'Hayat olan' öyküler: Valeria Bunu Anlayamaz

Dilek Yılmaz'ın 'Valeria Bunu Anlayamaz' adlı öykü kitabı, Notos Kitap tarafından yayımlandı.

Google Haberlere Abone ol

Dilek Yılmaz’ın Notos Kitap’tan çıkan 'Valeria Bunu Anlayamaz' isimli öykü kitabı için şöyle bir not düşülmüş: "Kentten kasabaya kendini bulmaya çalışan kişilerin yaşadığı ağrıların, ritmi bozuk ilişkilerin, evden fabrikaya kuşatılanların, gidenlerin ve kalanların hikayeleri." Öyküler bir bir açılırken benim de süzdüklerim bu söylenenlere benzedi. Zira böyle bir akışı gösterir biçimde öykülerin birbiriyle bir diyaloğu olduğunu hissettim. Bu nedenle tek tek öykülerde durmadan ama bir devamlılık ilişkisi içinde 'Valeria Bunu Anlayamaz’ın insanlarına, ilişkilerine, sözlerine bakmayı deneyeceğim.

Bu güzergahtan baktığımda Dilek Yılmaz’ın insanları, ritmi bozuk ilişkiler içinde bile olsalar "eksik bir tebessümün belirip kaybolduğunu" ya da "alaycı bir tınının" baş edilemeyen ilişkileri anlattığını kolayca anlarlar. (s. 9) Yan yana geldiklerinde yalnız varlıkları daha da yalnızlaşır. Sustuklarında "birbirini hiç tanımayan iki insandan daha suskun" olurlar. (s.14)

Tüm bu "olmaların" cinsiyetlere, düzenlere, siyasetlere bölündüğü öyküler bunlar.

Bu nedenle Yılmaz’ın öykülerinde "sıradan ataerkinin" foyasını ortaya çıkarmakta oldukça yetenekli kadınlarla karşılaşırız. "İlişki yok, kadınlar var" diyen "ıssız adamların" kadınlarla konuşamadığını bilirler. (s.12) Bu adamların hırıltılarla boşalıp kana kana su içmeleri, kuru, kaba ve dilsiz varoluşlarını hatırlatır.

Dilsizdirler, içtenlikle konuşmayı erkekliği bozacak gereksiz bir samimiyet olarak anlarlar. Bu erkekler birbirleriyle de konuşmazlar ama "böbrek gerekse verecekleri arkadaşlarının" sevgilisiyle yatmayı akılllarından geçirirler. (s. 53)

Dilek Yılmaz, Valeria Bunu Anlayamaz, 144 syf., Notos Kitap, 2024.

Erkekliğin ispat yükünü kimi zaman mahkemede "kerhane hikayeleri" anlatarak, kimi zaman cezaevi tuvaletinde kıstırdıklarına cinsel saldırı uygulayarak taşımaları gerekir. Böyle böyle "sıradan ataerkinin" yüzleri karşımıza dizlilir; erkeklik imtihanı olarak, "ahlaki panik" olarak, duygu buhranı olarak hepsi karşımızdadır.

ERİL ÜSTÜNLÜK FANTEZİLERİ

Erkeklerin diğer erkeklere yaptıkları mı sadece? Hayır. Aslında hikaye başka bir yerde başlar, adını da oradan alır. Başlangıçta erkeğin üstün yararı için kadınların bedenlerine ve emeklerine el konmuştur. Bu nedenle Yılmaz’ın kitaba adını veren öyküsü 'Valeria Bunu Anlayamaz'da "kadının doğurabilmesine el koymak" isteğiyle kendini gösteren şey eril üstünlük fantezileridir.

"Tanrı gibi patron da erkek. Daima. Bir kadının yumurtası başka bir kadının rahminde büyüyüp bir adam mutlu olsun diye üçüncü bir kadın tarafından büyütülecek" (s. 28)

Bu düzenler çoğu zaman böyle gider. Kadınlar, "ilk seferde acıyor mu?" diye soran kız çocuklarına, "Acıyor"... "önce öpüşmek falan gerekiyor, onu da ben istemiyorum" derler. (s. 50) Kadınların çoğu zaman "içi almaz". "Daima haklı adamlarla" uğraşmaktan bıkarlar. (s. 103) Kötü olmakta karar kılmış annelerden eksik babalardan, kocalardan, oğullardan bıkarlar...

Bu düzenleri bozmak isteyen kadınlar da vardır 'Valeria Bunu Anlayamaz’da. Kadınlar salt "kader mahkûmu" çilekeş varlıklar değildir. "Hep kırkında gösteren gündelikçi kadının" arzu dünyası bize "emekçi kadının" sloganların ötesindeki varlığını hatırlatır. Burada başka bir ses de vardır. "Erkek dediğin serildi mi üstünü örtecek" diyen bir ses. "Erkek gibi erkek işte, kızken nasıl içim akardı" diye arzuyla, özlemle dolu bir ses. (s. 41)

Kadınlar aşık olup düzen bozarlar ama "bütün adamların giderken birbirine benzediğini" fark ederler. (s. 21) Kadınlar böyle zamanlarda daha çok yaklaşır birbirine.

"O anda, benim doğduğum, annemin öldüğü ev yıkılırken bahçedeki ceviz ağaçlarına dalan kepçe dev dişlerini toprağa geçiriyor sanki içimde" (s. 22)

"İhanet acısına kepçenin gürültüsü karışır. Bunaltıyı, içimize çöktükçe taşlaşan acıyı trafikte, şehrin balkonsuz evlerinde, çirkin inşaatlarda, hep bir yerde karşımıza tekrar çıkan kepçede yeniden hissederiz." (s. 37)

Erkeklerin ve kadınların, evlerin, kentlerin, ritmi bozuk ilişkilerin hayat olup aktığı öykülerde kimi zaman karşımıza polis şiddetiyle yaşamını kaybeden Yasemin’ler çıkar. İş cinayetinde arkadaşlarını yitiren işçiler çıkar. Öyküler "hayat olacaksa" sınıflı, devletlü ve şiddetli ilişkilerin içinden geçecektir.

'Valeria Bunu Anlayamaz', hayat olan öykülerin türlü vaatlerini okuyucuya sunuyor. Okuru bol olsun, yolu açık olsun, öyküleri hayat olsun...