Hasanpaşa Gazhanesi açılırken Gazhane Çevre Gönüllüleri ne istiyor?
Şimdilerde Hasanpaşa Gazhanesi’nde neler olup bitmektedir? 100 yıllık bir havagazı fabrikasının çeyrek hayatına emek ve tanıklık eden neredeyse herkes meselenin adeta dışındadır.
Maya Arıkanlı Özdemir*
Hatırlayanlar olacaktır. 1 Ocak 1994 tarihi yeryüzünün ilginç dönüm noktalarından birine işaret eder. O tarihte NAFTA yürürlüğe girer. Ve o gün aynı zamanda Meksika yerlilerinin siyaset sahnesine girmek için seçtikleri tarihtir. Bu aslında neoliberal küreselleşmeye karşı ilk sembolik isyanlardan biridir. Bunun öncesinde ise “katılım değişim için önemlidir” diyerek yola çıkan Porto Alegre’deki özgün belediyecilik deneyimi dünyayı etkilemeye başlamıştır. Öyle ki bu yerel yönetim yaklaşımı 1996 İstanbul Habitat II. Konferansı’nda “En İyi Uygulama” seçilerek ödüllendirilir. 1998’de Uluslararası ATTAC Hareketi, 1999’da Seattle gösterileri ve 2001’de başlayan Dünya Sosyal Forumları ve daha nicesi bunları izler. Tüm bunların altında iki temel vaat yatmaktadır: Bunlardan ilki dayanışma, diğeri ise tahayyüldür. Tahayyül sözcüğü “Başka Bir Dünya Mümkün”e, bu başka dünyanın tanımını, biçimini birlikte oluşturmaya, bunun bir parçası olmaya işaret etmektedir.
1994’e geri dönelim ve tam o tarihlerde İstanbul’da Hasanpaşa Mahallesi’nde neler yaşandığını anımsayalım. Ve o tarihlerden bugünlere gelene dek yaşananların, belki de Türkiye tarihinin en uzun soluklu kent hakkı mücadelesi olduğunun altını çizerek bunun hikayesini bir kez daha anlatalım. Okurken de yazının başında çizdiğimiz dünya resmini aklımızda tutalım.
1993 yılında İstanbul’da doğalgaz ile ısınma sistemine geçilmesiyle birlikte havagazı üretimi durdurulur ve o günden sonra, Hasanpaşa Mahallesi’ndeki gazhane de devre dışı kalır. Böylesine geniş bir alanın âtıl hale gelmesi toprak rantına dayalı imar politikaları için bulunmaz fırsattır. Dolayısıyla gazhane alanındaki binaların yıkılarak yerine süpermarketlerin, katlı otoparkların yapılması gündeme gelir.
Ancak 1994 yılında önemli bir gelişme yaşanır. Hasanpaşa Gazhanesi, Kadıköy Belediyesi ama özellikle de dönemin ilçe Belediye Başkan Yardımcısı Levent Ersun ve duyarlı kent sakinleri sayesinde sit alanı ilan edilir. 1996 yılında ilk kez bir araya gelerek Gazhane için fikir oluşturmaya başlayan mahalle sakinleri ve ilçede yaşayan kent hakkı savunucuları, konuya duyarlı tarafların, meslek odalarının, mimarların görüşlerini alma ve mahallede bir anket çalışması yapma yoluna giderler. Buradan çıkan sonuçlar Gazhane bölgesinin bir kültür merkezi ve yeşil alan olarak değerlendirilmesi yönündedir. Tüm bunların sonunda bir imza kampanyası başlatılır ve toplanan 8 bin imza ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile görüşülür. Düşünülen kültür merkezi için, o dönemde Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’ne başvurulur. Endüstri mirası olarak özgün niteliği göz önüne alınarak mimari projenin İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafından hazırlanması teklifi Büyükşehir Belediyesi’ne sunulur. Tarafların görüşlerine sessiz kalmayan Belediye, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne mimari bir proje hazırlatır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Koruma Kurulu tarafından da onay almış, Gazhaneye ait binaların sosyo-kültürel tesis olarak yeniden işlevlendirilmesine yönelik İTÜ’ne hazırlatılan projeyi 22 Haziran 2001 tarihinde onaylar.
