Osman Mustafa: Haksızlığa uğradım demek egonun büyüklüğündendir

Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu yönetmen Osman Mustafa...

Google Haberlere Abone ol

1.Sizin için kullanılan hitap biçimlerinden hangisi daha çok hoşunuza gidiyor?

Özellikle tercih ettiğim bir hitap biçimi var diyemem ama en komiğini soracak olsaydınız Osman Bey derdim.

2. Sizden daha zeki olduğunu düşündüğünüz arkadaşlarınız var mı?

Spesifik olarak bir isim veremem ama muhtemelen vardır, etrafımda birçok zeki insan olduğunu düşünüyorum. Benim insan ilişkilerimde zekânın önemli bir yeri var, bir insan uzun süredir hayatımdaysa zaten zeki bir insan olduğu içindir. Aptallığa katlanmak benim için özel bir çaba gerektiriyor.

3. Arada sırada saçma şeylerle uğraşmak zorunda olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Tabii ki, hem de çok ama örnek vermeyeyim. Alınıp kızanlar olabilir.

4. ‘Tüm yaşadığım sıkıntılara değdi bu!’ dediğiniz olaylar yaşadınız mı?

Hem de çok yakında. Yeni filmimiz "Marlon"u küçük bir ekiple ve bir sürü zorlukla çektik. Param kısıtlı olduğu için post prodüksiyonunu da kendim yapmak zorunda kaldım. Beş aya yakın süren zorlu bir süreç oldu. Sıkılıp lanet olsun dediğim zamanlar oldu. Sonunda filmi bitirip ilk gösterimi yaptığımda insanlardan aldığım alkış ve pozitif geri dönüşler tam da o cümleyi kurdurdu bana. Evet, zor bir süreçti ama hepsine değdi.

5. Bir evcil hayvanın insanı mısınız? Geçmişte böyle bir deneyiminiz oldu mu, ileride bir gün düşünür müsünüz?

Maalesef, evcil hayvan insanı olduğumu söyleyemeyeceğim. Tabii ki hayvanları sevmiyor değilim. Zamanında denedim. Balık, kuş, kaplumbağa, kedi ama olmadı. Zaten kedilere alerjim varmış, sonradan öğrendim. Belki yalnızlığı sevdiğimden, belki de sorumluluğu almak istemediğimden, kesin olarak bilemiyorum ama belki ileride şu olabilir. Eğer bahçesi olan müstakil bir evde yaşarsam, o zaman bir köpek edinmeyi düşünebilirim. Öyle bir durumda da ancak sahiplenme yolu ile.

6. Çocukluğunuzdan kalan ve ilk fırsatta tatmak istediğiniz özel tat var mı?

Benim, damak zevki çok iyi olan yemek tatlarına çok önem veren bir insan olduğum söylenemez. Bazı insanlar gibi zevk için değil, doymak için yemek yerim. Aslında bu benim genel karakterimin romantik olmamasından da kaynaklanıyor olabilir, ben pratik ve matematik bir insanım. Yemeğe yaklaşımım da o şekilde. Ama buraya şöyle bir şey ekleyeyim. Küçüklüğümde, Yunanistan'da yaşarken çok sevdiğim bir çikolata vardı adı da Kiss, büyüdüğümde bir gün aklıma geldi ve bir tane yedim. Hiç de hatırladığım gibi değilmiş.

7. Sanatın ya da sanatınızın neresindesiniz?

Başındayım ve ölene kadar da hala başında olacağım çünkü sanatın yaşayan ve gelişen bir şey olduğunu düşünüyorum. Eski yunanda Heraklitos'un ünlü söylemini hatırlayalım, "her şey değişir ve hiçbir şey aynı kalmaz, aynı nehire iki defa giremezsin". İşte tüm hayatın olduğu gibi sanatın da felsefesi bu sözlerde yatıyor. İnsan da değişir, sanat da, sürekli yeni şeyler öğrenip yeni şeyler yaptığımızdan, her zaman o günkü sanatımızın başında olacağımızı düşünüyorum.

8. Ezberinizde şiir var mı? Hangi şairin hangi şiiri?

Tümünü değil ama bir kısmını aklımdan çıkartmamaya çalıştığım bir şiir var. Jorge Luis Borges'in 85 yaşındayım ve ölüyorum şiiri. "Eğer yeniden başlayabilseydim hayata, daha çok hata yapardım" diye başlar. Ölmek üzere olan bir adamın hayatını gözden geçirdiği ve pişmanlıklarını sıraladığı bir şiir… İşte ben ölmek üzereyken o keşkeleri demeyecek şekilde yaşamaya çalışıyorum ve o yüzden de şiir hep aklımda.

9. Okuduktan sonra çok etkilendiğinizi düşündüğünüz bir kitap var mı?

Yüzüklerin Efendisi. J.R.R Tolkien'in yarattığı dünyaya ve karakterlere hayran olmuştum. Fantezi ve bilim kurguyu zaten çok severim ama bu kitaplar birçok şeyin başlangıcı, hayranlık uyandıran bir hayal gücüne sahip. Bir defa İngilizce olmak üzere toplam üç defa okudum. Bir defasında Almanca okumayı da denemiştim ama olmadı.

10. En son ne zaman tiyatroya gittiniz?

Birkaç hafta önce... Yakın arkadaşım Deniz Hamzaoğlu'nun Kadıköy'deki oyunu "4.48 Psikoz". Arkadaşım olduğu için söylemiyorum, çok iyi bir oyun ve çok iyi bir oyunculuk seyretmek isteyen herkese tavsiye ederim.

