Haram data
İnternetteki görsel dataları telif gözetmeden işleyen yapay zekâ firmaları bu yasal boşluktan yaralanarak ceplerini doldurmaya başladı. Sanatçıların bu konuya uyanması geç oldu. Dijital sanattaki yapay zekâ müdahalesine karşı eylemdeki insanların büyük bir çoğunluğu salt yapay zekâ karşıtı değil. Asıl problem piyasadaki portre furyasında gördüğümüz gibi, ihlal edilen sanatçı hakları ve bundan nemalanan açgözlü yapay zekâ firmaları.
Son günlerin sosyal medya çılgınlığı belli uygulamaların dönüştürdüğü portrelerimizi profil fotoğrafı olarak kullanmak yahut birer ikişer hesaplarımızda paylaşmak. Daha gelişkinleri için bir ücret ödense de çoğunlukla ücretsiz olan uygulamaları akıllı telefonlara indirmek yeterli. Yemeyip içmeyip akıllı telefon sahibi olan dar gelirlileri de hesaba katacak olursak, bu çılgınlık epey kitlesel bir nitelik kazandı. Çizgi portrelerimizde güzel, yakışıklı, karizmatik, sempatik, caydırıcı, yaşlı, genç, savaşkan, kahraman, müşfik, çekici vb. görünebiliyoruz. Ama çağımızın estetize edilmiş bedenleri ve imajları bağlamında baktığımızda asla çirkin ve itici görünmüyoruz. Çünkü bunlar pazarlanabilir şeyler değil malum.
Peki bu incelikli tasarımların müellifleri kimler? Neden bir köşede herhangi bir isme referans yok? Çünkü, özgün eserler yapay zekâ tarafından kusursuz biçimde taklit edilmeye başladı. İnsan yaratıcılara ihtiyaç kalmamış gibi görünüyor. Önceleri çocukça karalamalardan ibaret olan bu taklitler, yıllar içinde silikon vadilerindeki hararetli çalışmalarla aslından ayırt edilemez hale dönüştürüldüler. Yüzüklerin Efendisi türü fantastik oyunların tasarımcısı Greg Rutkowski’nin işleri de şablon olarak kullanılıyor örneğin. Bu taklit ve yeniden üretme çılgınlığı nasıl başladı, nereye gidiyor? Bir dijital oyun firmasında konsept sanatçısı olarak çalışan, mühendislik ve sosyoloji alanlarında eğitim görmüş Özgür Serdar Altunoğlu ile önümüzdeki günlerde daha sık karşımıza çıkacak olan, onun tabiriyle “haram data” meselesini konuştuk. Metin içindeki görselleri Serdar yapay zekâ ile üretti. Böylelikle yapay zekâ uygulamasıyla neler yapılabileceğini de görmüş olacaksınız.
Son günlerde yaygınlaşan yapay zekâ ile portreler oluşturma furyasının geçmişini ve teknik altyapısını anlatır mısın?
Bu mesele yeni değil. 1970’lerde başlayan Yapay Zekâ/Makine Öğrenme araştırmalarına dayanıyor. Yakında takip edenler için sürpriz bir gelişme değil. Hatırlarsanız 1997’de İnsan Satranç şampiyonu Kasparow, IBM üretimi yapay zekâ oyuncu DeepBlue’ya yenilmişti. Ardından 2016’da Go Ustası İnsan Lee Sedol, Google üretimi yapay zekâ AlphaGO’ya yenildi. En son büyük gelişme de Midjourney adlı bir yapay zekâ aracılığı ile üretilen bir resmin bir çizim yarışmasında birinci olmasıydı. Daha geçen hafta Londra sokaklarında yapay zekâ kargo robotları dolaşıma çıktı. Sürücüsüz araçların testleri devam ediyor. Özetle yapay zekâlar hayatın içine sızmaya başladı. Açıkçası bu yapay zekâ portreler buzdağının görünen kısmı. Görülmeyen kısmında ise günlük pratiklerimizi ve sosyal yaşantımızı etkileyecek oldukça büyük bir teknolojik devrimin yaklaştığını düşünüyorum.