Sürecin buraya doğru evrilmesinin başlıca aktörü ise Gazhane Çevre Gönüllüleridir. Mahallede yaşayanlar, yıllarca gazhanenin sıkıntısını çekmişlerdir. Şimdi ise gazhanenin kamu yararı dışında başka amaçlarla kullanılma olasılığı burada yaşayanları harekete geçirmiştir. Bir açık alan olarak, tüm risklerine rağmen, gazhane ile çevre halkının yıllara dayanan bir birlikte yaşama alışkanlığı vardır. Gönüllülerin mekâna ve buraya ilişkin kamusal duyarlılık yaratma çabası, endüstri mirasının en özgün örneklerinden olan bu açık alana ilişkin hayaller ve düşünceler üretmelerini beraberinde getirir. Ortak bir düş için kentlilik bilinci ile mücadele veren yerelde yaşayan gönüllülerin bir oluşumu olan “Gazhane Çevre Gönüllüleri”; gazhaneye emek vermiş, onun havasını solumuş mahalle sakinleriyle birlikte katılımcı bir mücadeleyi, ortak kaygıları taşıyan akademisyenler ve sivil toplumun işbirliğiyle, idare ile müzakere ederek bu süreci yürütürler. Bu müzakere sürecinde, yerel bir inisiyatifin çalışmalarını idareciler, resmî kurumlar ile birlikte yürütebilmesinin karşısına yasal muhataplık sorunları çıkar. Bunun üzerine 1998’de Gazhane Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi’ni kurarak kurumsal bir kimliğin de taşıyıcısı haline gelirler.
Gazhane Çevre Gönüllüleri bu alanı bir yandan mahallelinin nefes alabileceği bir yeşil alan, aynı zamanda da kültür-sanat ve spor/oyun alanı olarak yeniden işlevlendirecek projeler üretmeye başlarlar. Hasanpaşa Gazhanesi’nin çok amaçlı bir kültür merkezi olacak biçimde dönüşmesine yönelik İTÜ tarafından hazırlanan avan proje de bu çalışmalarının bir sonucudur. Ama sonuçta, son derece incelikli bir şekilde hazırlanan avan proje bir fiziksel mekân düzenleme çalışmasıdır. İşte tam da bu nedenle Gazhane Çevre Gönüllüleri bu mekânın yönetimine dair alternatif, demokratik bir model ortaya koyarlar (Hasanpaşa Gazhanesi Kültür ve Sanat Merkezi Alternatif Stratejik Yönetim Modeli Projesi). Zira salt fiziksel düzenlemeleri içeren bir yenileme projesinin yerelin ihtiyaçlarına, beklentilerine cevap veremeyeceği açıktır.
2010 yılına gelindiğine, Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları kapsamında “dönüşüm politikasının rasyonelini oluşturmak, katılımı güçlendirmek” amacı ile çok bileşenli bir yapı olan Gazhane Ortak Girişimi tarafından bağımsız kültür sanat kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir danışma kurulu oluşturulur. Ama Avrupa Kültür Başkenti sürecindeki aksamalar nedeniyle Hasanpaşa Gazhanesi ile ilgili süreç kesintiye uğrar.
Nihayet 2013 Haziran’ında restorasyon çalışmaları başlar. Haberi müjdeleyen ise İTÜ proje ekibinden Prof. Dr. Afife Batur’dur.
Artık yıl 2019’dur. İstanbul şehrinin yerel yönetimi el değiştirir. Toplumsal mutabakatla seçilmiş yeni yönetim bir dolu çalışmayı İstanbul halkının gündemine getirmeye başlar. Katılım, demokrasi gibi sözcükler İstanbulların umudunu yükseltir. Hasanpaşa Gazhanesi de yeni yönetimin önemli gündem maddelerinden biridir.
“İstikrarlı bir hayali hakikate çevirme” yolunda Hasanpaşa Gazhanesi’nde gerçekleştirilen restorasyon ve fiziksel düzenleme çalışmaları, Gazhane Çevre Gönüllüleri için tüm bu mücadele sürecinin sadece ilk adımıdır.
