Hâlâ özel biri mi, yoksa artık herkes gibi mi?
Fenerbahçe adına, normal şartlar altında henüz 60 yaşındayken Türkiye’ye gelmemesi gereken Jose Mourinho’nun neden burada olduğunu özetleyen bir derbi mağlubiyeti oldu. Galatasaray’da ise Okan Buruk, bir hayli çalkantılı başladıkları sezonda bir kez daha kendisi ve takımı için bir çıkış yolu bulmuş gibi görünüyor.
Maç öncesinde iki takıma dair en çok merak edilen şeylerden biri, Fenerbahçe’nin ön alan presine Galatasaray’ın nasıl karşılık vereceğiydi. Zira Okan Buruk döneminde sarı-kırmızılıların en sorun yaşadığı konulardan biri, iyi pres yapan takımlara karşı geriden oyun kurmaktı. Jose Mourinho da iç sahada rakibinin bu zayıflığının üstüne gitmek isteyebilirdi. Fakat öyle olmadı.
Fenerbahçe’nin pres şiddeti beklenenden çok daha düşüktü. Buna karşın Galatasaray da çok fazla uzun top kullanarak geriden oyun kurmak gibi bir niyetinin olmadığını daha maçın ilk dakikalarında belli etti. Bu da ilk bölümde topun daha çok Fenerbahçe’de kalmasını, inisiyatifin ve pozisyon üstünlüğünün ev sahibinde olmasını sağladı. Sarı-lacivertliler, özellikle Allan Saint-Maximin’in bire birlerde Kaan Ayhan’a kurduğu fiziksel üstünlük üzerinden şanslar buldu, ama bunları değerlendiremedi.
SİZ BASMIYORSANIZ BİZ GELELİM
Mourinho’nun rakibini önde karşılamak yerine orta blokta beklemeyi tercih etmesinin birincil sebebi de Galatasaray’ın bu bölgede yapacağı top kayıplarının ardından Saint-Maximin’e kullanabileceği alanlar yaratmak gibi görünüyordu. Ancak bir süre sonra Galatasaray, rakibinden beklediği presin gelmeyeceğini anlayınca geriden topla çıkmaya başladı. Gabriel Sara ile girilen ilk tehlikeli pozisyon da bu sayede gerçekleşti. Hemen akabinde de Lucas Torreira’nın gole dönüşen şutu geldi. Bu golün ardından oyun üstünlüğü net olarak Galatasaray’a geçti. Maç boyunca uyumlarıyla dikkat çeken Victor Osimhen-Dries Mertens ortaklığıyla gelen ikinci gol ise bu üstünlüğü skor tabelasında da perçinledi.
Fenerbahçe’nin savunmayı çok geride kabul etmesi, topla çıkmaya başlayan sarı-kırmızılıların oyunu rakip yarı sahada oynamaya başlamasına neden oldu. İlk bölümde etkisiz bir görüntü sergileyen Osimhen de Galatasaray takım hâlinde karşı sahaya yerleşince bir anda Fenerbahçe stoperlerine büyük bir üstünlük kurmaya başladı. Mertens de ona yaklaştığı her pozisyonda çok etkili oldu. Aynı şekilde sol kanattaki Yunus Akgün de Galatasaray’ın toplu oyununa çok olumlu katkılar sundu ve içe kat edişleriyle takımının rakibine orta sahada sayısal üstünlük kurmasını sağladı.
Mourinho’nun ise takımı skor olarak geriye düştükten sonra Saint-Maximin’e alan yaratma odaklı planı tamamen taca çıktı. Portekizli teknik direktör, 2-0’dan sonra buna karşı alternatif bir hücum planı da yaratamadı.
Geçen sezon arkasındaki beklerle çok uyumlu bir görüntü çizen iki kanattan İrfan Can Kahveci’yi rotasyona çeken, Dusan Tadic’i de sağ kanada atan Mourinho’nun bir kanadın atletik becerilere sahip olmasını istemesi elbette anlaşılabilir. Ama bu tercihinin sonucunda takımın hücumda Saint-Maximin’in ayağına çok fazla bakması bir sorun. Bu kadar çok sorumluluğun yüklendiği Fransız oyuncunun karar alma ve atak sonuçlandırma becerilerinin çok düşük olması başka bir sorun. Bu uğurda Tadic’e daha az inisiyatif verilmesi ve İrfan Can’ın süresinin azalması ise bir diğer sorun. Buna bir de arkada Ferdi Kadıoğlu gibi bir teknik kalitenin kaybedilmesini de eklersek, tüm bunlar Fenerbahçe’nin geçen sezona göre toplu oyunda ciddi ölçüde gerilemesine yol açıyor.
MODASI GEÇMİŞ FİKİRLER
Mourinho’nun dün akşam oyuna ilk müdahalesi ise özellikle Galatasaray’ın presinden kurtulamayan İsmail Yüksek’in yerine Sofyan Amrabat’ı almak oldu. Faslı oyuncunun oyuna girişi, sarı-lacivertlileri bilhassa toplu oyunda rahatlattı. Ancak skorda bir değişiklik gelmedikçe risk almaya karar veren Portekizli teknik direktör, önce Tadic’i İrfan Can ile değiştirdi, ardından Alexander Djiku’nun yerine Youssef En-Nesyri’yi oyuna alarak, Amrabat’ı stopere çekti ve 4-4-2’ye geçti.
Bu değişikliklerden sonraysa Fenerbahçe’nin oyun üzerindeki kontrolü kesin olarak ortadan kalktı. Merkezdeki üstünlüğü tamamen Galatasaray’a kaptıran sarı-lacivertliler, rakibine hiçbir şekilde topla baskı kuramadı ve net bir mağlubiyet aldı.
Fenerbahçe için ezeli rakibine karşı kendi sahasında bu denli açık bir yenilgi almak kadar, hatta belki ondan da fazla endişe verici olan husus ise çok şey beklenilen Mourinho’nun modası geçmiş fikirlerinin Süper Lig’de bile sırıtabildiğinin görülmesiydi. Bir zamanlar Avrupa futbolu için “özel biri” olsa da, bu arkaikliği onu burada dahi “sıradan biri” yapıyor. Dolayısıyla Fenerbahçe adına, normal şartlar altında henüz 60 yaşındayken Türkiye’ye gelmemesi gereken böylesine büyük bir kariyerin neden burada olduğunu özetleyen bir derbi mağlubiyeti oldu.
Galatasaray’da ise Okan Buruk, bir hayli çalkantılı başladıkları sezonda bir kez daha kendisi ve takımı için bir çıkış yolu bulmuş gibi görünüyor. Yolların ayrılması gereken oyuncuların takımla bağlarının koparılması, ardından birkaç doğru eklemenin gelmesi ve takım içinden bazı oyunculara uygun rollerin bulunması, işleri yeniden rayına oturtmuş olabilir.