Teknik altyapısına gelirsek, basit anlamda yapay zekâlar büyük dataları işlemeyi ve bundan belirli örüntüler çıkartmayı çok iyi öğrendi. Bu örüntüler içerisinde duruma en uygun hamleyi, en uygun kararı, en verimli yolu seçerek insandan daha hızlı kararlar verebilir duruma geldi. Şimdiki durumda ise milyonlarca fotoğraf içinde insan yapısını çok iyi çözümleyip onları istenilen stilde kolaylıkla çizecek teknoloji artık herkesin erişebileceği kadar kolaylaştı.
Bu furya sosyal medya şirketleri ile üretici firmaların iş birliğine mi dayanıyor? Yoksa birini zengin ederken, diğerini araç haline mi getiriyor?
Sosyal medya şirketleri üye sayısına bakarlar. Bunu bir pazar olarak düşünebiliriz. Bu pazarda satılan ürünlerin yasallığı veya etik değerleri genelde onları pek ilgilendirmez. Asıl konuşulması gereken bu pazarda uygulamalarını satan Lensa gibi firmalar. İnternetteki görsel dataları telif gözetmeden işleyen yapay zekâ firmaları bu yasal boşluktan yaralanarak ceplerini doldurmaya başladı. Sanatçıların bu konuya uyanması geç oldu. Sanatçılar kendi çizdiklerinden daha fazla eseri bir iki cümle ile bilgisayarda çizdiren, kendilerine “prompt engineer” diyen, hiçbir sanat altyapısı olmayan bu insanların tacizine uğramaya başladı. Yıllarca emek harcayıp ustalaşmak için uğraştıkları tarzları, yapay zekâ makinaları tarafından kusursuz bir şekilde taklit edilmeye başladı. Müzikte bir beste için bile telif öderken burada görsel sanatçıların hiçbir gelir elde edememesi büyük bir hak ihlali anlamına geliyor. Dijital sanat camiası büyük protestolara şahit oluyor. NoAI logoları özellikle bu hırsızlığın olduğu bir sitede gündemden düşmüyor.
Artstation diye bir portfolyo sitesi var. Bu sitedeki görseller yapay zekâlar tarafından tamamen taranıp işlenmiş. Bu sorunu site yönetimi görmezden geliyordu. Tabii isyanlar başladı.
Yapay zekâ ile tasarım yapmanın olumsuz olduğu kadar olumlu yanları da vardır mutlaka, bunları biraz anlatır mısın?
Dijital sanattaki yapay zekâ müdahalesine karşı eylemdeki insanların büyük bir çoğunluğu salt yapay zekâ karşıtı değil. Büyük çoğunluğu yapay zekânın makine öğrenme aracılığı ile kendi izinleri olmadan işlenmesini istemiyorlar. Telifsiz, kamuya açık (public domain) görsellerin işlenmesiyle yapay zekâ, zaten yararlı bir araç olabilir. Hatta sanatçılar yapay zekâları kendi tarzları ile eğitip çok daha hızlı eserler üretebilirler, ama gündemdeki melese bu değil. Asıl problem piyasadaki portre furyasında gördüğümüz gibi, ihlal edilen sanatçı hakları ve bundan nemalanan açgözlü yapay zekâ firmaları.
Eserleri telifsiz kullanılan sanatçılar buna nasıl tepki gösteriyorlar? Bunların en ünlülerinden biri Karla Ortiz sanırım?
Karla Ortiz, benim gördüğüm şu sıralar meşaleyi elinde tutuyor. CAA (Concept Art Association) yönetim kurulu üyesi olarak bir bildiri yayınladılar ve yakında Washington DC’de bir eylem hazırlığı peşindeler. Amaçları yapay zekâ konusunda farkındalığı artırmak ve sanatçı hak ihlallerine karşı yasal zemini oluşturmak. Buna destek veren pek çok sanatçıyı da yine Artstation sitesindeki NoAI görselli sanatçıların profillerinden görebilirsiniz.
