'19 yaşındayım 3 farklı dünya gördüm'
Savaş nedeniyle önce Türkiye'ye sonra Kanada'ya göç eden bir ailenin çocuğu Muhammed Osman Ali. Kanada'da büyümüş, sonra Irak'a dönmüş ailesi. Kaçırılmaktan 'yanlışlık'la kurtulunca tekrar Türkiye'nin yolunu tutmuş aile. “Kendimi çok şanslı hissediyorum,” diyor “19 yaşındayım, üç farklı dünya gördüm."
DUVAR - Muhammed Osman Ali, Kanada doğumlu. Henüz 19 yaşında. Aslında Kerküklü bir anne-babadan olma. Körfez Savaşı sırasında Muhammed’in babası her şeyini geride bırakıp Türkiye’ye geliyor. Maddi varlığının birçoğunu da sınırı geçmek için harcıyor. Yürüyerek girdiği Türkiye’de yolu Bursa’ya kadar uzanıyor. “İlk başlarda,” diyor Muhammed babası için “karın tokluğuna çalışmak zorunda kalmış, bedavaya. Ama bir yandan Türkçesini geliştirmiş, buranın insanlarını, kültürünü tanımış. Sonra daha iyi bir iş bulmuş.”
Esas mesleği harita/kadastro mühendisliği Muhammed’in babasının. Hani bazen caddelerde görürüz, fotoğraf makinesi benzeri bir aletle ölçüm yaparlar; o işi yapıyormuş. Fakat Türkiye’de bunu yapmaya imkân bulamamış. Türkiye’deki dördüncü senesinde evlenmiş. Muhammed’in annesi de savaş nedeniyle Irak’tan kaçmış. “Üç erkek kardeşi daha önceden gelmişler Türkiye’ye. Onlar da Bursa’dalarmış. Zaten babamla annem Irak’ta komşu evlerde yaşıyorlarmış. Dayımla babam da lisede aynı sınıftaymış,” diye anlatıyor Muhammed.
VATANDAŞLIK OLMAYINCA KANADA'YA
Muhammed’in anne ve babası vatandaşlık için başvuru yapmışlar. Fakat Türkiye o dönem yaşanan sorunlar nedeniyle bu hakkı onlara vermemiş. Babası bunun üzerine Birleşmiş Milletler’e başvurmuş. Birkaç aylık bir sürenin ardından kendilerine “Kanada’ya gidebilecekleri” söylenmiş. Böylece karı koca 1997 yılında Kanada’ya yerleşmişler. Muhammed de ertesi yıl bu ülkede dünyaya gelmiş. “Kanada’da insanları milliyetlerine göre ayırmıyorlar. Kim hangi işi yapabiliyorsa o şekilde yönlendiriliyor. Babam da petrol rafinelerinde çalışmaya başladı mühendis olarak,” diyen Muhammed devamını şöyle anlatıyor: “Fakat dışarıda çalışmak zorunda olduğundan -30, -40 gibi derecelere maruz kalıyordu. Bu işe daha fazla devam edemedi, ‘Benim içeride çalışacağım bir iş bulmam lazım’ dedi ve Calgary’e taşındık. Burada babam üniversiteye kaydoldu. Bir yandan part-time işlerle evi geçindirdi, bir yandan da bilgisayar mühendisliği bölümünü bitirdi.”
Aradığı içeride çalışma şansını yakalayan baba okullara kurulacak bir bilgisayar sistemi projesinde görev alır. Proje uzun sürelidir. Yıllarca bu işte çalışan baba, sonlara doğru yaşanan bütçe sıkıntısı nedeniyle maddi sıkıntı yaşamaya başlar. “O dönemlerde Irak’ta bir yeniden inşa süreci vardır. Babama sürekli haberler gelir; nitelikli çalışana, yabancı dil bilenler ihtiyaç olduğu anlatılır. İşin özü o dönemde Irak’ta para boldur. Maddi durum nedeniyle zorluk çeken babam Kerkük’e dönmek üzere bizimle konuşur,” diye anlatıyor Muhammed. Kerkük babasının doğup büyüdüğü topraklardır. Memlekete yeniden dönecek olmanın heyecanı da başka bir sebeptir bu kararın alınmasında.