11. Belleğinizde yer eden ve tavsiye edeceğiniz bir film var mı?

Çok var ama en güncel olanı yakın zamanlarda izlediğim "Zombie ve Hayalet Tren" isimli bir film. Finli yönetmen Mika Kaurismaki'nin 90'lardan bir filmi. Filmin isminin düşündürdüğü gibi bir zombie veya hayalet filmi değil. Takma adı Zombie olan bir karakterin hikâyesi, hatta filmin bir kısmı da İstanbul'da geçiyor. İnsanla ve hayatla ilgili bir film… Tavsiye ederim. İstanbul'un o yıllardaki halini bir yabancının gözünden görmek için bile değer.

12. Size göre ‘yabancı’ kimdir?

Kendimiz dışında herkes. Bana göre, hayat bizim bilincimizle sınırlı ve ondan ibaret. Kimsenin ne düşündüğünü ne hissettiğini bilme ihtimalimiz yok, o yüzden herkes yabancı bence.

nsns

13. En son ne zaman haksızlığa uğradığınızı düşündünüz?

Ben haksızlığa inanmıyorum. Hayatta başımıza gelen her şeyin kendimizle ilgili olduğunu düşünüyorum. Geçmişte yaptığımız veya yapmadığımız şeylerin bir uzantısı. Haksızlık gibi gelen durumlarda oturup düşünürüm, nerede neyi yanlış veya eksik yaptım diye. Ya da doğru yerde ve doğru insanlarla mıyım acaba diye. Bu soruların her zaman mantıklı bir cevabı vardır, yeter ki tarafsız ve önyargısız olarak düşünelim. Ben haksızlığa uğradım demek egonun büyük olmasından veya diğer insanları küçümsemektendir.

14. Hak etmediğini düşündüğünüz birilerine saygı göstermek zorunda kaldığınız oldu mu?

Saygının hak edilecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Saygıyı gösterme sebebimizin başlıca nedeni kendimize olan saygıdandır, yani kendimizle ilgili, karşı tarafla değil. Her zaman herkese ve her şeye saygılı davranmak zorundayız. Hayvanlar ve doğa da buna dâhil.

15. Günlük hayatta görünce nefret ettiğiniz hareket nedir?

Saygısızlık ve hak yenmesi en katlanamadığım şeyler. Bana karşı olmasına gerek yok, insanların birbirine saygı göstermemesi, birbirinin hakkını yemesi çok üzücü birşey.

16. Sizi umutlandıran bir duruma örnek verir misiniz?

Ne zaman içinde iyilik olduğunu gördüğüm bir insanla tanışsam umutlanırım. Çünkü normalde Dünya'nın kötülüklerle dolu bir yer olduğunu düşünüyorum.

17. Hayallerinizin peşinden koştunuz mu? Hayal kurmaya devam ediyor musunuz?

Tabii ki, hayal benim işim. Tam on iki sene boyunca uluslararası firmalarda çalıştım, bunun yarısı da yönetici pozisyonlarında. Sonra artık yeter dedim, çok sevdiğim sinemaya geçmem gerekiyordu. Çok zor bir karardı ama mutlu olmak istiyorsam hayalimin peşinden koşmam gerekiyordu. Borges'in şiirindeki gibi ölürken keşke dememek için, çünkü sadece bir tane hayatımız var. İkincisi yok.

18. Rekabetçi olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Yok, ben yarışmayı pek sevmem. Benim felsefem, kendi işine bak, elinden gelenin en iyisini yarın keşke demeye yer bırakmayacak şekilde yap. Ben elimden gelenin en iyisini sonuna kadar yaptıysam, kaybetsem bile önemi yok çünkü aslında gerçekten kaybetmiş sayılmam. O işten kazandığım tecrübeyi kendi karım olarak sayarım. Bu durumda mutsuz olma ihtimalim de ortadan kalkar.

19. Özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi ihmal ettiğiniz olur mu?

Teşekkür ve özrün çok önemli olduğunu düşünüyorum ve ihmal etmemek için elimden geleni yapıyorum. Atladığım, unuttuğum durumlar mutlaka olmuştur ama emin olun bilerek, isteyerek değil.

20. Neyi ya da kimi özlüyorsunuz?

İstanbul'un, 90'ların sonu 2000'lerin başındaki halini özlüyorum. Özellikle Beyoğlu çok güzel bir yerdi, şimdi tüm özelliğini yitirdi. Artık oralara gittiğimde bir an önce işimi bitirip kaçmaya çalışıyorum.

21. Stres atmak ya da kafanızı dağıtmak için ne yaparsınız?

Spor yapmak, bir de arkadaşlarla Kadıköy'de oturup bir şeyler içmek. Küçük not, bence Kadıköy İstanbul'un en güzel yeri.

22. Şu ana kadar geçen hayatınızı özetleyen kelime hangisidir?

"Özgürlük". Benim için hayattaki en önemli şey, özgürlüğüme çok düşkünüm ve her zaman özgürlüğümü kısıtlayan şeylerden kaçtım.

23. Allah gecinden versin, hak vaki olursa, geride kalanların sizi nasıl anacağını düşünüyorsunuz?

İyi de olur, kötü de. Hepimiz insanız sonuçta, hatalarımız vardır, istemeden de olsa insanları üzmüş olabiliriz. Ama şunu sorarsanız cevabım net. Umurunda mı? Hayır. Ben ölüp gittikten sonra arkamdan ne söylendiği hiç de önemli değil, ben yokum çünkü. Yaşarken şimdi söylenene bakarım, sadece o kadar. Kötü bir şey söyleyen varsa, kalp kırdıysam da düzeltmeye çalışırım.