Bütün bu görsellerde bir tarz var aslında. O da yüzüklerin efendisi, avatar vb. gibi animasyonlar veya filmlerdeki ütopik, fantastik karakterler ve atmosfer, bunu nasıl yorumlarsın? Zamanın ruhu mu bu?
Bunu aslında kapitalist pazarlama ruhu olarak düşünüyorum. Bir ürün satmak için her zaman bizim en temel duygularımıza hitap eden, gururumuzu okşayan, bizi ayrıcalıklı gösteren şeyler kullanılır. Bu yemi yutmamız için de yine bize bir dev aynası sunuldu. Bunu çağımıza ait değil de insanın doğasına ait bir olgu olarak görüyorum. Kandırmak için tatlı iltifatlar belki de en eski dolandırma yöntemidir.
Nasıl bir tehlike bekliyor bizi bu uygulamaların arkasında? Yoksa abartıyor muyum?
Vahşi kapitalizm diye bir kavram varsa ben daha da vahşileştiğini düşünüyorum. Teknoloji firmalarının elinin giderek güçlendiği bir senaryo bu. Bizi daha cazibeli göstererek ve bizi sadece bizim gibilerin olduğu yankı odalarında tutarak her açıdan sömürüldüğümüz bir modele doğru ilerliyoruz. Facebook’un seçmen verilerini Cambridge Analytica firmasına vererek seçimleri manipüle edebilecek güce erişmesi de buna bir örnek. O olaydan sonra ne oldu? Cambridge Analytica firması iflas etti, Facebook hisseleri de baya düştü. Fakat buna insanlar uyanmasaydı daha vahim sonuçları olabilirdi. Aynı uyku durumu şimdi de görsel sanatlarda geçekleşiyor. Kanunlar geriden geliyor. Bir an önce farkındalığı arttırıp, gerekli etik düzenlemelerin uzmanlar eşliğinde gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yoksa faydalı bir araç eğer sınırları çizilmezse aynı nükleer güç gibi korkunç bir silaha dönüşebilir.
Yazıdaki görseller için:
Özgür Serdar: https://www.instagram.com/serdicim/
Bazı sanatçı Instagram hesapları ve portfolyoların yayınlandığı Artstation adresleri:
Karla Ortiz: https://www.instagram.com/kortizart/
Loish: https://www.instagram.com/loisvb/
Pernille Ørum: https://www.instagram.com/pernilleoerum/
Justin Fields: https://www.instagram.com/jfields217/
Arstation: https://www.artstation.com
Funda Şenol Kimdir?
Doğma büyüme Ankara'lı. Ama aslen Niğde'li. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okurken basın sektöründe çalıştı. Mezun olunca akademisyenliğe geçiş yaptı. 1994-2010 yılları arasında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde, 2010 yılından, 686 No'lu KHK ile ihraç edilene kadar Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde çalıştı. Kent sosyolojisi, kent tarihi, toplumsal cinsiyet, basın tarihi çalışma alanlarıdır. İletişim Fakültesi ve Kadın Çalışmaları Programı'nda lisans, yüksek lisans ve doktora dersleri verdi. Yabanlar ve Yerliler: Başkent Olma Sürecinde Ankara (İletişim Yayınları, 2003); Sanki Viran Ankara (der), (İletişim Yayınları, 2006); Cumhuriyet'in Ütopyası: Ankara (der) (Ankara Üniversitesi Yayınevi, 2011); Kenarın Kitabı (der) (İletişim Yayınları, 2014) ve İcad Edilmiş Şehir: Ankara (der) (İletişim Yayınevi, 2017) adlı kitapları, çalışma alanlarında çok sayıda makalesi, araştırması bulunmaktadır. Şehirleri keşfetmeyi, sokaklarda yürümeyi, fotoğraf çekmeyi, arşivlerde eşelenmeyi, okumayı sever. Tuna'nın annesidir.
Selim Sırrı Tarcan: Bedeni ve zihni terbiye etmek 18 Ekim 2024
Batının vaatkar bedeni: Baraj Gazinosu’nun Avrupalı artistleri 04 Ekim 2024
Dişil enerji dedikleri ne ola ki? 20 Eylül 2024
Annemin karnıyarık tenceresi 30 Ağustos 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI