YAZARLAR

Harman yeri tartışmalarına derkenar: Kılıçdaroğlu da esas soruyu pas geçtiği için hakikati göremiyor

AKP’nin derinleşmiş görünen sosyal nüfuz alanının yabana atılmaması gereken bu ipuçları, hadi seçim öncesinde konuşul(a)madı... Ya şimdi? Kılıçdaroğlu ve CHP ve burjuva muhalefeti bundan hâlâ kaçınıyor… Şayet gıldır gıcık karanlık ilişkilerin manipülasyonu değilse tamamen… CHP elitinin yanlış sorularla oluşturduğu gündemden kopacak gibi görünmüyor…

CHP eliti yanlış sorulara kilitlenmişken…

Kemal Kılıçdaroğlu geçen gün (20 Temmuz 2023) HT TV’nin naklen (canlı) yayınına misafir olmuş…

Konuşmasının bir yerinde demiş ki:

“Reuters'in haberi (1) çıktı. İsveç'in NATO'ya girişini onaylamadan önce. Bilal Erdoğan'la ilgili. Yalanlandı haber. Reuters, 'Ben haberimin arkasındayım' dedi. Arkasından gitti İsveç'te ne yaptı? NATO'ya girişine 'evet' dedi. Baştan beri NATO'nun genişlemesini istiyoruz zaten. O zaman ne diyorlardı, Yeni Şafak dahil olmak üzere 'İsveç'in temsilcisi Kılıçdaroğlu' diyorlardı. Şimdi ne oldu? Ben doğruyu söyledim linç edildim. Erdoğan geldi aynı şeyi yaptı…”

Mealen ezcümlesi:

- İkimiz de NATO’cuyuz(2)

- İkimiz de NATO’nun genişlemesinden yanayız…

- Ben politik duruşumun gereği olarak ‘gereğini yaptım’, boynuma “İsveç temsilcisi” yaftası asıldı, linç edildim…

- Reuters haberi aracılığıyla, Oğlu üstünden “mal varlığını deşifre ederiz” şantajı üzerine Erdoğan, İsveç’e NATO’ya giriş vizesi verdi, “dünya lideri” muamelesi gördü…

Kılıçdaroğlu yakınmakta haklı:

Kemal Bey NATO genişlesin deyince, hain

Erdoğan aynı şeyi yapınca, ağırlığını koyan/diplomasi ustası dünya lideri olarak alkış topluyor…

Biz de onu diyoruz ya…

İki hafta önce burada başlatmaya çalıştığımız tartışma tam da bu değil mi?

TEŞHİS YANLIŞ OLUNCA…

Ötesini de biz hatırlatalım:

Kılıçdaroğlu/CHP, utanç verici, hımbılca korkaklıkla HDP’lilerle temastan dahi kaçınırken…

Psikolojik savaş dairesi montaj kasetleriyle, “Dağ” ile aynı hatta göstererek, Kılıçdaroğlu’nu/muhalefeti defansta, tek ayak üstünde yemin billah tutarken…

Seçim yenilgisinde “pay” sahibi olduğu düşünülürken, bu ‘montaj’ın..

Erdoğan göğsünü gere gere her yerde söylüyor:

Çözüm Sürecinin kararını ben verdim -Diyarbakır konuşmasında- HDP “masayı devirdi" diyebiliyor...

KILIÇDAROĞLU’NUN SİTEMİ TAMAM DA EKSİK OLAN, ESASI SORGULAMAMASI…

‘Sorgulama’ farklı faktörleri hesaba katarak, çok boyutlu sorularla sorunun kaynağına ulaşmak için meselenin deşelenmesidir... 

Retorik “neden” sorusunun yüzeyselliğinden, farkı bu..

Ve Kılıçdaroğlu bunu yapıyor:

“Neden” sualine, “Anadolu’da çok izlenen TRT’nin iktidar borazanlığı yapması” ile İktidar’ın ezici medya gücüne bağlıyor, hadiseyi…

Halbuki, evet bunlar var – elde bir ve hep söyleniyor/söylenmeli de ama…

Ama örs ve çekiç arasında tava getirilen milletin rızası; esas bu ve Kılıçdaroğlu dahil CHP kurmaylığı bunu görmüyor ya da dillendirme cesareti göstermiyor…

Damat Berat’ın teşbihiyle, Erdoğan, “Aya dört şeritli yol yapacağız” dese, Cumhur’un inanması şöyle dursun…

Elinde tuzluk, dilinde “Adam çalışıyor” nidasıyla, “dünya lideriydi kâinat liderliği yolda” hayranlığıyla, Erdoğan’ın peşine düşmekten geri durmaz…

Kılıçdaroğlu’nun tek boyutlu teşhisi, indirgemecilikle (3) malûl cevabı, bu sosyal-siyasal realiteyi es geçiyor…

Pandemiden depreme… Ekonomik krize…

Erdoğan’ın tüm kritik eşiklerde tel tel dökülen iktidar pratiğine rağmen, neden partisinin -irtifa kaybına rağmen- birinci parti konumunu koruduğunun, Erdoğan’ın yüzde 52 ile tacını başında tutabildiğinin cevabını vermiyor, Kılıçdaroğlu yakınması ve CHP analizleri…

Şunu da ilâve edeceğim:

Muhalefetin, AKP’nin -bırakın sorgulaya geldiğimiz- küme düşme/baraj altı kalacağından söz ettiğine hiç rastladınız mı hiç?

