Hakikat bükücülüğü

Bizleri kriminalize etmeye çalışan, hedef gösteren, bizlere karşı linç psikolojisinin temellerini atmaya çalışan manşet sahiplerine cevabım şudur; sizden korkan sizin gibi olsun.

Google Haberlere Abone ol

Kadir Karaçelik*

Korona salgınının aktüel ve çalışma hayatımızı alt üst ettiği bir süreci yaşarken bayram tatili vesilesiyle hepimiz bir nebze dinlenmek ve korunmak için güvenli sığınaklarımıza dağılmış vaziyette idik.

Bayramı beklediğimiz arife günü basına yansıyan acı haber şuydu; Afyon'un Sultandağı Dereçine beldesinde “Siz teröristsiniz, burada Kürtçe konuşuyorsunuz” söylemiyle bir saldırının gerçekleştiği ve yaralı işçilerin olduğuydu. Bu haberi tedirginlikle okumuş, iki ay önceki Ramazan Bayramı'nda Erbilli aileye yapılan saldırı aklıma gelmişti. Bayramın kendine özgü havasının yarattığı iyimserlik ve yüzümüzde oluşturduğu tebessüm ile aile, akraba ve dostlarımızın çoğunluğuyla iletişim araçları üzerinden bayramlaşırken; bayramın birinci gününde Ankara ili Altındağ ilçesinde Kürt aileye saldırıyla dört kişinin yaralandığı haberi ve ikinci gününde ise Konya ili Meram ilçesi Çarıklı köyünde büyük bir grubun saldırısı üzerine Diyarbakırlı aileden bir kişinin hayatını kaybettiği, iki kişinin de yaralandığı haberleriyle yüzümüzdeki tebessüm, ağzımızdaki tat yerle bir olmuştu.

Bu haberler üzerine farklı basın ajansları/portalları üzerinden olaylara ilişkin bilgi edinmeye çalışırken basına konuşan mağdur aileler ile görgü tanıklarının beyanları, ifadeler ve olayların oluş biçimi, saldırıların nefret motivasyonu üzerine kurulduğunu ve şekillendiğini bize net bir şekilde veriyordu.

Vahim olaylarla ilgili olarak 21 Temmuz 2021 tarihinde Başkanlığını temsil ettiğim Muş Barosu ile birlikte 15 baronun; insan hakları odaklı, hukuk perspektifiyle nefret saldırılarına ilişkin tespit, endişe ve önerilerini içeren müşterek açıklaması kamuoyuyla paylaşıldı.

23 Temmuz 2021 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi “Kandil’in Baronları” manşeti ile bizleri ve açıklamamızı haber konusu yaptı. Haber içeriğinde; birer adli vakıa konusu olan olayları çarpıtarak, gerçekleri bükerek teröre destek verdiğimiz, ortamı provoke ettiğimiz şeklinde bilgiler bulunmaktaydı.

Bu hedef gösteren talihsiz manşet üzerine, bahse konu gazetenin açıklamaya konu olaylarla ilgili haber paylaşımlarında yaptığım araştırmada; söz konusu gazetenin 19-20-21 Temmuz tarihlerinde kendi bakış açısı (adli vakıa) üzerinden dahi olayları haberleştirmediği anlaşılacaktı.

Her olayı haber yapma/yapmama mevzusunda serbestlik meselesini (basın ilkeleri gereği böyle bir mecburiyet olup olmadığını) konunun uzmanı olan emekçi gazetecilere bırakmam gerektiğini düşünüyorum. Ama böyle bir hakkın var olduğunu düşünsek bile, merkezi ve dayanağı bu olaylar olan bir açıklama üzerinden atılan tehlikeli manşet, bunu sorma hakkımızı beraberinde getirmektedir. Gazetecilik titizliğiyle olayları araştırıp haber konusu yapmadan, bilançosu ölüm ve yaralama olan olaylara haber değeri vermeden bu olaylara dayanak açıklamaya ve sahiplerine mesnetsizce itibar suikastı yapma hakkınız var mıdır?

Yurttaşların haber alma hakkı çerçevesinde kamuoyunu bilgilendirme faaliyetini gerçekleştirdiğini iddia eden bu yayın organının meselede ne kadar samimi ve tutarlı olduğunu kamuoyunun takdirine sunuyorum.

KİRLİ CAM

Franz Kafka, “kirli bir camdan baktığınızda her şeyi ve herkesi kirli görürsünüz” der.

Bir hukuk örgütü olduğunun bilincinde olan Baroların en temel yasal stratejik görevleri arasında hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak/korumak olduğunu manşet sahiplerine hatırlatmak isterim.

Bugüne kadar başta hak ihlali meselelerinde olduğu üzere baroların hak ve hakikatin kalesi olduklarını, ülke demokrasisinin gelişmesinden başkaca bir arzularının olmadığını, esas aldıkları merkezin sadece temel hak ve hürriyetler olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim.

Ancak yukarıda ifade ettiğim üzere, bahse konu yayın organının en hafif tabirle hakikat bükücülüğünden beslendiği ve fonlandığı çok nettir. Kirli camından baktığı için herkesi ve her şeyi kirli görmekte.

Bu sorunlu bakış açısının tedavisi konusunda, sorunu betimleyen Kafka'ya müracaat etmek gerekir. Kafka, çözüm için; “…çok basit, bakış açınızı değiştirmeyi deneyin” der.

TETİKÇİ MANŞET

Peki bu manşet, gücünü ve varoluşunu sadece açıklamanın doğruluğu üzerine mi kurmakta? Şüphesiz ki hayır! Türkiye gibi yüzlerce hedef gösterme pratiği sonucunda yaşanan onca cinayet, linç, sürgün ve yaralama hadiselerinin yaşandığı ülkede böyle düşünmek fazlaca naif olmak değil mi?
Haberinde çok net bir şekilde “her zaman teröre destek veren barolar” ithamının tehlike boyutları anlaşılmıyor mu?

Çok uzağa gitmeden, en son hedef gösterilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yi katledilmeye götüren linç süreci böyle başlamamış mıydı?

Gazetecilik ahlakı ve sorumluluğu bu kadar mı çukura düştü?

Nefret saldırıları karşısında ölü taklidi yapmanızı anlıyoruz ama tetikçilik yapmanızı anlamayız ve kabullenmeyiz. Müsterih olun, hak savunucuları da nefret saldırısı failleri de mesajınızı almış bulunmakta.

Bahse konu yayın organı, bir haksızlığa hukuksuzluğa maruz kaldığında adaletin savunucusu olan baroların, kendilerinin haklarını da dile getireceklerinden şüpheleri olmasın.

Bizleri kriminalize etmeye çalışan, hedef gösteren, sindirmeyi hayal eden, bizlere karşı linç psikolojisinin temellerini atmaya çalışan bu manşet sahiplerine cevabım şudur; sizden korkan sizin gibi olsun, haksızlığa boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz, mağduru ve mazlumu savunmaya devam edeceğiz.

*Avukat, Muş Barosu Başkanı