Halkların Köprüsü Derneği: Mülteciler afet anında bile ayrımcılığa maruz kaldı

Bayraklı'da bulunan çadır kentlerdeki mültecilerin durumunu raporlaştıran Halkların Köprüsü Derneği, mültecilerin afet anında bile ayrımcılığa maruz kaldığını vurguladı. Mültecilerin saha görevlilerine depremden etkilendiklerini ispatlamak zorunda kaldıkları ve onur kırıcı söylemlere maruz bırakıldıkları belirtilen raporda, "Tam da bu nedenlerden dolayı öncelikli gündemimiz, ayrımcılığı önleyici politikaların ve dayanışmanın, yerelden başlayarak tesis edilmesi ve örgütlenmesidir" denildi.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Mültecilerle ilgili çalışmalarıyla bilinen Halkların Köprüsü Derneği, depremden en çok etkilenen ve yıkımların en yoğun yaşandığı Bayraklı bölgesinde dayanışma talebinde bulunan mültecilerin yaşadıklarını ve sahadaki gözlemlerini raporlaştırdı.

İzmir’de yıkıcı etkiler yaratan depremin ardından Halkların Köprüsü gönüllüleri olarak hayatta kalanların acil gereksinimlerinin giderilmesi için Bayraklı bölgesine hareket ettiklerini ifade eden Dernek, dayanışmayı örgütleyen, yaygınlaştıran ve her zaman koşulsuz olarak insan haklarında ortaklaşmayı amaçlayan bir dayanışma ağı olarak, sahada karşılaştıkları dayanışma karşısında onur duyduklarını belirtti.

'DAYANIŞMA EZİLENLERİN NEZAKETİDİR'

Raporda sadece dayanışma talebinde bulunan mültecilerin yaşadıklarına ve haklarına ilişkin sahadaki gözlemlerini paylaşan dernek, şu ifadelere yer verdi: "Köprü gönüllüleri olarak bizler için dayanışmanın en temel ifadelerinden biri 'Dayanışma ezilenlerin nezaketidir' Sahada bizler, bu ifadenin en yalın ve en gerçekçi yansımasına tanıklık ettik. Deprem sırasında, depremin öncesi ve sonrasında yaşanılan koşullara yönelik aktaracak deneyimlerimizi, bu konuda deneyim ve uzmanlık sahibi kişi ve örgütlerin sözlerinin arasında kalabalık oluşturmaması adına rapora eklemedik. Bu raporda sadece dayanışma talebinde bulunan mülteci dostlarımızın yaşadıklarına ve haklarına ilişkin saha deneyimlerimizi ve gözlemlerimizi paylaşmamız gerektiğini düşündük."

Deprem sonrasında, hayatta kalanların yanında olmak amacıyla deprem bölgesine geldiklerinde mültecilerin haklarının tanınması için ayrıca çaba göstermek durumunda kaldıklarının altını çizen dernek, acil ihtiyaçların giderilmesinden gündelik ihtiyaçların giderilmesine doğru evirilen süreçte ortaklaşmak, çözümler önermek için çalışmalar yaptıklarını ve bu çalışmaları, bölgedeki koordinasyonlara aktardıklarını belirtti.

'DEPREMDEN ETKİLENDİKLERİNİ ISPATLAMAK ZORUNDA KALDILAR'

Deprem sahasına geçtikleri ilk andan itibaren çadır alanlarında bulunan mülteci ailelere yönelik ayrımcı tutumların haberlerini almaya başladıklarına da dikkat çeken dernek raporda, "Mülteci dostlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için sahadaki görevlilere, burada oturduklarını, evlerinin zarar gördüğünü, depremden etkilendiklerini ispatlamak zorunda kaldıklarını gözlemledik. Deprem bölgesinde oturan mülteci ailelerin, evlerinin elektrik faturası ve su faturası gibi belgelerle sahadaki görevlileri 'ikna etme' ye çalıştıklarına tanık olduk" diye belirtti.