'KUSURA BAKMAYIN YANLIŞ ÇOCUĞU KAÇIRMIŞIZ'
“2011 kışında Kerkük’e geldiğimizde tam bir şok yaşadık,” diyor Muhammed “Hiç bize anlatıldığı gibi değildi. Her yer yıkılmış ve büyük bir inşaat faaliyeti vardı. Babam hemen iş buldu. Ama psikolojimiz çok bozuldu. Canlı bombalar, patlamalar, çatışmalar sürüyordu. Kendimizi güvende hissetmiyorduk. Babam her şeye rağmen orada kalmaya devam etmek istiyordu. Hatta kendimize çok güzel bir ev bile inşa ettik bunun için.” Çatışmaların, bombaların yanında bir tehlike de fidye için kaçırılan çocuklarmış. “Babamın kararını komşumuzun çocuğunun kaçırılması olayı değiştirdi. Birkaç gün sonra o çocuğu geri getirdiler. Aileye teslim ederken de ‘Kusura bakmayın, yanlış çocuğu kaçırmışız. Aslında yan taraftaki çocuğu kaçıracaktık’ demişler. Yan taraf biziz. Böyle olunca apar topar oradan Erbil’e göç ettik,” diye anlatıyor Muhammed.
Erbil, Kerkük’e göre daha güvenli ve huzurlu bir şehirmiş. Aile burada biraz nefes almış. Fakat o coğrafyada nefes almak da bir lüks haline gelebiliyor. Bu kez de IŞİD tehlikesi baş göstermiş. Aile yeniden göç hazırlıklarına başlamış. “Dayılarım ilk göçten beri Türkiye’de kalmışlardı. Hatta maddi durumları çok iyiydi, hâlâ da iyidir. İstanbul’a, onların yanına geldik,” diyor Muhammed. Yaklaşık bir buçuk yıldır Türkiye’deler. Babası Arapça yayın yapan bir TV kanalında teknik bölümde çalışıyormuş. Annesi de bir ilaç fabrikasında tercümanlık yapıyormuş. Muhammed ise bu Nisan’da üniversite sınav maratonuna başlayacak.
TÜRKİYE İLE KANADA ARASINDAKİ FARK
“Türkiye’deki puanlama sistemi çok saçma,” diyor Muhammed “Bir insanın hayatını belli konulardaki bilgisini ölçerek belirleyemezsiniz. Kanada’da herkese eşit hak tanınır. Diyelim doktor olmak istiyorsunuz ve dersleriniz de kötü. Sizin önünüzü kesmezlerdi. ‘Doktor olmak istiyorsan biyoloji, fizik, kimya gibi alanlarda iyi olmalısın. O yüzden ilk önce altı ay boyunca bu konularda kendini geliştir’ derler ve seni o doğrultuda bir eğitime yönlendirirlerdi. Zaten o süreçte istediğin alana yeteneğin ve ilgin var mı belli olurdu. Olursa devam ederdin, olmazsa başka bir şey denerdin. Sevdiğin şeyi yaparsan, iyi yaparsın. Mesela doktor sana diyor, sigara içme. Ama sonra senin önünde kendisi bunu içiyor. Bunu gördüm. Sadece para için doktor olmuş. Mutlu değil.”
