Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk: Solda birliğin sokakta sağlanması gerekiyor

Sol sosyalist partilerin üçüncü ittifak kapsamında görüşmeler gerçekleştirdiği Halkevleri’nin Genel Başkanı Nebiye Merttürk, "Birliğin sokakta sağlanması gerekiyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Sol sosyalist partilerin ‘üçüncü ittifak’ kapsamındaki görüşmeleri ve temasları devam ediyor. Emek Partisi, Sol Parti ve Türkiye Komünist Partisi'nin bir ortak çağrı açıklayabileceği belirtilirken Türkiye İşçi Partisi de bu yöndeki açıklamalarını sürdürüyor.

Solda devam eden görüşmelerde siyasi partilerin kapısını çaldığı sol sosyalist örgütler arasında yer alan Halkevleri’nin Genel Başkanı Nebiye Merttürk’e göre solda birliğin sokakta sağlanması gerekiyor.

‘NE SEÇİM NE HÜKÜMET DEĞİŞİKLİĞİ YAPISAL KRİZİ ÇÖZEMEZ’

Seçim ittifakının seçimin gerçek koşullarının belirginleştiği bir ortamda tartışılabileceğini belirten Merttürk’e göre bugün seçim yapılacak mı yapılmayacak mı, hangi koşullarda yapılacak net değil. “Seçimden başka siyasi mücadele biçimi tanımam” ya da “Bütün yollar seçime çıkar” gibi bir yaklaşımı sol açısından ilerletici bulmadıklarını ifade eden Merttürk, “Eğer sol gerçek bir birlik ve hareket olmayı tartışıyorsa birtakım çözümler, inandırıcı şeyler sunmak zorunda” dedi.

Halkevleri Genel Başkanı Merttürk’ün, solda ittifak, sokaktaki durum ve başlatacakları “Geçinemiyoruz” çağrısına ilişkin sorularımıza yanıtları şu şekilde:

Sol sosyalist siyasi partiler bir süredir devam ettirdiği ittifak çalışmaları kapsamında Halkevleri’yle de görüşmeler gerçekleştirdi. Halkevleri bu ittifak çalışmalarında nerede duruyor? Görüşmeler nasıl geçiyor?

Çeşitli siyasi partiler ve kurumlarla görüşmelerimiz devam ediyor. Uzun süredir bir araya gelinemediği için bu olumlu bir gelişme. Ama öncelikle nasıl bir kriz ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmak ve konumumuzu buna bağlı olarak tarif etmek isterim. Türkiye’de yeni sömürgecilik sistemi, ekonomik altyapısı, politik üstyapısı ve ideolojik hegemonya dayanaklarıyla bir yapısal kriz içinde. Bu sistem içerisinde oluşan yönetim alternatifleri de bu krizi aşma yeteneğine sahip değil. ABD emperyalizminin hakimiyet krizi, neoliberal yeni sömürge kapitalizminin krizi ve buna bağlı olarak kontrgerilla sisteminin derinleşen krizinden bahsedebiliriz. Bu krizlerin sistem içi bir onarım ya da restorasyon sürecine imkân tanımadığını düşünüyoruz. Ne seçim ne de salt hükümet değişikliği bu yapısal krizi çözemez. Karşımızda siyasi iktidar mücadelesinin farklı araçlarının devreye sokulacağı, çok boyutlu bir çatışma ve mücadele süreci var. Bu bizim isteğimizden bağımsız olarak nesnel gerçeklik.

