tarafından sömürülmesi olduğunu göz ardı edemeyiz. Aynı bağlamda stajyer avukatların ve “bağlı çalışan” avukatların emeklerine uygun ücret ödemeyenler de bizzat bizim meslektaşlarımızdır. Konuya ilişkin yasal bir takım düzenlemeler yapılabilir, sistemleştirilebilir, bunların hepsi mümkündür. Ancak ücret sorununun öncelikle meslektaşlar arasında cereyan eden bir sömürü sorunu olduğunu unutmamak gerekir.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
İstanbul Barosu'na başkan olursanız avukatların hangi sorunlarını dile getirmekte ısrar edeceksiniz?
Borcu olan veya baro aidatını ödeyemeyen avukatın meslekten çıkartılmasını düzenleyen yasa hükümlerinin ortadan kaldırılması zorunlu. SGK'li çalışma sisteminden "ortak avukat" sistemine ivedilikle geçilmeli. Bu kapsamda pay oranlarının meslek onuruna uygun bir şekilde belirlendiği, bireysel çalışmalara engel olmayacak, meslek etiğine uygun “Avukatlık Ortaklıkları” mesleki verimliliği artıracak. Yalnızca kâr amacıyla kurulan, sermayeye dayalı anonim ve limited şirketler, kamu hizmeti niteliğindeki emeğe dayalı avukatlık mesleğiyle elbette bağdaşmaz. Avukatlığın kendine özgü niteliği sebebiyle avukatların birlikte çalışmasını düzenleyen, vergi, kredi ve teşvik avantajları sağlayan, tüzel kişiliğe haiz yeni bir şirket türü olarak “hukuki şirket” oluşumunun yasalaştırılması meslektaşlarımızın ekonomik geleceği açısından çok büyük öneme sahiptir. Avukatlığın bir kamu hizmeti olması sebebiyle avukatlık ücretlerine ilişkin vergi düzenlemeleri avukatlar yararına yeniden gözden geçirilmeli. Kamu avukatlarının yerine getirmiş olduğu görev ve üstlendikleri sorumluluklar dikkate alınarak özlük hakları iyileştirilmeli.
Sosyal medya da dahil olmak üzere reklam yasağı ihlallerinin barolarca etkin bir biçimde takip edilmesi ve gereğinin yapılması zorunludur. Cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, başta kendi meslektaşlarımız olmak üzere kim tarafından yapılırsa yapılsın meslektaşlarımıza karşı her türlü cinsel, ekonomik, psikolojik saldırı ve taciz kırmızı çizgimizdir, asla kabul edilemez. Avukatlık mesleğinin cinsiyeti, ideolojisi, politikası, iktidara yakınlığı olamaz. Avukatların ve baroların iktidarın sesi olması beklenemez. Avukatların akılcı, yapıcı ve hukukun üstünlüğünü korumaya yönelik her türlü eleştirisi ve muhalefeti esasen siyasi iktidarın hatalarını ayıklamasına ve hukuksal zeminden ayrılmamasına yardımcı olacaktır. Siyasi iktidarların bunu anlaması için bütün baroların, özellikle de İstanbul Barosu'nun etkili muhalefeti gerekmekte.