13 yıl Kanada’da yaşamış olan Muhammed’e garip gelen sadece eğitim sistemi de değil. “Buradaki insanlar çok standart. Herkes aynı. Soruyorum, hep aynı cevaplar. LYS/YGS’de yüksek puan alıp iyi bir okula girmek. Sonra, diyorum. Allah bilir, diyorlar. Kimsenin hayali yok,” diye anlatıyor. Muhammed’in hayali THY’de pilot olmakmış. Fakat bunun için gerekli olan TC vatandaşı olmak şartını sağlayamadığı için bundan vazgeçmiş. Şimdi yeni teknolojilere ilgi duyuyor, o alanlarda kendini geliştirmek istiyormuş. “Kanada’da bir sistem var,” diyor “Liseyi bitirdikten sonra aileler ‘Haydi kendi yoluna git, artık büyüdün. Sana para vermeyeceğiz. Kendini geliştirip, kendi kararlarınla hayatını kur’ derler. Burada 27 yaşına gelip de hâlâ ailesiyle yaşayan insanlar gördüm.”
KARİYER VE HAYAT DÜZENLEME DERSİ
Muhammed maddi durumları karşılamaya yetmeyeceği için üniversiteyi Türkiye’de okumak istiyor. “Ama biter bitmez master ile yurt dışına gitmek istiyorum,” diyen Muhammed, gerekçesini şöyle açıklıyor: “Burada sana bir formül veriyorlar. Bunu ezberleyip sonucu bulmanı istiyorlar. Orada ise o formülle oynamanı, mantığını kavramanı istiyorlar. Sorun çözme becerini geliştiriyorlar. Sadece derslerle ilgili konularda değil, hayati sorunları da. Hem fizik, kimya hem de hayatı öğretiyorlar. Kariyer ve hayat düzenleme dersi, diye bir ders var. Burada hoca ne derse o. Yorum yapma şansın yok. Okuduğun alan neyse onunla ilgilen istiyorlar. Bir makine mühendisi sadece makinelerden anlıyor. Ama başka konularda bocalayabiliyor.”
Kanada’da en çok neyi özlediğini soruyorum Muhammed’e, “İnsanları,” diye yanıt veriyor. “Orada ‘Kanadalı’ diye bir şey yok. Herkes göçmen. Herkes sadece insan. ‘Sen şuralısın, bunu yapamazsın’ gibi bir şey yok. Herkes dışarıdan gelmiş. Herkesin hakkı eşit. Dünyanın her yerinden insanlar görebiliyorsun. Yeni hikâyeler duymak istiyorum. Burada biraz zor. Ben farklı biri olmak istiyorum. Sadece formülleri ezberlemek istemiyorum. Kendi etkimle, kendi düşüncemle bir şey üretmek istiyorum,” diye devam ediyor. Muhammed yaşadığı hayat için “Kendimi çok şanslı hissediyorum,” diyor “19 yaşındayım, üç farklı dünya gördüm. Sınıftaki birçok arkadaşım burada doğup büyümüş ama mahallesinin dışına çıkmamış. Şehrini merak etmemiş. Burada eskiden kimler yaşamış, geçmişte nasıl bir yermiş, şimdi nasıl bir yere dönüşmüş, merak etmemiş.”
'TÜRKLERİN SICAK KANLI OLDUĞU DOĞRU DEĞİL'
Muhammed kendi yolunda emin adımlarla ilerliyor. Olmak istediği insana ulaşmaya çalışıyor. Merak etmenin ne kadar önemli ve iyi bir şey olduğunu hatırlatıyor. Bir klişeyi de yıkıyor sohbetin sonunda: “Türkler’in sıcakkanlı olduğu söylenir ama bence doğru değil bu. Çok az öyle insan var burada. Okula ilk geldiğimde düşünmüştüm ki, yabancı olduğum için herkes merakla bana gelecek ve hikâyemi dinlemek isteyecek, ‘Kimsin, nesin?’ diye soracak, ‘Senin şehrin nasıl, nasıl büyüdün?’ diyecekler. Bir kişi bile gelmedi yanıma, herkes uzak durdu. Ben tek tek gidip konuştum onlarla.” Belki o zaman kimse sormamış Muhammed’e ama ben herkesin yerine sorup onun öyküsünü aktardım. Size yeni bir insanın dünyasını sundum. Bu konuda en büyük yardımcım Muhammed oldu...