‘BİRLİĞİN SOKAKTA SAĞLANMASI GEREKİYOR’

Bu gerçekliği görmeyip tek çözüm adresi olarak sandığı gösteren ve temsil alanında çoğunluk sağlamaya odaklanan çözüm arayışları ise bir yandan bağrında güçlü direnme eğilimleri barındıran halkı pasifize ederken bir yandan da Erdoğan-Bahçeli koalisyonunun karşısındaki iktidar alternatifinin faşist bileşenini güçlendiriyor. Sermaye egemenliği ve kontrgerilla sistemiyle hesaplaşmayı, halkın iktidarını kurmayı önüne koymayan, sorunu salt hükümete indirgeyen bir muhalefet sorunun özünü koruyacak, krizi aşmak yerine önümüze yeni bir kriz yönetimi koyacaktır. O yüzden biz diyoruz ki, solun birliğini tartışıyorsak, bizim anladığımız, solun sosyalistlerin sermaye ve kontrgerilla egemenliğini doğrudan karşısına alan bağımsız hattı ve devrimci eylem birliğidir. En başından beri de bizimle görüşmeye gelen dostlarımızla bu çerçevede görüşüyoruz. Halkevleri olarak bu birliğin sokakta sağlanması gerektiğini, bu düzenle derdi olan ezilenlerin gerçek hareketi olarak örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

‘BİRLİKTE MÜCADELE ETMEYE HAZIRIZ’

Memleket yangın yeri, herkesin mutfağına ateş düşmüş durumda. Ekonomik kriz halkı çok zor durumda bırakıyor. Salt hükümeti değil sistemi de sorgulatan bir toplumsal kaynama, direnme ve isyan eğilimleri var. Solun birliğinden biz mesela buralara müdahale etmeyi, bu sorunlara sistem karşıtı çözümler üretmeyi ve sokakta birlikte mücadele etmeyi anlıyoruz. Bu anlamda da herkesle görüşmeye, birlikte mücadele etmeye hazırız.

‘SOSYALİST YAPILARLA GÖRÜŞMELERİMİZ SÜRÜYOR’

 Bu zamana dek hangi siyasi partilerle görüştünüz? Bu görüşmelerin başlıkları nasıl şekilleniyor?

Seçim ekseninde gelişen ittifak tartışmalarından önce başladı görüşmeler. Sedat Peker’in itiraf ve ifşaatlarıyla kontrgerilla sisteminin tartışılmaya başlaması, sistemin çürümüşlüğünün gözler önüne serilmesi üzerine yan yana gelip “Yaşanabilir bir ülke için suçlular ittifakı ile mücadeleye” diye çağrı yaptığımızda bu çağrının altında EMEP, Halkevleri, HDP, Sol Parti, TÖP, TİP ve TKP olarak ortak imzamız vardı. Biz bu tür yan yana gelişleri, sistem karşıtı bir pozisyondan, daha geniş kesimleri de içerecek anonim mücadele süreçleri örgütlemek için bir olanak olarak değerlendirmek, ilerletmek gerektiğini düşünüyoruz. Maalesef bu örnek ilerlemedi. Ancak tüm bu kurumlarla ve diğer sosyalist yapılarla da görüşmelerimiz sürüyor.

‘ÖNEMSEDĞİMİZ KISMI SEÇİMLE SINIRLI BİRLİKTELİK OLMAMASI’

Kendini ‘Üçüncü İttifak’ olarak duyuran ama çeşitli biçimlerde itirazlar da dile getirilen Sol Parti, EMEP ve TKP’yle görüşmelerimiz oldu. Diğer parti ve kurumlarla da görüşmelerimiz oluyor, olacak. Görüşmelerin ana gündemi şöyle. Memlekette bir yandan seçimler var, seçimlere dair de söz söylemek kıymetli ama herkesin vurgu yaptığı nokta amacın seçim odaklı, seçimle sınırlı bir birliktelik olmadığı. Bizim de önemsediğimiz kısmı burası. Seçim odaklı olmayan, halkın yakıcı sorunlarına odaklanarak, sistemin krizine bugünden müdahale eden bir birliktelik kıymetli. Bu süreçte sosyalistlerin aldığı inisiyatiflerin ilerletici olması gerektiğini düşünüyoruz. Birlik meselesini ele alırken, faşizme karşı mücadelenin gerektirdiği birlikten ayrı bir şeyi de tartışmıyoruz. Faşizme karşı mücadeleyi de emekçi halkın bağımsız çıkarlarını esas alan ve sadece bir hükümetin değil kontrgerilla sisteminin yıkılmasını önüne koyan bir siyasi iktidar mücadelesi olarak tanımlıyoruz.

