Hangi maçlarda iyi oyun beklentimiz makul olur?
İki takım da kuvvetli bir A oyun planına sahip olmadığı için, ikisi de birbirlerini mecbur ettikleri oyunu oynamak zorunda kaldı.
Böyle maçlarda iyi oyun beklememiz gerekmediği öğütlenir, futbol uleması tarafından. İnsan merak ediyor, hangi maçlarda iyi oyun beklentimiz makul olur acaba? Bir ligin başat iki takımı iyi oyuna aday değilse, iyi oyun için mahallenin muhtarına mı müracaat edilir? İyi oyun beklemeyin sezgisinin altında aslında zaten iyi oyun yok, böyle bir beklentiyle kendinizi heba etmeyin uyarısı, zımnen var gibi. Elbette olmayan bir şeyin iyisi de olmaz. Adamlar haklı.
İki takım da kuvvetli bir A oyun planına sahip olmadığı için, ikisi de birbirlerini mecbur ettikleri oyunu oynamak zorunda kaldı. Rakibin oynamaya mecbur ettiği oyun, bir öngörüyle, tasarlanmış bir oyun olarak önceden işçiliği yapılmadığı için de doğal olarak doğaçlama kaldı. Hem A planını uygulama konusunda yetersiz hem de rakip analizinden doğması lazım gelen B planı da hiç itibar görmüyor. Esasen bu durum bile, Türk futbolunun neden Edirne'nin dışına çıkamadığı ve aynı zaman ve seviyede neden hiçbir Türk teknik direktörün Avrupa’dan talep görmediğini bir güzel açıklıyor.
Beşiktaş’ın normal, alışageldiğimiz A oyun planında De Souza, dörtlü defansın önünde oynardı; Top rakibe geçtiğinde, sadece o anlarda defansı beşleme görevini yerine getirirdi. Bunun dışındaki tüm pozisyonlarda, top Beşiktaş’tayken, ya Atiba’ya ikinci bölgede yardımcı olur ya topun ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçişlerini sağlar ya da refakat ederdi. Ama bu maçta De Souza defansın beşinci aktörü olarak, savunmanın içinden hiç çıkmadı. De Souza’sız Atiba da ikinci ve üçüncü bölgede topun Beşiktaş’ta kalmasını, doğal olarak tek başına sağlayamadı.
Atiba’nın pas seçeneği olarak görebileceği iki oyuncu, Ljajiç ve Gökhan Töre, tuhaf pozisyon ve hamle hataları yapınca, Beşiktaş üçüncü bölgede ne top tutabildi ne de Galatasaray’ı baskılayabildi. Aslında Sergen Yalçın’ın bu iki oyuncuyu neden veya hangi roller için sahaya sürdüğü anlaşılmadı. Larin, bildik Larin'di.
Fatih Terim’in dikine ve rakip savunmasının arkasına atılacak toplara dayalı oyunu iki kez gerçekleşti ve iki gol olarak Galatasaray hanesine yazıldı. Bu maçta Galatasaray’ı oyunda ve maçta tutan oyuncu Taylan Antalyalı’ydı. Onun soğukkanlı oyunu ve pas isabet oranı, sadece oyunun akışkanlığını sağlamadı, aynı zamanda Galatasaray adına maça direnç ve baskı kattı.
Bu derbi de gösterdi ki, oyun, hiç kimsenin umurunda değil. Çünkü bu oyunlarla Avrupa sahnesinde yer almak mümkün değil. O zaman yaşasın Türkiye Süper ligi.