En uzun hamilelik!
Bekâr bir kadının biyolojik bir yol dışında bebek sahibi olması gerçekten zorlu bir yolculuk. Sizlere 3 yıl süren hamileliğimi anlatacağım...
Aysun Özden
Üç yıl boyunca hamile olduğunuzu düşünsenize… Bitmeyen bir heyecan, buna bağlı zaman zaman şiddetli doğum sancılarını aratmayacak şekilde sizi esir alan kalp ağrıları, endişe, mutluluk ve daha tarif edilemeyecek bin bir çeşitli duygu halleri. Üstelik çocuğunuza ne zaman kavuşacağınızı bilmediğiniz bir süreç. Evlat edinmeden bahsediyorum.
Mayıs 2014’te başlayan sürecimiz, bu satırları kaleme aldığım gün resmi olarak sonuçlandı. Artık hukuken de tanınan, resmileşen anne-evlat dönemimiz dün itibariyle başladı. Doğum sancıları sona erdi, yepyeni bir hayata ilk adımımızı attık. Minnacık, çelimsiz, şaşkın bebeğim büyüdü, serpildi, gürbüz ve neşeli bir çocuk oldu.
Gelelim bizim kavuşma hikâyemize. Bekâr bir kadının biyolojik bir yol dışında bebek sahibi olması gerçekten zorlu bir yolculuk. Bekâr bir kadının biyolojik anne olabilmesinin bile hâlâ günümüz koşullarında nasıl karşılandığını düşünürseniz zorluğun derecesini anlayabilirsiniz.
Öncelikle belirtmem gerekir ki, bu yolculuğa çıkarken ne hormonlarım ne de özlemlerim beni yönlendirdi. Dezavantajlı bir ortamda dünyaya gelmiş bir bebeğin hayatını değiştirebilecek gücü ve inancı kendimde gördüğüm için verdim bu kararı. Yıllarca süren çalışma yaşamı sonrasında -mesleğimi yapmasam da hâlâ çalışıyorum- kurduğum düzenin küçük bir insanın hayatını da değiştirebilecek noktada olduğunu düşündüğüm anda harekete geçtim.
Ekran arkasındaki 'topuklu' kadınlar
İlk sınav ön yargılarla mücadele oldu. Aileye ve yakın çevreye bu kararı aktardıktan sonra yaşanan ikna bombardımanını savuşturmakla geçen günler. Bilen birkaç yakın dostun muhteşem desteği ile “soy-sop-kan bağı” gibi saçmalıklar üzerine kurulan felaket senaryolarına kulak tıkayarak resmi başvurunun yapılmasıyla başlayan ikinci sınavın adına da “sabır” demek yanlış olmaz sanırım.
Devletin olağanüstü titizlikle yürüttüğü ancak yavaş işleyen(benim de hak verdiğim) kabul süreci ve sıraya girme. Çocuk isteyen ailelerin talep fazlalığı nedeniyle başvuru tarihleri esas kabul edilerek alındıkları sıralamadan bahsediyorum. Bu dönemde beni diğer ailelerden psikolojik olarak avantajlı kılan tek durum “çocuk özlemiyle yanıp tutuşan” biri olarak başvuru yapmamış olmamdı. Ben sadece bir yerlerde doğacak veya doğmuş küçük bir insanla aile olmak istiyordum. Eğer mümkünse…
Sabırla bekleme, yasal prosedürleri tamamlama ve bundan 20 ay önce yaşanan kavuşma anı. Annelik adına ne yaşanıyorsa dolu dolu yaşama. Korku, sevinç, şaşkınlıkla geçen günler.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nden bir gün önce yasal olarak tamamlandı her şey. Yaklaşık üç yıl boyunca emekçi kadınların muhteşem bir dayanışmasıyla aile olduk biz. Türkiye’de kadın olmanın saymakla bitmez onca zorluğunun üzerine eklenen “yalnız anne” halinin üstesinden de güçlü kadınların desteğiyle geldik biz.
Evladımla yapacak çok işimiz var şimdi. Vicdanlı ve dürüst bir insan olmayı öğrenmeli. Sevmeyi, özür dilemeyi, teşekkür etmeyi, affetmeyi de… Öğreneceğinden eminim. Çünkü etrafında gerçekten güçlü kadınlar var.
Tüm emekçi kadınların günü kutlu olsun!