‘İKTİDARIN GİDECEĞİNİN GARANTİSİNİ KİM NEREDEN ALIYOR?’

Bugün “faşizme karşı mücadele” gibi bazı temel kavramların ya hiç anılmadığı ya da çarpıtılarak kullanıldığı, bugünün gerçek toplumsal siyasal çatışmasının görmezden gelindiği bir ortam var. Örneğin AKP-MHP iktidarı gitmiş yerine Millet İttifakı gelmiş gibi bir hava içerisinde yapılan tartışmalara şahit oluyoruz. Mevcut iktidarın gideceğinin garantisini kim nereden alıyor? Sistemin krizine derman olmaktan, devleti onarmaktan söz eden Millet İttifakı, sistem karşıtı politik güçlerin yerine de mi mücadele edecek? Biz AKP-MHP iktidarının gönderilmesi sürecinde halkı kendi bağımsız çıkarları doğrultusunda seferber eden bir çizgi izleyerek, düzen içi alternatiflere mahkumiyetten kurtulmak gerektiğini düşünüyoruz.

‘SEÇİM İTTİFAKI SEÇİMİN GERÇEK KOŞULLARI BELİRGİNLEŞTİĞİNDE TARTIŞILABİLİR’

"Hükümet değişikliği çözüm değil” dediniz. Solda seçim için ittifaka ihtiyaç var mı?

“Solda seçim ittifakına gerek var mı?” sorusu seçim gerçek gündem olduğunda tartışılabilir. Muhayyel bir seçim süreci, sanki seçim yapılmış ve Millet İttifakı kazanmış da restorasyon yapılmış gibi tartışılıyor. Seçim ittifakı seçimin gerçek koşulları belirginleştiğinde tartışılabilir. Biz de bu durumda tutumumuz ne ise ortaya koyarız. Bugün seçim yapılacak mı yapılmayacak mı, hangi koşullarda yapılacak, hiçbir şeyin net olmadığı bir süreçten geçiyoruz. Siyaset yapmanın savaş gibi, askeri ya da sivil darbeler gibi, kontrgerilla içi çatışmalar gibi, kitle hareketlenmeleri gibi, halk isyanları gibi başka biçimleri de var ve bu ülke yakın zamanda hepsini de tecrübe etti. “Seçimden başka siyasi mücadele biçimi tanımam” ya da “bütün yollar seçime çıkar” gibi bir yaklaşımı sol açısından ilerletici bulmuyoruz o nedenle solun birliğinin bu eksende tartışılmasını da doğru bulmuyoruz.

‘KENDİ ÇÖZÜMÜNÜ SUNAN BİR HAREKET YARATILMALI’

Belirsizlikler içerisinde bir süreçteyiz ama bizler açısından net olan şey şu: İşçi sınıfı ve toplumsal müttefiklerini, neoliberalizm ve faşizm karşısında kendi bağımsız çıkarları doğrultusunda harekete geçirerek, sosyalist bir program temelinde eşitlik, demokrasi ve barış için bir direnişte seferber etmemiz gerekiyor. Talep eden ama aynı zamanda hak almayı ve hesaplaşmayı da muhayyel bir seçime sürecine ertelemeyen, kendi çözümünü sunan bir hareket yaratılması gerektiğini tartışıyoruz. Bu temelde kurulacak ittifakın siyasi çatışmanın her alanına, faşizme karşı mücadelenin her uğrağına olduğu gibi seçimlere de söyleyecek, sözü olacaktır elbette.