Hadi bunu geçelim:

Yüksek sesle AKP’nin ikinci parti olacağı/olduğu iddiasının dilendirildiğine?..

Ben de hiç rastlamadım…

Kaldı ki…

Bir - iki ankette, kısa bir süre AKP, bir iki kez sanırım, yüzde 30’un bir iki tık altında görünmüştü, o kadar…(4)

AKP’nin derinleşmiş görünen sosyal nüfuz alanının yabana atılmaması gereken bu ipuçları, hadi seçim öncesinde konuşul(a)madı...

Ya şimdi?

Kılıçdaroğlu ve CHP ve burjuva muhalefeti bundan hâlâ kaçınıyor…

Şayet gıldır gıcık karanlık ilişkilerin manipülasyonu değilse tamamen…

CHP elitinin yanlış sorularla oluşturduğu gündemden kopacak gibi görünmüyor…

Yanlış soruların peşine takılmış CHP’lileri de ikaz etmeye...

Yanlış sorulardan çıkan yanlış/palyatif çözümlerin serabı yerine gerçek sorunları tespitle tartışmaya…

Ve çoğalmasını arzu ettiğimiz velut, yaratıcı tartışmalardan Cumhuriyet’i asgari müşterek sayarak, ortak ilerici/devrimci çözümler üzerine düşünme davetimizde ısrar edeceğiz…

Bir yol bulacağız...

O yol da yordamları da tarihimizde var...

O yolu tıkayan, erozyonun sürüklediği molozları tarihsel birikimlerimizle harmanlanarak temizleyip açacağız...

Yol yordam aramaya devam…

Haftaya…

----

(1) Tabii ki yayın yasağı getirilen haberin haberini BBC’den (27 Haziran 2023) okuyalım: “Reuters haber ajansı, ABD ve İsveç'te yolsuzlukla mücadele yetkililerinin, bir Amerikan şirketinin İsveç'teki iştirakinin rüşvet planlarıyla ilgili olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da adının geçtiği bir şikayeti incelediğini öne sürdü. Ajansın özel haberine göre şirket, ürettiği bir alkolmetrenin Türkiye’de pazar hakimiyeti sağlamasına Bilal Erdoğan’ın yardımcı olması halinde, on milyonlarca dolar komisyon ödemeyi taahhüt etti.” Saray cenahı tabiatıyla yalanladı haberi. Reuters ise “Haberimizn arkasındayız” dedi (1 Temmuz 2023)

(2) Pentagon ne kadar Savunma Bakanlığı ise NATO da o kadar savunma örgütü. Pentagon’un esasında ABD’nin Savaş Bakanlığı olması gibi -ki Soğuk Savaş yıllarına kadar sahiden adı bu idi- NATO da emperyalist kapitalizmin savaş örgütüdür… İnsanlık düşmanı bir savaş aygıtının bu denli rahat savunulabilmesi hicapla dikkatimizi çekmeli… Bir başka hicap vaziyeti de politik açıdan hâlâ doğru da olsa, oy verdiğimiz bir adamın, Kılıçdaroğlu’nun yüzü kızarmadan, kıvançla NATO’cu olduğunu söyleyebilmesi… Yazık!!

(3) İndirgemecilik, kısaca, bir olay ya da olguyu, diğer bileşenlerini görmezden gelerek ya da hak ettiği nispette değer atfetmeden ele alarak, tek bir sebeple/parça ile bütünü açıklamak demek…

(4) Esasında bu realite dahi “kesin gidiyorlar” cümlesini öyle o kadar kolay kurmamızı frenleyebilmeliydi… Kendimi de katmam boşuna değil… Gerçi ben oldum olası seçim aritmetiğinden pek anlamam… İsabetli tahminlerde bulunamam; bilen bilir, soranlara da bunu söylerim hep… Bu kez de farklı olmadı… Fazlası şu oldu bu kez: 2019 sonuçlarını kast ederek, “Bana İstanbul seçimi öncesi havayı yaşatıyor” diyerek, iyimserliğimi paylaşıyordum… Rüzgâr iyimserliğimi epey pekiştirdi son günlere doğru… Ama fakat en başından beri hep AKP’nin oy oranını kerteriz almaktan vazgeçmedim... Anketler bir türlü yüzde 30’u göstermedikçe, umudum gölgeleniyordu… Karamsarlaşıyordum en çok da bu oranı gördüğümde, eş dost sohbetlerinde, “Bu oran AKP’nin kendi suretinde insan ve toplum yaratmada kat ettiği mesafeyi verecek” diyordum ki… Üsküdar’a geçilse bile, neyse ki her yer Üsküdar değil ve Üsküdar’ı “bıçak sırtında” tutan da bu… Nitekim ne diyordu Erdoğan: “Üsküdar’ı da alacağız…” Alır mı?  Vermeyeceğiz, diyenlerin performansına bağlı… Bu da doğru sorularla tartışma imeceleri kurmaya biraz da..