'AFET ANINDA DAHİ AYRIMCILIĞA MARUZ KALDILAR'

Depremden herkes kadar etkilenen ve savaş koşullarının travmasını halen yaşamakta olan mültecilere karşı takınılan bu tavrın insan haklarına aykırı olduğu vurgulanan raporda, "Türkiye’ye geldikten sonra misafir olarak adlandırılan ve en temel insanlık haklarından mahrum bırakılan mülteciler, tam da bu nedenle afet anında dahi ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Bu ayrımcılık nedeniyle çadır alanlarına girmek istemeyen mülteciler, depremden dolayı dönecekleri bir evleri de olmadığı için sokakta kalmışlar ya da zaten kalabalık ve dar olan akraba-tanıdık evlerinde zorunlu olarak misafir olmuşlardır. Depremden sonra mülteci aileler, depremin şokunu atlatamadan ayrımcılığa maruz kalarak hayatlarına çok daha zor koşullarda devam etmeye çalışmışlardır" denildi.

SAHA GÖREVLİLERİNDEN MÜLTECİLERE: BÜTÜN DEPREM VERGİLERİ SİZE HARCANDI

Bayraklı ilçesi dışındaki ilçelerde de ekonomik koşullarının güçlüğü nedeniyle eski ve güvensiz binalarda ikamet etmekte olan ve depremden olumsuz etkilenen mültecilerin zorunlu olarak Bayraklı’daki çadır alanlarına yönlendirildiği belirtilen raporda, saha görevlilerinin mültecilere yönelik "Zaten bütün deprem vergileri size harcandı" gibi onur kırıcı söylemlerde bulunduğuna dikkat çekildi.

Çadır alanlarının, depremden etkilenen herkesin kaynaklara eşit olarak ulaşabildiği, ihtiyaçların karşılandığı ve ayrımcılığın yapılmadığı güvenli alanlar olması gerektiği vurgulanan raporda, çadır alanlarında dayanışmak için bulunan sivil kurumların alandan çıkarıldığına ve bu alanlarda mülteci kamplarında devlet kurumlarının yetkilendirildiğine tanıklık edilen koşullarda mültecilerin haklarının korunması bakımından takip edilebilme imkanının da ortadan kalktığı tespitlerine yer verildi.

'ÖNCELİKLİ GÜNDEM AYRIMCILIĞIN ORTADAN KALDIRILMASI'

"Halkların Köprüsü Gönüllüleri" olarak tespit ettikleri bu durumları kendileriyle dayanışma içinde olmak isteyen kurumlarla, alanın düzenlemesini sağlayan büyükşehir belediyesi, ilçe belediyeleri ve gönüllüleriyle paylaşarak çözüm arayışına girdiklerini de belirten dernek, öncelikli gündemin ayrımcılığın ortadan kaldırılması olduğunun altını çizdi. Raporda, son olarak şu ifadelere yer verildi:

"Mülteci dostlarımız bir yanda mülteci olduklarını dahi kabullenmeyen, bir şekilde karınlarını doyurduktan sonra hadlerini bilmeleri gerektiğini her fırsatta ifade eden ve mültecileri, iç ve dış siyasetinin aracı haline getiren iktidar; Bir yanda ise mültecileri Türkiye halklarının rızkına kasteden ve sürekli suç işleyen bireyler olarak gösteren muhalefet partileri arasında kalmışlardır. Bu durum, 'savaşın hayatta kalanı olarak' maruz kaldıkları ayrımcılık nedeniyle sorunlarla baş edebilme imkanından ve ortamından mahrum kalan mültecilerin, 'depremin hayatta kalanı olarak' çok daha zorlayıcı koşullarla karşı karşıya kalmalarına sebep olmaktadır. Tam da bu nedenlerden dolayı öncelikli gündemimiz, ayrımcılığı önleyici politikaların ve dayanışmanın, yerelden başlayarak tesis edilmesi ve örgütlenmesidir."