‘HDP’SİZ BİR MÜCADELE SÜRECİ ÇOK MÜMKÜN DEĞİL’

Halkevleri’nin geçmişte HDP’yle temasları var. Bu süreçte HDP’yle ittifak kapsamında bir görüşme gerçekleştirdiniz mi?

HDP’yle sürekli olarak temasımız var. Hem yöneticiler düzeyinde hem de tabanda temaslarımız sıcak olarak devam ediyor. Son olarak HDP’nin tutum belgesinin ardından bir çağrısı olmuş ve o zaman görüşmüştük. Oradaki sohbette arkadaşların vurgusu, bir direniş ve mücadele birlikteliği üzerineydi. Bu ittifakı mücadele edenlerle birlikte kurulabilmesi noktasında tutum belirtmişlerdi. Biz de bu noktada her zaman yan yanayız. Bugün Kürt sorununun toplumsal demokratik çözümünden bahsediyorsak, barışı savunuyorsak, bunu faşizme karşı mücadelenin ve devrimci bir siyasi iktidar mücadelesinin gereği olarak sayıyorsak elbette ki HDP’siz bir mücadele süreci çok mümkün değil. Sosyalistlerin elbette HDP ile kimi programatik farklılıkları var ancak kontrgerilla sistemine ve faşizme karşı mücadelenin HDP’yle birlikte yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu noktada beraber mücadele ediyoruz. Temaslarımız da devam ediyor.

‘BAHSETTİĞİMİZ SEÇİM İTTİFAKI DEĞİL’

Sizin de görüştüğünüz TKP’nin Genel Sekreteri Kemal Okuyan, ‘HDP’siz bir ittifakın mümkün olabileceğini' söyledi. Siz bunun tersini söylüyorsunuz.

Bizim bahsettiğimiz bir seçim ittifakı değil. HDP’siz bir şey mümkün değil derken, seçim ittifakı tartışılıyorsa da bizce mümkün değil ama, daha geniş bir bağlamda faşizme karşı mücadelede faşizmin en çok saldırdığı, kontrgerillanın birliğini bu saldırı üzerine kurduğu, milyonlarca insanı temsil eden bir partinin, eş başkanları dahil binlerce tutsağı olan partinin içerisinde olmaması mümkün değil. Onlar olmadan ne Kürt halkının sorunlarının demokratik çözümünün ne de barışın tesis edilmesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz. “Faşizme karşı mücadele” diye bir kavramınız yoksa, Kürt sorununun toplumsal demokratik çözümünün işçi sınıfının politik iktidar mücadelesi açısından taşıdığı önemi ihmal ediyorsanız, HDP’nin ya da genel olarak Kürt hareketinin kusurlarından söz edip farkınızı koyabilirsiniz. Bizim de farklılıklarımız ve eleştirilerimiz oluyor elbette ama HDP’yi eleştirmek ayrı HDP’den ayrı durmak üzere bir ittifak siyaseti izlemek ayrı.

‘FAŞİZMİN HEDEFİNDE HDP VAR’

HDP’li arkadaşlarla sokakta yan yana gelebiliyoruz. Sadece Kürt halkının sorunları için verilen mücadelede değil, kadın mücadelesinde, kent yoksulları mücadelelerinde, yer yer işçi mücadelelerinde… Bu ülkede sadece yoksulluk, hayat pahalılığı yok aynı zamanda bir savaş gerçeğiyle de yaşıyoruz. Bu savaşta faşizmin hedefinde HDP var. Sistem içi bazı eğilimleri olsa da sistem karşıtı potansiyeli nedeniyle var. Bu partinin ve hareketin üzerinde yükseldiği bir ezilen sınıf gerçekliği var. Dolayısıyla yan yana durmanın, omuz omuza durmanın önemli olduğunu düşünüyoruz.

