Sakarya'daki havai fişek fabrikası çalışanları: Patlamayı bekliyorduk

Sakarya Hendek’te 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası patlamasına ilişkin davaya bugün devam edildi. Fabrika çalışanları bugün mahkemede verdikleri ifadede, "Ekipmanların yetersiz, koruyucuların eksik olduğunu, patlamadan önce malzemelerdeki ısınma konusunda yetkilileri uyardıklarını, ancak herhangi bir önlem alınmadığını" söyledi ve "Müdahale edilseydi bu patlama olmazdı. Bağıra bağıra geldi patlama" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Sakarya Hendek’te 7 işçinin öldüğü, 128 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikasındaki patlamaya ilişkin davanın duruşmasına bugün de devam edildi. Dünkü duruşmada sanıklar, bugünkü duruşmada ise mağdurların bir kısmı dinlendi.

Şirket sahiplerini gerekli önlemleri almamak ve iş güvenliği ile ilgili ekipmanları sağlamamak ve uyarıları dikkate almamakla suçlayan mağdurların çoğu, Sorumlu Müdür Asiye Angın, İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozkurt ve müşteki sanık Ahmet Çağrıcı'dan şikayetçi olmadı.

'O DÖNEM AKLIM YERİNDE DEĞİLDİ' 

Patlama mağdurlarından Enes Dilber'in "Çin Mahallesi’nde barut üretimi yapılmadığı" şeklindeki ifadesine sanık müşteki Ahmet Çağırıcı ve diğer müştekiler tepki gösterdi. Salonda tansiyon yükseldi, fenalaşanlar oldu. Enes Dilber’in fabrika sahiplerinden para aldığı iddia edildi. Ancak, Enes Dilber, sanıklardan şikayetçi olmadı. Müşteki avukatları, Enes Dilber'in 15 Eylül'de savcılıkta aksi yönde ifade verdiğini anımsattı. Enes Dilber'e ifadesindeki cümleler hatırlatıldı. Dilber, 15 Eylül 2020 tarihli ifadesini nasıl verdiğini hatırlamadığını, o dönem aklının yerinde olmadığını söyledi. Dilber, patlamadan sonra işverenden tazminatını aldığını, ancak bu konuda herhangi bir tutanak imzalamadığını söyledi. Dilber, "Barut kırma işi yapılıyordu, sıfırdan barut üretilmiyordu" dedi. 

'BAĞIRA BAĞIRA GELDİ BU PATLAMA'

Müştekilerin çoğu ifadelerinde patlamadan önce malzemelerde ısınma olduğunu, yetkililerin uyarıldığını, ancak herhangi bir önlemin alınmadığını belirtti. Üretim artsın diye baskı gördüklerini ifade eden mağdurlar, pandemi nedeniyle ürünlerin depolarda biriktirildiğini söyledi. İş güvenliği için sağlanması gereken ekipmanların yetersiz olduğuna ve koruyucu olmadığına dikkat çeken mağdurların ifadelerinde öne çıkanlar şöyle:

"Ekipmanlar yetersiz ve koruyucu değildi. Üretim artsın diye üzerimizde baskı vardı. 'Elimizde olması gerekenden çok fazla mal var' diye uyarılarda bulunduk. Denetimlerden önceden haberleri oluyordu. Hemen temizleme yapılıyordu. Malzemelerimiz azaltılıyordu. Barut üretildiğini duymuştum. Leğenlerle malzeme taşıtıyorlardı. Patlama olacağını bekliyorduk, mallarda kızışma vardı. Pandemi nedeniyle ürünler depolarda biriktiriliyordu. Depolama, taşıma, depodan çıkarma işlemlerini de bize yaptırıyorlardı. Burada can güvenliğimiz yoktu. Burada yapılan elimize kum gibi eriyordu, barutlar kalitesizdi. İşçiyi sürekli aşağılama vardı. Isınan malların imha edilmesi gerekirken koli yapmaya devam etmek için bizi çalışmaya zorluyorlardı. Uyarılar yaptık, müdahale edilseydi bu patlama olmazdı. Bağıra bağıra geldi patlama."

'İŞÇİLERİN HAYATINA DEĞER VERMİYOR MU, ÜSLUBUNU TAKIN'

Müşteki Melike Taş, fabrika sahiplerinden Yaşar Coşkun’un asistanlığını yaptığını, patlama olduğunda patronunun kendisini gördüğü halde kurtarmadan binadan ayrıldığını söyledi. Bunun üzerine sanık avukatlarından Abdurrahim Burak, o esnada Yaşar Coşkun’un oğlunun da binada olduğunu ifade ederek, “Yaşar Coşkun işçilerin hayatına değer vermiyor mu yani? Sen nasıl böyle bir şey söylersin? Üslubunu takın” dedi. Bunun üzerine salonda tartışma yaşandı. Müşteki avukatları “İşçilere insan gibi davranacaksınız” dedi.

Melike Taş'ın beyanı sırasında taraf avukatları arasında çıkan sözlü tartışma nedeniyle mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi.

Aranın ardından sanık Yaşar Coşkun'un avukatının sorusunu cevaplayan Melike Taş, "Hüseyin Coşkun, Yaşar Bey'in oğludur. Biz lavaboya girdiğimizde Hüseyin Coşkun'un başı kanıyordu. Yaşar bey gelip seslendi, 'Lavabodayız.' dedim, geldi baktı ve gitti. Sonra tekrar patlama oldu, Hüseyin Coşkun'a telefon geldi, 'Çıkıyoruz' dedi ve çıktık" dedi.

'EŞİM BÖYLE BİR ÖLÜMÜ HAK ETMEDİ'

Patlamada hayatını kaybeden Erhan Ateş'in eşi Nigar Ateş de fabrikada aşçı olarak çalıştığını ifade ederek, "Olay nasıl oldu anlamadım. Eşim Çin Mahallesi'nde çalışıyordu. Eşim zaman zaman Çin Mahallesi'nde olayda yaşamını yitiren Ramazan Kor'a barut yaptırıldığını söylüyordu. Hepsinden şikayetçiyim çünkü benim canımı benden aldı bunlar. Eşim böyle bir ölümü hak etmedi" diye konuştu.

Mahkeme heyeti, diğer müştekilerin ifadelerinin alınması için duruşmaya yarın sabaha kadar ara verdi. (AA-ANKA)