Günümüzde kamusal mekânlar kolektif bir deneyimin üretildiği alanlar olmaktan çıkmış ve pasif deneyim alanlarına dönüşmüştür. Oysa mekânını yitiren kamusal alan; toplumsal yaşantımız içinde fikirlerin, ifadelerin ve tecrübelerin üretildiği, açığa çıktığı ve paylaşıldığı, dolanıp yayıldığı ve müzakere edildiği toplumsal alanları (kamusal mekân); bu süreçte ortaya çıkan anlam içeriğini (kamuoyu, kültür, tecrübe) ve bu anlam sürecini oluşturan ya da bu süreç içinde oluşan kolektif gövdeleri tanımlamaktadır.
Peki şimdilerde Hasanpaşa Gazhanesi’nde neler olup bitmektedir?
İşin aslı ne bu alan için yıllarca emek eden Gazhane Çevre Gönüllüleri ne de projeye neredeyse yaşamını adamış hocalarımız süreçten haberdardır. 100 yıllık bir havagazı fabrikasının çeyrek hayatına emek ve tanıklık eden neredeyse herkes meselenin adeta dışındadır. Mekânın ve ona emek edenlerin belleği gazhanenin sınırları dışında dolaşmaktadır. İBB mekâna Müze Gazhane adını vererek farklı bir işlevlendirme ve çalışma sürecini yönetmeye çalışmaktadır. Ve bunu yaparken de bizlere, İstanbullulara müjdelediği yönetim anlayışının uzağındaki sularda dolaşmaktadır.
Oysa Gazhane Çevre Gönüllüleri, ortak bir bellekle kurulabilecek bir kültür alanının yaratılması, zamanın izinin ancak kendisi üzerinden sürülebileceği bir dünyanın unutulmaması, yitirilmemesi için 26 yıldır ve hâlâ her türlü çabayı gösteriyor. Mekâna, zamana, dile, geleneğe kaydolmuş bir maddi gerçekliği, bir endüstri yapısını bugüne taşıyor. Bunu yaparken bu siti klasik korumacılığın sabitleyici, dönüştürme gücünden yoksun şekliyle değil, içinde yükseldiği kentsel kamusal mekânın ortak ve sürekli biriken belleği üzerinden ve kültürel bir kamusal alan üretme çabasından hareketle şekillendiriyor. Hasanpaşa Gazhanesi’nin öznelerini çoğaltmak, yeniden tanış olmak yolunda çalışmalarına devam ediyor. Mahalleliler, sanatçılar, mimarlar, gazhanede bir dönem halk oyunları gösterisi yapmış, resimler çizmiş çocuklar, ekolojiye emek edenler, o gazhane için ter döken emekçiler ve daha nicesi ile kültürü yerelde ve kolektif olarak üreterek alan gezileri yapıyor, pandemi koşullarında çevrimiçi etkinlikler düzenliyor. Ve nihayetinde Gazhane Çevre Gönüllüleri, bu soyut yapıların özneleri, mekânın gerçek kullanıcıları ile birlikte “bir tarihimiz var ama daha yapacaklarımız var!...” diyor.
Dün, bugün ve belki de yarın Gazhane Çevre Gönüllüleri’nin Hasanpaşa Gazhanesi için verdikleri mücadele, buraya dair geliştirdikleri kültür alanı yaklaşımı ve bu alanın yönetim modeline ilişkin yürüttükleri çaba bir endüstri mirasını kamusal mekâna dönüştürme hikâyesi olarak karşımızda duruyor. Bir kamusal alan yaratma önerisi getirdiği, aynı zamanda modern endüstri mirasına kolektif bir deneyim ile sahip çıktığı için kent üzerinde yaşayan herkesin sahip çıkması gereken bir deneyim ve proje örneği olarak İBB yönetiminin ve bu toplumun ilgisini hak ediyor.
Bir başka cehennemin yollarının yeniden döşenmeyeceğini umarak, İBB yönetiminin gerçek katılım taşlarını örebilme niyetinin olduğunu bir umut olarak içimizde tutarak “eskinin bağrında yeni bir dünyanın inşası için gelin Gazhaneyi birlikte sahiplenelim!...” diyoruz.
*Gazhane Çevre Gönüllüsü