‘AKP SEÇMENLERİ DE DAHİL EZİLENLER SİSTEMDEN RAHATSIZLAR’

“Solda birlik sokakta sağlanmalı” dediniz. Bu süreçte dolar krizi yaşandı ve sokakta bu durum protesto edildi. Muhalefet cephesinde sükûnet içerisinde olunması çağrıları dile getirildi. Buna dair neler söylersiniz?

Sokak direnişlerinin kendisi bugün, kendisini sürekli bir hareket olarak ifade edemeyebilir. Bunun koşulları zor çünkü biliyoruz. Sistemin şiddeti ve bunun karşısında sosyalist hareketin üst üste almış olduğu ağır yenilgiler nedeniyle, halka güven veren bir ortam sağlanamadığı için halkın bu direnişlere katılımının o kadar kolay olmadığını biliyoruz. Ancak şunu da biliyoruz. Memlekette AKP seçmenleri de dahil olmak üzere ezilen kesimler mevcut sistemden rahatsızlar. Artık kimse bu sistem içinde geleceğine dair bir umut barındırmıyor.

‘KUR İSYANI OLARAK SOKAĞA TAŞAN ŞEY, YENİ BİR DALGANIN İLK ADIMLARIYDI’

Herkesin bir yandan nefes almaya ihtiyacı var. AKP ve MHP iktidarının gönderilmesine ihtiyacı var ama çözümün bununla sınırlı olmadığının farkında. Dolayısıyla biz bu yüzden de emekçi halkın bağımsız bir politik güç olarak örgütlenmesi gerektiğini tartışıyoruz. Geleneksel mücadele metotlarımız karşısında sistem tedbirler geliştirmiş olabilir. Sokak direnişlerinin sürekliliği olmayabilir. Sürekli kitlesel isyanlar şeklinde yaşanmayabilir ama şunu da görüyoruz. Kur isyanı olarak sokağa taşan şey, yeni bir dalganın henüz ilk adımlarıydı. Bu sadece sosyalistlerin gönlünden geçen değil on milyonların içinde beslediği, dipten gelen gerçek bir hareket. Basit ama sistem sorgulamasını da içinde barındıran tepkiler. Millet İttifakı bileşenlerinin sükûnet çağrıları da kendileri açısından anlamlı. Onlar sistemin sorgulanmasını değil onarılmasını istiyor, halkın sokağa çıkarak özne olmasını değil kendi belirledikleri sınırlar içerisinde sistem içi bir alternatifin pasif destekçileri olmasını istiyor. Sosyalistlere tam da burada görev düşüyor. Halkın içindeki bu sistem karşıtı direniş eğilimlerini bir sosyalist program çerçevesinde seferber edebilmeli, bağımsız örgütlü bir güce dönüştürebilmeliyiz. Halkevleri olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Bizim de bir çağrımız olacak gelecek günlerde.

‘GEÇİNEMİYORUZ’ ÇAĞRISI’

Nasıl bir çağrı?

Halkın yaşadığı bu sorunlar, sistem karşıtı tepki ve değişim isteği karşısında günün siyasal sorusuna bir direniş hareketi ile cevap verebileceğimizi düşünüyoruz. Direniş hareketinden kastımız, ezilen toplumsal kesimler içinde filizlenen direniş eğilimlerinin çoğaltılması, bunların bir programa, eylem çizgisine ve örgüt yapısına kavuşturularak sürekliliğinin sağlanması. O çok tartıştığımız birliğin de bu zeminde sağlanması. Her yerde parçalı direnişler var ama aynı sorunun farklı yansımaları karşısında parçalı mücadeleler olarak hayata geçiyor. Bizim bir siyasi iktidar mücadelesi doğrultusunda bu direnişlerin birliğini sağlamamız gerekir. Şu aşamada halkın ‘Geçinemiyoruz’ çığlığını bir politik itiraza dönüştürerek ilk adımları atalım diyoruz. Bu sistemden mustarip olan ve bu sisteme karşı harekete geçmek isteyen kesimleri bir direniş hareketi etrafında mücadele etmeye, tüm sol ve sosyalist güçleri de bu mücadele zemininde birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.

