Niyazi Koyuncu: Müzik hayat gibi, akıp gidiyor

İkinci albümü 'Liva'yı müzikseverlerle buluşturan Niyazi Koyuncu "Abimin gitar askısı hala duruyor. Konserlerinde teri yapıştı ona, onun kokusu var. Huzur veriyor o gitar askısı bana..." dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Niyazi Koyuncu ‘Muço Pa’ albümünün ardından ‘Liva’yı dinleyicisiyle buluşturdu. Lazca’da kar suyu ve baharı karşılamak anlamına gelen ‘Liva’ albümünde, Lazca ve Hemşince eserlerin yanı sıra besteler de yer alıyor.

11 eserin yer aldığı albümün aranjörlüğünü Evren Arkman ve Poyraz Kılıç yaparken, değerli isimler de albümde göze çarpıyor: Koyuncu, Ceylan Ertem’le Kalbime Yağan Kar’a düet yaparken, sanatçıya vokallerde Selçuk Balcı ve Resul Dindar eşlik ediyor. Aydoğan Topal, Gökhan Birben gibi müzisyenler de albüme söz ve müzikleriyle katkı sunarken; sevilen şairlerden İbrahim Karaca ve Yasemin Yıldız da iki esere şarkı sözü yazdı.

Kolektif bir albüm olan 'Liva' Niyazi Koyuncu’nun da büyüme albümü. Koyuncu albümünü “Eserlerim olgunlaştı, ben de büyüdüm” sözleri ile tanımlıyor. Ağabeyi Kazım Koyuncu’dan miras aldığı müziği bugünlere taşıyan Koyuncu ile bir araya geldik. Hayat içindeki kırgınlıklarını, müziğini, ağabeyi Kazım Koyuncu’yu konuştuk.

4 yıl aradan sonra ikinci albümün Liva’yı çıkardın. Biraz uzun bir ara değil mi?

Sanatçılar ne zaman hazır hissederse, ne zaman biriktirmişse o zaman albümü çıkartır. Ki biz, iki yıl bu albüm için hazırlandık. O yüzden bekledik. Şarkıları içimizdeki süzgeçten geçirdik ve öyle yayımladık albümü...

Müzik hayatın çok eski, okul yıllarından başlıyor. İlk albümün ‘Muço Pa’ ile daha görünür oldun. Albümün konserler için avantajı nedir? Sen bu avantajı yaşadın mı?

Evet, albüm konserler için önemli. Konserlerde albüm için yaptığın şarkıları çalınca biliniyorsun. Hiç albümüm olmasaydı sadece konserlerim olsaydı, “Niyazi şarkısı” olmayacaktı. Albüm kalıcı bir şey. Bazen de konserlerde buluşamıyoruz insanlarla ama albümü alıp dinlediğinde insanlara daha çabuk ulaşıyoruz.

Aslında her ne kadar dijital albümler çıkmış olsa da etkili anladığım kadarıyla...

Etkiliyor. Senin şarkını dinleyenler, bunu bilerek geliyor konserlere.

'BÜYÜDÜKÇE MÜZİĞİM OLGUNLAŞTI'

‘Muço Pa’ ve ‘Liva’ arasında senin gözlemlediğin nasıl bir fark var? Kendini nasıl görüyorsun?

Liva’da olgunlaşma gördüm, sakinlik gördüm. Müzik öyle bir şey ki her şeyini etkiliyor. 4 yılda yaşlandım, 4 yılda büyüdüm. Büyüdükçe hayatım olgunlaştı, müziğim olgunlaştı. Evet, değiştin mi dersen, değiştim, daha sakinim ve ne yapmak istediğini bilen biriyim artık.

Ne yapmak istiyorsun?

İlk albümüm ‘Muço Pa’da bir soru sormuştum. ‘Muço Pa’nın anlamı ‘nasıl yapayım’dı. ‘Liva’ ile bu soruya yanıt verdiğimi düşünüyorum. Ne yapmak istediğim de albümde... Ben yanıtımı verdim.