‘SOL GERÇEK BİR BİRLİK TARTIŞIYORSA, İNANDIRICI ŞEYLER SUNMAK ZORUNDA’

Sokakta eylemlerinize devam ediyorsunuz. Sokağın, sahanın gündemi ne? Siz bu sesi nasıl görüyorsunuz?

Sokakta geçim derdi var, yoksulluk ve eşitsizlik var, buna karşı gelişen bir kendiliğinden bilinç ve kabaran öfke var, kadın düşmanlığına karşı kadınların bastırılamayan öfkesi var, gençliğin geleceksizleştirmeye karşı umutsuzlukla karışık öfkesi var, atipik işçi eylemleri var, ekoloji direnişleri var, parçalı da olsa sürekli gelişen direnişler var. Bu bizler açısından gözümüzü nereye çevireceğimizi gösteren büyük bir imkân. Ne var ki bunlar büyük ölçüde örgütsüz. Sosyalistlerin bu kesimlerle, bu direnişlerle bağı yok değil ama çok zayıf.

Bu koşullarda bir iktidar alternatifi olarak sahne alan Millet İttifakı sokakta da ayrı bir işlev görüyor. Örneğin CHP’nin sağla ittifak politikası ile birlikte İYİ Parti’ye çok fazla alan açılıyor. Tabandan doğru muazzam bir alan açıldığını söyleyebiliriz. Eskiden giremediği sol mahallelere bugün İYİ Partililer çok rahatça giriyor. İş bulamayan gençlerin İYİ Partili olmamasına rağmen işe girebilmek için İYİ Parti'ye üye olduklarına şahit oluyoruz. Bunlar solcu gençler… Eğer sol gerçek bir birlik ve hareket olmayı tartışıyorsa birtakım çözümler, inandırıcı şeyler sunmak zorunda. Bu olmadığında karşılığı maalesef bahsettiğim durum oluyor. Dolayısıyla bugün halkın sistem içi alternatiflere mahkûm olmadığını göstermek, halkın iktidarının kurulacağı sosyalizmin de sahici bir alternatif olarak gösterilmesi gibi bir görev bizi çağırıyor diye düşünüyoruz. Güç tartışmasının ya da seçim tartışmasının dışında daha temel bir yaklaşım meselesi olarak söylüyorum.

‘BÜTÜN MÜMKÜNLERİN KIYISINDA OLDUĞUMUZ BİR ZAMANDAYIZ’

Kendimizi yeni kurulacak muhayyel iktidarın muhalefeti olarak değil, bugünden devrimci, sosyalist bir alternatifin, halk iktidarının ilkeleriyle kurmaktan söz ediyorum. Bütün mümkünlerin kıyısında olduğumuz bir zamandayız. Biz hangi mümkünü seçersek ona doğru ilerleyecek bir mücadele hattına sahip oluruz. Tarihte de böyle olmuştur. Sistemin krizinin derinleştiği süreçlerde işçi sınıfının önünde iki ihtimal vardır; ya o iktidar sizi ezer, tüm haklarınızı elinizden alır. Ya da işçi sınıfı kendini, mücadelesini öyle bir ortaya koyar ki o iktidarı alaşağı da edebilir, aynı zamanda geçmiş kazanımları ilerletebilir. Tarih böyle yazılır. Sistem krizde mi? Krizde. Devrimci özne var mı? Var. O halde iddialı bir şekilde devrimci siyaseti örgütlemeye girişmeliyiz. Sosyalist hareketin öznel sorunları esas referans olamaz. O sorunlar da devrimci mücadele içinde çözülür. Bu özgüvenle hareket etmeliyiz. Halkın direniş hareketini yaratmak derken de bunu kast ediyoruz. Eşit ve özgür bir dünyayı kurabilmek adına bu özgüvene sahip olmalı, buna aday olmalıyız.