'KOLEKTİF YAŞAMDAN YANAYIM'

Albümde Ceylan Ertem’le düetin var. Nasıl gelişti?

Ben kolektif bir yaşamdan yanayım, hep öyle hissettim. Paylaşmayı seviyorum. Bu haliyle bırakacağımız şeyin de böyle olması gerekir. Bu albümü 7-8 kişi yaptık. Ceylan Ertem’le sosyal medyadan tanışıyoruz. 2 yıl önce de Zeytinli Rock Festivali’nde karşılaşmıştık. Şarkımı yolladım. 'Yüreğinin sesine ihtiyacım var' dedim. Özümsedi, çok da güzel okudu. Ceylan’la güzel bir şey bıraktık geriye...

niyazi-koyuncu-2 "Ben Karadeniz’e aitim. Tulumla, kemençeyle büyüdüm."

Müzik hayatının en başından beri vardı. Projelerinde var. Bu 4 yılda hiç boş durmadın değil mi?

Ahmet Kaya’nın projesinde yer aldım, çok mutlu oldum, Kurtalan Ekspresi’nde yer aldım... Bunlar gurur duyduğum işler.

'BEN KARADENİZ'E AİTİM'

Peki sen müziğini nasıl tanımlıyorsun? Mesela Karadeniz müziği mi yapıyorsun?

Yapıyorum desem de haksızlık etmişim olurum, yapmıyorum desem de. Rock müzik yapıyorum. Sahnemizde böyle. Gelin görün diyoruz, sahnede başka bir şey var. Ben Karadeniz’e aitim. Tulumla, kemençeyle büyüdüm. Haliyle o tınıları duymak istiyorum, ama aynı zamanda elektro gitarı da duymak istiyorum.

'Kemençe ve tulumla büyüdüm' dedin, çocukluğunda neler dinlerdin?

Güzel müzik dinledim. Bunun nedeni tabii ailemdi. Kazım abim, Oğuz abim... Bunlar benim geçmişim. Ahmet Kaya albümleri, Grup Yorum albümleri, Edip Akbayram albümleri aynı zamanda Volkan Konak da vardı, Erkan Ocaklı da... Şu müziğe aitim, şunu çok dinledim diyebileceğim bir şey olmadı. Arabeskte dinledim, hala Müslüm Gürses dinliyorum.

'TAKSİM'E GELMEK İSTEMİYORDUM'

Sen diğer Karadeniz sanatçılarından ayıran fark abin Kazım Koyuncu... Bu anlamda kendini kısıtladın mı? Ses rengin de kendin de benziyorsun...

İlk İstanbul’a geldiğimde böyle şeyler hissettim, neticede kötü insanlar var, Kazım’ı taklit ediyor, albüm yapacakmış vs. gibi duyumları alıyordum. Çok sıkıldım o cümlelerden, Taksim’e gelmek istemiyordum. Sonra düşündüm, ben ne yapmak istiyorum dedim, müzik yapmak istiyorum, kendim için... Kendimi o gerçekliğime inandırdım, o zaman rahatladım. Ben saç uzatmayı seviyorum o zaman da Kazım abime benzetiyorlar, saçımı kesince de Viya’nın kapağındaki Kazım abime benzetiyorlar. Yüzümü mü boyayım, ne yapayım, bazı noktalarda geri çekti tüm bunlar beni. Ama şimdi yapmıyorum. Ben yaptığım şeye inanıyorum ve o yüzden de daha güçlüyüm.

'ABİMİN GİTAR ASKISI HUZUR VERİYOR'

Kazım Koyuncu’yu düşününce neler hissediyorsun?

Kazım abimden çekincem yok, gurur duyardı abim, bana niye müzik yapıyorsun demezdi. Elbette öğreteceği şeyler vardı.

Kazım Koyuncu’nun gitar askısını hiç bırakmadın. Hala duruyor değil mi?

Durmaz mı! ‘Yol’ klibinde de onunla oynadım. O hep kalacak. Abime ait pek bir şey saklamadım ama gitar askısı çok önemli, konserlerinde teri yapıştı ona, onun kokusu duruyor. Huzur veriyor o gitar askısı.

Albümü kötü bir dönemde çıktı. Ülke gündemine bağlı olarak...

Ülke kötü, üç yıldır kötü... Sabah uyandığımda acaba bugün ne olmuş diye bakıyorum. Ankara, Suruç, İstanbul, Antakya... Biz vicdanlı adamlarız. Biri öldüğünde sahneye çıkıp şarkı söyleyemem. Keşke ölümler olmasa da albüm yapmasak. Şarkı söylemesek.

Müzik susmamalı demiyorsun o halde?

Söylememiz gerek ama yüreğim el vermiyor. Herkesin tercihidir. Sahneye çıkanları eleştirmem, kim bilir hangi acıyla söyledi bilirim. Ama ben yapamam.

'MÜZİK HAYAT GİBİ AKIYOR İŞTE'

Müzik senin için ne anlam ifade ediyor?

Her yerde çıktım, istediğim şarkıları kendim olarak söyledim. Ben Niyazi’ydim sahnede. Müzik nereli olduğunla ilgilenmez. Abim Kazım demişti ya, “Birbirimizi anlamamız için, aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten sonra, hepimiz aynı şarabız...” Müzikte öyle değil mi? Bir tını, bir ağıt, bir söz... O yüzden de müziğin birleştirici gücüne inanıyorum. Müzik hayat gibi, akıp gidiyor işte...

Karadeniz’e sık sık gidiyorsun. O topraklardan kopmadın.

Annem var, ablam, abim... Onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum, o yüzden kaçıyorum İstanbul’dan. Orada daha mutluyum.

Çocukluğunda yaşadığın Hopa ile bugünkü arasında nasıl bir fark var? Oraya gittiğinde nasıl bir hisdesin?

Özlediğim abim... Geçen sene de babamı kaybettim. Artık tamamen oraya aitim! Tabii çok şey değişti, bazen düşünüyorum dereler mi çok büyüktü, yoksa biz mi büyüdük. 18 yıl yaşadım Hopa’da, hiç elim olaylar yaşanmamıştı.

'DOĞAYA İHANET ETMEMEK GEREKİYOR'

Sel felaketinden söz ediyorsun...

Evet, 86 yılında olmuş. Şimdi her sene oluyor. Burada doğanın suçu yok, kendimize dönüp bakmalıyız. Benim evim gitti selden. Köyümde taş ocağı çıkartacaklar, sahile barınak yapmak için, zaten köy sallanıyor, neden eşeliyorsun! Burada siyaset yok, toprağa, yeşile yazıktır. Doğaya ihanet etmemek gerekiyor. Bunu anlatıyoruz köylülere de.

Peki, Çernobil’de kaç yaşındaydın?

2 yaşındaydım. Muhtemelen o yağmurlarda ben de ıslandım, abim Kazım gibi..

'KEŞKE O ÇAYLAR YOK EDİLSEYDİ'

Öfkeli misin? Abin kanserden öldü, baban da...

Kazalara hiçbir şey demiyorum. Ama sonrası canımı sıkıyor. Bazı insanların, ülkemdeki insanları aptal yerine koymaları canımı acıtıyor! Kimler olduğunu tahmin ediyorsundur! Keşke o çaylar yok edilseydi o zaman... Ama Anadolu’ya, okullara fındık dağıttılar! Yapmayın ya!

Düşünsene, çocukken karınca yuvasını bozamazdık günahtır diye, şimdi bak! Ekmek yere düştüğünde öpüp alnımıza koyan insanlardık. Çok üzgünüm, her şey için.